Hukuk Genel Kurulu 2017/1525 E. , 2019/1136 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi
Taraflar arasındaki “tedbir nafakası” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Kilis Aile Mahkemesince davanın reddine dair verilen 30.09.2015 tarihli ve 2014/211 E., 2015/389 K. sayılı kararın temyizen incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin 15.02.2016 tarihli ve 2015/16985 E., 2016/1699 K. sayılı kararı ile;
“…Davacı vekili dilekçesinde; müvekkilinin, eşi olan davalıdan gördüğü şiddet nedeniyle müşterek çocukları ile birlikte babaevine sığındığını ileri sürerek; müvekkili için 500 TL, müşterek çocuklar için ayrı ayrı 250"şer TL tedbir nafakasına hükmedilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı, eşinin her dediğini yaptığını fakat, eşinin psikolojik rahatsızlıkları sebebiyle kendisine inanmadığını, evdeki eşyaları yaktığını ve kırdığını, davalıya bıçak ve şiş çektiğini, çocukları alıp evden gittiğini ve çocukları göstermediğini savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece; davacı eşin, ayrı yaşamaya hakkı olduğunu ispat edememesi nedeniyle, davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından süresinde temyiz edilmiştir.
Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, davacı tarafın sair temyiz itirazları yerinde değildir.
Ancak, müşterek çocuklara fiilen bakan ana veya baba, ayrı yaşamda haklı olsun olmasın diğer eşten TMK."nun 197/son, 327 ve 329.maddeleri gereğince çocuk adına nafaka isteyebilir.
Buna göre, davacı anne yanında kaldıkları anlaşılan müşterek çocuklar yönünden de davanın yazılı gerekçe ile reddi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir...”
gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki belgeler okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava; tedbir nafakasının tahsili istemine ilişkindir.
Davacı vekili; müvekkilinin davalı ile yaklaşık 17 yıldır evli olduğunu, evliliklerinden dört müşterek çocuklarının bulunduğunu, aralarında yaşanan olaylar sonrasında üç çocuğu ile birlikte babasının evinde kaldığını, hiçbir geliri olmadığını, çocuklarının okula gittiğini ve masraflarını karşılayamadığını, davalının ise 2.400,00TL ücret ile çalıştığını ve üç ayda bir ikramiye aldığını ileri sürerek, müvekkili için ayda 500,00TL, her çocuk için ayrı ayrı ayda 250,00TL olmak üzere toplam 1.250,00TL nafakanın davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı asil; davacı eşinin psikolojik sorunları olduğunu, çocuklara ve kendisine saldırdığını, eşinin isteği üzerine evini Kilis’e taşıdığını, tayini çıkmadığı için hafta içi Cevizli’de kalıp, hafta sonu Kilis’e gittiğini, maaşının tamamını sorun çıkmaması için eşine verdiğini, eşinin çocukları ile birlikte kardeşinin yanına taşındığını, çocuklarını göstermeyip kendisini evden kovduklarını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece; davacı kadının, davalı kocasından ayrı yaşamasını haklı gösterecek bir hususu ispat edemediği, davacının, tanığının açık adresini bildirmediğinden tanık dinlenemediği gerekçesiyle sübut bulmayan davanın reddine karar verilmiştir.
Davacı vekilinin temyizi üzerine hüküm, Özel Dairece yukarıda açıklanan gerekçelerle bozulmuştur.
Mahkemece; önceki gerekçelerle ve müşterek çocukların nafakası yönünden, dava dilekçesinde tarafların dört çocuğundan üçünün anne yanında kaldığının bildirildiği, davacının hangi çocukların kendisiyle kaldığına dair bildirimde bulunmadığı, bu hususun kolluk araştırması ile de belirlenemediği, davalının 13.07.2016 tarihinde, davacı eşiyle ve çocuklarıyla birlikte yaşadıklarını beyan ettiği, aksinin iddia ve ispat edilemediği, bu yönüyle müşterek çocukların davacı anne yanında kaldığı hususunun sabit olmadığı gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
Direnme kararını davacı vekili temyiz etmiştir.
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık, somut olayda, müşterek çocukların davacı anne yanında kalıp kalmadıkları, burada varılacak sonuca göre müşterek çocuklar için nafakaya hükmedilip hükmedilmeyeceği noktasında toplanmaktadır.
Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında işin esasının incelenmesinden önce, mahkemece bozma kararı sonrasında yapılan yargılamada, davalı asilin eşi ve çocuklarıyla beraber yaşadıklarına dair beyanı da değerlendirilmek suretiyle kurulan hükmün gerçekte yeni hüküm niteliğinde olup olmadığı, şu hâlde temyiz incelemesinin Hukuk Genel Kurulunca mı yoksa Özel Dairece mi yapılması gerektiği hususu ön sorun olarak görüşülmüştür.
Bilindiği üzere direnme kararının varlığından söz edilebilmesi için mahkeme bozmadan esinlenerek yeni herhangi bir delil toplamadan önceki deliller çerçevesinde karar vermeli; gerekçesini önceki kararına göre genişletebilirse de değiştirmemelidir (6217 sayılı Kanun’un 30. maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “geçici madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429. maddesi).
Mahkemenin yeni bir bilgi, belge ve delile dayanarak veya bozmadan esinlenip gerekçesini değiştirerek veya daha önce üzerinde durmadığı bir hususu bozmada işaret olunan şekilde değerlendirerek dolayısıyla da ilk kararının gerekçesinde dayandığı hukuki olguyu değiştirerek karar vermiş olması hâlinde direnme kararının varlığından söz edilemez.
Somut olayda mahkemece verilen ilk kararda davacı kadının davalı kocasından ayrı yaşamasını haklı gösterecek bir hususu ispat edemediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, Özel Daire tarafından davacı anne yanında kaldıkları anlaşılan müşterek çocuklar yönünden davanın reddinin hatalı olduğu gerekçesiyle bozma kararı verilmiştir. Mahkemece bozma sonrası yapılan yargılamada, davalı asil, davacı eşiyle barıştıklarını, çocukların kendisinin yanında durduğuna dair beyanda bulunmuş ve direnme kararının gerekçesinde bu hususa dayanılmıştır.
Yukarıda yapılan açıklamalar ışığında, mahkemece bozmadan esinlenerek yeni herhangi bir delil toplanmadan önceki deliller çerçevesinde karar verilmesi gerekirken bu husus gözetilmeksizin verilen karar, usul hukuku anlamında gerçek bir direnme kararı olmayıp yeni bir hüküm niteliğindedir.
Hâl böyle olunca kurulan bu yeni hükmün temyizen incelenmesi görevi Hukuk Genel Kuruluna değil, Özel Daireye aittir.
Bu nedenle yeni hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosya Özel Daireye gönderilmelidir.
S O N U Ç: Yukarıda açıklanan nedenle davacı vekilinin yeni hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın 3. HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun geçici 3. maddesine göre uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu"nun 440/III-1. maddesi uyarınca karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 05.11.2019 tarihinde oy birliği ile kesin olarak karar verildi.