21. Hukuk Dairesi 2016/8243 E. , 2017/1998 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
Davacı, mahkeme kararıyla kesinleşen maddi ve manevi tazminatın tahsili amacıyla başaltılan icra takibine davalı tarafından yapılan itirazın iptaline, İcra İnkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kısmen kabulüne karar vermiştir.
Hükmün davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
K A R A R
Dava, 28.08.2002 tarihli iş kazasında yaralanarak %19,2 oranında sürekli iş göremezliğe maruz kalan sigortalının kaza tarihinden ödeme tarihine kadar işleyen faiz alacağına ilişkin icra takibi nedeniyle, itirazın iptali istemine ilişkindir,
Mahkemece, davanın kabulüne, itirazın iptaline ve icra inkar tazminatı talebinin ise reddine karar verilmiştir.
Dosya kapsamından, davacının öncesinde aynı olay nedeniyle,... 2. İş Mahkemesi’nin 2008/895 Esas, 2010/990 Karar sayılı dosyasında görülen davada 23.048,19 TL maddi ve 5.000 TL manevi tazminatın kaza tarihinden faiziyle davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ettiği, Mahkemenin 07.12.2010 tarihli kararıyla maddi tazminat isteminin kabulüne, manevi tazminat isteminin ise kısmen kabulü ile 4.000 TL manevi tazminatın davalıdan tahsiline karar verildiği, faiz istemi hakkında karar verilmediği davalının temyizi üzerine, Dairemizce kararın geçici iş göremezlik ödeneğinin tazminat alacağından tenzili yönünden karar düzeltilmek suretiyle 22.319,06 TL maddi tazminat ile, 4.000,00 TL manevi tazminatın davalıdan tahsiline karar verilerek kararın düzeltilerek onanmak suretiyle kesinleştiği anlaşılmıştır.
Bilindiği üzere hüküm son oturumda açıklanan kısa karar ve gerekçe ile bir bütündür. Bunun yanında 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu(HMK)’nun 294/1 maddesinde mahkemelerin usule veya esasa ilişkin bir nihai kararla davayı sona erdireceği belirtilmektedir. Bilindiği gibi, hakimin davadan el çekmesini gerektiren, davayı sonuçlandıran kararlarına nihai kararlar denilmektedir. Nihai kararlar, usule ilişkin nihai kararlar veya esasa ilişkin nihai kararlar (hükümler) olmak üzere ikiye ayrılır. Usule ilişkin nihai kararlar, davanın esasıyla ilgili olmayan kararlar olup, başka bir ifade ile mahkemenin maddi hukuk bakımından değil de usul hukuku bakımından verdiği kararlardır (... Hukuk Muhakemeleri Kanunu Hükümlerine Göre Medeni Usul Hukuku, 11. Bası, ... 2011, s.540). Bu nedenle, mahkemece verilen görevsizlik, yetkisizlik, davanın açılmamış sayılmasına ilişkin kararlar usule ilişkin nihai kararlar olduğu gibi, dava şartı yokluğu nedeni ile verilen, usulden ret kararları (HMK m.115/2) da, usule ilişkin nihai kararlardır. Esasa ilişkin kararlar ise, hakimin uyuşmazlığın
esasını inceleyerek verdiği kararlardır(HMK m. 294/1). Yani davada ileri sürülen taleplerin maddi hukuk açısından incelenerek esas bakımından kabul veya reddine ya da kısmen kabul ve kısmen reddine ilişkin kararlardır(... age., s.540). Esasa ilişkin nihai karar ile taraflar arasındaki uyuşmazlık (esastan) sona erer ve hüküm kesinleşince (kesin hüküm ortaya çıkınca), artık o uyuşmazlık (dava konusu) hakkında, aynı taraflar arasında, aynı dava sebebine dayanarak yeni bir dava açılamaz; açılırsa, kesin hükümden dolayı reddedilir (HMK m.303)(Kuru, Baki:Hukuk Muhakemeleri Usulü, ... 2001, Cilt:3, s.3005).
