17. Hukuk Dairesi 2016/17236 E. , 2019/8280 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne dair verilen hükmün süresi içinde davacı vekili ile davalı ...Ş. vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:
-K A R A R-
Davacı vekili; davacı şirkete ait aracın ..."ın sevk ve idaresinde iken, 02.04.2012 günü davalı ... "nın idaresindeki ... Ekmek ve Unlu Mamülleri İletişim San. ve Tic. Ltd. Şti"ne ait ve davalı ... şirketi tarafından ZMMS poliçesi ile sigortalanan aracın çarpışması nedeniyle hasarlandığını, kazanın meydana gelmesinde davalı sürücünün tam kusurlu olduğunu, kaza nedeniyle davacı aracında 60.000,00 TL"den fazla hasar meydana geldiğini ileri sürerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 30.000,00 TL"nin 02.04.2012 tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep etmiş, bilirkişi raporu doğrultusunda 16.06.2015 tarihli dilekçesi ile talebini 38.250,00 TL olarak ıslah etmiştir.
Davalılar vekilleri, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece iddia, savunma toplanan deliller ve benimsenen bilirkişi raporuna göre, davanın kısmen kabulüne, 30.000,00 TL maddi tazminatın haksız fiil tarihi olan 02/04/2014 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak
(davalı ... şirketinin sorumluluğu poliçe limitiyle ve temerrüt tarihiyle sınırlı olmak üzere) davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin istemin zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili ile davalı ...Ş. vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1-Dosya içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesinde bir usulsüzlük bulunmamasına göre, davalı ...Ş. vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
2-Dava, trafik kazasından kaynaklanan araç hasar tazminatı istemine ilişkindir.
2918 Sayılı KTK.’nun 109. maddesinde; "motorlu araç kazalarından doğan maddi zararların tazminine ilişkin talepler zarar görenin, zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak iki yıl ve her halde, kaza gününden başlayarak on yıl içinde zamanaşımına uğrar" düzenlemesi mevcuttur. Yine aynı kanunun 109/II. maddesinde ise, "dava, cezayı gerektiren bir fiilden doğar ve Ceza Kanunu bu fiil için daha uzun bir zamanaşımı süresi öngörmüş ise, bu süre maddi tazminat talepleri için de geçerlidir" hükmüne yer verilmiştir.
2918 sayılı Kanunun anılan madde hükmünde, gözden kaçırılmaması gereken husus, ceza kanununda öngörülen daha uzun zamanaşımı süresinin, tazminat talebi ile açılacak davalar için de geçerli olabilmesinin, sadece eylemin Ceza Kanununa göre suç sayılması koşuluna bağlanmış bulunmasıdır. Bu düzenlemenin iki ayrı sonucu bulunmaktadır. Söz konusu yasa hükmü, ceza zamanaşımının uygulanabilmesi için sadece eylemin aynı zamanda bir suç oluşturmasını yeterli görmekte; bunun dışında, fail hakkında mahkumiyet kararıyla sonuçlanmış bir ceza davasının varlığı, hatta böyle bir ceza davasının açılması ya da zarar görenin o davada tazminat yönünden bir talepte bulunmuş olması koşulu aranmamaktadır. Dahası, söz konusu hükümde, ceza zamanaşımının uygulanması bakımından sürücü ve diğer sorumlular (örneğin işleten) arasında bir ayrım da yapılmamış, böylece kuralın bunların tümü için geçerli olduğu, hepsi için aynı zamanaşımı süresinin uygulanacağı öngörülmüştür (HGK"nın 10.10.2001 gün 2001/19-652-705 ve HGK"nın 16.04.2008 gün, 2008/4-326-325 sayılı kararları ile uzamış ceza zamanaşımı benimsenmiştir).
Açıklanan ilkeler ışığında somut olay incelenecek olursa; kaza 02.04.2012 tarihinde gerçekleşmiş, davacı
vekilince dava 15.06.2012 tarihli dilekçeyle açılmış ve 16.06.2015 tarihli ıslah dilekçesi ile talep miktarı artırılmıştır. Davaya konu trafik kazası sonucunda birden fazla kişi yaralanmış olup, eylem için kaza tarihinde yürürlükte bulunan 5237 Sayılı TCK"nın 89/4 maddesi yollamasıyla 66//1-e maddesinde öngörülen ceza zamanaşımı süresi 8 yıldır. Buna göre davada, kaza tarihiyle ıslah tarihi arasında ceza zamanaşımı süresi dolmamıştır. Hal böyle iken, mahkemece ıslah edilen miktar yönünden zamanaşımı nedenişle reddine karar verilmesi olması doğru görülmemiştir.
3-Mahkemelerin her türlü kararlarının gerekçeli olarak yazılması gerektiği T.C. Anayasasının 141/3. maddesinde de açıkça belirtilmiştir.
1086 Sayılı HUMK"nun 388 ve 389. maddeleri ile 6100 Sayılı HMK"nın (karşılık) 297/1-2 maddeleri uyarınca, mahkeme kararında; hüküm sonucunun, taraflara yükletilen hak ve sorumlulukların şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde ayrı ayrı ve açıkça gösterilmesi gerektiği gibi, HUMK"un 388/3. maddesi gereğince (HMK 297/c), hükmün gerekçesinde tarafların iddia ve savunmalarının özeti, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususlar, çekişmeli konular hakkında toplanan deliller, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesi, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebeplerin gösterilmesi gerekir.
Bu hükümler yargıda açıklık ve netlik prensibinin gereği ve kamu düzeni ile ilgili olup, yasanın aradığı anlamda oluşturulacak kısa ve gerekçeli kararların hüküm fıkralarının açık, anlaşılır, çelişkisiz, uygulanabilir olmasının gerekliliği kadar, kararın gerekçesinin de, sonucu ile tam bir uyum içinde, ifadeleri özenle seçilmiş ve kuşkuya yer vermeyecek açıklıkta olması zorunludur.
Zira, tarafların o dava yönünden, hukuk düzenince hangi nedenle haklı veya haksız görüldüklerini anlayıp değerlendirebilmeleri, davaya konu maddi olguların mahkemece nasıl nitelendirildiğini bilmeleri gerekir.
Yargıtay"ın hukuka uygunluk denetimini yapabilmesi için de ortada usulüne uygun şekilde oluşturulmuş bir hükmün bulunması gerektiği açıktır.
Somut olayda, mahkeme ilamının gerekçesinde, davalı sürücüye %75, davacıya ait araç sürücüsüne %25 kusur verilen 28.03.2014 tarihli ATK raporuna kusur yönünden, İTÜ raporuna da hasar yönünden itibar edildiği belirtilmiş, kararın hüküm fıkrasında davalı sürücüye %85, davacıya ait
araç sürücüsüne %15 kusur verilen 03.04.2015 tarihli İTÜ raporu benimsenerek, mahkemece bu kusur oranlarına göre belirlenen 38.250,00 TL, davalı tarafın sorumlu olduğu miktar olarak kabul edilmiş, ıslah edilen miktarın zamanaşımına uğradığı gerekçesi ile 30.000,00 TL"nin tahsiline karar verilerek gerekçe ile hüküm fıkrası arasında çelişki yaratılmıştır. Bu hususlar, yukarıda açıklanan ilkelere aykırılık oluşturduğundan, hükmün bozulması gerekmiştir.
SONUÇ:Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle davalı ... A.Ş. vekilinin sair temyiz itirazlarının REDDİNE, (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının, (3) nolu bentte açıklanan nedenlerle davalı ...Ş. vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA ve peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacı ve davalı ...Ş."ye geri verilmesine, 19/09/2019 gününde oybirliğiyle karar verildi.