Abaküs Yazılım
Hukuk Genel Kurulu
Esas No: 2016/1859
Karar No: 2019/1141
Karar Tarihi: 05.11.2019

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2016/1859 Esas 2019/1141 Karar Sayılı İlamı

Hukuk Genel Kurulu         2016/1859 E.  ,  2019/1141 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :İş Mahkemesi

    Taraflar arasındaki “ödeme emrinin iptali” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda Bakırköy 19. İş Mahkemesince davanın reddine dair verilen 24.06.2015 tarihli ve 2013/482 E., 2015/362 K. sayılı karar davacı vekilinin temyizi üzerine Yargıtay 21. Hukuk Dairesinin 17.11.2015 tarihli ve 2015/17608 E., 2015/20423K. sayılı kararı ile;
    “...1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici nedenlere göre davacı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki diğer temyiz itirazlarının reddine,
    2-Dava; Uki Ul. Konf. İml. ve Tic. A. Ş.’"nin, Kurumun 6183 sayılı Kanun"a göre, 30/11/2011 tarih, 21.942.404 sayı 2009/18566 takip; 21.942.195 sayı 2008/28753 takip ve 21.941.999 sayı 2007/40712 takip numaralı takip dosyalarında takip edilen prim borçlarının tahsili amacıyla davacı adına çıkarılan ödeme emirlerinin iptali istemine ilişkindir.
    Mahkemece, davacının dava dışı şirketin Yönetim Kurulu Başkanı olması ve şirket hakkında verilen iflasın ertelenmesine ilişkin tedbir kararının kalkması nedeniyle davanın reddine karar verilmiştir.
    Dosyadaki kayıt ve belgelerden; davanın hak düşürücü süre içerisinde açıldığı, dosya içerisindeki 1995 ila 2003 yılları arasındaki ticari sicil kayıtlarına göre davacının dava dışı şirketin Yönetim Kurulu Başkanı olarak temsil ve ilzam yetkisiyle görevli bulunduğu, 2003 ila 2010 yılları arasındaki ticaret sicil kayıtlarının dosya içerisinde bulunmadığı ancak bu dönemler bakımından da davacının Yönetim Kurulu Başkanı olmadığına ilişkin bir itirazının bulunmadığı, dava dışı şirket hakkında İstanbul 14. Asliye Ticaret Mahkemesi"nin 2007/547 E. sayılı dosyasında 08/08/2007 tarihi itibariyle iflasın ertelenmesine ilişkin tedbir kararı verildiği, Bakırköy 4. Asliye Ticaret Mahkemesi"nin 23/03/2012 tarihli kararıyla dava dışı şirketin iflasına karar verildiği ve aynı tarih itibariyle iflasın ertelenmesine ilişkin tüm tedbir kararlarının kaldırılmasına karar verildiği, kararın 23. Hukuk Dairesi"nin 15/02/2013 tarihli ilamıyla onanarak kesinleştiği, 30/11/2011 tarih, 21.942.404 sayı 2009/18566 numaralı takip dosyasında takip edilen borcun 2008/4 ila 2009/1 dönemlerine ait prim borcu olduğu, 21.942.195 sayı 2008/28753 numaralı takip dosyasında takip edilen borcun 2003/2 ve 11, 2004/1 ve 9, 2005/3 ve 2007/8 ila 2008/3 dönemlerine ait prim borcu olduğu, 21.941.999 sayı 2007/40712 numaralı takip dosyasında takip edilen borcun 2007/4 ila 2007/7 dönemlerine ait prim borcu olduğu anlaşılmaktadır.
    Davanın yasal dayanağı ise 506 sayılı Kanunun 80, 5510 sayılı Kanunun 88 ve 6183 sayılı Kanunun mükerrer 35. maddesi olup, davadaki sorunun bu maddeler ile birlikte değerlendirilerek çözüme kavuşturulması gerektiği ortadadır. 6183 sayılı Yasa"nın 58/1. maddesine göre ise, “ Kendisine ödeme emri tebliğ olunan şahıs, böyle bir borcu olmadığı veya kısmen ödediği veya zamanaşımına uğradığı hakkında tebliğ tarihinden itibaren 7 gün içinde alacaklı tahsil dairesine ait itiraz işlerine bakan vergi itiraz komisyonu (İş Mahkemesi) nezdinde itirazda bulunabilir.
    5510 sayılı Kanun"un yürürlük süresiyle ilgili 108/1-c maddesinde, Kanun"un 88. maddesinin 01/07/2008 tarihinde yürürlüğe gireceği belirtilmiştir.
    Davanın yasal dayanağını oluşturan 506 sayılı Kanunun 80/12. maddesinde sigorta primlerini haklı sebepleri olmaksızın birinci fıkrada belirtilen süre içerisinde tahakkuk ve tediye etmeyen kamu kurum ve kuruluşlarının tahakkuk ve tediye ile görevli kamu görevlileri mesul muhasip, sayman ile tüzelkişiliği haiz diğer işverenlerin üst düzeydeki yönetici ve yetkililerinin kuruma karşı işverenleri ile birlikte müştereken ve müteselsilen sorumlu olacakları bildirilmiştir.Yerleşmiş Yargıtay uygulamaları ile öğretide kabul edildiği üzere "üst düzey yönetici" kavramından anlaşılan şirketin mali ve idari konularında tek başına emir ve tasarruf yetkisine sahip özel şekilde kendisine yetki verilen kişidir. Türk Ticaret Kanunu"nun 317. maddesine göre anonim şirketlerde şirketi yönetmek ve temsil etmek yönetim kuruluna aittir. Anonim şirkette primlerin ödenmesinde müteselsilen sorumlu üst yönetici ve yetkiliden söz edebilmek için primlerin tahakkuk ve ödenmesinde yetkili üst düzey yönetici olması, yönetim kurulu başkanı, başkan yardımcısı gibi ünvan taşıması veya temsil ve ilzam yetkisine sahip yönetim kurulu üyesi olması gerekir. Ödeme emrinin iptali istemine ilişkin olarak anılan maddeye dayalı olarak açılacak dava “menfi tespit” niteliğinde olup, ”böyle bir borcu olmadığı” veya “kısmen ödendiği” veya “zamanaşımına uğradığı” iddiaları dışında başka bir itiraz nedeni ileri sürülemeyecektir.
    5510 sayılı Kanunun 88/20. maddesinde de Kurumun sigorta primleri ve diğer alacakları haklı bir sebep olmaksızın bu Kanunda belirtilen sürelerde ödenmez ise kamu idarelerinin tahakkuk ve tediye ile görevli kamu görevlileri, tüzel kişiliği haiz diğer işverenlerin şirket yönetim kurulu üyeleri de dahil olmak üzere üst düzeydeki yönetici veya yetkilileri ile kanuni temsilcilerinin Kuruma karşı işverenleri ile birlikte müştereken ve müteselsilen sorumlu olacakları bildirilmiştir.
