Abaküs Yazılım
Hukuk Genel Kurulu
Esas No: 2017/1522
Karar No: 2019/1140
Karar Tarihi: 05.11.2019

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2017/1522 Esas 2019/1140 Karar Sayılı İlamı

Hukuk Genel Kurulu         2017/1522 E.  ,  2019/1140 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi

    Taraflar arasındaki "yoksulluk nafakasının artırılması" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda Kayseri 4. Aile Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 16.06.2015 tarihli ve 2014/964 E., 2015/499 K. sayılı kararın davalı tarafından temyizi üzerine, Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin 21.12.2015 tarihli ve 2015/14547 E., 2015/20753 K. sayılı kararı ile:
    "...Davacı vekili dava dilekçeşinde; tarafların Ankara 11. Aile Mahkemesinin 2005/86 Esas, 2005/155 Karar sayılı ilamı ile boşandıklarını, davacı için aylık 250,00 TL yoksulluk nafakasına hükmedildiğini, Kayseri 2. Aile Mahkemesinin 2007/340 Esas sayılı ilamı ile davacı için aylık 250,00 TL yoksulluk nafakasının 350 TL"ye artırılmasına hükmedildiğini, Palu Asliye Hukuk Mahkemesinin 2008/66 Esas ve 2010/52 Karar sayılı ilamı ile aylık 350,00 TL yoksulluk nafakasının 250 TL ye indirilmesine hükmedildiğini, aradan geçen zamanda yoksulluk nafakasının günün ekonomik koşullarına göre ihtiyaçları karşılamada yetersiz kaldığını, bu nedenle davacı lehine hükmedilen yoksulluk nafakasının aylık 600,00 TL "ye çıkarılmasını talep ve dava etmiştir.
    Davalı cevap dilekçesinde, talep edilen nafakaları ödeme gücünün olmadığını bu nedenle davanın reddini istemiştir.
    Mahkemece; davanın kısmen kabulüne karar verilerek, davacının gelirinin olmadığı, günün ekonomik koşullarında mevcut nafakanın yetersiz kaldığı gerekçesi ile davacı için aylık 250 TL yoksulluk nafakasının dava tarihinden itibaren 500 TL"ye yükseltilmesine ve fazlaya ilişkin istemin reddine karar verilmiş, hüküm davalı tarafından temyiz edilmiştir.
    Dava, yoksulluk nafakasının artırılmasına ilişkindir.
    TMK.nun 176/4.maddesine göre; tarafların mali durumlarının değişmesi veya hakkaniyetin gerektirdiği hallerde iradın arttırılması veya azaltılmasına karar verilebilir.
    Yukarıda sözü edilen yasal düzenlemeye göre, iradın arttırılması veya azaltılması için ya tarafların mali durumlarının değişmesi veya hakkaniyetin bunu zorunlu kılması gerekmektedir. Bu doğrultuda yerleşen dairemiz uygulamasına göre; nafaka alacaklısı davacının ihtiyaçları ile nafaka yükümlüsü davalının gelir durumunda, nafakanın takdir edildiği tarihe göre olağanüstü bir değişiklik olmadığı takdirde; yoksulluk nafakası TÜİK’in yayınladığı ÜFE oranında artırılmalı ve böylece taraflar arasında önceki nafaka takdirinde sağlanan denge korunmalıdır.
    Dosya kapsamından; tarafların 09/12/2005 tarihinde boşandıkları, boşanma kararı ile birlikte davacı lehine 250 TL yoksulluk nafakasına karar verildiği, Kayseri 2. Aile Mahkemesinin 2007/22 Esas ve 2007/340 Karar sayılı ilamı ile davacı için aylık 250,00 TL yoksulluk nafakasının 350 TL ye artırılmasına hükmedildiği, Palu Asliye Hukuk Mahkemesinin 2008/66 Esas ve 2010/52 Karar sayılı ilamı ile aylık 350,00 TL yoksulluk nafakasının 250 TL ye indirilmesine hükmedildiği, en son nafaka davasının dava tarihinin 10.06.2008, karar tarihinin ise 23.03.2010 olup, bu davanın açıldığı tarih itibariyle aradan yaklaşık yedi yıllık süre geçtiği, davacının ev hanımı olduğu ve geliri bulunmadığı, davalının ise polis olup, aylık 3000 TL maaş aldığı, 600 TL kira ödediği anlaşılmaktadır.
    Somut olayda; tarafların ekonomik ve sosyal durumlarında boşanma davasından sonra olağanüstü bir değişiklik olduğu ileri sürülmemiştir, nitekim taraflar arasındaki önceki nafaka dava dosyalarında yapılan ekonomik sosyal durum araştırma tutanaklarıyla da değişiklik olmadığı sabittir.
    O halde; yoksulluk nafakasının niteliği ve takdir edildiği tarih gözetilerek, nafakanın TÜİK’in yayınladığı ÜFE oranında artırılması suretiyle dengenin yeniden sağlanması gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yüksek nafaka takdiri doğru görülmemiştir…"
    gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.


    HUKUK GENEL KURULU KARARI

    Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki belgeler okunduktan sonra gereği görüşüldü:
    Dava; yoksulluk nafakasının artırılması istemine ilişkindir.
    Davacı vekili; müvekkili lehine boşanma davasında hüküm altına alınan nafaka miktarının 12.04.2007 tarihinden itibaren 350,00TL’ye çıkarıldığını, sonrasında Palu Asliye Hukuk Mahkemesinin 2008/66 E. sayılı kararı ile indirim yapılarak 250,00TL’ye düşürüldüğünü, nafakanın müvekkilinin ihtiyaçlarını karşılamakta yetersiz kaldığını ileri sürerek 600,00TL"ye artırılmasını talep etmiştir.
    Davalı; tayininin batı iline çıkması ve banka borçları nedeniyle ekonomik durumunun kötüye gittiğini, davacının bakmakla yükümlü olduğu bir kimsenin bulunmadığını, çalışabilecek durumdayken çalışmadığını, kendisinin ise evlendiğini, 5 ve 8 yaşlarında çocukları bulunduğunu, ekonomik gücünün nafakanın artırılması için yeterli olmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
    Yerel mahkemece; tarafların ekonomik ve sosyal durumları, gelirleri, ihtiyaçları, paranın satın alma gücü vs. nafaka miktarına etki edecek tüm hususlar nazara alınarak Ankara 11. Aile Mahkemesinin 2005/86 E; 155 K. sayılı kararıyla takdir edilen ve en son Palu Asliye Hukuk Mahkemesinin 2008/66 E-2010/52 K. sayılı kararıyla davacı için aylık 250,00TL olarak belirlenen yoksulluk nafakasının, dava tarihinden itibaren aylık 500,00TL"ye çıkartılarak, davalıdan alınıp davacıya verilmesine karar verilmiştir.
    Davalının temyizi üzerine karar, Özel Dairece yukarıda başlık bölümünde açıklanan gerekçelerle bozulmuştur.
    Yerel mahkemece; önceki gerekçeler tekrar edilmek suretiyle direnme kararı vermiştir.
    Direnme kararı davalı tarafından temyiz edilmiştir.
    Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; tarafların mali ve sosyal durumları ile nafakanın niteliği ve takdir edildiği tarih gözetildiğinde, mahkemece davacı kadın lehine artırılarak hükmedilen yoksulluk nafakası miktarının fazla olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
    Uyuşmazlığın çözümü için konu ile ilgili yasal düzenleme ve kavramların kısaca açıklanmasında yarar vardır.
    Öncelikle belirtilmelidir ki, yoksulluk nafakası, boşanma ile yoksulluğa düşecek olan eş için verilen bir nafaka türü olup, söz konusu bu nafaka boşanma davası kesinleştikten sonra işlemeye başlar.
    Yoksulluk nafakası boşanmanın eşlerle ilgili mali sonuçlarından biri olup, 4721 sayılı TMK’nın 175. maddesinde:
    “Boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek taraf, kusuru daha ağır olmamak koşuluyla geçimi için diğer taraftan mali gücü oranında süresiz olarak nafaka isteyebilir.
    Nafaka yükümlüsünün kusuru aranmaz.”
    Şeklinde düzenlenmiştir.
    Aynı Kanun’un “Tazminat ve nafakanın ödenmesi” başlıklı 176. maddesi ise;
    “Maddi tazminat ve yoksulluk nafakasının toptan veya durumun gereklerine göre irat biçiminde ödenmesine karar verilebilir.
    Manevi tazminatın irat biçiminde ödenmesine karar verilemez.
    İrat biçiminde ödenmesine karar verilen maddi tazminat veya nafaka, alacaklı tarafın yeniden evlenmesi ya da taraflardan birinin ölümü halinde kendiliğinden kalkar; alacaklı tarafın evlenme olmaksızın fiilen evliymiş gibi yaşaması, yoksulluğunun ortadan kalkması ya da haysiyetsiz hayat sürmesi halinde mahkeme kararıyla kaldırılır.
    Tarafların mali durumlarının değişmesi veya hakkaniyetin gerektirdiği hallerde iradın artırılması veya azaltılmasına karar verilebilir…”
    Hâkim, istem hâlinde, irat biçiminde ödenmesine karar verilen maddi tazminat veya nafakanın gelecek yıllarda tarafların sosyal ve ekonomik durumlarına göre ne miktarda ödeneceğini karara bağlayabilir.”
    Hükmünü içermektedir.
    TMK’nın 175. maddesinde geçen “yoksulluğa düşecek” kavramından ne anlaşılması gerektiği konusunda yasal bir tanımlama olmaması karşısında bu husus yargısal uygulamada kurallara bağlanmıştır. Nitekim, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 07.10.1998 tarih ve 1998/2-656 E., 688 K.; 16.05.2007 tarih ve 2007/2-275 E., 275 K.; 11.03.2009 tarih ve 2009/2-73, 2009/118 K. sayılı kararlarında; “yeme, giyinme, barınma, sağlık, ulaşım, kültür, eğitim” gibi bireyin maddi varlığını geliştirmek için zorunlu ve gerekli görülen harcamaları karşılayacak düzeyde geliri olmayanların “yoksul” kabul edilmesi gerektiği benimsenmiştir.
    Ayrıca madde metninden de anlaşıldığı üzere yoksulluk nafakası isteminde bulunan tarafın kusurunun daha ağır olmaması gerekmektedir. Ancak yoksulluk nafakası, boşanmadan sonra yoksulluğa düşecek olan tarafı koruma amacına yönelik olduğu içindir ki, boşanmış olan yoksul tarafa verilecek olan yoksulluk nafakası, hiçbir surette diğer tarafa yükletilen bir ceza veya tazminat niteliğinde olmayacaktır. Şayet böyle olsaydı, sadece boşanmada kusuru olan eşten istenebilmesi gerekirdi. Oysa ki, maddede açıkça belirtildiği gibi, kusursuz eş dahi yoksulluk nafakası ödemekle yükümlüdür. Yoksulluk nafakası, bir bakıma evlilik birliği devam ettiği sürece söz konusu olan karşılıklı bakım ve geçindirme ödevinin devam ettirilmesi anlamını taşımaktadır (Akıntürk, T./Ateş, D.: Aile Hukuku, C.2, İstanbul 2019, s. 302).
    Bunun yanında, yoksulluk nafakası istenebilmesi için istemde bulunan tarafın boşanma yüzünden yoksulluğa düşme tehlikesiyle karşılaşmış bulunması şarttır. Başka bir ifadeyle, geçimini kendi mali kaynakları ve çalışma gücüyle sağlama imkânından yoksun olan taraf diğer koşulları da varsa yoksulluk nafakası talep edebilecektir.
    Öte yandan, yoksulluğun ortadan kalkması hâlinde mahkemece nafakanın kaldırılmasına karar verilebileceği gibi, tarafların mali durumlarının değişmesi veya hakkaniyetin gerektirdiği hâllerde iradın artırılması veya azaltılmasına da karar verilebilir. Diğer bir anlatımla iradın arttırılması veya azaltılması için tarafların mali durumlarının değişmesi veya hakkaniyetin bunu gerektirmesi aranmaktadır.
    Yoksulluk durumu günün ekonomik koşulları ile birlikte, tarafların sosyal ve ekonomik durumları ve yaşam tarzları değerlendirilerek takdir edilmelidir. Yoksulluk nafakası ahlâkî ve sosyal düşüncelere dayanır.
    Tüm bu açıklamalar ışığında somut olay incelendiğinde; tarafların boşanmalarına ilişkin hükümde protokol gereğince kadın yararına aylık 250,00TL yoksulluk nafakası ödenmesine karar verilmesinden sonra davacı tarafından Kayseri 2. Aile Mahkemesinde açılan nafakanın arttırılmasına ilişkin davada, mahkemece 12.04.2007 tarihli ve 2007/22 E., 2007/340 K. sayılı kararıyla nafaka miktarının 350,00TL"ye çıkarılmasına karar verilmiştir. Davalı tarafından Palu Asliye Hukuk Mahkemesinde (Aile Mahkemesi Sıfatıyla) açılan nafakanın indirilmesi talepli davada ise, mahkemece 23.10.2010 tarihli ve 2008/66 E., 2010/5 K sayılı karar ile Kayseri 2. Aile Mahkemesinin 12.04.2007 tarihli ve 2007/22 E., 2007/340 K. sayılı kararı ile 350,00TL"ye çıkarılan nafaka miktarının 250,00TL"ye indirilmesine karar verilmiş, verilen bu karar temyiz incelemesinden geçerek kesinleşmiştir. En son davalı tarafından Palu Asliye Hukuk Mahkemesi (Aile Mahkemesi Sıfatıyla)nde açılan nafaka davasının dava tarihi 10.06.2008 olup, bu davanın açıldığı tarih itibariyle aradan yaklaşık yedi yıllık süre geçtiği, davacının ev hanımı olduğu ve geliri bulunmadığı, davalının ise polis olup, aylık 3.000,00TL maaş aldığı ve 600,00TL kira ödediği anlaşılmaktadır.
    Somut olayda; tarafların ekonomik ve sosyal durumlarında boşanma davasından sonra olağanüstü bir değişiklik olduğu ileri sürülmediği gibi, taraflar arasındaki önceki nafaka dava dosyalarında yapılan ekonomik sosyal durum araştırma tutanaklarıyla da değişiklik olmadığı sabittir.
    Bu durumda, yedi yıl önce kararlaştırılan yoksulluk nafakasının paranın alım gücünü yitirmesi ve bu süre içerisinde davacının ihtiyaçlarının doğal olarak artması sonucunda en azından değerinin düştüğü bir gerçektir. Mahkemece, dava tarihindeki şartlara göre; yoksulluk nafakasına hükmedilen tarih ile artırım davasının açıldığı tarih arasında geçen süre dikkate alınarak artırım yapılması gerektiği açıktır.
    O hâlde; yoksulluk nafakasının niteliği ve takdir edildiği tarih gözetilerek, nafakanın TÜİK’in yayınladığı ÜFE oranında artırılması suretiyle dengenin yeniden sağlanması gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yüksek nafaka takdiri doğru görülmemiştir.
    Hâl böyle olunca, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
    Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
    SONUÇ: Davalının temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında açıklanan nedenlerden dolayı 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun geçici 3. maddesine göre uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu"nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, aynı Kanun’un 440/III-1 maddesi gereğince karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere 05.11.2019 tarihinde oy birliği ile kesin olarak karar verildi.



    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi