10. Hukuk Dairesi 2020/6647 E. , 2020/7044 K.
"İçtihat Metni"Bölge Adliye
Mahkemesi : Konya Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesi
Dava, hizmet tespiti istemine ilişkindir
İlk Derece Mahkemesince, hükümde belirtilen gerekçelerle asıl davanın ve birleşen davanın reddine dair verilen karara karşı, davalı ... vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine, Konya Bölge Adliye Mah. 8. Hukuk Dairesince, ilk derece mahkemesi kararının ortadan kaldırılmasına, asıl davanın ve birleşen davanın ayrı ayrı reddine karar verilmiştir.
Konya Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesince verilen kararın davacılar ..., ..., ... tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
I-İSTEM:
Asıl dava davacısı, davalı ...’a ait çeşitli yerlerde bulunan tarım arazilerinde 15 yıl boyunca aralıksız olarak tarım işçisi olarak çalıştığının tespitini dava etmiş, yargılamanın devamı sırasında davacı vekili, 02/02/2016 tarihli duruşmada alınan beyanında, ...’ın davalı işverene ait işyerinde 22.10.2002- Temmuz 2014 tarihleri arasında çalıştığının tespitini istemiştir. Birleşen dava davacıları ... ve ... vekili, davacıların, davalıya ait çeşitli yerlerde bulunan tarım arazilerinde uzun süre aralıksız olarak tarım işçisi olarak çalıştığının tespitini dava etmiş, Mahkemece her iki dava arasında hukuki ve fiili irtibat olduğu gerekçesi ile dosyaları birleştirmek suretiyle yargılama yürütülmüştür.
II-CEVAP:
Davalı ... vekili, davacının, davalı yanında işçi statüsünde çalışmasının söz konusu olmadığını, kendisi adına tarım işi ile uğraştığını, ürün aldığını ve sattığını, kendi hayvanları olduğunu, kendisinin çiftçilik yaptığını beyanla davanın reddi ile yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
III-MAHKEME KARARI:
A-İLK DERECE MAHKEME KARARI
Mahkemece, davacılar ile davalı arasındaki ilişkinin ortakçılık ilişkisinden kaynaklandığı, davacıların kendi nam ve hesabına hareket ettikleri, davacıların davalı yanında hizmet akdine istinaden bir çalışmalarının bulunmadığı gerekçesiyle asıl davanın ve birleşen 2016/102 Esas sayılı dosyanın reddine karar verilmiştir.
B-BAM KARARI
Konya Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesince hüküm kısmında her bir dava hakkında o davaya ilişkin vekalet ücretleri ve mahkeme masraflarıyla birlikte ayrı ayrı hüküm kurulması zorunlu olduğu gerekçesiyle davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile, Konya 3. İş Mahkemesi"nin 2015/362 E, 2019/27 K sayılı kararının vekalet ücreti ve harç yönünden HMK"nın 353/1-b.2 maddesi gereğince düzeltilerek yeniden hüküm kurulmak üzere ortadan kaldırılmasına, 2015/362 Esas numaralı dosyası yönünden davanın reddine, 2016/102 Esas numaralı dosyası yönünden davanın reddine karar verilmiştir.
IV-TEMYİZ KANUN YOLUNA BAŞVURU VE NEDENLERİ:
Davacılar, temyiz dilekçesinde özetle; davalar birleştirilmek suretiyle tek dosya üzerinden İş Mahkemesince hüküm kurulduğu, Mahkemenin yeniden şahit istemesi gerekirken istememesi ve baskı ile şahitlik yapmayan tanıkları dinlememesi nedeniyle mahkeme tek taraflı karar verdiğini, Yerel mahkeme çalıştıklarına kanaat getirdiğinden davanın kabuüne karar verdiğini, ancak Bölge Adliye Mahkemesi bu kararı bozmakla mağdur olduklarını, kayıtlar çıkmadığı, yeterince incelenmeyip, araştırılmadığı ve dosyada tahkikat safhasında avukatın da istifa etmiş olması yeterince savunma da yapılmadığı gibi davada takip edilmediğinden istinaf mahkemesinde kararın bozularak reddine karar verilmesi nedeniyle mağdur olduklarını ileri sürerek temyiz kanun yoluna başvurmuştur.
V-İLGİLİ HUKUK KURALLARI VE İNCELEME:
Öncelikle belirtilmelidir ki, birden fazla kişi tarafından veya birden fazla kişi aleyhine açılan davanın birlikte görülebilmesi için aynı tarafta yer alanlar arasında hukuksal bir bağlantının bulunması gerekir. Hukukumuzda, bu bağlantı karşılığını, dava arkadaşlığı kurumunda bulmakta, zorunlu ve ihtiyari dava arkadaşlığı olmak üzere iki ana başlık altında ve zorunlu dava arkadaşlığı da yine kendi içinde maddi ve şekli olmak üzere ikili ayrımla düzenlenmektedir.
Hemen burada söz konusu kavramların açıklanmasında yarar vardır:
Dava konusu olan hak, birden fazla kişi arasında ortak olup da bu hukuki ilişki hakkında mahkemece bütün ilgililer için aynı şekilde ve tek bir karar verilmesi gereken hallerde dava arkadaşlığının maddi bakımdan mecburi olduğunun kabulü gerekir. Diğer bir ifadeyle, bir hakkın birden fazla kişi tarafından birlikte veya birden fazla kişiye karşı kullanılmasının, zorunlu olduğu hallerde, bu hak dava konusu edildiği zaman o hakla ilgili birden fazla kişi zorunlu dava arkadaşı durumundadır.