    5510 sayılı Kanunun 88/20. maddesi 506 sayılı Kanunun 80/12. maddesinden farklı olarak, tüzelkişiliği haiz işverenlerin üst düzeydeki yönetici ve yetkilileri yanında, şirket yönetim kurulu üyelerini de sorumlu tutmaktadır.
    5510 sayılı Kanunun 88/20. maddesinde; açıkça, haklı sebepler olmaksızın deyimine de ver verilmiştir. Yönetim kurulu üyeleri tarafından primlerin ödenememesi haklı bir neden sonucu ise, prim borcundan ötürü şahsen sorumlu tutulamazlar. Diğer bir anlatımla şirketin prim borcundan müteselsilen sorumlu olan yönetim kurulu üyeleri, borcun haklı nedenle ödenemediği savunmasında bulunabilirler ve haklı nedenin varlığı halinde, prim borcundan dolayı Kuruma karşı işverenle birlikte mütesesilen sorumlu tutulamazlar.
    Haklı nedenlerin neler olduğu konusunda, 5510 sayılı Kanunda bir açıklık bulunmamaktadır. Hangi hallerin haklı sebep teşkil ettiği, her bir davadaki özel koşullar ile hukuki ve maddi olayların özelliklerine göre mahkemece belirlenecektir. Bu belirleme yapılırken; diğer yasalardaki düzenlemelerden yararlanılmalı ve bilhassa Sosyal Güvenlik ilkeleri göz önünde tutulmalıdır.
    Öte yandan; iflasın ertelenmesi, İcra ve İflas Yasasının 79’uncu maddesinde düzenlenmiş olup, “borca batık durumda olan (aktifi pasifini karşılamayan) bir sermaye şirketi veya kooperatif hakkında, Ticaret Mahkemesi’nce iflas kararı verilmeyerek, önerilen iyileştirme projesi çerçevesinde borca batık durumdan kurtulmalarını sağlayan ve iflaslarını önleyen bir kurum”dur. Anılan Yasanın 179/b,I maddesi uyarınca, erteleme kararı üzerine borçlu aleyhine 6183 sayılı Yasaya göre yapılan takipler de dâhil olmak üzere hiçbir takip yapılamaz ve evvelce başlamış takipler de durur. Bu sonuç yasadan doğduğundan, mahkemenin kararında ayrıca belirtmesine gerek olmadan ve ilan edilmese dahi gerçekleşir.
    Bu bağlamda; İcra ve İflas Yasasının 179’uncu maddesi uyarınca iflasının ertelenmesine karar verilen ve malvarlığının korunması için gerekli tedbirler alınan şirketten, anılan Yasanın 179/b maddesindeki “Erteleme kararı üzerine borçlu aleyhine 6183 sayılı Kanuna göre yapılan takipler de dâhil olmak üzere hiçbir takip yapılamaz...” düzenlemesi uyarınca primler tahsil edilemeyecektir. Söz konusu tahsil imkânsızlığı, doğrudan Kanundan doğduğundan, yönetim kurulu üyeleri yönünden, 5510 sayılı Yasanın 88’inci maddesinde yer alan “haklı sebep” kavramı kapsamında kabul edilebilecektir. Ancak, 5510 sayılı Kanunun 88. maddesinin 1. fıkrasında; “4 üncü maddenin birinci fıkrasının (a) bendinde belirtilen sigortalıları çalıştıran işveren, bir ay içinde çalıştırdığı sigortalıların primlerine esas tutulacak kazançlar toplamı üzerinden bu Kanun gereğince hesaplanacak sigortalı hissesi prim tutarlarını ücretlerinden keserek ve kendisine ait prim tutarlarını da bu tutara ekleyerek en geç Kurumca belirlenecek günün sonuna kadar Kuruma öder.” Hükmü yer almakta olup, önce prime esas kazançlara ilişkin Kurum Tebliği, ardından bu tebliği yürürlükten kaldıran İşveren Uygulama Tebliği, bu süreyi "takip eden ayın sonuna kadar" olarak belirlemiştir. Bu madde çerçevesinde, erteleme sürecinden öncesine ilişkin prim borçları yönünden, borcun ait olduğu ayı takip eden ay sonu itibariyle tahakkuk ve tediye, dolayısıyla da müteselsil sorumluluk gerçekleştiğinden sonradan şirket yönünden verilen iflasın ertelenmesi kararı üst düzey yöneticinin sorumluluğunu etkilemeyecektir. Bir başka deyişle; iflasın ertelenmesi süreci öncesine ait prim borçları için şirketin iflasının ertelenmesi, üst düzey yönetici yönünden haklı neden oluşturmayacaktır.
    6183 sayılı Kanunun mükerrer 35. maddesinde asıl borçlu hakkında yapılan yasal takip ve araştırmalar sonucu kamu alacağının tahsil edilemeyeceğinin anlaşılması halinde, yasal temsilcisine ödeme emri çıkarabileceği bildirilmiş ise de; 6183 sayılı Kanun 506 ve 5510 sayılı Kanunlara göre daha genel bir Kanun durumunda olup uygulamada da benimsendiği üzere öncelik özel Kanun hükümlerine tanınacağından, özel kanun niteliğinde olan 506 sayılı Kanunun 80. maddesi ve 5510 sayılı Kanunun 88. maddesi karşısında, dosya kapsamından ticaret sicil bilgilerine göre davacının borç döneminde imza ve ilzama yetkili yönetim kurulu başkanı olarak görev yaptığı, dava dışı şirket hakkında 08/08/2007 tarihi itibariyle iflasın ertelenmesine ilişkin tedbir kararı verildiği, 23/03/2012 tarihi itibariyle dava dışı şirketin iflasına karar verildiği ve aynı tarih itibariyle iflasın ertelenmesine ilişkin tüm tedbir kararlarının kaldırılmasına karar verildiği, tüm borç dönemleri bakımından davacının sorumluluk süresi içerisinde kalan kamu borçlarından dolayı 506 sayılı Kanunun 80. maddesinde ve 5510 sayılı Kanunun 88. maddesinde belirlenen "haklı sebep olmaksızın ödememe" hali kapsamında dava dışı şirket ile birlikte müştereken ve müteselsilen sorumlu olacağı; ancak dava dışı şirket hakkında 08/08/2007 tarihi itibariyle iflasın ertelenmesine ilişkin tedbir kararı verildiğinden davacının 08/08/2007 tarihi sonrasına ait prim borçlarını ödeyememesinin haklı neden teşkil edeceği ve bu tarih sonrasına ait Kurum alacağından sorumluluğunun bulunmayacağı, bu tarihten öncesine ilişkin Kurum alacağından ise dava dışı şirket ile birlikte müştereken ve müteselsilen sorumlu olacağı açıktır.
    Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular gözetilmeksizin eksik inceleme ve araştırma sonucu yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
    O halde davacı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır..."
    gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir.




    HUKUK GENEL KURULU KARARI

    Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki belgeler okunduktan sonra gereği görüşüldü:
    Dava, ödeme emrinin iptali istemine ilişkindir.
    Davacı vekili; dava dışı Uki Uluslararası Konfeksiyon İmalat ve Ticaret Anonim Şirketi"nin prim borçlarından dolayı davalı Kurum tarafından müvekkiline gönderilen 2007/40712, 2008/28753, 2009/18566 nolu ödeme emirlerinin 12.12.2011 tarihinde müvekkiline tebliğ edildiğini, 6183 Sayılı Amme Alacakları Tahsili Usulü Hakkında Kanun"un mükerrer 35. maddesi uyarınca şirketin temsilcisi olan müvekkilinden alacağın tahsilinin istenebilmesi için öncelikle alacağın dava dışı şirketten talep edilmesi ve şirketin mal varlığından alacağın tahsil edilemeyeceğinin kesin olarak ortaya konulması gerektiğini, ancak dava dışı şirket hakkında İstanbul 14. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2007/547 E. sayılı dosyasında açılan iflasın ertelenmesi davasında 08.08.2011 (08.08.2007) tarihinde 6183 sayılı Kanun ile yapılan takipler de dâhil olmak üzere 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu (İİK)"nun 89/1 madde ihbarnameleri çıkarılmasının, her türlü ihtiyati tedbir, ihtiyati haciz ve muhafaza istemi de dâhil olmak üzere hiçbir takip işlemi yapılmamasına, yapılmış olan takiplerin mevcut durumları aynen korunarak ihtiyati tedbir yolu ile durdurulmasına ilişkin ihtiyati tedbir kararı verildiğini, sonrasında İstanbul 14. Asliye Ticaret Mahkemesi tarafından yetkisizlik kararı verilerek dosyanın Bakırköy 4. Asliye Ticaret Mahkemesine gönderildiğini, Bakırköy 4. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2011/19 E. sayılı dosyasında daha önce verilen ihtiyati tedbir kararının devam ettirildiğini, şirketin iflas etmesi ya da tasfiyeye girmiş olmasının tek başına kanuni temsilcilere başvurabilmek için yeterli olmadığını, borçlu şirket hakkında bile takip yapılamayacak bir alacak için şirketin temsilcisi olan müvekkiline ödeme emri gönderilemeyeceğini ileri sürerek dava konusu ödeme emirlerinin iptaline karar verilmesini talep etmiştir.
    Davalı ... vekili; 2011/53 sayılı icra takip haciz ve satış genelgesinin 4. kısım iflasın ertelenmesi başlığında "Tüzel kişilik hakkında verilen gerek iflas erteleme kararı gerekse iflas kararı, tüzel kişiliğin kanuni temsilcileri, limitet şirket olması hâlinde kanuni temsilcileri ve ortakları hakkında takip yapılmasına engel teşkil etmemektedir. Dolayısıyla şirket hakkında iflasın ertelenmesi kararı verilmiş ya da iflas kararı verilmiş olunması hâlinde şirket müdürleri, yönetim kurulu üyeleri, kanuni temsilcileri, üst düzey yöneticileri ile ortakları hakkında cebri icra işlemlerine devam edilerek Kurum alacağı tahsil edilecektir" hükmüne yer verildiğini, iflasın ertelenmesi davasında verilen ihtiyati tedbir kararının borçlu şirketin tüzel kişiliği hakkında olduğunu ve borçlu şirketin üst düzey yöneticileri hakkında icra takibini durdurmadığını, ayrıca 5510 sayılı Kanun"un 88. maddesinin 20. fıkrasında, "Kurumun sigorta primleri ve diğer alacakları haklı bir sebep olmaksızın bu Kanunda belirtilen sürelerde ödenmez ise kamu idarelerinin tahakkuk ve tediye ile görevli kamu görevlileri, tüzel kişiliği haiz diğer işverenlerin şirket yönetim kurulu üyeleri de dâhil olmak üzere üst düzeydeki yönetici veya yetkilileri ile kanuni temsilcileri Kuruma karşı işverenleri ile birlikte müştereken ve müteselsilen sorumludur" düzenlenmesinin yer aldığını, Kurum tarafından yapılan işlemlerin usul ve yasaya uygun olduğunu savunarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
    Yerel Mahkemece; iddia, savunma, bilirkişi raporu, Bakırköy 4. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2011/19 E. sayılı dosyasının kesinleşen kararı ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirilerek davacının dava dışı UKİ A.Ş."nin 28.02.1995 tarihinden itibaren şirket yönetim kurulu başkanı olduğu, ödemelere ilişkin yetkisinin kısıtlanmasının söz konusu olmadığı, gerek 506 sayılı Kanun"un 80. maddesi gerekse de 5510 sayılı Kanun"un 88. maddesinin 20. fıkrasına göre yönetim kurulu başkanı olan davacıdan talep edilen prim borçlarından dönemi itibariyle dava dışı UKİ A.Ş. ile birlikte müştereken ve müteselsilen sorumlu olduğu ve iflas erteleme davasında verilen tedbir kararının kalktığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
    Davacı vekilinin temyizi üzerine karar, Özel Dairece yukarıda başlık bölümünde açıklanan gerekçelerle bozulmuştur.
    Yerel Mahkemece; ihtiyati tedbir kararının Bakırköy 4. Asliye Ticaret Mahkemesinin 23.03.2012 tarihli ve 2011/19E., 2012/186 K. sayılı kararının hüküm fıkrasının 2. maddesi ile kaldırıldığı hususunun Özel Daire tarafından sehven görülmediği, ihtiyati tedbir kararı kaldırılmasına rağmen Özel Daire tarafından davacı yönünden hukuki korumanın devam edeceği düşünülerek bozma kararı verilmiş ise de, tebdir kararları geçici hukuki koruma kararlarından olduğundan ve sadece geçerli olduğu dönemde hüküm ifade edeceğinden tedbirin kaldırılmasından sonra Kurumun gerek dava dışı şirkete gerekse de davacıya karşı takip yapmasında yasal hiçbir engel olmadığı, tedbir kararının kesin hüküm gibi çok geniş yorumlanmasının yasal olmadığı gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
    Direnme kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
    Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; dava dışı Uki Uluslararası Konfeksiyon İmalat ve Ticaret Anonim Şirketi hakkında açılan iflasın ertelenmesi davasında verilen 08.08.2007 tarihli ihtiyati tedbir kararının 23.03.2012 tarihinde kaldırılmış olması karşısında, dava dışı Anonim Şirketin prim borçlarından dolayı davacıya gönderilen ödeme emirlerinde 08.08.2007 tarihi sonrasına ait prim borçları yönünden ihtiyati tedbir kararının 506 sayılı Kanun"un 80. maddesinde ve 5510 sayılı Kanun"un 88. maddesinde belirtilen prim borçlarını ödeyememesinin haklı nedeni teşkil edip etmeyeceği ve davacının bu tarih sonrasına ait Kurum alacağından sorumluluğunun bulunup bulunmadığı noktasında toplanmaktadır.
