11. Hukuk Dairesi 2017/176 E. , 2018/6361 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :TİCARET MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen davada ... . Asliye Ticaret Mahkemesi’nce bozmaya uyularak verilen 29/09/2016 tarih ve 2014/105-2016/1060 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesinin davalı vekili tarafından istenildiği ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı şirketi temsilen açılan davada davacılar vekili, müvekkili ile davalı arasında 16.07.2007 tarihli kireç taşı çıkarılması, nakliye ve istif sözleşmesi yapıldığını, yapılan sözleşme gereği müvekkili firmanın sözleşme gereğini yerine getirerek kireç taşını davalı taraf fabrika sahası içine istif edilmiş olarak bıraktığını, ancak davalının hiçbir ödemede bulunmadığını, bunun üzerine davalıya karşı icra takibine geçildiğini, müvekkilinin taş üretim bedeli, nakliye bedeli ve diğer masraflar yönünden zarara uğradığı gibi kâr kaybına da uğradığını ileri sürerek, sözleşmenin haksız olarak feshedilmesi ve müvekkilinin bu fesih nedeniyle uğramış olduğu zarar ve elde etmesi gereken kârın tazmini amacıyla 30.000,00 TL"nin fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile reeskont faiziyle birlikte davalıdan tahsilini talep etmiş, yargılama sırasında yapılan ıslah ile müspet zarar olarak belirlenen 48.868,72 TL"nin faiziyle tahsili istenmiştir.
Davalı vekili, taraflar arasında imzalanan sözleşmenin süresinin 2 yıl olup, bu hüküm uyarınca müvekkilinin davacı şirketten kireç taşı aldığını ve bedellerinin tamamını ödediğini, davacı tarafın 4 adet fatura bedeli için başlattığı icra takibine konu borcun da takibin akabinde faizi ile ödendiğini, dolayısıyla müvekkili tarafından davacıya ödenmemiş bir bedel bulunmadığını, sözleşmenin süresinin sona erdiğini, bu nedenle davacının haksız fesih nedeniyle herhangi bir talepte bulunmasının mümkün olmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece uyulan Dairemiz bozma ilamı ve tüm dosya kapsamına göre, taraflar arasında 30/01/2009 tarihinde kurulan davaya konu sözleşmenin, davalı tarafından tek taraflı ve haklı bir sebep olmadan feshedildiği, bu nedenle davacının kâr kaybı talebinde bulunabileceği, davacının fesih edilen sözleşme konusu iş ile aynı nitelikte bir işi bulacağı veya bulması için gerekli makul sürenin belirlenmesi gerektiği, davacının fesih edilen sözleşmeden sonra, fesih edilen sözleşme konusu iş ile aynı nitelikte bir iş bulamadığı, bulabileceği makul sürenin ise bir sonraki kampanya döneminin başlayacağı tarih olacağı, belirlenen bu süreye ve bu süre zarfında fesih edilen sözleşmeye göre elde edilmesi gereken kâr miktarına göre davacının sözleşmenin haksız fesih nedeniyle uğramış olduğu kar kaybının 150.675,26 TL olduğu, davacının bu miktarı talep edebileceği ancak davacı tarafın dava dilekçesinde fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak 30.000,00 TL"lik miktar yönünden dava açtığı ve 25/11/2011 tarihli ıslah dilekçesi ile fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak davasını toplam 48.868,72 TL olarak ıslah ettiği, davacı tarafın bozma ilamı sonrasında sunduğu 16/12/2015 tarihli dilekçesi ile bu kez fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak dava değerini 101.806,54 TL arttırarak 150.675,26 TL"nin davalıdan tahsilini talep ettiği, aynı davada tarafların bir kez ıslah hakkını kullanabileceği ve yine Yargıtay kararları gereği bozmadan sonra ıslahın mümkün olmadığı, davacı tarafın 25/11/2011 tarihli dilekçesi ile ıslah hakkını kullandığı, davasını ikinci kez ıslah hakkının bulunmadığı, bu nedenle ikinci ıslahın geçerli olmadığı gerekçesi davanın kısmen kabulüne, 30.000,00 TL"nin dava tarihi olan 18/12/2009 tarihinden 18.868,72TL"nin ıslah tarihi olan 25/11/2011 tarihinden itibaren hesaplanacak değişen oranda reeskont faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, davacı tarafın ikinci ıslahla artırdığı miktarın reddine karar verilmiştir.
Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir.
Dosyadaki yazılara, mahkemece uyulan bozma kararı gereğince hüküm verilmiş olmasına ve delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davalı vekilinin bütün temyiz itirazları yerinde değildir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerden dolayı, davalı vekilinin bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun bulunan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı bakiye 2.503,67 TL temyiz ilam harcının temyiz eden davalıdan alınmasına, 16/10/2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.