Hukuk Genel Kurulu 2013/1315 E. , 2014/972 K.
"İçtihat Metni"ESAS NO : 2013/23-1315
KARAR NO : 2014/972
MAHKEMESİ : Konya 2. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ : 28/02/2013
NUMARASI : 2013/16-2013/68
Taraflar arasındaki “kooperatif üyeliğinin tespiti” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Konya 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce asıl ve birleşen davanın reddine dair verilen 09.02.2012 gün ve 2009/671 E., 2012/41 K. sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 23.Hukuk Dairesi’nin 05.07.2012 gün ve 2012/2995 E., 2012/4661 K. sayılı ilamı ile önce onanmış daha sonra davacı vekilinin karar düzeltme istemi üzerine Yargıtay 23. Hukuk Dairesi"nin 13.12.2012 gün ve 2012/5429 E., 2012/7349 K. sayılı ilamı ile;(…Davacı vekili, davalı kooperatif ortağı olan müvekkilinin ortaklığının davalı G.. K.."a, Gökhan"dan da davalı H.. Z.."a devredilmiş gibi işlem görerek müvekkilinin ortaklığının iptal edildiğini, müvekkilinin hisse devir tarihinde yurt dışında olduğunu, hissesini devir etmediğini, devir belgesindeki imzanın müvekkiline ait olmadığını, şeklen gözüken devrin geçersiz olduğunu ileri sürerek, davalı Gökhan ve Halit"in davalı kooperatifteki üyeliklerinin iptali ile müvekkilinin davalı kooperatif üyesi olduğunun tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı Gökhan ve diğer davalılar vekili, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, davacıya ait hissenin davacı tarafından usulüne uygun genel vekaletname ile yetkilendirilen kardeşi Y.. A..gil"ce davacı tarafından hisse devri konusunda talimatlandırılmaksızın davalı G.. K.."a devredildiği, vekilin asilin zararına olacak şekilde hareket ettiğini davalıların bildiği hususunda delil bulunmadığı, Yasalarımızda vekilin özel yetkilendirmeyi gerektiren işlemleri arasında kooperatif ortaklığının devrinin bulunmadığı, bu durum karşısında davacının vekili marifetiyle davalı G.. K.."a yaptığı üyelik devrinin geçerli olduğu gerekçesiyle, asıl ve birleşen davanın reddine dair verilen karar, davacı vekilinin temyiz istemi üzerine, Dairemizin 05.07.2012 tarih ve 2995 E, 4661 K sayılı ilamıyla onanmıştır.
Bu kez, davacı vekili karar düzeltme isteminde bulunmuştur.
Dava, davacının davalı kooperatifin üyesi olduğunun tespiti ve davacının hissesinin devrine ilişkin kararların iptali istemlerine ilişkindir.
Davacının kooperatif üyeliğinin devri ile ilgili kooperatife verdiği 03.09.2008 tarihli dilekçenin, davacı kardeşi Y.. A..gil tarafından imzalandığı, imzanın davacıya vekaleten atıldığına dair bir şerh olmadığı, davacı ismi altına atıldığı; davalılardan kooperatifin ise bu dilekçeye dayalı olarak 03.09.2008 tarihli yönetim kurulu kararı ile davacının üyeliğinin davalılardan G.. K..’a devrine karar verdiği sabittir.
Dosya içerisindeki 06.07.2007 tarihli vekaletname incelendiğinde, taşınmaz devri konusunda davacı tarafından vekile yetki verilmediği anlaşıldığından, davacının kooperatif hissesinin devrine ilişkin 03.09.2008 tarihli işlemler ve davalı kooperatif yönetim kurulu kararı ile davalılardan G.. K..’ın diğer davalı H.. Z..’a hisse devrine ilişkin, 21.10.2008 tarihli işlemler ve H.. Z..’ın hisseyi devralmasına ilişkin 30.10.2008 tarihli yönetim kurulu kararı geçersizdir.
Bu durumda, mahkemece, davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, yanılgılı gerekçe ile yazılı şekilde davanın reddine kararı verilmesi doğru görülmemiş olup, kararın bu gerekçeler ile bozulması gerekirken, onandığı anlaşılmıştır. Bu itibarla, davacı vekilinin karar düzeltme isteminin kabulü ile Dairemizin 05.07.2012 tarih ve2012/2995 E, 2012/4661 K sayılı onama ilamı kaldırılarak, mahkeme kararının yukarıdaki gerekçelerle bozulmasına karar vermek gerekmiştir…)
gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN : Davacı vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulu’nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Asıl ve birleşen dava, kooperatif üyeliğinin tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemenin, asıl ve birleşen davanın reddine dair verdiği karar; Özel Daire"ce önce onanmış, daha sonra davacı vekilinin karar düzeltme istemi üzerine yukarıda yazılı gerekçeyle bozulmuştur. Yerel Mahkemece, önceki kararda direnilmiştir.
Direnme kararını, davacı vekili temyiz etmiştir.
Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; 06.07.2007 tarihli vekaletname uyarınca kooperatif hissesinin devredilmesinin mümkün olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
Uyuşmazlığın daha iyi anlaşılabilmesi ve daha isabetli çözüme ulaşılabilmesi için öncelikle, vekâlet sözleşmesine ilişkin genel açıklamalar yapılmasında fayda görülmüştür.
Borç ilişkisini kuran en önemli kaynak sözleşmedir. Her sözleşme, taraflar arasında bir hukuki ilişki meydana getirir, bu ilişkiye “sözleşmeye dayalı=akdi ilişki” denir.
Borç doğuran sözleşmelerden birisi olan “Vekâlet Sözleşmesi”, üyeliğin devri tarihinde yürürlükte bulunan mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu (BK)’nun 386/1 maddesinde,“Vekâlet, bir akittir ki, onunla vekil, mukavele dairesinde kendisine tahmil olunan işin idaresini veya takabbül eylediği hizmetin ifasını iltizam eyler.” şeklinde tanımlanmıştır.
Vekil, vekâlet sözleşmesi gereği başkası adına işler yapmakla yetkilendirilmiş olan kişidir. Vekil bu açıdan bakıldığında, bir avukat, doktor, bankacı, mimar, bir taşınmazı vekâleten satın alan veya satan kimse vb. olabilmektedir.
Bu tanımlamadan vekâlet sözleşmesinin unsurları: vekilin, bir iş görme borcunu üstlenmesi; iş görme borcunun, başkasının menfaatine yapılması; iş görme borcunun, müvekkilin iradesine uygun olarak yerine getirilmesi; vekilin, edim sonucunu değil, edim fiilini üstlenmesi; vekilin, iş görme borcunu yerine getirirken bağımsız hareket etmesi; ücret (ki bu unsur zorunlu değildir) biçiminde sıralanabilir.
Vekâlet sözleşmesi kural olarak BK’nun 11. maddesinin, 1. fıkrası hükmü gereğince hiçbir şekle bağlı değildir. Yazılı olabileceği gibi, sözlü de yapılabilir. Hatta BK’nun 6. maddesi hükmü uyarınca vekâlet örtülü olarak (zımnen) verilebileceği gibi zımni kabulle de oluşabilir.
Vekâlet Sözleşmesi, bir iş görme sözleşmesi olduğundan tipik edim bir işin görülmesi veya bir hizmetin yerine getirilmesidir. Vekâlet Sözleşmesi eksik iki tarafa borç yükleyen bir akittir. Çünkü vekil, bir edimi ifa borcu altına girmekte ve fakat müvekkil ancak bazı durumların varlığı halinde borç altına girmektedir (BK. m.386/3).
Kural olarak vekâlet sözleşmesinin kapsamı, Borçlar Hukukumuzun genel hükümlerine ve genel ilkelere bağlı olarak tarafların rızalarına göre belirlenir. Ancak, şahsa sıkı sıkıya bağlı hakların vekâlet sözleşmesinin konusunu oluşturması hukuken olanaklı değildir. Sözleşme özgürlüğü ilkesi gereği bu emredici kural dışında kalan her konuda vekâlet sözleşmesi yapılabilir. Eğer, tarafların iradeleri sözleşmenin kapsamının belirlenmesi konusunda yol gösterici değil ise veya sözleşmede bu hususa değinilmemiş ise BK.m.388/1’in düzenlemesine göre sözleşmenin kapsamı sözleşmenin ilişkin olduğu (taalluk eylediği) işin niteliğine göre belirlenecektir.
Vekile verilen yetki hukuk düzeninin elverdiği ölçüde tüm hukukî işlemleri yapmak yetkisi veriyor ise genel temsil yetkisinden, belirli bir veya birkaç hukukî işlemle sınırlı kalmak üzere yetki verilmişse özel temsil yetkisinden söz edilir.
Temsil yetkisi bir süre ile sınırlı olarak verilmişse yani belirli bir süre içinde kullanılması ve bu sürenin bitimi ile yetkinin de son bulması isteniyor ise süreli temsil yetkisi mevcuttur. Oysa bir süre sınırı konulmaksızın da temsil yetkisi verilebilir. İşte bu biçimde verilen temsil yetkisinin bir süre ile sınırlandırılmaksızın her zaman kullanılabilmesi imkânı vekile tanınmış ise süresiz temsil yetkisinden söz edilir.
Tüm bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde:
Davacı, davalı kooperatifin üyesi olup, vekalet verdiği Y.. A..gil, 03.09.2008 tarihli dilekçe ile davacının üyeliğini davalı G.. K..’a devretmiş, bu dilekçeye dayalı olarak 03.09.2008 tarihli yönetim kurulu kararı ile G.. K..’ın üyeliğinin kabulüne karar verilmiştir. Daha sonra G.. K.. da 21.10.2008 tarihli dilekçe ile devraldığı hisseyi diğer davalı H.. Z..’a devretmiş ve bu dilekçeye dayalı olarak 30.10.2008 tarihli yönetim kurulu kararı ile H.. Z..’ın üyeliğinin kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içerisindeki Konya 8. Noterliği’nin 06/07/2007 tarih 15914 yevmiye sayılı düzenleme şeklindeki vekaletnamesi ile davacı tarafından Y.. A..gil"e taşınmaz mal satın alması, bankalarda işlem yapması, motorlu taşıt satın alması ve satması konularında yetki verilmiş bulunmaktadır. Adı geçen vekaletnamede vekilin yapacağı hukuki işlemler sayılmak suretiyle sınırlandırılmış olup, bu haliyle vekile özel temsil yetkisi verildiği anlaşılmaktadır. Vekaletname ile kooperatif üyeliğinin devri konusunda yetki verilmemiş olduğundan bu durumda, vekilin kooperatif üyeliğinin devrine ilişkin yetkisi bulunduğundan söz edilmesi mümkün değildir.
Hal böyle olunca, vekilin kooperatif hissesinin devrine ilişkin 03.09.2008 tarihli işlemleri ve 03.09.2008 tarihli kooperatif yönetim kurulu kararı ile G.. K..’ın H.. Z..’a hisse devrine ilişkin 21.10.2008 tarihli işlemleri ve 30.10.2008 tarihli yönetim kurulu kararı geçersiz olduğundan, yerel mahkemece Hukuk Genel Kurulu’nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
Direnme kararı bu nedenle bozulmalıdır.
SONUÇ: Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında ve yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı 6217 sayılı Kanunun 30.maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429. Maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, 26.11.2014 gününde oyçokluğu ile karar verildi.