    Somut olayda, dava dışı Uki Uluslararası Konfeksiyon İmalat ve Ticaret Anonim Şirketi"ne ait 2 1411 09 01 0386632 034 15 52 sicil numaralı işyerine, işyerinin 2003/2. ayı ile 2009/1. ayları arasındaki çeşitli dönemlere ait prim borçları nedeniyle Kurum tarafından 6183 sayılı Kanun kapsamında takip başlatıldığı, söz konusu takip nedeniyle düzenlenen ödeme emirlerinin şirket üst düzey yöneticisi olması nedeniyle davacıya 12.12.2011 tarihinde tebliğ edildiği, dava dışı Uki Uluslararası Konfeksiyon İmalat ve Ticaret Anonim Şirketi hakkında açılan ve İstanbul Asliye 14. Ticaret Mahkemesinin 2007/547 E. sayılı dosyasında görülen iflasın ertelenmesi davasında 08.08.2007 tarihinde " ...1- İİK 179/b 2 ve 3 fıkralarında yazılı istisnalara ilişkin hükümler hariç olmak suretiyle; 6183 sayılı Kanun"la yapılan takiplerde dâhil olmak üzere davacı hakkında İİK 89/1 madde ihbarnameleri çıkarılmasının her türlü ihtiyati tedbir, ihtiyati haciz ve muhafaza istemi de dâhil olmak üzere hiçbir takip işlemi yapılmamasına, yapılmış olan takiplerin bugün ki mevcut durumları aynen korunarak ihtiyati tedbir yoluyla durdurulmasına (alacaklılar tarafından icra dosyalarında yapılan haciz ve muhafaza işlemleri aynen korunmak suretiyle mevcut hâliyle)..." şeklinde ihtiyati tedbir kararı verildiği, yapılan yargılama sonucunda Bakırköy 4. Asliye Ticaret Mahkemesinin 23.03.2012 tarihli ve 2011/19 E., 2012/186 K. sayılı kararı ile; "...1- Davacı şirketlerin iflas erteleme taleplerinin reddi ile borca batık olduğu anlaşılan İstanbul Ticaret Sicil Memurluğunun 196173 sicil numarasına kayıtlı Uki Uluslararası Konfeksiyon İmalat ve Ticaret Anonim Şirketi ile aynı ticaret sicil memurluğunun 205726 sicil numarasına kayıtlı Ukipa Uluslararası Konfeksiyon Pazarlama Anonim Şirketi"nin 23/03/2012 tarih ve saat 10:26 itibariyle iflaslarına, iflasın açıldığının ilgili yerlere derhal bildirilmesine, 2-İflasın Ertelenmesi davası açıldıktan sonra verilmiş bulunan tüm ihtiyati tedbir kararlarının kaldırılmasına..." karar verildiği, mahkeme kararının 24.10.2013 tarihinde kesinleştiği anlaşılmaktadır.
    Öncelikle uyuşmazlığın çözümünde uygulanması gereken yasal düzenlemelerin açıklanması gerekmektedir.
    506 sayılı Kanun"un 80. maddesinin 12. fıkrasında sigorta primlerini haklı sebepleri olmaksızın birinci fıkrada belirtilen süre içerisinde tahakkuk ve tediye etmeyen kamu kurum ve kuruluşlarının tahakkuk ve tediye ile görevli kamu görevlileri mesul muhasip, sayman ile tüzelkişiliği haiz diğer işverenlerin üst düzeydeki yönetici ve yetkililerinin kuruma karşı işverenleri ile birlikte müştereken ve müteselsilen sorumlu olacakları düzenlenmiştir.
    Yerleşmiş Yargıtay uygulamaları ile öğretide kabul edildiği üzere "üst düzey yönetici" kavramından anlaşılan şirketin mali ve idari konularında tek başına emir ve tasarruf yetkisine sahip özel şekilde kendisine yetki verilen kişidir. Dava tarihinde yürürlükte bulunan mülga 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu"nun 317. maddesine göre anonim şirketlerde şirketi yönetmek ve temsil etmek yönetim kuruluna aittir. Anonim şirkette primlerin ödenmesinde müteselsilen sorumlu üst yönetici ve yetkiliden söz edebilmek için primlerin tahakkuk ve ödenmesinde yetkili üst düzey yönetici olması, yönetim kurulu başkanı, başkan yardımcısı gibi ünvan taşıması veya temsil ve ilzam yetkisine sahip yönetim kurulu üyesi olması gerekir.
    5510 sayılı Kanun"un 88. maddesinin 20. fıkrasında da Kurumun sigorta primleri ve diğer alacakları haklı bir sebep olmaksızın bu Kanunda belirtilen sürelerde ödenmez ise kamu idarelerinin tahakkuk ve tediye ile görevli kamu görevlileri, tüzel kişiliği haiz diğer işverenlerin şirket yönetim kurulu üyeleri de dahil olmak üzere üst düzeydeki yönetici veya yetkilileri ile kanuni temsilcilerinin Kuruma karşı işverenleri ile birlikte müştereken ve müteselsilen sorumlu olacakları ifade edilmiştir.
    5510 sayılı Kanun"un 88. maddesinin 20. fıkrası, 506 sayılı Kanun"un 80. maddesinin 12. fıkrasından farklı olarak, tüzelkişiliği haiz işverenlerin üst düzeydeki yönetici ve yetkilileri yanında, şirket yönetim kurulu üyelerini de sorumlu tutmaktadır.
    5510 sayılı Kanun"un 88. maddesinin 20. fıkrasında açıkça, haklı sebepler olmaksızın deyimine de ver verilmiştir. Primlerin ödenememesi haklı bir neden sonucu ise, prim borcundan ötürü yönetim kurulu üyeleri şahsen sorumlu tutulamazlar. Diğer bir anlatımla prim borcunun ifasını engelleyen zorunlu hâller yönetim kurulu üyeleri açısından da haklı sebep teşkil eder ve haklı nedenin varlığı hâlinde, prim borcundan dolayı Kuruma karşı işverenle birlikte mütesesilen sorumlu tutulamazlar.