Dava arkadaşlığının hangi hallerde mecburi olduğu maddi hukuka göre belirlenir. Zorunlu dava arkadaşlığında; dava arkadaşları arasındaki ilişki çok sıkı olduğundan, davada birlikte hareket etmek durumundadırlar. Mahkeme ise, dava sonunda zorunlu dava arkadaşlarının hepsi hakkında aynı ve tek bir karar verecektir. Zorunlu dava arkadaşlığında dava konusu olan hak tektir ve dava arkadaşı sayısı kadar müddeabih bulunmamaktadır.
Bazı hallerde ise, birden fazla kişi tarafından birlikte dava açılmasında maddi bir zorunluluk olmadığı halde, Kanun; gerçeğin daha iyi ortaya çıkmasını, taraflar arasındaki hukuki ilişkinin doğru sonuca bağlanmasını sağlamak için, birden fazla kişiye karşı dava açılmasını usulen zorunlu kılmıştır ki, bu durumda şekli bakımdan mecburi dava arkadaşlığı söz konusudur. Böyle bir davada, dava arkadaşları hakkında tek bir karar verilmesi veya dava arkadaşlarının hep birlikte ve aynı şekilde hareket etme zorunluluğunun varlığından söz edilemez.
Açıklanan bu mecburi dava arkadaşlığı halleri dışında ise, dava arkadaşlığı ihtiyaridir.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 57. maddesinde, dava konusu hak ve borcun ortak olması, birden fazla kişinin ortak bir işlem (örneğin sözleşme) ile borç altına girmiş olması, davanın birden fazla kişi hakkında aynı (veya benzer) sebepten doğmuş olması, hallerinde birden çok kimsenin birlikte dava açması olanaklı olduğu gibi, birlikte aleyhlerine de dava açılabilir,
Alacaklının, müteselsil borçluların tümüne veya bunlardan bazısına karşı alacak davası açtığı hallerde davalı müteselsil borçlular; yine, mirasçılar miras bırakanın borçlarından müteselsilen sorumlu olduklarından, birden fazla mirasçıya karşı alacak davası açılması halinde davalı mirasçılar; birden çok kişinin aynı sözleşmeyle borç altına girdiği hallerde bölünebilen bir borç nedeniyle birden çok kişiye karşı birlikte dava açılması halinde, bu kişiler; arasındaki ilişki ihtiyari dava arkadaşlığıdır.
Davanın, birden fazla kişi hakkında aynı veya benzer sebepten doğması haline gelince; aynı sebepten maksat yalnız hukuki sebep olmayıp, bir olaya, yani aynı vakıaya ve fakat farklı hukuki sebeplere dayanılarak da birden fazla kişinin dava açması veya dava edilmesi olanaklıdır. Örneğin, sebepsiz iktisap hükümlerine göre sorumlu olan kişilere karşı ve haksız fiili birlikte işleyen kişilere karşı birlikte dava açılabilir. Burada da ihtiyari dava arkadaşlığı söz konusudur.
Öte yandan, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 167. maddesinde; mahkeme, yargılamanın iyi bir şekilde yürütülmesini sağlamak için, birlikte açılmış veya sonradan birleştirilmiş davaların ayrılmasına, davanın her safhasında, istek üzerine veya kendiliğinden karar verebilir denilmektedir.
Tüm bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; dava, davacıların, aynı işverene karşı çalıştığının tespiti istemine ilişkindir.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 59. maddesi anlamında davacılar arasında mecburi dava arkadaşlığı olmadığı gibi ihtiyari dava arkadaşlığının varlığını kabule olanak sağlayan unsurlar da mevcut bulunmayıp aynı Kanunun 166/4. maddesi anlamında bir bağlantıdan söz etmek mümkün değildir. Davalar arasında Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 57, 59 ve veya 166/4. maddesi anlamında bağlantı bulunmadığı halde, davaların birlikte görülmesi yargılamanın iyi bir şekilde yürütülmesine engel olduğu gibi isabetli bir karar verilememesi sonucuna yol açar. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu"nun 06.10.2010 gün ve 10-429 Esas, 2010 449 Karar sayılı v.b. kararlarında da vurgulandığı üzere, her davanın kendine özgü koşullar içereceği gözetilip, davadaki iddiaların ve her bir davacının durumu irdelenip, toplanan delillerin bireyselleştirilmesi zorunludur.
Yukarıdaki açıklamalar ışığında, yargılamanın sağlıklı olarak yürütülebilmesi ve uyuşmazlığın kolaylıkla çözüme ulaştırılabilmesi için her bir davacının ayrı ayrı dava açması gerektiği gözetilerek, her bir davacı yönünden davalar tefrik edilerek, çalıştıkları süreler ve hangi kapsamda çalıştıklarının tespitini istedikleri belirlenerek, tespit istemine konu çalışma olgusu ile ilgili tüm belge ve deliller de toplanmak suretiyle, davacıların çalışıp çalışmadıkları irdelenmeli ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde ayrı açılan davaların birleştirilerek ve birlikte açılan davaların tefrik edilmeden karar verilmiş olması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O hâlde, davacıların bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve Konya Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesinin istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin kararının kaldırılarak İlk Derece Mahkemesince verilen hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Konya Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesi kararının HMK’nın 373/2. maddesi gereğince BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacılara iadesine, dosyanın kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, 14.12.2020 gününde oybirliğiyle karar verildi.