Esas No: 2019/6272
Karar No: 2019/6800
Karar Tarihi: 08.11.2019
Yargıtay 16. Ceza Dairesi 2019/6272 Esas 2019/6800 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
I-TALEP:
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 24.05.2019 tarih ve 2019/55898 sayılı yazısı ile; Silahlı terör örgütüne üye olma suçundan sanık ... hakkında yapılan kovuşturma sonucunda 1982 tarihli ve 2749 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 83/2. maddesi gereğince yargılama yapılamayacağından 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu"nun 223/8. maddesi gereğince yargılamanın durdurulmasına dair Samsun 3. Ağır Ceza Mahkemesinin 14/09/2018 tarihli ve 2018/270 esas, 2018/350 sayılı kararını kapsayan dosya incelendi.
Benzer bir olay sebebiyle Yargıtay 16. Ceza Dairesinin 22/09/2016 tarihli ve 2015/8449 esas, 2016/4723 karar sayılı ilamında da "....Anayasamızın 14/1. maddesinde "Anayasada yer alan hak ve hürriyetlerden hiçbiri Devletin ülkesi ve Milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmayı ve insan haklarına dayanan demokratik, laik Cumhuriyeti ortadan kaldırmayı amaçlayan faaliyetler biçiminde kullanılamaz." şeklinde temel ilkeyi ortaya koyduktan sonra, aksine davranışlara ilişkin müeyyidelere mevzuatta yer verilmiştir. Nitekim seçimden önce bu madde kapsamında suç işleyen milletvekili, Anayasanın 83/2 maddesinde öngörülen yasama dokunulmazlığından yararlanamayacaktır. Kanun koyucu, hangi suçların bu madde kapsamında olduğunu tahdidi olarak saymamıştır. Kapsamı belirleme görevi uygulayıcıya aittir. Devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü bozmak, Anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçların bu kapsamda kaldığından kuşku yoktur..." şeklinde belirtildiği üzere, sanık hakkında yargılama konusu edilen 5237 sayılı Kanun"un 314/2. maddesinde düzenlenen silahlı terör örgütüne üye olma suçunu da kapsayan anılan Kanun"un 4 ve 5. bölümlerinde (302 ve 316. maddeler arasında düzenlenen suçlar) yer alan suçların Anayasamızın 83/2. maddesinde ifadesini bulan "yasama dokunulmazlığı" kapsamında değerlendirilemeyeceği dikkate alındığında, yargılamaya devamla hüküm kurulması gerektiği gözetilmeksizin, yazılı şekilde kamu davasının durmasına karar verilmesinde isabet görülmemiştir.
5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 309. maddesi uyarınca anılan kararın bozulması lüzumu Yüksek Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğü ifadeli 20/05/2019 gün ve 94660652-105-55-5145-2019-Kyb sayılı istemlerine müsteniden ihbar ve mevcut evrak Dairemize gönderilmiştir.
II-OLAY:
Samsun Cumhuriyet Başsavcılığının 13.04.2017 tarihli, 2017/9388 soruşturma, 2017/3277 esas ve 2017/505 numara sayılı, diğer sanıklar yönünden 5237 sayılı TCK"nın 37/1 maddesi delaleti ile 3713 sayılı TMK"nın 7/2, 5237 sayılı TCK"nın 43, 53/1, 63 maddeleri uyarınca cezalandırılmalarının, sanık hakkında ise yakalama işleminin yapıldığı aynı zamanda gözaltına alındığı tarih olan 27.03.2017 tarihi ve öncesinin suç tarihi olarak belirtilmesi suretiyle silahlı terör örgütüne üye olma suçundan, 3713 sayılı TMK"nın 7/1 yollaması ile 5237 sayılı TCK 314/2, 53, 58/9, 63 ve 3713 sayılı TMK"nın 5/1 maddeleri uyarınca cezalandırılmasının istenildiği anlaşılan ve özetle; 2011 yılı itibari ile PKK/KCK bölücü terör örgütünün kamplarında mensuplarına silahlı eğitim aldırdığı ve Suriye"de yaşanılan iç savaşa PKK/PYD silahlı terör örgütünün saflarında katıldığı bilinen ve 12.03.2016 tarihinde Halkların Birleşik Devrim Hareketi içerisinde yer alan 9 terör örgütü içerisinde yer alan Marksist Leninist Komünist Partisi/MLKP terör örgütünün açık alan yapılanmaları içerisinde faaliyet gösterdiği, Karadeniz Bölge Sorumlusu olduğunun değerlendirildiği, bölgedeki örgütlenmede öncü rol aldığı, eylem ve etkinliklere aktif olarak katıldığı, bölge dahilinde bulunan illerde eylem ve etkinlikleri organize ettiği ve katıldığı, 22.06.2016 tarihinde DAEŞ terör örgütüne karşı MLKP içerisinde faaliyet yürütmek amacı ile illegal yollardan Suriye"nin Ayn El Arap (Kobane) bölgesine gittiği değerlendirilen örgütün gençlik yapılanması olan Sosyalist Gençlik Dernekleri Federasyonu/SGDF içerisinde faaliyet gösteren ve 2016 yılında hakkında terör örgütüne üye olmak suçundan yakalama kararı çıkartılan Okan Altunöz"ü yönlendirerek örgüte katılmasını sağladığının değerlendirildiği, 15.06.2016 günü İstanbul İl Emniyet Müdürlüğünce örgüt mensuplarına yönelik yapılan operasyonu protesto etmek amacı ile ESP İl Temsilciliği önünde basın açıklaması düzenlediği, 23.10.2016 tarihinde ESP İl Temsilciliği Bürosunda örgüte müzahir Atılım Gazetesi yayın yönetmeninin de konuşmacı olarak katıldığı Ekim Devrimi Işığında Devrimin Güncelliği konulu paneli organize ettiği, 20.11.2016 tarihinde ESP İl Temsilciliğinde ESP Genel Başkanının katılımı ile Şehitlerimizin İzinde Zafere Yürüyoruz şiarıyla Devrim şehitlerini anma etkinliğini organize ettiği, ESP, SGDF ve LÖB organizesinde yapıya taban kazanmak amacı ile 23.04.2016 tarihinde müstakil bir yazlık evde 1 Mayıs adı altında piknik organize ettiği, bu piknikte Okan Altunöz"ünde bulunduğu, DAEŞ ile çatışmada ölen paramaz kızılbaş kod Suphi Nejat Ağırnaslı"yı anmak amacı ile "Her Yürek Devrimci Bir Hücredir! Kobane Savaşçısı paramaz kızılbaş ölümsüzdür" ibareli "Ezilenlerin Sosyalist Partisi" imzalı pankart açmak sureti ile 26.10.2016 tarihinde yapılan anma etkinliğini organize ettiği, ikametinde yapılan aramalarda 3 adet toplatma kararı bulunan yayın ile birlikte çeşitli materyallerin ele geçirildiği, gözaltına alınarak Emniyet Müdürlüğüne götürüldüğü esnada gazetecilere ve kameralara hitaben zafer işareti yaparak "Diktatöre hayır biz kazanacağız" ifadesini kullandığı belirtilerek ve tüm dosya kapsamından da sanıkların temsilcilik binasında yapılan etkinliklerin Samsun ESP facebook sayfasından yayınlanıp paylaşılması; ESP, SGDF, SKM isimli yapılar ile Atılım Gazetesi ve Etkin haber ajansının MLKP adına açık alanda faaliyet gösterdiklerinin ortaya çıkartılması; ölen veya yakalanan örgüt mensuplarının sahiplenilmesi, eleman temini için panel ve etkinlikler düzenlenmesi, örgütledikleri şahısları silahlı faaliyette bulunmak üzere kırsal alana göndermeleri, Türkiye Cumhuriyeti Devletini aşağılamak amacı ile ESP binasında örgütsel toplantılar yapılması ve etkinlikler düzenlenmesi, facebook hesaplarından terör örgütü propagandası yapmaları ve gözaltına alındıklarında açlık grevine başlayarak örgütsel tavır takınmaları, sanığın terör örgütü üyelerinin ölümlerine ilişkin sözde anma etkinliklerine katıldığı, eleman kazandırma amaçlı legal görünümde organizasyonlar tertiplediği, eylemlerinin çeşitlilik ve süreklilik arz ettiğinden silahlı terör örgütüne üye olma suçunu işlediğinin, diğer şüphelilerin ise örgüte üye olmamakla birlikte sözde anma etkinliklerine katılmaları, organizasyonlarda ölen teröristleri övücü nitelikte propaganda yaptıkları iddiası ile tanzim edilen iddianamenin,
18.04.2017 tarihinde Samsun 3. Ağır Ceza Mahkemesince kabul edilmesini müteakip, mahkemenin 2017/210 esasına kayden başlayan kovuşturma aşamasında; 19.07.2017 tarihli celsede müdafi istemediğini beyanla savunmasında ve 3713 sayılı TMK"nun 7/2 ve 5237 sayılı TCK"nın 43/1 maddeleri uyarınca 06.11.2017 tarihinde verdiği ek savunmasında suçlamaları kabul etmeyen; 30.03.2018 tarihinde iddia makamının 26.10.2016 tarihinde ESP il temsilciliğinde düzenlenen anma etkinliğinde pankart açıp bunu da ESP facebook sayfasından paylaşılması nedeni ile 3713 sayılı TMK"nın 7/2-2 cümle, 5237 sayılı TCK"nın 53,63 maddelerinden cezalandırılmasına dair mütalaasına karşı beyanda bulunmak üzere ertelenen davanın 14.09.2018 tarihindeki celsesinden önce müdafiince 11.09.2018 tarihli dilekçe ekinde sunulan, duruşmada da tutanaklara geçtiği anlaşılan; Türkiye Büyük Millet Meclisi Milletvekili Hizmetleri Daire Başkanlığının 16.07.2018 tarih ve 318305 sayılı yazısı ile 24.06.2018 tarihinde yapılan seçimlerde 27. Dönem İzmir ili milletvekili seçildiğine ve halen Türkiye Büyük Millet Meclisinde görevine devam ettiği bildirilen sanık hakkında iddia makamının dosyanın tefrik edilmesine dair mütalaası akabinde 14.09.2018 tarihinde verilen 2017/ 224 esas ve 2018/343 sayılı tefrik kararı ile mahkemenin 2018/270 esasına kaydedilerek 14.09.2018 tarihinde tensiple silahlı terör örgütü üyesi olduğu iddiası ile hakkında kamu davası açılan ve davanın devamı sırasında milletvekili seçildiği anlaşılan sanık hakkında 1982 tarihli 2749 sayılı T.C. Anayasasının 83/2 maddesi gereği yargılama yapılamayacağından CMK"nun 22378 maddesi gereğince durma kararı verilerek, yasama dokunulmazlığının kaldırılması bakımından gereğinin takdir ve ifası için dosyanın Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına sunulmak üzere Samsun Cumhuriyet Başsavcılığına tevdiine dair verilen Samsun 3.Ağır Ceza Mahkemesinin 2018/270 esas ve 2018/350 karar sayılı, 08.10.2018 tarihinde sanığa tebliğ edilerek itiraz edilmediğinden 16.10.2018 tarihinde kesinleşen ilamın Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğüne gönderilmesi ve 25.04.2019 tarihinde Samsun Cumhuriyet Başsavcılığınca TCK"nın 314/2 maddesinde düzenlenen suçun Anayasanın 14/1 maddesi kapsamında değerlendirilmesi gerektiğinden Anayasanın 83/2-2 cümle de yer alan istisna kapsamında kaldığı ve Yargıtay 16 Ceza Dairesinin de 22.09.2016 tarih 2015/8449 esas ve 2016/4723 sayılı kararına atfen yasama dokunulmazlığı kapsamında değerlendirilemeyecek olan iddiaya konu suçla ilgili kanun yararına bozma yoluna gidilmesine yönelik görüş ile birlikte Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığından 20.05.2019 tarihinde kararın kanun yararına bozulmasının istenilmesi üzerine dosyanın Dairemize gönderildiği anlaşılmıştır.
III-KANUN YARARINA BOZMA İSTEMİNE İLİŞKİN UYUŞMAZLIĞIN KAPSAMI:
Milletvekili olmadan önce silahlı terör örgütüne üye olma suçundan başlatılan soruşturma kapsamında 5237 sayılı TCK 314/2, 53, 58/9, 63 ve 3713 sayılı TMK"nın 5/1 maddeleri gereğince cezalandırılması talebini içeren iddianameye istinaden yargılanmakta iken, kovuşturma aşamasında iddia makamınca verilen mütalaada 3713 sayılı TMK"nın 7/2-2 cümle, 5237 sayılı TCK"nın 53, 63 maddelerinden cezalandırılması istenilen ve yargılama sırasında milletvekili seçilen sanık hakkında Anayasanın 83. maddesi uyarınca durma kararı verilip verilemeyeceği hususundadır.
IV-HUKUKSAL DEĞERLENDİRME:
Konu ile ilgili hukuki düzenlemeler şöyledir.
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası
III. Temel hak ve hürriyetlerin kötüye kullanılamaması
Madde 14 – (Değişik: 3/10/2001-4709/3 md.)
Anayasada yer alan hak ve hürriyetlerden hiçbiri, Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmayı ve insan haklarına dayanan demokratik ve lâik Cumhuriyeti ortadan kaldırmayı amaçlayan faaliyetler biçiminde kullanılamaz.
Anayasa hükümlerinden hiçbiri, Devlete veya kişilere, Anayasayla tanınan temel hak ve hürriyetlerin yok edilmesini veya Anayasada belirtilenden daha geniş şekilde sınırlandırılmasını amaçlayan bir faaliyette bulunmayı mümkün kılacak şekilde yorumlanamaz.
Bu hükümlere aykırı faaliyette bulunanlar hakkında uygulanacak müeyyideler, kanunla düzenlenir.
4. Yasama dokunulmazlığı
Madde 83 – Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri, Meclis çalışmalarındaki oy ve sözlerinden, Mecliste ileri sürdükleri düşüncelerden, o oturumdaki Başkanlık Divanının teklifi üzerine Meclisce başka bir karar alınmadıkça bunları Meclis dışında tekrarlamak ve açığa vurmaktan sorumlu tutulamazlar.
Seçimden önce veya sonra bir suç işlediği ileri sürülen bir milletvekili, Meclisin kararı olmadıkça tutulamaz, sorguya çekilemez, tutuklanamaz ve yargılanamaz. Ağır cezayı gerektiren suçüstü hali ve seçimden önce soruşturmasına başlanılmış olmak kaydıyla Anayasanın 14 üncü maddesindeki durumlar bu hükmün dışındadır. Ancak, bu halde yetkili makam durumu hemen ve doğrudan doğruya Türkiye Büyük Millet Meclisine bildirmek zorundadır.
Türkiye Büyük Millet Meclisi üyesi hakkında, seçiminden önce veya sonra verilmiş bir ceza hükmünün yerine getirilmesi, üyelik sıfatının sona ermesine bırakılır; üyelik süresince zamanaşımı işlemez.
Tekrar seçilen milletvekili hakkında soruşturma ve kovuşturma, Meclisin yeniden dokunulmazlığını kaldırmasına bağlıdır.
Türkiye Büyük Millet Meclisindeki siyasi parti gruplarınca, yasama dokunulmazlığı ile ilgili görüşme yapılamaz ve karar alınamaz.
HUKUKSAL DEĞERLENDİRME:
Milletvekillerinin yasama sorumsuzluğu; Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 83/1. maddesinde "Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri, Meclis çalışmalarındaki oy ve sözlerden, Mecliste ileri sürülen düşüncelerden, o oturumdaki Başkanlık divanının teklifi üzerine Meclisçe başka bir karar alınmadıkça, bunları Meclis dışında tekrarlamak ve açığa vurmaktan sorumlu tutulamazlar" biçiminde ifadesini bulmuştur. Düzenlemenin amacı, milletvekillerinin yasama işlevlerini çekinmeksizin yerine getirebilecekleri bir ortam sağlamaktır. Yasama sorumsuzluğu, yasama çalışmalarıyla ilgili fiiller yönünden, milletvekilleri için tam bir koruma sağlar ve sürekli bir niteliktedir. Sorumsuzluk kapsamına giren bir eylemden ötürü milletvekilliği sıfatı sona ermiş olsa dahi kovuşturulamaz.
Aynı maddenin 2. fıkrasında ise "Seçimden önce veya sonra bir suç işlediği ileri sürülen bir milletvekili, Meclisin kararı olmadıkça tutulamaz, sorguya çekilemez, tutuklanamaz ve yargılanamaz. Ağır cezayı gerektiren suçüstü hali ve seçimden önce soruşturmasına başlanılmış olmak kaydıyla Anayasanın 14 üncü maddesindeki durumlar bu hükmün dışındadır. Ancak, bu halde yetkili makam, durumu hemen ve doğrudan doğruya Türkiye Büyük Millet Meclisine bildirmek zorundadır." denilmek suretiyle milletvekillerine nispi ve geçici bir dokunulmazlık sağlanmıştır.
Yasama dokunulmazlığı, sorumsuzluktan farklı olarak, yasama çalışmaları dışındaki fiillerden dolayı milletvekillerine nispi ve geçici nitelikte bir koruma sağlar. Buradaki koruma karşımıza iki şekilde ortaya çıkmaktadır, birincisi muhakeme engeli, diğeri ise infaz engelidir. Bu şekilde milletvekillerinin keyfi ve asılsız ceza kovuşturmalarından ve tutuklamalardan korunmak suretiyle vazife yapmaktan alıkonulmaması sağlanmıştır.
Hak ve özgürlüklerin kötüye kullanılması yasağına, 1982 Anayasasının 14. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin ise 17. maddelerinde yer verilmiştir. Anayasamızın 14/1. maddesinde "Anayasada yer alan hak ve hürriyetlerden hiçbiri Devletin ülkesi ve Milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmayı ve insan haklarına dayanan demokratik, laik Cumhuriyeti ortadan kaldırmayı amaçlayan faaliyetler biçiminde kullanılamaz." şeklinde temel ilkeyi ortaya koyduktan sonra, aksine davranışlara ilişkin müeyyidelere mevzuatta yer verilmiştir. Nitekim seçimden önce bu madde kapsamında suç işleyen milletvekili Anayasanın 83/2 maddesinde öngörülen yasama dokunulmazlığından yararlanamayacaktır. Kanun koyucu, hangi suçların bu madde kapsamında olduğunu tahdidi olarak saymamıştır. Kapsamı belirleme görevi uygulayıcıya aittir. Devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü bozmak, Anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçların bu kapsamda kaldığında kuşku yoktur.
Ancak, bu suçları işlemek amacı ile oluşturulan silahlı terör örgütünün propagandasını yapmak suçunun 14. madde kapsamında değerlendirilip değerlendirilmeyeceği doktrinde tartışmalıdır. Bu madde de 2001 yılında yapılan değişiklik ile, Anayasada yer alan hak ve özgürlüklerin, bu hak ve özgürlükleri yıkmak "amacı ile kullanılamayacağı" hükmü yerine, bu hak ve özgürlükleri yıkmayı "amaçlayan faaliyetler" olarak kullanılamayacağı hükmü getirilmiştir. Yapılan değişiklik ile madde metninde yer verilen "faaliyet" deyiminin sadece eylemi mi yoksa ifade hürriyeti sınırları dışında kalan yasalarda suç olarak tanımlanan düşünce açıklamalarını da içerip içermediği sorunun özünü teşkil etmektedir. Doktrinde "faaliyetin" maddi eylemi içerdiğini ileri sürenler olduğu gibi, eylem ve söylemi içerdiğini ifade eden görüşler de mevcuttur. Nitekim Feyzioğlu; “Bu düzenleme, fiil ya da suç tipini değil amacı esas almaktadır.” görüşünü savunarak, farklı bir bakış açısı sergilemiştir.
Yargısal içtihatlara bakıldığında; Anayasa Mahkemesi 29.01.2008 tarih 2002/1 Esas, 2008/1 Karar sayılı kararında; Düşünce açıklamalarının Anayasanın 14. maddesi kapsamında kötüye kullanma olarak değerlendirilebileceğini, ancak her düşünce açıklamasının değil, demokratik yaşam için doğrudan açık ve yakın tehlike oluşturan düşünce açıklamalarının bu kapsamda olduğu değerlendirilmelidir, sonucuna varmıştır. Yargıtay 9. Ceza Dairesinin yerleşik içtihatlarında, terör örgütü propagandası suçunun Anayasanın 14. madde kapsamında hakkın kötüye kullanımı olduğuna vurgu yapılmıştır.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Da Becker/Belçika, B. No: 214/56, 27.03.1962 tarihli kararında, "demokratik sisteme yönelik tehdidin ağırlığı ve süresi ile sıkı sıkıya orantılı bir şekilde, kullanılmalıdır." demek suretiyle 14. maddenin Devlete verdiği yetkinin çerçevesini çizmiştir.
Avrupa Sözleşmesinin 17. maddesindeki hak ve özgürlüklerin, yine hak ve özgürlükler kullanılarak ortadan kaldırılmasının yasaklanacağına dair ilke ile, Anayasamızın 14. maddesindeki benzer düzenlemenin amacı yönünden, yukarıda yer verilen yargısal karar ve doktrindeki görüşler Dairemizce de benimsenmiş olup; ülkenin bölünmez bütünlüğüne ve anayasal düzene yönelik suç oluşturan söylem ve eylemler Anayasanın 14. maddesi kapsamında hakkın kötüye kullanılması niteliğinde görüldüğünden, demokrasi ile yönetilen ülkelerde, halkın iradesinin tecelli ettiği parlamentoda görevli üyelerin bu sisteme bağlı kalacaklarına dair yemin ettikleri ve demokrasiyi koruma yükümlülükleri de bulunduğu gözetildiğinde, demokratik sisteme yönelik suç işlemeleri halinde milletvekili dokunulmazlığından istifade edememesi Anayasanın lafzına ve ruhuna uygun olacağının kabulü gerekmektedir.
Hüküm, ancak iddianamede unsurları gösterilen suça ilişkin fiil ve fail hakkında verilir. Mahkeme fiilin nitelendirilmesinde iddia ve savunmalara bağlı değildir (CMK 225. m.). Mahkeme, iddianamede gösterilen eylem/eylemler ile bağlı ise de, iddia makamı tarafından suçun vasıflandırılmasıyla bağlı değildir. Suçun vasıflandırılmasında ceza hukuku kuralları çerçevesinde özgürce karar verebilecektir. Dolayısıyla iddianamede terör örgütünün propagandası olarak nitelendirilen fiilin bu vasfı taşıyıp taşımadığını belirlemek mahkemenin görevi kapsamındadır.
Sözlük anlamı ile propaganda "bir öğreti, düşünce veya inancın başkalarına tanıtmak, benimsetmek ve yaymak amacıyla söz, yazı vb. yollarla gerçekleştirilen faaliyet" şeklinde tanımlanmıştır. Yargısal kararlarda ise terör örgütünün propagandası, "belli bir görüşün toplum içinde yayılması, fikir ve kanaatların kökleşmesini sağlamak amacıyla örgütün övülmesi, kişilerde örgüte sempati duyulmasını sağlayacak hareketler gerçekleştirilmesi, örgüt faaliyetlerine yakınlık sağlayacak duyguların yaratılması, örgüte karşı düşmanlığın ortadan kaldırılması sonucunu doğuran hareketlerin yapılması ve örgütü iyi gösteren biçimde tanıtmak" şeklinde tanımlanmıştır.
2013 yılında 11.04.2013 tarihli 6459 sayılı Kanunun 11. maddesi ile TCK 220/8 fıkrasında yapılan değişiklik, örgütün her türlü övülmesinin propaganda suçunu oluşturmayacağı, propaganda faaliyetlerinin suç oluşturabilmesi için “örgütün, cebir şiddet veya tehdit içeren yöntemlerini meşru gösterecek veya övecek ya da bu yöntemlere başvurmayı teşvik edecek şekilde” olması gerekli kılmaktadır.
Somut olayda, gerek iddianamede gerekse kovuşturma aşamasında sunulan esas hakkındaki mütalaada sanığa yüklenen ve seçimden önce işlendiği iddia olunan suçun, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 83/2. maddesinde işaret edilen ve 14/2. maddesinde gösterilen temel hak ve hürriyetlerin kötüye kullanılması niteliğindeki suçlardan olduğu, yasama dokunulmazlığının istisnası kapsamında kalan bu suç bakımından durma kararı verilmesi usul ve kanuna aykırı bulunduğundan kararın kanun yararına bozulmasına karar verilmiştir.
SONUÇ:
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 24.05.2019 tarih ve 2019/55898 nolu talebinin KABULÜNE, Samsun 3. Ağır Ceza Mahkemesinin 14.09.2018 tarihli ve 2018/270 esas, 2018/350 sayılı kararının 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunun 309/4-a. maddesi gereğince Kanun Yararına Bozulmasına, Diğer işlemlerin yapılabilmesi için dosyanın mahkemesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı"na TEVDİİNE, 08.11.2019 gününde oybirliği ile karar verildi.
Bu alandan sadece bu kararla ilintili POST üretebilirsiniz. Bu karardan bağımsız tamamen kendinize özel POST üretmek için TIKLAYINIZ
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.