    Haklı nedenlerin neler olduğu konusunda, 5510 sayılı Kanun"da bir açıklık bulunmamaktadır. Hangi hâllerin haklı sebep teşkil ettiği, her bir davadaki özel koşullar ile hukuki ve maddi olayların özelliklerine göre mahkemece belirlenmelidir. Bu belirleme yapılırken; diğer yasalardaki düzenlemelerden yararlanılmalı ve özellikle sosyal güvenlik ilkeleri göz önünde tutulmalıdır.
    Somut olayda dava dışı şirket hakkında verilen 08.08.2007 tarihli ihtiyati tedbir kararından önceki prim borçlarından davacının dava dışı şirket ile birlikte müştereken ve müteselsilen sorumlu olduğu hususunda yerel mahkeme ve Özel Daire arasında uyuşmazlık bulunmamaktadır.
    Bu tespitten sonra, 08.08.2007 tarihinden sonraki prim borçları yönünden dava dışı şirket hakkında açılan iflasın ertelenmesi davasında verilen 08.08.2007 tarihli ihtiyati tedbir kararının, iflasın açılması kararı ile birlikte 23.03.2012 tarihinde kaldırılmasının 506 sayılı Kanun"un 80. maddesinde ve 5510 sayılı Kanun"un 88. maddesinde yer alan haklı sebep kapsamında değerlendirilip değerlendirilemeyeceği yerel mahkeme ile Özel Daire arasında uyuşmazlık konusu olduğundan iflasın ertelenmesi müessesesinin de incelenmesi gerekmektedir.
    İflasın ertelenmesi davaya konu prim borçları tarihinde yürürlükte bulunan İİK"nın 179 ve devamı maddelerinde düzenlenmiştir. İflasın ertelenmesi hükümleri, 7101 sayılı Kanun"un yürürlüğe girdiği 15.03.2018 tarihinde de yürürlükten kaldırılmıştır.
    İflasın ertelenmesi, borca batık durumda olan bir sermaye şirketinin malî durumunun ıslahının mümkün olması hâlinde önerilen iyileştirme projesi çerçevesinde borca batık durumdan kurtulmasını sağlayan ve iflasını önleyen bir kurumdur. İflasın ertelenebilmesi için şirketin borca batık durumda olması, sunulacak ciddi ve inandırıcı bir iyileştirme projesi kapsamında şirketin mali durumunu düzeltebileceğine dair somut veriler ileri sürmesi ve fevkalade mühletten yararlanmamış olması gerekir.
    İflasın ertelenmesinin en başta gelen amacı şirket aktifinin muhafaza edilmesidir. Bu nedenledir ki, hâkim, ”şirketin veya kooperatifin malvarlığının korunması için gerekli her türlü tedbiri” (İİK m. 179a/1) alma yetkisiyle donatılmıştır.
    İİK"nın 179/b maddesinin 1. fıkrası uyarınca, erteleme kararı üzerine borçlu aleyhine 6183 sayılı Kanuna göre yapılan takipler de dâhil olmak üzere hiçbir takip yapılamaz ve evvelce başlamış takipler de durur. Bu sonuç yasadan doğduğundan, mahkemenin kararında ayrıca belirtmesine gerek olmadan ve ilan edilmese dahi gerçekleşir.
    Erteleme davası sonunda üç ihtimal ile karşılaşılır. Mahkeme, azamî bir yıl için, iflâsın ertelenmesine karar verebilir (m. l79/b, IV, c. l). Bu erteleme süresi içinde, şirket geçici bir bekleme dönemine girmiş olur: 1) Bu süre içinde şirketin malî durumu iyileşmişse (yani, şirketin aktifi pasifini karşılayacak duruma gelmişse), mahkeme, iflâsın ertelenmesi kararını kaldırır; bununla, şirket normal durumuna döner. Bu karar ile kayyımın görevi de son bulur; kayyıma, hizmet gördüğü süre için, mahkemece belirlenecek bir ücret ödenir. 2) Şirketin malî durumu iyileşmemiştir ve iyileşme ihtimali de yoktur. Bu hâlde, yani erteleme süresi (veya az sonra görüleceği gibi, uzatılan erteleme süresi) sonunda iyileşmenin mümkün olmadığının tespiti üzerine mahkeme, şirketin iflâsına karar verir (m. l79/b, V, c.l). 3) Şirketin malî durumu tamamen iyileşmemiştir; fakat, iyileşmesi ihtimali vardır. Bu hâlde, mahkeme, kayyımın verdiği raporu dikkate alarak erteleme süresini uygun görülecek bir süre için uzatabilir (m. l79/b, IV, c. 2) (Kuru, B.: İcra ve İflas Hukuku El Kitabı, Ankara 2013, s. 1182 ).
    Bu açıklamalardan anlaşılacağı üzere İİK"nın 179/b maddesindeki “Erteleme kararı üzerine borçlu aleyhine 6183 sayılı Kanuna göre yapılan takipler de dâhil olmak üzere hiçbir takip yapılamaz...” düzenlemesi uyarınca primler tahsil edilemez. Dolayısıyla iflasın ertelenmesi durumunda söz konusu tahsil imkânsızlığı, yönetim kurulu üyesinin veya üst düzey yöneticinin kusurundan değil, doğrudan Kanundan doğduğundan, yönetim kurulu üyesi veya üst düzey yönetici yönünden 5510 sayılı Kanun"un 88. maddesinde yer alan “haklı sebep” kavramı kapsamında kabul edilmelidir.
    Yukarıdaki açıklamalar ışığında somut olayda dava dışı şirket hakkında malvarlığının korunmasına yönelik tedbirlerin alınması için 08.08.2007 tarihi itibariyle iflasın ertelenmesine ilişkin tedbir kararı verildiğinden davacının 08.08.2007 tarihi sonrasına ait prim borçlarını ödeyememesinin haklı nedeni teşkil edeceği ve bu tarih sonrasına ait Kurum alacağından sorumluluğunun bulunmayacağı açıktır.
    Diğer taraftan Bakırköy 4. Asliye Ticaret Mahkemesinin 23.03.2012 tarihli ve 2011/19 E., 2012/186 K. sayılı kararı ile dava dışı şirketin 23.03.2012 tarih itibariyle iflasına ve iflasın ertelenmesi davası açıldıktan sonra verilmiş bulunan tüm ihtiyati tedbir kararlarının kaldırılmasına karar verilmekle İİK"nın 184. maddesi uyarınca iflâs açıldığı zaman müflisin malvarlığına dâhil olan bütün mal, alacak ve hakları iflâs masasına girer.
    İİK"nın 193. maddesi; "... İflasın açılması, borçlu aleyhinde haciz yoluyla yapılan takiplerle teminat gösterilmesine ilişkin takipleri durdurur.
    İflas kararının kesinleşmesi ile bu takipler düşer..." şeklinde düzenlenmiştir.
    Kanun, iflasın açılması ile duracak olan takipleri ayrı ayrı saymıştır (m. 193, 1). Fakat, bu sayma tahdidi değildir. İflasın açılması ile duracak olan takipler, müflisin masaya giren malvarlığı ile ilgili takiplerdir. Buna göre, iflasın açılması ile duracak olan takipler şunlardır : 1) îlamlı (m. 32) ve ilamsız (m.58 vd) haciz yolu ile takipler ; 2) Kambiyo senetlerine mahsus haciz yolu ile takip (m. 167 vd); 3) Genel iflas (m. 155 vd) ve kambiyo senetlerine mahsus iflas (m. 167, m. 171 vd) yolu ile takip; 4) Teminat gösterilmesine ilişkin takipler; 5) Amme alacaklarının tahsili için 6183 sayılı Kanuna göre tahsil dairelerince yapılan takipler (Kuru, s. 1222).
    O hâlde tahsil imkânsızlığı, iflas ertelemeye göre daha ağır sonuçlar doğuran iflasın açılması durumunda da yönetim kurulu üyesi veya üst düzey yönetici hakkında “haklı sebep” kavramı kapsamında değerlendirilmesi gerekmektedir.
    Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında, İİK"nın 170/b maddesinde öngörülen takip yasağının sadece hakkında erteleme kararı verilmiş olan borçlu için geçerli olduğu, müşterek borçlu ve müteselsil kefiller için böyle bir yasağın söz konusu olmadığı, 08.08.2007 tarihli ihtiyati tedbir kararında şirket yöneticilerinin şirket yönetiminin kısıtlanmadığı, temsil kayyumunun değil denetim için kayyum atandığı, tedbirlerin uygulanması noktasında kayyuma yönetim işlerini denetleme ve onaylama yetkisi verildiği, bu durumda şirket yöneticilerinin prim borcunu Kuruma ödeme yetkisinin elinden alındığı, şirket yönetiminin kayyumda bulunduğu bu nedenlerle 5510 sayılı Kanun"un 88. maddesinin 20. fıkrasında yazılı, şirket üst düzeydeki yöneticilerinin prim borcu ödemekte kendilerine haklı bir sebep oluşturduğunun söylenemeyeceği, davacının tedbir kararından önce veya sonra doğması fark etmeksizin prim borçlarından Kuruma karşı işverenle birlikte müteselsilen ve müştereken sorumlu olduğundan yerel mahkemenin davanın reddi yönündeki kararının isabetli olduğu, bir an için olayda haklı sebebin var olduğu, özel dairenin bozma kararının doğru olduğu düşünülse dahi, dava dışı şirket hakkında 23.03.2012 tarihinde iflas kararı verildiği, aynı kararda ihtiyati tedbir kararının kaldırılmasına karar verildiğine göre üst düzey yönetici hakkında takip yapılmasında bir engel kalmadığı, bu anlamda dava sırasında hukuki yarar da kalmadığından direnme kararının değişik gerekçeyle onanması gerektiği görüşü ileri sürülmüş ise de, bu görüş Kurul çoğunluğunca benimsenmemiştir.
    Hâl böyle olunca, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
    Diğer taraftan; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun 266. maddesi uyarınca hâkimlik mesleğinin gerektirdiği genel ve hukuki bilgi ile çözümlenmesi mümkün olan konularda bilirkişiye başvurulamayacağı, ödeme emirlerinin hukuka uygun olup olmadığı hususu genel ve hukuki bilgi ile çözümlemesi gereken bir konu olduğundan mahkemece hukukçu bilirkişi raporu alınmasının hatalı olduğu kabul edilmiş, bu hususta eleştiriye işaret olunmakla yetinilmiştir.
    Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
    SONUÇ: Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun geçici 3. maddesine göre uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu"nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 05.11.2019 tarihinde oy çokluğu ile kesin olarak karar verildi.




    KARŞI OY

    Dava ödeme emrinin iptaline ilişkin olup, davacı 1995-2010 yılları arasında yönetim kurulu başkanlığını yaptığı dava dışı UKİ Uluslararası Konfeksiyon İmalat ve Ticaret Anonim şirketinin prim borçlarından dolayı hakkında takipler yapıldığını, bu takipler dolayısı ile kendisine 2007/40712, 2008/28753, 2009/18966 nolu ödeme emirleri gönderilerek 12.12.2011 tarihinde tebliğ edildiğini 6183 sayılı AATHK’nın mükerrer 35. maddesi uyarınca şirket temsilcisi olan davacıdan alacağın tahsilinin isteyebilmesi için öncelikle dava dışı şirketten talep edilmesi ve şirketin malvarlığından alacağın tahsil edilemeyeceğinin kesin olarak ortaya konması gerektiğini, ancak dava dışı şirket hakkında İstanbul 14.Asliye Ticaret Mahkemesinin 2007/547 E. sayılı dosyasında açılan iflasın ertelenmesi davasında 08.08.2007 tarihinde 6183 sayılı kanunla yapılan takipler de dâhil olmak üzere İİK 80/1 madde ihbarnameleri çıkarılmasının, her türlü ihtiyati tedbir, ihtiyati haciz ve muhafaza istemini de dahil olmak üzere hiçbir takip işlemi yapılmamasına, yapılmış olan takiplerin mevcut durumları aynen korunarak ihtiyati tedbir yolu ile durdurulmasına ilişkin ihtiyati tedbir kararı verildiğini, şirketin iflas etmesi ya da tasfiyeye girmiş olmasının tek başına kanuni temsilciler başvurabilmek için yeterli olmadığını, borçlu şirket hakkında bile takip yapılamayacak bir alacak için davacıya ödeme emri gönderilemeyeceğini ileri sürerek dava konusu ödeme emirlerinin iptaline karar verilmesini talep etmiştir.
    Dava dışı şirket hakkında 23.03.2012 tarihinde verilen iflas kararının 15.02.2013 tarihinde kesinleştiği, iflas kararı ile birlikte iflas erteleme tedbir kararlarının da kaldırıldığı görülmektedir.
    Mahkemece davacının dava dışı UKİ A.Ş nin 28.02.1995 tarihinden beri şirket yönetim kurulu başkanı olduğu; ödemelere ilişkin yetkisinin kısıtlanmasının söz konusu olmadığı, gerek 506 sayılı Kanunun 80. maddesi gerekse 5510 sayılı Kanunun 88. maddesinin 20. fıkrasına göre yönetim kurulu başkanı olan davacıdan talep edilen prim borçlarından, dönem itibariyle dava dışı UKİ A.Ş ile birlikte müştereken ve müteselsilen sorumlu olduğu ve iflas erteleme davasında verilen ihtiyati tedbir kararının kalktığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.