Somut olaya geldiğimizde yukarıda da değinildiği üzere davacı kazalı aynı olay nedeni ile aynı davalı aleyhine öncesinde maddi tazminat davası açmış, bu davada alınan hesap raporuna göre kararı ıslah ederek maddi ve manevi tazminat istemlerine kaza tarihinden itibaren faiz istemiş ise de; mahkemece verilen kararda faiz istemi hakkında bir karar verilmediği gibi, davacının da bu kararı temyiz etmemesi nedeniyle davalı temyiz istemi neticesinde hükmün düzeltilerek onanmak suretiyle kesinleştiği anlaşılmakla, olay tarihinden dava tarihine kadar işleyen faiz alacağı yönünden kesin hükmün varlığı nedeniyle istemin reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde kabule karar verilmesi doğru olmamıştır.
Dava tarihinden ödeme tarihine kadar işleyen faiz alacağı yönünden yapılan incelemede ise; Davacının ... 2 İcra Müdürlüğü’nün 2011/39 sayılı takip dosyasında ilama dayalı alacağı için takip yaptığı, 16.07.2012 tarihinde icra müdürlüğü kanalıyla ve ihtirazi kayıt koymaksızın 33.429,68 TL alacağı tahsil ettiği, 24.07.2012 tarihinde ise ...... 18. İcra Müdürlüğü’nün 2012/14967 sayılı takip dosyasında iş bu davaya konu faiz alacağı için icra takibinde bulunduğu ve borçlu tarafın süresi içerisinde itirazı ile takibin durduğu anlaşılmıştır.
Ödeme anında yürürlükte bulunan 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunun 131/2.maddesinde, Mülga 818 sayılı Borçlar Kanunun 113/2.maddesine benzer şekilde, evvelce işleyen faizleri talep hakkının saklı tutulduğu (ihtirazi kayıt) ve saklı tutulduğunun hal ve koşullardan çıkartılması kaydıyla, ödenmemiş faizlerin istenebilme hakkı ortadan kalkmamakta, asıl borç ifa veya sair bir surette son bulmuş olsa bile borcun fer"isi olan faiz varlığını sürdürmekte ve alacaklı bunları talep edebilme hakkını yitirmemektedir.
İhtirazi kayıt, alacaklının borçluya yönelttiği bir irade bildirimi ile yapılır. Bu bildirim ifadan önce ifa sırasında yada en geç ifanın ardından derhal yapılmalıdır. İhtirazi kayıt ileri sürülmezse, ilişkin olduğu hakkın düşmüş sayılması, o haktan zımni olarak vazgeçilmiş olması esasına dayanır. İşlemiş faizleri talep hakkı saklı tutulduğuna ilişkin beyanla ilgili olarak yasada bir şekil öngörülmemiştir.
Asıl borç son bulduğu halde alacaklı bu hakkını saklı tuttuğunu veya durum koşullardan bunun anlaşılması gerektiğini kanıtladığı takdirde işlemiş faizlerle ilgili hakkı son bulmayacaktır.
Somut olayda davacı - alacaklının ilama dayalı asıl alacağa ilişkin ifayı 16.07.2012 tarihinde kabul ederken, davalı - borçluya faize ilişkin talebini ihtirazi kayıtla saklı tuttuğunu bildirmediği, bu tarihten sonra 24.07.2012 tarihli icra takibinin ise ihtirazi kayıt olarak değerlendilemeyeceği anlaşılmaktadır. Bu halde takibe konu faiz alacağında asıl dava tarihinden, ödeme tarihine kadar işleyen faiz alacağı yönünden de faiz alacağının ödeme anında ihtirazi kayıt dermeyan edilmemesi nedeniyle sakıt olduğunun kabulü gerekirken aksi yönde karar verilmesi doğru olmamıştır.
Bu açıklamalar ışığında mahkemece yapılacak iş, kaza tarihinden asıl dava tarihine kadar işlemiş faiz alacağı yönünden kesin hüküm varlığı nedeniyle, dava tarihinden ödeme tarihine kadar işlemiş faiz alacağı yönünden ise TBK’nun 131/2.maddesi gereğince ihtirazi kayıt sunulmaksızın ödemenin alınmış olması nedeniyle faiz alacağının son bulduğunun kabulü ile davacının davasının reddine karar vermekten ibarettir.
O halde, davalı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davalıya iadesine 14.03.2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.