Yargıtay 13. Hukuk Dairesi 2015/16575 Esas 2017/5774 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
13. Hukuk Dairesi
Esas No: 2015/16575
Karar No: 2017/5774
Karar Tarihi: 11.05.2017

Yargıtay 13. Hukuk Dairesi 2015/16575 Esas 2017/5774 Karar Sayılı İlamı

13. Hukuk Dairesi         2015/16575 E.  ,  2017/5774 K.

    "İçtihat Metni"


    MAHKEMESİ :Tüketici Mahkemesi



    Taraflar arasındaki menfi tespit davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.

    KARAR

    Davacı, dava dışı Belma Yıldırım"ın davalı bankadan kullandığı bireysel kredi sözleşmesine kefil olduğunu, borcun ödenmemesi üzerine aleyhine icra takibi yapıldığını, asıl borçluya başvurmadan aleyhine takip yapılamayacağını ileri sürerek, takipten dolayı borçlu olmadığının tesbitine karar verilmesini istemiştir.
    Davalı, usulüne uygun tebliğe rağmen savunmada bulunmamıştır.
    Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir.
    Davalı banka ve dava dışı Belma Yıldırım ile imzalanan 10.11.2011 tarihli bireysel kredi sözleşmesi ile kredi kullandırılmış, davacı da bu sözleşmeyi kefil olarak imzalamıştır. Dava konusu kredinin ödenmemesi nedeniyle hesap kat edilerek asıl borçlu ve kefiller hakkında birlikte takibe geçilmiş, davacı kefil tarafından asıl borçlu hakkında takip yapılıp aciz belgesi alınmadan kendisi hakkında takip yapılamayacağı ileri sürülerek eldeki davayı açmıştır. Mahkemece, tüketici kanununun 10/B-8 fıkrasındaki düzenlemenin konut finansmanı kredileri için geçerli olduğu oysa taraflar arasında bireysel kredi sözleşmesinin bulunduğu ve davacının ancak İİK hükmlerine göre takibin iptalini talep edebileceği gerekçesi ile yazılı şekilde karar verilmiştir.
    4822 sayılı kanun ile değişik 4077 sayılı kanunun 10. maddesinin 3. fıkrasının son cümlesi "Tüketici kredisinin teminatı olarak şahsi teminat verildiği hallerde, kredi veren asıl borçluya başvurmadan, kefilden borcun ifasını isteyemez." hükmünü getirmiştir. Yasanın bu hükmü emredici nitelikte olup adi yada müteselsil kefil ayrımı yapılmamıştır. Bu hükümle yasa koyucu alacaklının asıl borçluya başvurmadan kefile başvuramayacağını amaçlamıştır. Alacaklı asıl borçluya başvurup, alacağını tahsil edemediği takdirde kefile başvurup alacağının tahsilini isteyebilecektir. Davalı banka asıl borçlu ve kefil hakkında birlikte takibe geçmiştir. Halbuki davalının davacı kefilden henüz alacağını talep etme hakkı doğmamıştır. Davacının bu nedenle bu aşamada menfi tesbit davası açmasında hukuki yararı da bulunmaktadır. Mahkemece, açıklanan bu nedenlerle davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, aksi düşüncelerle ve yanlış değerlendirme yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.
    SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenle temyiz olunan kararın davacı yararına BOZULMASINA, HUMK’nun 440/1 maddesi uyarınca tebliğden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 11/05/2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.





    Bu web sitesi, sisteminin bir üyesidir.