    Hükmü, davacı vekilince temyizi üzerine Özel Daire bozma gerekçesinde; 506 sayılı Kanunun 80/12 ve sonrasında 5510 sayılı Kanunun 88/20 maddesinde kurumun sigorta primlerinin haklı bir sebep olmaksızın bu Kanunda belirtilen sürelerde ödenmez ise kamu idarelerinin tahakkuk ve tediye ile görevli kamu görevlileri, tüzel kişiliği haiz diğer işverenlerin şirket yönetim kurulu üyeleri de dâhil olmak üzere üst düzeydeki yönetici veya yetkilileri ile kanuni temsilcilerinin kuruma karşı işverenleri ile birlikte müştereken ve müteselsilen sorumlu olacakları öngörülmüştür.
    Söz konusu bozma kararında “haklı sebepler olmaksızın bu kanunda belirtilen sürelerde ödenmez ise” deyimine yer verildiğini hangi hâllerin haklı sebep teşkil ettiği 5510 sayılı Kanunda açıkça belirtilmediğinden, haklı sebebin varlığının her bir davadaki özel koşullar ile hukuki ve maddi olayın özelliklerine göre mahkemece belirleneceği, belirleme yapılırken yasalardaki düzenlemelerden yararlanılması ve özellikle Sosyal Güvenlik İlkelerinin göz önünde tutulması gerektiği belirtilmiştir. Bu kararında, İİK’nın 179/b maddesi uyarınca iflas erteleme kararı uyarınca borçlu aleyhinde 6183 sayılı Yasaya göre yapılan takiplerde dâhil olmak üzere hiçbir takip yapılamayacağını ve evvelce yapılan takiplerin duracağını, bu düzenleme uyarınca primlerin tahsilinin imkansızlığı doğrudan kanundan doğduğundan şirket yönetim kurulu üyeleri yönünden 5510 sayılı Kanunun 88. maddesinde yer alan “haklı sebep” kavramı kapsamında kabul edilmesi sonucuna varılmaktadır.
    Yine bozma kararında iflasın ertelenmesi karar tarihi olan 08.08.2007 tarihi öncesine ait prim borçları için iflasın ertelenmesi kararının üst düzey yönetici yönünden haklı neden oluşturmayacağı ancak 08.08.2007 tarihi sonrasına ait prim borçları yönünden haklı sebep oluşturacağı ve kurum alacağından sorumlu olmayacağı sonucuna varılmış, yerel mahkemece verilen direnme kararı davacı vekilince temyiz edilmiştir.
    Uyuşmazlık, dava dışı UKİ AŞ hakkında açılan iflas ertelenmesi davasında verilen 08.08.2007 tarihli ihtiyati tedbir kararının (bu karar 23.03.2012 tarihli iflas kararı ile birlikte kaldırıldı), dava dışı UKİ AŞ nin prim borçlarından dolayı 506 sayılı Kanunun 80. maddesi, 5510 sayılı Kanunun 88. maddesinde belirtilen prim borçlarının ödenmemesinin haklı sebebini teşkil edip etmeyeceği ve davacının bu tarih sonrasına ait kurum alacağından sorumluluğunun bulunup bulunmadığı noktasında toplanmaktadır.
    İflasın ertelenmesi “borca batık durumda olan bir sermaye şirketi veya kooperatif hakkında, ticaret mahkemesince iflas kararı verilmeyerek önerilen iyileştirme projesi çerçevesinde borca batık durumdan kurtulmalarını sağlayan ve iflaslarını önleyen bir kurumdur (19.HD 06.06.2008 tarih, 4622/6294; 21.01.2008 tarih 7542/1462 sayılı kararları).
    İflas erteleme kararının en büyük etkisi İİK 179/b maddesine göre hakkında iflas erteleme kararı verilen şirket ya da kooperatife karşı yeni takip yapılamaması ve daha önce başlamış olan takiplerin durmasıdır.
    Takip yasağı sadece hakkında erteleme kararı verilmiş olan borçlu için geçerli olup alacaklının borçlu aleyhinde takip yapması yasaklanmaktadır. “müşterek borçlu” ve müteselsil kefiller (hatta, adi kefiller ) için böyle bir yasak söz konusu değildir. (Pekcanıtez,H. İflasın ertelenmesi (İBD, 2005/2 s. 316), Ermenek, İ: İflasın Ertelenmesi, s.345 vd; Talih Uyar: 6728 sayılı Kanunla Yapılan Değişiklikten Sonra İflasın Ertelenmesi s.52). Yargıtay 19. HD 22.12.2005 tarih, 9419/12879; 17.03.2005 tarih, 11750/2789 sayılı kararlarında mahkemece verilen iflasın ertelenmesi kararının kefiller ve müteselsil kefiller hakkında geçerli olmayacağını hükmetmiştir (Uyar, T: s.52).
    Yargıtay 19. Hukuk Dairesinin 12.04.2007 tarih 331/3708 sayılı kararında da belirtiği üzere iflasın ertelenmesi talebi üzerine, mahkemece, üçüncü kişilerin maddi hukuka dayalı haklarını etkileyecek biçimde “ takas, mahsup, hapis hakkı, protesto, temlik gibi hukuki işlem ve defîlerin durdurulması şeklinde karar verilemez.
    Yine 19. Hukuk Dairesi bir kararında “iflasın ertelenmesi talebi üzerine, mahkemece verilen davacı şirketin keşideci ve ciranta olduğu kambiyo senetlerinin ödenmesinin tedbiren durdurulmasına dair kararın, üçüncü kişilerin ödeme yapmasını durduracak nitelikte olduğundan yasaya aykırı olacağı görüşü benimsenmiştir ( 19. HD 12.04.2007, T; 261/3707).
    İflasın ertelenmesi kararı, alacakların vadesine, muaccel olmasına ve faizlerin işlemesine bir etkisi olmadığından iflasın ertelenmesi kararıyla protesto çekilmesi de engellenemez (Pekcanıtez, H. s.350; Uyar,T s.63). Yargıtay 23. Hukuk Dairesinin bir kararında “Mahkemece alacaklıların takip hukuku dışında kullanabilecekleri temlik, takas, hapis, temerrüt gibi hukuki işlemlerin, hak ve defilerin kullanılmasına yapılmasına ve hukuki sonuçların durdurulmasına karar veremez” denilmektedir (23. HD 12.04.2013 1102/2368 Uyar, T. s. 64).
    Çünkü amaç borçlu için her şeyin durması değildir. Sadece borçluya karşı takip işlemlerinin yapılmaması sağlanmaktadır (Pekcanıtez s.351).
    İflas erteleme tedbir kararları maddi hukuk alanında sonucu doğuracak nitelik ve içerikte olmaması gerekir. İİK’nın 179/a-2 maddesine göre “ Mahkeme erteleme kararı ile birlikte kayyum atanmasına karar verir. Mahkeme yönetim organının yetkilerini tümüyle elinden alınıp kayyuma verebileceği gibi yönetim organının karar ve işlemlerinin geçerliliğini kayyumun onayına bağlı kılmakla yetinebilir.
    Somut olayda İstanbul Asliye Ticaret Mahkemesinin 08.08.2007 tarihli iflas erteleme ihtiyati tedbir kararında 6183 sayılı takipler de dâhil hiçbir takip yapılmamasına,
    “2-davacı şirketlerin ve her iki şirketin yönetim kurul üyesi bulunan kişilerin gayrimenkulleri ve tescilli tescilsiz tüm mülkleri üzerine 3. kişilere devri ve temlikinin önlenmesi yolunda ihtiyati tedbir konulmasına, 3-Tedbirlerin uygulanması noktasında yönetim işlerini denetlemesi ve onaylaması için, yeminli mali müşavir Hatice Özulus’un bu aşamada kayyum olarak atanmasına ayrıca kayyum tarafından şirketin durumunu izlemek sureti ile mahkemeye öncelikle hemen sonra aylık olarak devamlı olarak bilgi verilmesine kayyuma tebligat yapılmasına, kayyum ücreti olarak aylık net olacak şekilde 700TL ücretin takdirine, ücretin iflas erteleme talep eden şirketlerden karşılanmasına” şeklinde karar verdiği anlaşılmaktadır.
    Kararda da görüleceği üzere şirketin yöneticilerinin şirket yönetim kısıtlanmamış, temsil kayyumu değil denetim için kayyum atanmış olup tedbirlerin uygulanması noktasında kayyuma yönetim işlerini denetleme ve onaylama yetkisi verilmiştir.
    O hâlde şirket yöneticilerinin, prim borcunu kuruma ödeme yetkisinin elinden alındığı, şirket yönetiminin kayyumda bulunduğu bu nedenlerle 5510 sayılı Kanunun 88/20 fıkrasında yazılı, şirket üst yöneticilerinin prim borcu ödemekte kendilerine haklı bir sebep oluşturduğu söylenemez. Şirket aleyhinde takip yapma yasağı konulması şirket prim borcunu ödemesini yasaklamadığından haklı sebep sayılamaz.
    Şirketin prim ödeme borcu şirketin işletme giderlerinden olup ödenme zorunluluğu vardır. İşveren bireysel iş hukukundan doğan ücret ödeme, işçiyi koruma gözetme gibi görevlerinin yanı sıra, sosyal güvenlik hukukundan kaynaklanan prim ödeme iş kazası ve meslek hastalıklarını bildirme gibi kuruma karşı görevleri vardır. Bu yükümlülüğün yerine getirilmemesi iyileştirme projesinin gereğine de uymadığından mahkemece bu husus şirket hakkında iflas kararı verilmesine gerekçe yapılabilir.
    Öğretide 5510 sayılı Kanunun 88/20 maddesinde yazılı haklı nedeni kanuna, ahlaka, iyi niyet kurallarına aykırılık gibi borçlarını ifa etmeme noktasında kişiyi haklı gösteren her hâl haklı neden olarak dikkate alınabilir denilmektedir (Arıcı Kadir:Tüzel Kişi İşverenlerin üst düzey yönetici veya yetkililerin prim ödemeden doğan işverenleri ile birlikte müşterek ve müteselsil sorumluluğu; Sicil İş Hukuku Dergisi Y.1 s.1 Mart 2006 s.113-121).
    Öğretide başka bir görüşe göre, yangın, sel, deprem gibi doğal afetler veya mücbir sebepler haklı sebeplere örnek gösterilmekte, tahakkuk ve tediye ile görevli kamu görevlilerine kamu işverenleri prim ödenmemesi konusunda yazılı emir vermiş ise sorumlu olmayacağı, bu durumda kamu işverenin sorumlu olacağı belirtilmektedir (Güneren, Ali; Üst Düzey Yönetici veya Yetkililerinin prim borcundan müteselsil sorumluluğu ve primlerin ödenmemesinin yaptırımı; Sicil İş Hukuku Dergisi, Y.2 s.6 Haziran 151-160)
    Kamu görevlisi tahakkuk ve tediye de emir almaksızın tek başına ifa etme yetkisine sahip ise sorumluluğu söz konusudur (Arıcı, s.118).
    5510 sayılı Kanunun 88/20 maddesinin amacı prim tahsilinin güvenceye alınması, prim ödenmesinin özendirilmesi primlerin tahakkuku ve ödenmesi konusunda yetkisi bulunan kişilerin görevlerini yerine getirmemelerinden dolayı sorumlu tutulmalarıdır (Tuncay.A.Can/Ekmekçi Öner; Sosyal Güvenlik Hukuku Dersleri, 17.Bası İstanbul). Üst düzey yöneticiler, yöneticilik yaptığı dönem için kendi kusurlu eylemleri ile prim borcunun doğmasına sebebiyet verdikleri için sorumludurlar (Ekmekçi s.221).
    Yukarıda açıklanan ilke ve kurallar gereğince şirket hakkında iflas erteleme tedbir kararı verilmesi 5510 sayılı Kanunun 88. maddesinin 20. fıkrasında geçen “haklı sebep” olmayacağından tedbir kararından önce veya sonra doğması fark etmeksizin prim borçlarından kuruma karşı işverenle birlikte müteselsilen ve müştereken sorumludur. Müteselsil sorumluğu düzenleyen TBK’nın 162. maddesi gereğince şirketle birlikte müteselsil sorumlu olacağından, şirket aleyhine tedbir kararı gereği takip yasağı olsa bile prim borçlarından dolayı davacı üst yönetici hakkında kurumun takip yapmasında yasal engel yoktur. Yerel mahkemenin davanın reddi yönündeki kararı isabetlidir. Bir an için olayda haklı sebebin var olduğu, özel dairenin bozma kararının doğru olduğu düşünülse dâhi, dava dışı şirket hakkında 23.03.2012 tarihinde iflas kararı verildiği aynı kararda ihtiyati tedbir kararının kaldırılmasına karar verildiğine göre üst yönetici hakkında takip yapılmasında bir engel kalmamıştır. Bu anlamda dava sırasında hukuki yarar da kalmadığından bu yönden de davanın reddine ilişkin direnme kararının bozulması yönündeki çoğunluğun görüşüne katılamıyorum.


    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi