1. Hukuk Dairesi 2015/6661 E. , 2018/237 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescili davası sonunda, yerel mahkemece davanın kısmen kabul, kısmen reddine ilişkin olarak verilen karar davalı vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ...’in raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
-KARAR-
Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı miras payı oranında tapu iptali ve tescili isteğine ilişkindir.
Davacı; mirasbırakanı ...’ın kayden maliki olduğu 491 parsel sayılı taşınmazını davalıya mirastan mal kaçırma amacıyla muvazaalı olarak satış akti ile devrettiğini ileri sürerek taşınmazın tapu kaydının iptali ile miras payı oranında adına tescilini istemiştir.
Davalı, bedeli karşılığında taşınmazı satın aldığını, ayrıca (mirasbırakan)...’a vasi olarak tayin edildikten sonra onun tüm ihtiyaçlarını karşıladığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, mirasbırakan tarafından yapılan devrin muvazaalı olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne, taşınmaz üzerinde yapılı bulunan evin 1. katı aleyhine açılan davanın reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; mirasbırakan ...’ın 25.06.2012 tarihinde öldüğü, geriye mirasçı olarak dava dışı eşi ... ile evlatlığı davacıyı bıraktığı, mirasbırakanın kayden maliki olduğu 491 parsel sayılı taşınmazın intifa hakkını üzerinde bırakıp çıplak mülkiyetini 02.09.2009 tarihinde davalıya satış suretiyle temlik ettiği, mirasbırakanın ... Sulh Hukuk Mahkemesinin 1994/16 Esas sayılı davası ile davacıyı evlat edindiği, davalının ise davacının öz kardeşi ve aynı zamanda ... Sulh Hukuk Mahkemesinin 2012/19 Esas sayılı davasında verilen karar ile mirasbırakanın vasisi olduğu anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere; uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 1.4.1974 tarihli 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu"nun (TMK) 706., Türk Borçlar Kanunu"nun (TBK) 237. (Borçlar Kanunu"nun (BK) 213.) ve Tapu Kanunu"nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Öte yandan, 6100 sayılı HMK"nun 190. maddesi ile 4721 sayılı TMK"nun 6. maddesi uyarınca herkes iddiasını ispatla mükelleftir. Bir başka ifade ile temlikin mirasçılardan mal kaçırma amaçlı olduğunu ispat külfeti davacı tarafa aittir.
Somut olaya gelince, dinlenen davacı tanıklarının temlikin davacıdan mal kaçırma amacıyla yapıldığı konusunda beyanda bulunmadıkları gözetildiğinde, dosya kapsamındaki diğer deliller ile de davacının iddiasını ispat ettiğinden bahsedilemez.
Hal böyle olunca davanın reddine karar verilmesi gerekirken, delillerin takdirinde yanılgıya düşülerek yazılı şekilde karar verilmiş olması doğru değildir.
Kabule göre de, çekişmeli taşınmaz avlulu ahşap ev olarak kayıtlı olup, kat irtifakı ya da kat mülkiyeti kurulmuş değildir. 4721 sayılı TMK’nun 684. maddesine göre bina arzın bütünleyici parçasıdır. Buna rağmen mahkemece, binanın 1. katı ayrı mülkiyete sahipmiş gibi kabul ederek; “1. katı aleyhine açılan davanın reddine” şeklinde hüküm kurulması da isabetsizdir.
Davalının yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 15.01.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.