Abaküs Yazılım
14. Hukuk Dairesi
Esas No: 2019/1167
Karar No: 2019/8404
Karar Tarihi: 09.12.2019

Yargıtay 14. Hukuk Dairesi 2019/1167 Esas 2019/8404 Karar Sayılı İlamı

14. Hukuk Dairesi         2019/1167 E.  ,  2019/8404 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi


    Taraflar arasındaki birleştirilen davada TMK 724"e dayalı temliken tescil, asıl davada elatmanın önlenmesi ve ecrimisil davasından dolayı mahal mahkemesinden verilen yukarıda gün ve sayısı yazılı hükmün; Dairemizin 26.11.2018 gün ve 2016/9104 Esas, 2018/8232 Karar sayılı ilamı ile onanmasına karar verilmişti. Süresi içinde davalı-birleştirilen dava davacısı tarafından kararın düzeltilmesi istenilmiş olmakla, dosya içerisindeki bütün evrak incelenerek gereği düşünüldü:
    K A R A R
    Asıl dava, imar uygulaması sonucu davalı parsel içinde kalan yapıya elatmanın önlenmesi, birleştirilen dava TMK’nin 724. maddesi uyarınca temliken tescil isteğine ilişkindir.
    Davacı vekili, davacı adına kayıtlı 6 parsel sayılı taşınmazın imar şuyulandırma işlemi ile oluştuğunu, davacının taşınmazında bulunan ahır ve samanlıkta davalının haksız olarak tasarrufta bulunduğunu ileri sürerek dava konusu taşınmaza davalının müdahalesinin men"i ile ecrimisil talep etmiştir.
    Davalı vekili, asıl davanın reddini savunmuş, birleştirilen davada, 640 ada 6 parsel sayılı taşınmaz üzerindeki 2 katlı ev ile ahır ve samanlığın değerinin tespit edilerek TMK"nin 724. maddesi gereğince davalı/ birleştirilen davacı ... adına tescil talebinde bulunmuştur.
    Mahkemece, davanın reddine dair verilen ilk karar, Yargıtay 1. Hukuk Dairesinin 2010/10235-12376 E-K sayılı ilamı ile taşınmazdaki yapıların davalı tarafından yasanın himaye ettiği bir hakka dayanarak yapıldığının ve imar uygulaması sonucu imar parseli içinde kaldığının saptanması halinde davacıya yapı bedelini depo etmesi için mehil verilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerektiğinden bahisle bozulmuş; mahkemece bozma ilamı sonrasında yapılan yargılama sonucunda asıl davanın kısmen kabul kısmen reddi ile birleştirilen davanın reddine karar verilmiş; iş bu kararın bu kez davalı-birleştirilen dosya davacısı tarafından temyiz edilmesi üzerine Dairemizin 26.11.2018 gün, 2016/9104 Esas, 2018/8323 Karar sayılı ilamı ile ‘’...Somut olaya gelince; birleştirilen davanın reddi kararı yukarıda belirtilen ilkeler ışığında doğrudur. Ancak; imar uygulaması sonucu davacının parselinde kalan davalıya ait ahır ve samanlık yönünden Yargıtay 1. Hukuk Dairesinin bozma ilamında da açıklandığı üzere davacıya yapı bedelini depo etmesi için mehil verilmeli, bilirkişi tarafından hesaplanacak yapı bedeli davacı tarafından depo edilmelidir. Mahkemece, tarafların kız kardeşi olan tanık ..."ın beyanı dikkate alınarak dava konusu taşınmaz üzerindeki yapıların asıl dava davacısı ..."e ait olduğu kanaatiyle yapı bedelinin davacıya depo ettirilmemesi doğru değildir.
    Kabule göre de; birleştirilen davanın gerekçeli karar başlığında gösterilmemesi ve birleştirilen dosya yönünden yargılama gideri ile vekalet ücreti hesaplanmaması doğru değildir...’’ gerekçesiyle bozulmuştur.
    Bu hükme karşı davalı-birleştirilen dosya davacısı karar düzeltme isteminde bulunmuştur.
    1) Yapılan yargılamaya, toplanan delillere ve tüm dosya kapsamına göre davalı- birleşen dosya davacısının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan karar düzeltme istemleri yerinde görülmemiş, reddi gerekmiştir.
    2) Taraflardan yalnız birinin temyiz etmiş olduğu hüküm, temyiz eden o tarafın aleyhine olarak bozulamaz; buna ‘’ aleyhe bozma yasağı’’ denir. Diğer bir ifade ile, yalnız bir tarafın hükmü temyiz etmiş olması halinde, hüküm temyiz edenin aleyhine bozulacak olursa, hükmü temyiz etmemiş olan diğer tarafın lehine karar verilmiş olur; bu ise, hakimin tarafların iddia ve savunmaları ile bağlı olduğu ve talep dışı karar verilemeyeceği ilkesine aykırı düşer.
    Somut olaya gelince, Dairemizin 26/11/2018 tarih 2016/9104 Esas, 2018/8232 Karar sayılı ilamı ile; birleştirilen dosya yönünden yargılama gideri ile vekalet ücreti hesaplanmaması doğru olmadığı gerekçesiyle hükmün bozulmasına karar verilmiş ise de; ilk derece mahkemesinin hükmünün sadece davalı-birleştirilen dosya davacısı tarafından temyiz edildiği, birleştirilen dosya davalısının temyiz isteminde bulunmadığı ve bozma ilamı ile aleyhine yargılama gideri ve vekalet ücretine hükmedileceği ve bu şekli ile Dairemizin ilamının ‘’aleyhe bozma yasağı’’ kuralına aykırılık teşkil edeceği anlaşılmaktadır.
    Belirtilen husus karar düzeltme istenmesi üzerine yapılan incelemede anlaşıldığından karar düzeltme isteminin kabulü ile bozma ilamının ‘’ kabule göre’’ ile başlayan kısmının kaldırılarak hükmün ‘’ kabule göre’’ ile başlayan kısmının değişik gerekçe ile bozulması gerekmiştir.
    Yasal ayrıcalıklar dışında, Türk Medeni Kanununun 684/1 ve 718/2. maddelerine göre arazinin mülkiyeti ve buna bağlı olan tasarruf hakkı o arazide kalıcı olmak koşuluyla yapılan şeyleri de kapsar. Bu kuralın istisnalarından birisi de 3l94 sayılı İmar Kanununun l8/9. maddesinde yer almaktadır. Anılan madde; “Düzenleme sırasında, plan ve mevzuata göre muhafazasında mahzur bulunmayan bir yapı, ancak bir imar parseli içerisinde bırakılabilir. Tamamının veya bir kısmının plan veya mevzuat hükümlerine göre muhafazası mümkün görülmeyen yapılar ise, birden fazla imar parseline de rastlayabilir. Hisseli bir veya birkaç parsel üzerinde kalan yapıların bedelleri, ilgili parsel sahiplerince yapı sahibine ödenmedikçe ve aralarında başka bir anlaşma temin edilmedikçe veya şüyuu giderilmedikçe, bu yapıların eski sahipleri tarafından kullanılmasına devam olunur” şeklinde düzenlenmiştir.
    Getirilen bu özel hüküm ile mütemmim cüz (ayrılmaz parça) olan yapı ile zemin arasındaki hukuki ilişki kesilmiş, bazı durumlarda yapı üzerinde bulunduğu yerin malikinden başkasına bırakılarak imar parsellerinin oluşturulabileceği öngörülmüştür. Böylece yapıların bedelleri ilgili parsel sahiplerince yapı sahibine ödenmediği veya aralarında bu yönde bir anlaşma yapılmadığı ya da ortaklığın giderilmesi davası açılmadığı sürece bu yapıların ömürlerini dolduruncaya kadar eski sahiplerince kullanma imkânı sağlanmış, zemin malikinin tasarruf gücü kısıtlanmıştır.
    298l sayılı Yasanın 3290 sayılı Yasa ile değişik l0/c maddesi ile de aynı doğrultuda hüküm getirilmiştir.
    Yukarıda açıklanan ayrıcalıklar ile bir kimse kendi taşınmazı üzerine mütemmim cüz (ayrılmaz parça) niteliğinde yapı inşa etmiş, imar uygulaması sonucu bu yer üçüncü kişiye ait imar parseli içerisinde kalmış ise, kendi arzu ve iradesi dışında idari kararla oluşan bir durum söz konusu olduğundan kusurlu sayılamamış ve imar parseli malikine karşı yapı sahibini koruma zorunluluğu duyulmuştur.
    Yine Türk Medeni Kanununun 684/1 ve 718/2. maddelerin istisnalarından biri olan TMK’nin 725. maddesinde, muhdesatla arasındaki bağlantı kesilmiş bina sahibine bazı koşulların oluşması halinde ayrılmaz parça niteliğindeki taşkın yapı için üzerinde bulunduğu taşınmaza malik olabilme olanağı tanınmıştır.
    Bir kimsenin kendi malzemesi ile başkasının tapulu taşınmazına sürekli, esaslı ve mütemmim cüzü (tamamlayıcı parçası) niteliğinde yapı yapması halinde malzeme sahibinin iyiniyetli olması yanında diğer bazı koşullar da mevcutsa malzeme sahibi yapının bulunduğu alan ile yapının kullanılması için zorunlu arazi parçasının tescilini mülkiyet hakkı sahibinden isteyebilir.
    TMK’nin 724. maddesinde yapı sahibine tanınan bu hak, kişisel hak niteliğinde olup, bina sahibi ve onun külli halefleri tarafından, inşaat yapılırken taşınmazın maliki kim ise ona ya da onun külli haleflerine karşı ileri sürülebilir. Hemen belirtmek gerekir ki, taşınmaza sonradan malik olan kişiye karşı da bu kişisel hak ancak yapı sahibini bu haktan mahrum bırakmak amacıyla arsa sahibi ile el ve işbirliği içinde olduğu iddiasıyla ileri sürülebilir.
    Malzeme sahibinin TMK’nin 724. maddesine dayanarak tescil talebinde bulunabilmesi bazı koşulların varlığına bağlıdır;
    a) Birinci koşul, malzeme sahibinin iyiniyetli olmasıdır.
    TMK’nin 724. maddesi hükmünden açıkça anlaşılacağı üzere, taşınmaz mülkiyetinin yapı sahibine verilebilmesi için öncelikli koşul iyiniyettir. Öngörülen iyiniyetin TMK’nin 3. maddesinde hükme bağlanan sübjektif iyiniyet olduğunda da kuşku yoktur. Bu kural, malzeme sahibinin, elattığı taşınmazın başkasının mülkü olduğunu bilmemesini veya beklenen tüm dikkat ve özeni göstermesine karşılık bilebilecek durumda olmamasını ya da yapıyı yapmakta haklı bir sebebinin bulunmasını ifade eder.
    Malzeme sahibinin tescil istemi ile açtığı davada iyiniyetin varlığı iddia ve savunmaya bakılmaksızın mahkemece re’sen araştırılmalıdır. Ne var ki, 14.02.1951 tarihli ve 17/1 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında belirtildiği gibi olay ve karinelerden, durumun özelliklerine göre kendisinden beklenen dikkat ve özeni göstermemiş olduğu açık bulunan malzeme sahibinin temliken tescil talebinde bulunması mümkün değildir. Çünkü bu gibi durumlarda kötüniyet karşı tarafın ispatı gerekmeden belirlenmiş olur. Ayrıca iyiniyet inşaatın başladığı andan tamamlandığı ana kadar devam etmelidir. (Sübjektif koşul)
    İyiniyet koşulunun gerçekleşmediği durumlarda diğer koşulların gerçekleşip gerçekleşmediğinin araştırılmasına gerek bulunmamaktadır.
    b) İkinci koşul, yapı kıymetinin taşınmazın değerinden açıkça fazla olmasıdır.
    Bu koşul dava tarihine ve objektif esaslara göre saptanmalı, fazlalık ilk bakışta da kolayca anlaşılmalıdır. İnşaatın kapsadığı alanın ifrazı kabil ise arsa değeri yalnız bu kısma göre, aksi halde tamamının değerine göre bulunmalıdır. İnşaatın kaldırılmasının arazi ve malzemeye vereceği zarar, kaldırılmasıyla malzeme sahibinin elde edeceği yarardan daha fazla ise inşaatın kaldırılması fahiş bir zarara yol açacaktır. (Objektif koşul)
    c) Üçüncü koşul ise yapıyı yapanın (malzeme sahibinin), taşınmaz malikine uygun bir bedel ödemesidir.
    Uygun bedel genellikle yapı için gerekli olan arsa miktarının dava tarihindeki gerçek değeri olarak kabul edilmekte ise de büyük bir taşınmazın bir kısmının devri gerektiğinde geri kalan kısmın bedelinde noksanlıklar meydana gelecekse, bunlar taşınmaza bağlı öteki zararlar da göz önünde bulundurularak hak ve yarar dengesi kurulması suretiyle hesaplattırılmalı, iptale konu zemin bedeli arsa sahibine ödenmek üzere depo ettirilmeli, önceden ödenmiş bedel var ise bu miktar ödenecek bedelden mahsup edilmelidir.
    d) Yukarıda değinilen üç koşulun yanısıra, yapının bulunduğu arazi parçası davalıya ait taşınmazın bir kısmını kapsıyor ise tescile konu olacak yer, inşaat alanı ile zorunlu kullanım alanını kapsayacağından mahkemece iptal ve tescile karar verebilmek için bu kısmın ana taşınmazdan ifrazının da mümkün olması gereklidir.
    Somut olaya gelince; birleştirilen davanın reddi kararı yukarıda belirtilen ilkeler ışığında doğrudur. Ancak; imar uygulaması sonucu davacının parselinde kalan davalıya ait ahır ve samanlık yönünden Yargıtay 1. Hukuk Dairesinin bozma ilamında da açıklandığı üzere davacıya yapı bedelini depo etmesi için mehil verilmeli, bilirkişi tarafından hesaplanacak yapı bedeli davacı tarafından depo edilmelidir. Mahkemece, tarafların kız kardeşi olan tanık ..."ın beyanı dikkate alınarak dava konusu taşınmaz üzerindeki yapıların asıl dava davacısı ..."e ait olduğu kanaatiyle yapı bedelinin davacıya depo ettirilmemesi doğru değildir.
    Kabule göre de; birleştirilen davanın gerekçeli karar başlığında gösterilmemesi doğru değildir.
    Dairemizce kararın belirtilen bu gerekçe ile bozulması gerekirken maddi hata sonucu yazılı şekilde bozulduğu bu defa yapılan inceleme sonucu anlaşıldığından, davalı-birleştirilen dosya davacısının yerinde görülen karar düzeltme itirazlarının kabulü ile hükmün yukarıda açıklanan gerekçeyle bozulması gerekmiştir.
    SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1) Davalı-Birleştirilen dosya davacısının sair karar düzeltme taleplerinin Reddine, 2) Davalı-birleştirilen dosya davacısının diğer karar düzeltme itirazlarının kabulü ile Dairemizin 26/11/2018 tarih 2016/9104 Esas, 2018/8232 Karar sayılı ilamının KALDIRILMASINA, hükmün değişik gerekçe ile BOZULMASINA, 09.12.2019 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi