Hukuk Genel Kurulu 2015/3503 E. , 2019/1134 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
Taraflar arasındaki “Kurum işleminin iptali” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda Diyarbakır 2. İş Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 07.11.2013 tarihli ve 2013/458 E., 2013/712 K. sayılı karar davalı Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı vekili tarafından temyiz edilmekle Yargıtay 21. Hukuk Dairesinin 15.01.2015 tarihli ve 2014/3503 E., 2015/230 K. sayılı kararı ile:
"...1.Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici nedenlere göre davalı Kurumun aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazlarının reddine,
2.Dava, davalı Kurumun davacı şirkete ait inşaat hakkında yaptığı asgari işçilik uygulaması sonucu tahakkuk ettirdiği 278.979,22 TL fark pim borcunun iptali istemine ilişkindir.
Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.
Davacı şirketin, 7 bloktan oluşan işyeri-konut amaçlı inşaat faaliyeti yürüttüğü, her blokta 2 dükkan ve 30 dairenin bulunduğu, yapıların 1 yol kotu altı ve 16 yol kotu üstü olmak üzere 17 katlı olduğu, yol kotu altı 3 metre ve yol kotu üstü 48,50 metre olmak üzere yapının toplam yüksekliğinin 51,50 metre olduğu anlaşılmaktadır.
Uyuşmazlık, yapının sınıf/grubunun 4/A mı yoksa 5/A mı olması gerektiği noktasında toplanmaktadır.
Somut olayda, yapının tüm inşaat alanının işyeri-konut amaçlı yapıldığı anlaşılmakla yapı yüksekliğinin yol kotu altı ve üstünün toplamı olan 51,50 m ve buna göre yapının 5/A yapı sınıf/grubu kabul edilmesi gerekirken yerinde olmayan gerekçe ile yapının 4/A sınıf/grubunda olduğu düşüncesiyle davanın kabulüne karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davalı Kurumun bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır..."
gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki belgeler okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, eksik işçilik nedeniyle prim tahakkukuna dayalı Kurum işleminin iptali istemine ilişkindir.
Davacı vekili; müvekkilinin 787 ada 4 nolu parsel üzerinde yapmış olduğu özel bina inşaatı için 4/A sınıfı üzerinden asgari işçilik primi bildirdiğini, ancak Kurumun 14.05.2012 tarihli yazısında söz konusu özel bina inşaatının 5/A sınıfı üzerinden bildirilmesi gerektiğini belirterek müvekkili aleyhine 278.979.22TL fark prim alacağı çıkardığını, söz konusu binanın yüksekliğinin 48.50 metre olduğunu ve bu nedenle 4/A sınıfı üzerinden yapılan bildirimlerin doğru olduğunu, Kurumun kot altında kalan katları da yüksekliğe dahil etmesi nedeniyle binanın yüksekliğini 51.50 metre olarak hesapladığını, oysa ilgili yönetmelikte binanın yüksekliğinin kot aldığı noktadan saçak seviyesine kadar olan mesafe olarak kabul edilmesi gerektiğinin belirtildiğini, Kurum işleminin hatalı olduğunu ileri sürerek müvekkili adına tahakkuk ettirilen 278.979.22TL fark prim borcunun iptaline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı vekili; davalıya ait bina inşaat iş yerinin 1039543 iş yeri sicil numarası ile 01.0.2010 tarihinde kanun kapsamına alındığını, iş yeri tescil belgesinde yapı sınıfının 4/A olarak belirlendiğini, Kurumca yapılan ön inceleme sonunda davacının eksik işçilik bildirildiğinin saptandığını, fark prim tutarının davacıya tebliğ edildiğini ve işçilik oranının tespiti amacıyla Kurumun ilgili birimine sevk edildiğini ve idari aşamanın devam ettiği belirtilerek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece; dosya kapsamında yapılan inceleme neticesinde fark prim uygulamasına neden olan binanın yüksekliğinin kot aldığı noktadan saçak seviyesine kadar hesaplanması gerektiği ve binanın yüksekliğinin 48.50 metre olması sebebiyle 4/A sınıfı kapsamında bulunduğu, bir binanın 5/A sınıfı kapsamında kabul edilebilmesi için 50.50 metre yükseklikten daha fazla bir yüksekliğe sahip olmasının gerektiği, Kurum tarafından ise bina inşaatının yüksekliğinin 50.50 metreyi geçtiği kabul edilerek 5/A sınıfından fark işçilik ve buna dayalı prim tahakkuku işleminin yapıldığı, davaya konu binanın yüksekliğinin 48.50 metre olduğu ve dolayısıyla 4/A sınıfı kapsamında bulunduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Davalı Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı vekilinin temyizi üzerine karar, Özel Dairece yukarıda başlık bölümünde açıklanan gerekçelerle bozulmuştur.
Yerel mahkemece; Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğünün, binaya ruhsatı veren Kayapınar Belediye Başkanlığı ve Diyarbakır Mimarlar Odasının yazılarından ve yasal mevzuata göre binanın yüksekliğinin kot alındığı noktadan saçak seviyesine kadar ölçülmesi gerektiği ve benzer dosyaların Yargıtay tarafından onanarak kesinleştiği belirtilerek direnme kararı verilmiştir.
Direnme kararı davalı Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; davaya konu binanın yüksekliğinin 48.50 metre mi yoksa 51.50 metre mi olduğu, buradan varılacak sonuca göre ilgili binanın 4/A ve 5/A yapı sınıf/gruplarından hangisine dahil olduğu ve davacı şirket aleyhine Kurum tarafından düzenlenen eksik bildirilen işçilik nedeniyle prim tahakkuku işleminin yerinde olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
Davanın yasal dayanağı 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu"nun 85. maddesidir . “Asgari işçilik uygulaması ve uzlaşma” başlıklı 85. maddesinde;
“İşverenin, işin emsaline, niteliğine, kapsam ve kapasitesine göre işin yürütümü açısından gerekli olan sigortalı sayısının, çalışma süresinin veya prime esas kazanç tutarının altında bildirimde bulunduğunun tespiti hâlinde, işin yürütümü açısından gerekli olan asgarî işçilik tutarı; yapılan işin niteliği, kullanılan teknoloji, işyerinin büyüklüğü, benzer işletmelerde çalıştırılan sigortalı sayısı, ilgili meslek veya kamu kuruluşlarının görüşü gibi unsurlar dikkate alınarak tespit edilir. Söz konusu tespitler, Kurumun denetim ve kontrolle görevlendirilmiş memurları tarafından yapılır.
Kamu idareleri, döner sermayeli kuruluşlar, kanunla kurulan kurum ve kuruluşlar ile bankalar tarafından ihale mevzuatına göre yaptırılan işlerden ve özel nitelikteki inşaat işlerinden dolayı bu işleri yapan işveren tarafından yeterli işçilik bildirilmiş olup olmadığı Kurumca araştırılır. Bu araştırma sonucunda yeterli işçiliğin bildirilmemiş olduğu anlaşılırsa, eksik bildirilen işçilik tutarı üzerinden hesaplanan prim tutarı, 89 uncu madde gereği hesaplanacak gecikme cezası ve gecikme zammı ile birlikte bir ay içinde ödenmek üzere işverene tebliğ edilir. Tebliğ edilen prim ve gecikme cezası ve gecikme zammının ödendiği veya ödeneceğinin işveren tarafından yazılı olarak taahhüt edilmesi hâlinde borç kesinleşir. Kuruma verilecek taahhütnamede üstlenilen ödeme yükümlülüğünün yerine getirilmemesi hâlinde, işveren hakkında 88 inci ve 89 uncu maddeler uyarınca işlem yapılır. Tebliğ edilen prim ve gecikme cezası ve gecikme zammının ödenmemesi, taahhütname verilmemesi veya Kurumca işyerinin denetlenmesine gerek görülmesi durumunda Kurumca inceleme yapılır.
Bu maddenin birinci ve ikinci fıkrasında belirtilen usûllerle Kuruma bildirilmediği tespit edilen asgarî işçilik tutarı üzerinden Kurumca re"sen tahakkuk ettirilen sigorta primleri, 88 inci ve 89 uncu maddeler dikkate alınarak işverene tebliğ edilir. İşveren, tebliğ edilen prim borcuna karşı tebliğ tarihinden itibaren bir ay içinde Kuruma itiraz edebilir. İtiraz takibi durdurur. Kurumca itirazın reddi hâlinde işveren, kararın tebliğ tarihinden itibaren bir ay içinde yetkili iş mahkemesine başvurabilir. Mahkemeye başvurulması, prim borcunun takip ve tahsilini durdurmaz. ....” düzenlemesine yer verilmiştir.
Uyuşmazlığın çözümünde ilk olarak prim ve asgari işçilik uygulaması kavramları üzerinde durmakta yarar vardır.
Prim, sosyal sigortalarda sosyal riskleri ve Kurumun yönetim giderleri karşılığı olarak sigortalı ve/veya işverenden prime esas kazançlarının belirli bir oranında alınan miktardır (Arıcı, K.:Türk Sosyal Güvenlik Hukuku, Ankara 2015, s. 206). Diğer bir anlatımla sosyal sigortalar primi, Kanunun kendilerine karşı güvence sağladığı sosyal risklerden birinin gerçekleşmesi hâlinde yapılacak sigorta yardımları ile Kurum yönetim giderlerinin karşılığı olarak alınan parayı ifade eder (Güzel, A./Okur, A.R./Caniklioğlu, N.: Sosyal Güvenlik Hukuku, İstanbul 2016, s. 222).
5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu uyarınca sigortalı çalışanlar yönünden sosyal sigortalar primlerinin ödeme yükümlüsü, bu kişileri çalıştıran işverenleridir. İşverenin bir ay içinde çalıştırdığı sigortalıların primlerine esas tutulacak kazançlar toplamı üzerinden hesaplanacak prim tutarlarını ücretlerinden kesmeye ve kendisine ait prim tutarlarını da bu miktara ekleyerek en geç ertesi ayın sonuna kadar Kuruma ödemeye mecbur olduğu belirtilmiştir.
Her ne kadar prim sigortalı adına ve hesabına Kuruma ödenmekte ise de prim alacağı Sosyal Sigortalar Kurumuna ait bir hak olup bunun Kurum tarafından takip ve tahsil edilmesi zorunludur (Güzel/Okur/Caniklioğlu, s. 222). Gerçekten de Sosyal Güvenlik Kurumunun, sigortalıları sosyal risklerden koruması için prim ödemelerinin sağlıklı ve düzenli yapılması, verilen bilgilerin gerçeği yansıtması son derece önemlidir. Bu nedenle Kanunda işverenin prim ödeme yükümlülüklerini yerine getirmemesi hâlinde Sosyal Güvenlik Kurumuna bir takım haklar tanınmıştır. İşveren tarafından Kanun"da belirtilen yükümlülüklerin yerine getirilmemesi hâlinde sigortalı çalışanların sosyal risklere karşı savunmasız kalma ihtimali ortaya çıkacaktır. İşte bu durumun önüne geçilebilmesi için koşulları oluştuğunda Sosyal Güvenlik Kurumuna yükümlülüğünü yerine getirmeyen işverene yönelik olarak asgari işçilik uygulaması ile resen belge düzenleme ve prim tahakkuk etme yetkisi tanınmıştır.
Asgari işçilik uygulaması işverenin emsaline, yapılan işin nitelik, kapsam ve kapasitesine göre işin yürütülmesi için gerekli olan sigortalı sayısının, çalışma süresinin veya prime esas kazanç tutarının altında bildirimde bulunduğunun Kurumca saptanması hâlinde yapılan işin niteliği, bünyesinde kullanılan teknoloji, iş yerinin büyüklüğü, benzer işletmelerde çalıştırılan işçi sayısı, ilgili meslek veya kamu kuruluşlarının görüşü gibi unsurlar dikkate alınarak işin yürütülmesi için gerekli olan asgari işçilik miktarının belirlenmesi için yapılan araştırma ve incelemedir (Öztürk, S.: İnşaat ve İhale Konusu İşlerde Asgari İşçilik Uygulaması, Ankara 2013, s. 29).
Somut olayda, Kurum tarafından davaya konu özel bina inşaatının yüksekliğinin yol kot altı 3.00 metre ile yol kot üstü 48.50 metrenin toplamı 51.50 metre olarak hesaplandığı, bina inşaatının yüksekliğinin 51.50 metre olarak kabul edilmesi neticesinde de Kurum tarafından 14.04.2012 tarihli işlem ile fark prim borcu çıkarıldığı, dosyada mevcut Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğünün, binaya ruhsat veren Kayapınar Belediye Başkanlığı ve Diyarbakır Mimarlar Odasının mahkemeye cevaben yazılarında bir binanın yüksekliğinin kot alındığı noktadan saçak seviyesine kadar ölçülerek hesaplanacağının belirtildiği anlaşılmaktadır.
Yukarıdaki bilgilerin ışığında, her ne kadar Kurum tarafından dava konusu özel bina inşaatının yüksekliği yol kot altının ve üstünün toplamı olan 51.50 metre kabul edilip yapının 5/A yapı sınıf/grubundan bildirilmesi gerekli iken 4/A yapı sınıf/grubundan bildirilmesi nedeniyle fark prim tahakkuku işlemi yapılmış ise de 03.07.2017 tarihli Resmi Gazete"de yayınlanan Planlı Alanlar İmar Yönetmeliği"nin "Tanımlar" başlıklı 4. maddesinde bina yüksekliğinin tanımının "...binanın kot aldığı noktadan saçak seviyesine kadar..." şeklinde yapılması ve Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğünün, binaya ruhsat veren Kayapınar Belediye Başkanlığı ve Diyarbakır Mimarlar Odasının da ilgili yazılarında söz konusu binanın yüksekliğinin 48.50 metre olarak belirtilmesi nedeniyle fark prim borcuna dair Kurum işleminin iptali gereklidir.
Hâl böyle olunca, yerel mahkemenin yukarıda açıklanan hususlara değinen direnme kararı yerindedir.
Bu nedenle direnme kararı onanmalıdır.
SONUÇ: Davacı Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile yukarıda açıklanan nedenlerle direnme kararının ONANMASINA, karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere 05.11.2019 tarihinde oy birliği ile kesin olarak karar verildi.