1. Hukuk Dairesi 2015/6127 E. , 2018/90 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen davada;
Davacı vekili, mülkiyeti idareye ait 2188 ada 1 parsel sayılı taşınmazın Belediye Encümeni tarafından yolsuz olarak dava dışı ...’ye ihale yolu ile devredildiğini ancak Encümen’in taşınmaz satışına ilişkin yetkisinin olmadığını, devir işleminin hukuka aykırı olduğunu, ilgililer hakkında ceza kovuşturmalarının devam ettiğini, dava dışı ...’nin taşınmazı davalıya devrettiğini ileri sürerek, yolsuz tescil nedeniyle, davalı adına olan tapu kaydının iptali ile Belediye adına tesciline karar verilmesini istemiştir.
Davalı, iyi niyetli olduğunu belirtmiş, ayrıca dava değerine itiraz ederek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davalının iyi niyetli olduğu ve yolsuz tescili bildiğinin davacı tarafça ispat edilemediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Karar, davacı ve vekalet ücretine hasren davalı tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla Tetkik Hakimi ..."un raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü.
-KARAR-
Dosya içeriğine, toplanan delillere, hükmün dayandığı yasal ve hukuksal gerekçeye, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına ve özellikle, Belediye Encümen kararı ile ilk el ...’ye yapılan temlik geçersiz ise de; ara maliklerin ve son kayıt malikinin kötü niyetli oldukları davacı tarafça usule uygun biçimde kanıtlanamadığından, davanın reddine karar verilmiş olmasında ve keşfen belirlenen değer üzerinden harcın ikmal edilmediği gözetilerek harcı yatırılan ve dava dilekçesinde gösterilen değer üzerinden vekalet ücretine hükmolunmasında da bir isabetsizlik yoktur, taraf vekillerinin temyiz itirazları yerinde görülmediğinden reddiyle usul ve yasaya uygun olan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı 8.20."şer TL bakiye onama harçlarının temyiz eden davacıdan ve davalıdan ayrı ayrı alınmasına, 10.01.2018 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
-KARŞI OY-
Dava, tapu iptal ve tescil talebine ilişkindir.
Mahkemece davanın esastan reddine karar verilmiş, karar davacı vekilince esastan, davalı vekilince de vekalet ücreti yönünden temyiz edilmiştir.
Davacı davasını 15.000.TL değer göstererek açmış, davalı vekili dava değerine itiraz etmiş, vekalet ücretinin gerçek bedel üzerinden takdir edilmesini istemiştir. Taşınmazın dava tarihindeki değeri belirlenmiş, ancak peşin nispi harç tamamlatılmamış, dava dilekçesiyle belirlenen değer üzerinden maktu vekalet ücretine hükmedilmiştir.
Davalı vekili bu hususu temyiz sebebi yapmıştır.
Dairenin çoğunluğu, vekalet ücretinin harcı yatırılan değer üzerinden hesaplanması gerektiği düşüncesiyle kararı onamıştır.
Çoğunluk görüşü ile ayrık kaldığımız husus; davalı lehine takdir edilecek vekalet ücretin hangi değer üzerinden hesaplanacağı, taşınmazın dava tarihindeki bedeli üzerinden mi, yoksa davacının harcını tamamladığı değer üzerinden mi alınacağı hususudur. Bilindiği üzere harca tabi davalar başvurma harcı ve peşin nisbi (veya maktu) harcın yatırılmasıyla açılır. Peşin nispi harcın dava dilekçesinde belirtilen değer üzerinden alınacağı açıktır. Davacının harçtan kaçınmak için gerçek dava değerini göstermemesi durumunda nasıl bir yol izleneceği usul yasamız ile harçlar kanununda düzenlenmiştir.
HMK"nın 120/1.fıkrası “.- (1) Davacı, yargılama harçları ile her yıl Adalet Bakanlığınca çıkarılacak gider avansı tarifesinde belirlenecek olan tutarı, dava açarken mahkeme veznesine yatırmak zorundadır” demektedir.
Harçlar Kanunun ilgili hükümleri ise şu şekildedir.
“Mükellef
Madde 11- Genel olarak yargı harçlarını davayı açan veya harca mevzu olan işlemin yapılmasını isteyen kişiler ödemekle mükelleftir.”
“Noksan tesbit edilen değer üzerinden harcın ödenmesi:
Madde 30 – Muhakeme sırasında tesbit olunan değerin, dava dilekçesinde bildirilen değerden fazla olduğu anlaşılırsa, yalnız o celse için muhakemeye devam olunur, takip eden celseye kadar noksan değer üzerinden peşin karar ve ilam harcı tamamlanmadıkça davaya devam olunmaz. Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 409 uncu maddesinde gösterilen süre içinde dosyanın muameleye konulması, noksan olan harcın ödenmesine bağlıdır.
Harcı ödenmiyen işlemler:
Madde 32 – Yargı işlemlerinden alınacak harclar ödenmedikçe mütaakıp işlemler yapılmaz. Ancak ilgilisi tarafından ödenmiyen harcları diğer taraf öderse işleme devam olunmakla beraber bu para muhakeme neticesinde ayrıca bir isteğe hacet kalmaksızın hükümde nazara alınır.”
Somut olaya dönecek olursak, dava gerçek değer gösterilmeden açılmıştır.Bu durumda hakim resen ve gerekirse keşfen dava değerini belirleyecek ve bu değer üzerinden nispi harcı tamamlamak üzere davacıya süre verecektir. Bu sürede eksik harcın tamamlanmaması halinde HMK 150. Maddeye göre dosya işlemden kaldırılacak, eğer davalı taraf davaya devam etmek isterse eksik harcı kendisi yatırmak suretiyle davaya devam edilebilecektir.
Olayımızda davalı vekili aşamalarda harç eksikliğini dile getirmiş, gerekli itirazları yapmış ne var ki bu itirazlar hakim tarafından nazara alınmamıştır. Bu durumda hakim tarafından nazara alınmayan, davacı tarafından yerine getirilmeyen yükümlülüğün külfetinin davalıya yükletilmesinin kabulü mümkün değildir. Aksi düşünce peşin nispi harç yatırma yükümlülüğü bulunmayan davalıya böyle bir külfet yüklemek olur ki bu da harçların kim tarafından nasıl ödeneceğine ilişkin Harçlar Kanunu düzenlemesine aykırılık oluşturur. Hakim davacıya eksik harcı tamamlatsa idi sayın çoğunluk bu miktar üzerinden vekalet ücreti takdiri gerekeceğinden kararı bozacaktı. Bu durumda yasaların davacıya yüklediği harcı tamamlama, hakime de bunu kontrol etme yükümlülüğünün yerine getirilmemesinin müeyyidesi davalıya yüklenmemelidir. Davalıya düşen, dava değerine itiraz edip eksik harcın tamamlatılmasını istemektir. Davalı da bu yükümlülüğünü yerine getirmiştir.
Sonuç itibariyle; hakim öncelikle eksik harcın tamamlatılması için davacıya süre vermeli, aksi halde dosyayı işlemden kaldırmalı, davacı veya davalı tarafından harcın tamamlanması halinde yargılamaya devam ederek sonuçta harcı yatırılmış değer üzerinden vekalet ücretine hükmetmelidir.
Bu usulü işlemlerin yapılmaması nedeniyle kararın açıklanan nedenlerle bozulması gerektiği düşüncesiyle sayın çoğunluğun onama yönündeki görüşüne katılmıyoruz.