
Esas No: 2017/1010
Karar No: 2019/1139
Karar Tarihi: 05.11.2019
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2017/1010 Esas 2019/1139 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi
Taraflar arasındaki “menfi tespit” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda Eskişehir 3. Aile Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 14.05.2015 tarihli ve 2014/887 E., 2015/358 K. sayılı kararın temyizen incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin 25.05.2016 tarihli ve 2015/11584 E., 2016/8165 K. sayılı kararı ile:
"...Davacı vekili dilekçesi ile; müvekkili tarafından 1.Aile Mahkemesinde açılan davada davalı ... lehine aylık 300 TL yoksulluk nafakası ile müşterek çocuklar ... lehine aylık 250 TL iştirak nafakası takdir edildiğini, müşterek çocuklardan Eren"in eylül ayına kadar müvekkili yanında kaldığını, bu nedenle nafaka borcunun bu tarihten itibaren geçerli olması gerektiğini, müvekkilinin 7.İcra Dairesinin 2014/8031 esas sayılı dosyasında nafaka borcu için 400 TL yatırdığını, Ekim ayı nafakalarını posta ile gönderdiğini, yine müvekkilinin davalı ..."a verdiği Tüketim Kooperatifine ait kartla davalının 2.415 TL harcama yaptığını, yaptığı bu ödemeler mahsup edildiğinde müvekkilinin birikmiş nafaka borcu olmadığı halde davalının 8.İcra Müdürlüğünün 2014/11083 dosyasında 3.403 TL birikmiş nafaka için takip başlattığını ileri sürerek, müvekkilinin davalıya birikmiş nafaka borcunun bulunmadığını tespitini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesi ile; davacının boşanma davasından önce kooperatif kartını kendisine verdiğini, boşanma davasının yargılaması sırasında kooperatif kartının davalı kadına verildiği belirtildiği, mahkeme tarafından da bu husus dikkate alınarak nafaka takdir edildiğini ileri sürerek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece; tarafların beyanları esas alınarak yapılan hesaplama sonucunda taraflar arasında takip tarihi itibariyle davalının kendisi ve müşterek çocuk Eren için talep edilebileceği nafaka miktarının 3.362 TL olduğu, davalının takip tarihi itibariyle de ödediği miktarlar mahsup edildiğinde alacak miktarının 2.012 TL"ye düştüğü konusunda ihtilaf bulunmadığı, uyuşmazlığın davacının eşine verdiği kart nedeniyle eşinin dava tarihi ile 27.09.2014 tarihi arasında S.S.Demir Emek Tüketim Kooperatifi kartı ile davacı tarafından yapılan harcamaların nafakadan mahsubunun gerekip gerekmediği hususundan kaynaklandığı, mahkemece takdir edilen nafakanın eşin ve çocukların ihtiyaçlarının karşılanması amacına yönelik olduğu davalının da kooperatif kartı ile yaptığı harcamaların bu amaca hizmet ettiği dikkate alındığında davalının eşine ait kartla yaptığı harcamaların nafakadan mahsubu gerektiği kanaatine varıldığından bu harcamalar mahsup edildiğinde de davacının takip tarihi itibariyle birikmiş nafaka borcu olmadığı gerekçesi ile, davanın kabulüne davacının takip tarihi itibariyle birikmiş nafaka borcunun olmadığının tespitine, inkar tazminatı talebinin reddine karar verilmiş, hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, sair temyiz itirazları yerinde değildir. Ancak;
Menfi tespit davasında ispat yükü kural olarak davalı alacaklıya aittir. Davalı alacaklı, davacı borçludan, alacağının bulunduğunu ispat etmekle mükelleftir. Ancak, davacı borçlu aralarındaki hukuki ilişkiyi ve bundan kaynaklanan borcunun olduğunu kabul edip, bu borcun herhangi bir sebep ile son bulduğunu ileri sürüyor ise, ispat yükü davacı borçluya geçecektir.
Somut olayda; davacı tarafından, davalıya verdiği kooperatif kartı ile davalının bir kısım harcamalar yaptığı ve bu harcamaların nafaka alacağından mahsup edilmesi gerektiği ileri sürülmüş ise de yapılan harcamaların, nafakaya mahsuben yapıldığına dair açıklama bulunmadan nafakaya mahsuben yapıldığı kabul edilemez.
Zira; davacı baba, TMK"nun 327/1.maddesi gereğince; çocuğun bakımı, eğitimi ve korunması için gerekli giderleri karşılamak zorundadır. Ayrıca, yapılan bu ödemeler ahlaki bir görevin yerine getirilmesi niteliğindedir.
O halde, davacının rızaen verdiği kart ile davalının yaptığı harcamaların nafakaya mahsuben yapıldığına dair bir şerh de bulunmadığından, nafakaya mahsuben yapıldığı kabul edilemeyeceği gözetilerek, bu yönden talebin reddine karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde davanın kabulüne karar verilmiş olması doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir…"
gerekçeleriyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki belgeler okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava; nafaka alacağının tahsili amacıyla başlatılan takip nedeniyle borçlu olmadığının tespiti istemine ilişkindir.
Davacı vekili; davalı tarafından müvekkili aleyhine Eskişehir 8. İcra Dairesi"nin 2014/11083 E. sayılı dosyası ile 3403,30TL birikmiş nafaka ve faizi talebinde bulunulduğunu, müşterek çocuk Eren"in Eylül 2014 tarihine kadar müvekkilinin yanında kaldığından Eren için nafaka yükümlüğünün Eylül 2014"ten itibaren başladığını, Eylül ayı nafakasının 400TL olarak icra dosyasına yatırıldığını, Ekim ayının nafakasının PTT kanalıyla gönderildiğini, bu süreçte davalının bakımına harcanmak üzere Detko Tüketim Kooperatifi kartı çıkarıldığını ve davalı tarafından Ocak 2014-Eylül 2014 tarihleri arasında 2.415TL harcama yapıldığını ileri sürerek müvekkilinin icra dosyasında talep edilen alacak yönünden davalıya borcu olmadığının tespitine, müvekkili lehine kötü niyet tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini istemiştir.
Davalı vekili; kooperatife ait ek kartın boşanma davası sırasında davacı tarafından müşterek çocuklara yapılması gereken harcamalar için müvekkiline rıza ile verildiğini, mahkemece nafakaya hükmedilirken bu hususun da dikkate alındığını, dava sonrasında müvekkili tarafından davacı tarafa teslim edildiğini, nafaka yükümlüsü babanın tedbir nafakası dışında çocukların eğitimi, tedavisi ve diğer giderleri için katkıda bulunması gerektiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
Yerel Mahkemece; tarafların beyanları esas alınarak yapılan hesaplama sonucunda, davalının kendisi ve müşterek çocuk Eren için talep edilebileceği nafaka miktarının 3.362TL olduğu, davacının takip tarihi itibariyle de ödediği miktarlar mahsup edildiğinde alacak miktarının 2.012TL"ye düştüğü konusunda ihtilaf bulunmadığı, uyuşmazlığın davacının eşine verdiği kart nedeniyle dava tarihi ile 27.09.2014 tarihi arasında davalı tarafından yapılan harcamaların nafakadan mahsubunun gerekip gerekmediği hususundan kaynaklandığı, mahkemece takdir edilen nafakanın eşin ve çocukların ihtiyaçlarının karşılanması amacına yönelik olduğu, davalının da kooperatif kartı ile yaptığı harcamaların bu amaca hizmet ettiği dikkate alındığında davalının eşine ait kartla yaptığı harcamaların nafakadan mahsubu gerektiği, yapılan harcamaların nafakadan mahsubunun gerekip gerekmediğinin yargılamayı gerektirmesi sebebiyle davalının takipte kötü niyetli olmadığı, davacının inkâr tazminatı talebinin reddine karar vermek gerektiği gerekçeleriyle davanın kabulüne, davacının takip tarihi itibariyle birikmiş nafaka borcunun olmadığının tespitine, inkâr tazminatı talebinin reddine karar verilmiştir.
Davalı vekilinin temyizi üzerine karar Özel Dairece yukarıda başlık bölümünde açıklanan gerekçelerle bozulmuştur.
Yerel Mahkemece önceki gerekçelere ek olarak; Yargıtay bozma ilamında da açıklandığı üzere davacının çocuğuna bakmakla yükümlü olması nedeniyle kullanmakta olduğu kooperatife ait harcama kartını eşine ya da çocuğuna vermesinin bu bakım borcundan kaynaklandığı, harcamalar davalı tarafından yapıldığına göre davacının, davalının yaptığı harcamalara nafaka borcu için olduğuna ilişkin açıklama yapmasının da mümkün olmadığı, diğer yandan hukuki borçla ahlâki borç karşılaştığında öncelik hukuki borca ait olduğundan davacının yaptığı ödemelerin hukuki borcuna mahsuben yapıldığının kabulünün zorunlu olduğu gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
Direnme kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; somut olayda, davacı tarafından boşanma davası sırasında rızaen davalıya verilen S.S. Demir Emek Tüketim Kooperatifi ek kartından davalının 27.09.2014 tarihi ile dava tarihi arasında yaptığı harcamaların davacının nafaka borcundan mahsubunun gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.
Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında işin esasının incelenmesinden önce uyuşmazlık konusu alacak miktarının temyiz kesinlik sınırının altında kalıp kalmadığı hususu ön sorun olarak tartışılmıştır.
Öncelikle belirtilmelidir ki, 1 Ekim 2011 tarihinde 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK) yürürlüğe girmiş, anılan Kanun"un 450. maddesiyle de 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu ek ve değişiklikleriyle birlikte tümüyle yürürlükten kaldırılmıştır. Bununla birlikte yasa koyucu uygulamada birtakım sorunların ortaya çıkmasını engellemek için, Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nda geçiş hükümlerini ayrıca düzenlemiştir.
Bu bağlamda 6100 sayılı HMK’nın geçici 3. maddesi;
“Bölge Adliye Mahkemelerinin, 26/9/2004 tarihli ve 5235 sayılı Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun’un geçici 2 nci maddesi uyarınca Resmî Gazetede ilan edilecek göreve başlama tarihine kadar, 1086 sayılı Kanun’un temyize ilişkin yürürlükteki hükümlerinin uygulanmasına devam olunur.
(2) Bölge adliye mahkemelerinin göreve başlama tarihinden önce verilen kararlar hakkında, kesinleşinceye kadar 1086 sayılı Kanunun 26/9/2004 tarihli ve 5236 sayılı Kanunla yapılan değişiklikten önceki 427 ila 454 üncü madde hükümlerinin uygulanmasına devam olunur. Bu kararlara ilişkin dosyalar bölge adliye mahkemelerine gönderilemez.
(3) Bu Kanunda bölge adliye mahkemelerine görev verilen hâllerde bu mahkemelerin göreve başlama tarihine kadar 1086 sayılı Kanunun bu Kanuna aykırı olmayan hükümleri uygulanır.” hükmünü içermektedir.
Yukarıdaki madde metninden, Bölge Adliye Mahkemelerinin göreve başlama tarihinden önce verilmiş olan kararlar hakkında, kesinleşinceye kadar 1086 sayılı Kanunun 26.09.2004 tarih ve 5236 sayılı Kanunla yapılan değişiklikten önceki 427 ila 454. madde hükümlerinin uygulanmasına devam olunacağı açıkça anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere 21.07.2004 tarihli ve 25529 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak, öngördüğü istisnalar dışındaki hükümleri yayım tarihinde yürürlüğe giren, 14.07.2004 tarihli ve 5219 sayılı “Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun” yürürlük tarihinden sonra yerel mahkemelerce verilen hükümler yönünden 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 427. maddesindeki temyiz (kesinlik) sınırını bir milyar TL olarak değiştirmiştir. 5219 ve 5236 sayılı Kanunlara göre katsayı artışı uygulanarak bu sınırlar arttırılmıştır.
