8. Hukuk Dairesi Esas No: 2010/2928 Karar No: 2010/6385 Karar Tarihi: 23.12.2010
Yargıtay 8. Hukuk Dairesi 2010/2928 Esas 2010/6385 Karar Sayılı İlamı
8. Hukuk Dairesi 2010/2928 E. , 2010/6385 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi DAVA TÜRÜ : Tescil
...ile Hazine aralarındaki tescil davasının kabulüne dair Şırnak Asliye Hukuk Mahkemesinden verilen 16.12.2009 gün ve 248/266 sayılı hükmün Yargıtay’ca incelenmesi davalı Hazine vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla dosya incelendi gereği düşünüldü: KARAR
Dava, kadastro çalışmaları sırasında kadastro dışı bırakılan taşınmazın Türk Medeni Kanununun 713/1 ve 3402 sayılı Kadastro Kanununun 14 ve 17.maddeleri hükümleri uyarınca tescili isteğine ilişkindir. Kadastro dışı bırakma işleminde, taşınmazın geometrik durumu belirlenmediğinden bir tespit işlemi değil ise de, görevlilerce bir yerin tescile tabi olmadığı saptanarak hukuksal durum belirlenmiş olduğundan yapılan bu işlem, bir kadastro işlemidir. Yargıtay’ın kararlılık kazanan uygulamalarına göre; tespit dışı bırakılan bir yerin, Türk Medeni Kanununun 713/1 ve 3402 sayılı Kadastro Kanununun 14 ve 17.maddeleri hükümlerine göre tapuda tescil edilebilmesi için, tespit dışı bırakılma işleminin yapıldığı tarihten, dava tarihine kadar 20 yıldan fazla süre ile anılan maddelerde belirtilen koşullar altında tasarruf edilmesi gerekir. Somut olayda, toplanan delil ve belgelere göre; tespit dışı bırakılma işleminin yapıldığı 12.08.2002 tarihinden davanın açıldığı 16.10.2008 tarihine kadar 20 yıllık kazanma süresi dolmamıştır. Bu açıklamalara göre, kazanma koşullarının davacı yararına gerçekleştiğinden söz edilemez. Öte yandan eda davası açılması gerektiği konularda mülkiyetin tespiti davası açılamaz. Eda davasında da taşınmazın kamu emlakine dönüştüğünün belirlenmesi halinde mahkemece, kendiliğinden dava konusu yerin kişi adına tapuya kayıt ve tescili yerine mülkiyetin (zilyetliğin) kişiye ait olduğunun tespitine karar verilir. Böyle durumlarda da TMK.nun 713/1 ve 3402 sayılı Kadastro Kanununun 14. maddelerinde öngörülen diğer kazanma koşulları yanında, aynı zaman da 20 yıllık kazanma süresi aranır. Hiç şüphesiz davacının her iki halde de bu davaları açmakta hukuki yararı bulunmaktadır. Ne var ki; az yukarıda açıkladığı gibi tespitten itibaren davacının 20 yıllık kazanma süresinin dolmadığı açıktır. Açıklanan nedenle davanın reddine karar verilmesi gerekirken kazanma koşullarının oluştuğu gerekçesiyle kabulüne karar verilmiş olması doğru değildir. Davalı Hazine vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün HUMK.nun 428. maddesi hükmü uyarınca BOZULMASINA, 23.12.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.