8. Hukuk Dairesi 2010/5395 E. , 2010/6305 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Tescil
... ve müşterekleri ile Hazine ve ... aralarındaki tescil davasının reddine dair Batman 2. Asliye Hukuk Mahkemesinden verilen 04.11.2009 gün ve 228/618 sayılı hükmün duruşma yapılması suretiyle Yargıtay"ca incelenmesi davacılar vekili tarafından istenilmiştir. Dosya incelenerek işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 21.12.2010 Salı günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmişti. Duruşma günü temyiz eden davacılar vekili Avukat ... ve karşı taraftan davalı Hazine vekili Avukat Hatice Sarılkan geldi. Başka gelen olmadı. Duruşmaya başlanarak temyiz isteğinin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan ve hazır bulunanların sözlü açıklaması dinlendikten sonra duruşmaya son verilerek, dosya incelendi gereği düşünüldü:
KARAR
Davacılar vekili, dava dilekçesinde; mevkii ve sınırlarını açıkladığı taşınmazın 20 yılı aşkın bir süreden beri vekil edenleri tarafından arpa, buğday ve mercimek gibi ürünleri ekmek suretiyle ve malik sıfatıyla kullandıklarını, taşınmazın üçüncü kişilerle bir ilgisinin bulunmadığını, imar ve ihya edilerek kültür arazisi haline getirildiğini açıklayarak anılan taşınmazın vekil edenleri adına eşit paylar oranında tapuya kayıt ve tesciline karar verilmesini istemiştir.
Davalı Hazine vekili, 11.07.2008 tarihli cevap dilekçesinde; taşınmazın Devletin hüküm ve tasarrufu altında sayılan yerlerden olduğunu, kuzey sınırının kayalık, güney sınırının yamaç olarak gösterildiğini, taşınmaz üzerinde emeğe dayalı herhangi bir yapı ve eklenti olmadığının tespit edildiğini, zilyetlik, imar ve ihya yoluyla edinilebilecek yerlerden bulunmadığını belirterek haksız ve dayanaksız açılan davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
Davalı ... Kişiliğine dava dilekçesi tebliğ edilmesine karşın yargılama oturumlarına katılmamıştır.
Mahkemece, “…dava tarihinden geriye doğru 20 yıllık zilyetlik şartları açısından yapılan incelemede, 20 yıl önce ...’nun 20,...nin 23, ...’nin 5, ...’ın 8, ...’nin ise 10 yıllık evli olduklarını, her birisinin birlikte hareket ederek taşınmaza beraber zilyet olmalarının, imar ve ihya etmelerinin hayatın olağan akışına uygun düşmediğini, bulundukları çevre itibariyle ..., Katibe ve Maaşallah’ın kocalarından ayrı
olarak çiftçilik yapıp taşınmazları öküz ve traktörle sürmelerinin mümkün bulunmadığını, eşlerinin halen sağ olup, diğer dosyalarda davacı sıfatlarının ve akrabalık bağlarının olduğunun anlaşıldığını, ... ve...’nin başka kardeşlerinin de bulunduğunu, babalarından ve dedelerinden kalan arazilerin babalarından ve kardeşlerinden ayrı olarak zilyet olmalarının mümkün olmadığını, 2002 yılı doğumlu kardeşlerinin de olduğu gözetildiğinde, Kadastro Kanunundaki 40 ve 100 dönümlük normun dışına çıkmak üzere eldeki davanın açıldığı kanaatine varıldığını, zilyetlik koşullarının kanıtlanamadığını…” gerekçe göstermek suretiyle davanın reddine karar verilmesi üzerine; hüküm, davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava; kazanmayı sağlayan zilyetlik, imar ve ihya hukuksal sebeplerine dayalı olarak TMK.nun 713/1, 3402 sayılı Kadastro Kanununun 14 ve 17.maddeleri gereğince açılan tescil isteğine ilişkindir.
Mahkemece, yazılı gerekçeyle davanın reddine karar verilmişse de mahkemenin bu görüşüne katılma olanağı bulunmamaktadır. Mahkemece, gösterilecek gerekçelerin her şeyden önce hukuki olması zorunludur. (Anayasa m.141, HUMK. m. 74, 75, 76) Teknik bilirkişi ...ile ...’ın 18.06.2009 günlü raporlarında, taşınmazın kuzey tarafında tescil harici bırakılan taşlık ve kayalık yer bulunduğunu açıklamışlardır. Rapora ekli paftada dava konusu yerin kuzeyinde “kayalık” ibaresi yer almaktadır. Dava dilekçesinde de davacı taraf açıkça dava konusu yaptıkları yerleri imar ve ihya ettiklerini bildirmişlerdir. Taşınmazın belirlenen ve kabul edilen bu niteliğine göre, imar ve ihyaya muhtaç yerlerden olduğunun kabulü gerekir.
Şu halde, 3402 sayılı Kadastro Kanununun 17. maddesinde belirtilen imar ve ihyaya ilişkin tüm olumlu ve olumsuz koşulların mahkemece araştırılıp belirlenmesi zorunludur. Öncelikle, teknik bilirkişilerin rapor ve krokisi eklenerek, dava konusu yerin yapılan kadastro çalışmaları sırasında hangi tarihte ve ne niteliğiyle tespit dışı bırakıldığının Kadastro Müdürlüğünden, çifte tapunun önlenmesi açısından aynı şekilde teknik bilirkişilerin rapor ve krokisi eklenerek dava konusu yerin tapuda kayıtlı yerlerden olup olmadığının Tapu Sicil Müdürlüğünden sorulması, bilirkişilerin krokisinde A harfiyle gösterdikleri ve dava konusu olan bu yere komşu 884, 490, 491, 492, 503, 585, 586, 608, 609, 610, 612, 615, 616, 638 ve 891 sayılı parsellere ait kadastro tutanak ve ekleriyle kadastro sırasında bu parsellere uygulanan tapu ve vergi kayıtları ile davanın açıldığı 11.07.2008 tarihinden geriye doğru en az 20 yıl öncesine (1980-1988 arası) ait iki ayrı zamanda çekilmiş hava fotoğraflarıyla topoğrafik haritaların bulundukları yerlerden getirtilerek dosya arasına konulması, sözü edilen kayıt ve belgeler ile hava fotoğrafları ve haritaların uzman bilirkişi harita mühendisi, yerel bilirkişi ve tanıklar aracılığıyla zemine uygulanması, hava fotoğraflarının çekildikleri tarihlere göre ve topoğrafik harita da gözetilerek dava konusu yapılan yerin kültür arazisi niteliğinde olup olmadığı veya ne durumda olduğu hususlarının saptanması, hava fotoğraflarının stereoskopik aletle üç boyutlu olarak incelemeye tabi tutulması, taşınmazın gerçek niteliğinin açıklığa kavuşturulması, gerekirse gizli memleket haritalarından da yararlanılması, aynı biçimde uygulamasının yapılması, komşu kayıt ve belgelerin taşınmaz yönünü ne gösterdikleri üzerinde durulması, her davacının zeminde kullandıkları yerlerin ayrı ayrı kroki kapsamına alınması ve teknik bilirkişiye kroki üzerinde işaret ettirilmesinin sağlanması, uzman bilirkişiden taşınmazın gerçek niteliğini gösteren tarafların ve Yargıtay’ın denetimine açık gerekçeli raporun alınması, 3402 sayılı Kadastro Kanununun 14. maddesi gereğince davacıların belgesizden taşınmaz edinip edinmedikleri konusunda Kadastro Müdürlüğü ile bulunduğu yer Hukuk Mahkemeleri Yazı İşleri Müdürlüğüne yazılan müzekkere cevaplarının istenerek dosya arasına konulması, miktar sınırlamaları yönünden gözönünde tutulması gerekmektedir. Öte yandan daha önce götürülmeyen ve toprak konusunda uzmanlığı bilinen üç ziraat mühendisi yada yüksek mühendis veya aynı konuda uzman ve aynı sayıda öğretim üyesi bilirkişi olarak atanmak suretiyle, keşifte dinlenmeleri uyuşmazlık konusu yer ve çevresi bir bütün olarak toprak yapısı incelenerek, toprağın derinliği, taban durumu, içinde olabilecek taşlar, kayalar ile toprak durumu gözetilerek hakim vasfın ne olduğu, meyil durumu ve buna benzer taşınmazın niteliğini belirleyen özellikler ile imar ve ihya konusundaki bilgileri içerir tarafların ve Yargıtay’ın denetimine açık gerekçeli ve karşılaştırmalı rapor kendilerinden istenmelidir.
Bundan ayrı, taşınmazın imar ve ihyaya muhtaç yerlerden olduğu gözetilerek davacılar tarafından hangi tarihte dava konusu yerin imar ve ihyasına başladıkları, imar ve ihyayı ne şekilde sürdürdükleri, hangi biçimde emek ve para sarf ettikleri, imar ve ihyayı hangi tarihte tamamladıkları hususlarının yerel bilirkişi ve tanıklardan sorularak açıklığa kavuşturulması, HUMK.nun 258. maddesi gereğince yerel bilirkişi ve tanıkların keşif yerine davetiye ile çağırılmaları, aynı Kanunun 259.maddesi uyarınca adı geçenlerin keşif yerinde dinlenmelerinin sağlanması, beyanlar arasında çelişki bulunduğu takdirde HUMK.nun 265. maddesi gereğince çelişkinin giderilmesi, imar ve ihyanın tamamlandığı tarihten dava tarihine kadar 20 yıllık kazanma süresinin hesaplanmasının düşünülmesi, gelecek komşu parsel kayıtlarına göre kenarında mera parseli yada mera olarak belirlenen bir yerin bulunması halinde, kadim ve tahsisli mera araştırmasının da yapılması, ondan sonra toplanacak tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçeyle hüküm kurulmuş bulunması usul ve kanuna aykırıdır.
Davacılar vekilinin temyiz itirazları bu bakımdan yerinde olduğundan kabulü ile usul ve kanuna aykırı olan yerel mahkeme hükmünün açıklanan nedenlerle ve HUMK.nun 428.maddesi uyarınca BOZULMASINA ve 17,15 TL peşin harcın istek halinde temyiz eden davacılara iadesine 21.12.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.