Direnme kararının verildiği 06.10.2016 tarihinde bu miktar 2.190,00TL’dir.
16.07.1981 tarihli ve 2494 sayılı Kanun’un geçici maddesi ile temyiz ve karar düzeltme sınırlarına ilişkin değişikliklerin, Kanunun yürürlüğe girmesinden sonra verilecek nihai kararlara yönelik temyiz ve karar düzeltme istemleri hakkında uygulanacağı belirtilmiş; dolayısıyla, dava hangi tarihte açılmış olursa olsun, temyiz ve karar düzeltme sınırlarının saptanmasında, hakkında bu yollara başvurulan hükmün verildiği tarihteki yasal durumun esas alınacağı kabul edilmiştir.
Bir mahkeme kararının temyiz edilip edilemeyeceği belirlenirken, temyiz hakkının doğduğu (kararın verildiği) tarihteki hukuksal durum esas alınmalı; karar tarihinde yürürlükte bulunan kanun hükmü temyiz sınırı yönünden hangi düzenlemeyi içeriyor ise, ona bağlı kalınmalıdır. Buradaki “karar” teriminin, yerel mahkemenin, Özel Daire bozmasına karşı verdiği direnme kararını da kapsayacağında duraksama bulunmamaktadır.
Yeri gelmişken eldeki davada temyize konu alacak miktarının ne olduğunun açıklanmasında yarar vardır:
Davacı eldeki menfi tespit davası ile, davalı tarafından Eskişehir 8. İcra Dairesinin 2014/11083 E. sayılı dosyası ile başlatılan 3403,30TL birikmiş nafaka ile ferîleri yönünden borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini istemiş, Mahkemece 14.05.2015 tarihli duruşmada, icra dosyasında takip edilecek alacak miktarı 2.012,00TL olarak hesaplanmış, hazır bulunan taraf vekilleri yapılan hesaplamaya itirazları bulunmadığını beyan etmişlerdir.
Mahkemece; davacının takip tarihi itibariyle ödediği miktarlar mahsup edildiğinde alacak miktarının 2.012,00TL"ye düştüğü konusunda ihtilaf bulunmadığı, davalının eşine ait kartla yaptığı harcamaların nafakadan mahsubu gerektiği, bu harcamalar mahsup edildiğinde de davacının takip tarihi itibariyle birikmiş nafaka borcu olmadığı gerekçeleriyle davanın kabulüne dair verilen kararın davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Özel Dairece; sair temyiz itirazlarının reddine karar verildikten sonra davacının rızaen verdiği kart ile davalının yaptığı harcamaların nafakaya mahsuben yapıldığının kabul edilemeyeceği belirtilerek bozulmuştur. Mahkemece, davacının kooperatife ait harcama kartını eşine veya çocuğuna vermesinin bakım borcundan kaynaklandığı, davacının davalının yaptığı harcamalara nafaka borcuna ilişkin olduğuna ilişkin açıklama yapmasının da mümkün olmadığı gerekçesiyle önceki hükmünde direnildiği, bu hâliyle davalının davacıya ait ek kart ile yaptığı harcamalardan 2.012,00TL’nin davacının nafaka borcuna mahsup edildiği, bu miktarın direnme kararının verildiği 06.10.2016 tarihinde temyiz kesinlik sınırı olan 2.190,00TL’nin altında olduğu anlaşılmıştır.
Direnme kararının verildiği 06.10.2016 tarihinde, temyiz (kesinlik) sınırı 2.190,00TL olmakla, direnme kararı miktar itibariyle temyiz edilebilirlik sınırı altında olduğundan, anılan karara karşı temyiz yoluna gidilmesi, miktar itibariyle mümkün değildir.
Hâl böyle olunca, davalı vekilinin temyiz isteminin reddi gerekir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz isteminin miktardan REDDİNE, istek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, 05.11.2019 tarihinde oy birliği ile kesin olarak karar verildi.
Bu alandan sadece bu kararla ilintili POST üretebilirsiniz. Bu karardan bağımsız tamamen kendinize özel POST üretmek için TIKLAYINIZ
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.