2. Hukuk Dairesi 2016/4621 E. , 2017/9905 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Boşanma
Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davalı kadın tarafından temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
Mahkemece davacı erkek tarafından açılan boşanma davasının ( TMK m. 166/1) yapılan yargılaması sonucunda davalı kadının da ... Asliye Ceza Mahkemesinin ilamı ile hırsızlık suçundan ceza aldığı, boşanmaya sebep olan olaylarda kusurlu olduğu gerekçesiyle boşanma davasının kabulü ile tarafların boşanmalarına karar verilmiştir. Mahkemece davalının kusuruna esas teşkil ettiği belirtilen ... Asliye Ceza Mahkemesinin 2011/357 esas, 2013/494 karar sayılı dosyası incelendiğinde, kadının hırsızlık suçunu işlediği sabit görülerek verilen 3 ay 10 gün hapis cezasının hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildiği, suç tarihinin ise 06.09.2011 tarihi olduğu anlaşılmaktadır. Davacı erkek tarafından ise 24.09.2014 tarihinde boşanma davası açılmıştır. Mahkemece dinlenilen tanıklar tarafların son 1 yıldır ayrı olduklarını beyan etmişlerdir. Bu itibarla tarafların ceza davasına konu olan olaydan sonra evlilik birliğini devam ettirdikleri sabittir. O halde bu olayın davacı tarafından affedildiğinin en azından hoşgörü ile karşılandığının kabulü gerekir. Affedilen veya hoşgörü ile karşılanan olaylara dayanılarak boşanma kararı verilemez. Davalının boşanmayı gerektirecek kusurlu başkaca bir davranışı da kanıtlanamamıştır. Mahkemece davacı erkeğe kusur olarak yüklenen ve temyiz edilmeyerek kesinleşen kusurlu davranışlara göre boşanmaya sebebiyet veren olaylarda davacı erkek tamamen kusurludur.
Türk Medeni Kanununun 166. Maddesinde "evlilik birliği, ortak hayatı sürdürmeleri kendilerinden beklenmeyecek derecede temelinden sarsılmış olursa, eşlerin her birinin boşanma davası açabileceği" hükme bağlanmıştır. Bu hükmü, tamamen kusurlu eşin de dava açabileceği ve yararına boşanma hükmü elde edebileceği biçiminde yorumlamak ve değerlendirmek doğru değildir. Çünkü böyle bir düşünce, kimsenin kendi eylemine ve tamamen kendi kusuruna dayanarak bir hak elde edemeyeceği yönündeki temel hukuk ilkesine aykırı düşer. Diğer taraftan yine böyle bir düşünce tek taraflı irade ile sistemimize aykırı bir boşanma olgusunu ortaya çıkarır. Boşanmayı elde etmek isteyen kişi karşı tarafın hiçbir eylem ve davranışı söz konusu olmadan, evlilik birliğini, devamı beklenmeyecek derecede temelinden sarsar, sonra da madem ki birlik artık sarsılmış diyerekten boşanma doğrultusunda hüküm kurulmasını talep edebilir. Öyle ise Türk Medeni Kanununun 166. maddesine göre boşanmayı isteyebilmek için tamamen kusursuz ya da az kusurlu olmaya gerek olmayıp, daha fazla kusurlu bulunan tarafm dahi dava hakkı bulunmakla beraber, boşanmaya karar verilebilmesi için davalının az da olsa kusurunun varlığı ve bunun belirlenmesi kaçınılmazdır.
Az kusurlu eş boşanmaya karşı çıkarsa bu halin tespiti dahi tek başına boşanma kararı verilebilmesi için yeterli olamaz. Az kusurlu eşin karşı çıkması hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olmalı, eş ve çocuklar için korunmaya değer bir yararın kalmadığı anlaşılmalıdır (TMK m. 166/2).
Mevcut olaylara göre evlilik birliğinin, devamı eşlerden beklenmeyecek derecede, temelinden sarsıldığı kuşkusuzdur. Ne var ki, bu sonuca ulaşılması tamamen davacının tutum ve davranışlarından kaynaklanmış olup, davalıya atfı mümkün hiçbir kusur gerçekleşmemiştir. Bu durumda açıklanan nedenle isteğin reddi gerekirken, yasa hükümlerinin yorumunda yanılgıya düşülerek boşanmaya karar verilmesi usul ve kanuna aykırıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda gösterilen sebeple BOZULMASINA, temyiz peşin harcının istek halinde yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.