8. Hukuk Dairesi 2010/2836 E. , 2010/6265 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Tescil
... ve ... ile Hazine ve ... aralarındaki tescil davasının kabulüne dair Demre Asliye Hukuk Mahkemesinden verilen 19.01.2010 gün ve 131/6 sayılı hükmün Yargıtay’ca incelenmesi davalı Hazine ve Belediye Başkanlığı vekilleri taraflarından süresinde istenilmiş olmakla dosya incelendi gereği düşünüldü:
KARAR
Davacılar vekili dava dilekçesinde mevkii ve sınırlarını açıkladıkları taşınmazın vekil edenlerinin zilyet ve tasarrufunda bulunduğunu açıklayarak adlarına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmesini istemişlerdir.
Davalı Hazine ve Derme Belediye Başkanlığı vekilleri, davanın reddine karar verilmesini savunmuşlardır.
Mahkemece, teknik ve uzman bilirkişilerin rapor ve krokilerinde A harfiyle gösterilen 6747,47 m2 yüzölçümlü taşınmazın davacılar adına eşit payla tapuya kayıt ve tesciline karar verilmesi üzerine hüküm davalı Hazine ve belediye vekilleri tarafından temyiz edilmiştir.
Dava kazanmayı sağlayan zilyetlik ve paylaşım hukuksal sebeplerine dayalı olarak TMK. nun 713/1 ve 3402 sayılı Kadastro Kanununun 14. maddesi gereğince açılan tescil isteğine ilişkindir.
Mahkemece, yazılı gerekçeyle davanın kabulüne karar verilmiş ise de, toplanan deliller hüküm vermeye yeterli bulunmamaktadır. Dosyadaki bilgilere göre, dava konusu taşınmaz, 23.11.1979 tarihinde yapılan kadastro çalışmalarında tapulama dışı bırakılan bir yerdir. Ancak, dava konusu yapılan taşınmazın hangi tarihte ve ne niteliği ile tespit dışı bırakıldığı, tapuda kayıtlı yerlerden olup olmadığı sorulmamıştır. Bu nedenle teknik bilirkişilerin rapor ve krokisi eklenerek dava konusu taşınmazın hangi tarihte ve ne niteliği ile tespit dışı bırakıldığı hususlarının Kadastro Müdürlüğü ile Tapu Sicil Müdürlüğünden, çifte tapunun önlenmesi açısından aynı şekilde teknik bilirkişinin rapor ve krokisi eklenerek, dava konusu taşınmazın tapuda kayıtlı olup olmadığının ayrıca Tapu Sicil Müdürlüğünden sorulması, davanın açıldığı 23.9.2008 tarihinden geriye doğru en az 20 yıl öncesine ait (1980– 1988 arası) 2 ayrı zamanda çekilmiş hava fotoğraflarının bulundukları yerlerden getirtilerek dosya arasına konulması, hava fotoğrafları ile komşu 4677, 2100 ve 5411 sayılı parsellere ait kadastro tutanak ve ekleri ile bu parsellere kadastro sırasında revizyon gören tapu ve vergi kayıtlarının bulunduğu yerden getirtilerek dosya arasına konulması, ondan sonra sözü edilen hava fotoğrafları ile komşu parsellere ait kayıt ve belgeler uzman bilirkişi harita mühendisi, yerel bilirkişi ve tanıklar aracılığıyla yapılacak keşifte uygulanması, hava fotoğraflarının çekildiği tarihlere göre taşınmazın kültür arazisi niteliğinde olup olmadığının veya hangi durumda bulunduğunun saptanması, hava fotoğraflarının streoskopik aletle üç boyutlu olarak incelemeye tabi tutulması, komşu kayıt ve belgelerin taşınmaz yönünü ne gösterdikleri üzerinde durulması, dava konusu yerin gerçek niteliğinin saptanması, bu konuda uzman bilirkişi harita mühendisinden tarafların ve Yargıtayın denetimine açık gerekçeli rapor alınması gerekir.
Öte yandan keşifte dinlenen jeoloji mühendisi ...’un 11.6.2009 tarihli raporunda; dava konusu taşınmazın sınırda kıyı kenar çizgisinden söz edilemeyeceği, çünkü dava konusu taşınmaz ile deniz arasında yol bulunduğu açıklanmıştır. Raporun bu haliyle yetersiz olduğu ve hükme esas alınamayacağı açıktır. Bu bakımdan daha önce götürülmeyen başka bir jeoloji mühendisi aracılığıyla taşınmaz ile deniz arasındaki kıyı kenar çizgisinin kesin bir biçimde saptanması, yol olup olmadığı gözetilmeyerek tescili istenen taşınmazın saptanacak kıyı kenar çizgisi içinde kalıp kalmadığının belirlenmesi, öncelikle idarece çizilmiş kıyı kenar çizgisinin olup olmadığının Bayındırlık ve İmar Müdürlüğünden sorulması varsa öncelikle idarece çizilen kıyı kenar çizgisinin uygulanması, buna göre taşınmazın kıyı kenar çizgisinin kapsamında kalıp kalmadığının belirlenmesi, aksi halde işin bilirkişi aracılığıyla çözümlenmesi, bu konuda uzman bilirkişi jeoloji mühendisinden gerekçeli ve kuşkuya yer bırakmayacak biçimde rapor ve kroki istenmesi, öte yandan davacılar açısından 3402 sayılı Kadastro Kanununun 14. maddesi gereğince miktar araştırmasının yapılması, davacıların belgesizden taşınmaz edinip edinmediklerinin Tapu Sicil Müdürlüğü ile Kadastro Müdürlüğünden sorulması, varsa belgesizden edinilen taşınmazlara ilişkin kadastro tutanak ve ekleri ile tapu kayıtlarının Tapu Sicil Müdürlüğünden getirtilerek 3402 sayılı Kadastro Kanununun 14. maddesinde açıklanan sınırlandırmalar yönünden gözönünde tutulması, tesciline karar verilen taşınmazın hangi tarihte onaylanan imar planı kapsamında kaldığının ilgili Belediyeden sorulması, belediyeden gelen ve dosya arasında bulunan yazıya göre kabulüne karar verilen yerin bir kısmının imar paftasında yol, bir kısmının ise park alanı olduğu anlaşıldığına ve bu haliyle taşınmaz kamu emlakine dönüştüğüne göre taşınmazın davacılar adına tapuya kayıt ve tescili yerine mülkiyetin (zilyetliğin) davacılara ait olduğunun tespitine karar verilmesi düşünülmelidir.
Davalı Hazine ve Belediye vekillerinin temyiz itirazları bu bakımdan yerinde olduğundan kabulü ile usul ve kanuna aykırı olan yerel mahkeme hükmünün açıklanan nedenlerle ve HUMK.nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA ve 17,15 TL peşin harcın istek halinde temyiz eden davalı ... Başkanlığına iadesine 20.12.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.