22. Hukuk Dairesi 2016/29929 E. , 2018/1355 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk (İş) Mahkemesi
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, temyizen incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle, temyiz talebinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı vekili, davacının 15/08/1995 tarihinden bu yana davalı ... bünyesinde işçi olarak çalıştığını, Belediye-İş Sendikası üyesi olduğunu, davacının davalı Belediyede çalışmaya başladığı günden bugüne kadar ilave tediyelerin işçiye ödenmediğini, müvekkilinin eğitim gören çocuklarının olduğunu, eğitim yardımı yapılması gerekirken bu yönde hiçbir ödeme yapılmadığını, hafta tatili, ulusal bayram ve genel tatillerde sürekli olarak çalışmak zorunda kaldığını, ayrıca fazla çalışma da yaptığını, bu çalışmaların da parasal karşılıklarının kendisine ödenmediğini belirterek bir kısım işçilik alacaklarının davalıdan tahsilini talep etmiştir.
Davalı vekili, davacının müvekkili Belediye bünyesinde kadrolu işçi olarak onbir yıl çalıştığını, Belediyenin bu süre içerisinde davacıya her türlü ödemeyi yaptığını ve hiçbir mağduriyete sebep olmadığını, Toplu Sözleşme gereği olarak ödenecek ilave tediyelerin ödendiğini, bu ödemelerin de hepsinin ücret bordrolarında belirtildiğini, davacının hafta tatili, ulusal bayram ve genel tatillerde gerekli izinlerinin tümünü kullandığını, bu günlerde ilave bir çalışma yapmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece, yapılan yargılama sonucunda toplanan deliller ve bilirkişi raporuna dayanılarak,yazılı gerekçe ile davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Karar davalı tarafından temyiz edilmiştir.
1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre, davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
2-Taraflar arasında ıslaha karşı zamanaşımı itirazının dikkate alınıp alınmadığı konusunda uyuşmazlık bulunmaktadır.
Zamanaşımı, alacak hakkının belli bir süre kullanılmaması yüzünden dava edilebilme niteliğinden yoksun kalmasını ifade eder. Bu tanımdan da anlaşılacağı üzere zamanaşımı, alacak hakkını sona erdirmeyip sadece onu "eksik bir borç" haline dönüştürür ve "alacağın dava edilebilme özelliği"ni ortadan kaldırır.
Uygulamada, fazlaya ilişkin hakların saklı tutulması, dava açma tekniği bakımından, tümü ihlal ya da inkâr olunan hakkın ancak bir bölümünün dava edilmesi, diğer bölümüne ait dava ve talep hakkının bazı nedenlerle geleceğe bırakılması anlamına gelir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunca benimsenmiş ilkeye göre, kısmi davada fazlaya ilişkin hakların saklı tutulmuş olması, saklı tutulan kesim için zamanaşımını kesmez, zamanaşımı, alacağın yalnız kısmi dava konusu yapılan miktar için kesilir.
Dava konusunun ıslah yoluyla arttırılması durumunda, mülga 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu hükümlerinin uygulandığı dönemde, ıslah dilekçesinin tebliğini izleyen ilk oturuma kadar ya da ilk oturumda yapılan zamanaşımı def"i de ıslaha konu alacaklar yönünden hüküm ifade eder. Ancak Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun yürürlüğe girdiği 01.10.2011 tarihinden sonraki uygulamada, 371/2 ve 319. maddeler uyarınca ıslah dilekçesinin davalı tarafa tebliği üzerine iki haftalık süre içinde ıslaha konu kısımlar için zamanaşımı definde bulunulabileceği kabul edilmelidir.
Mülga 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu yürürlükte iken süre geçtikten sonra yapılan zamanaşımı define davacı taraf süre yönünden hemen ve açıkça karşı çıkmamışsa (suskun kalınmışsa) zamanaşımı def"i geçerli sayılmakta iken, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun uygulandığı dönemde süre geçtikten sonra yapılan zamanaşımı def"inin geçerli sayılabilmesi için davacının açıkça muvafakat etmesi gerekir. Başka bir anlatımla 01.10.2011 tarihinden sonraki uygulamalar bakımından süre geçtikten sonra ileri sürülen zamanaşımı define davacı taraf muvafakat etmez ise zamanaşımı defi dikkate alınmaz.
6100 sayılı Kanun"un 176. maddesinin birinci fıkrasına göre “Taraflardan her biri, yapmış olduğu usul işlemlerini kısmen veya tamamen ıslah edebilir.”
Bilindiği üzere, ıslah, taraflardan birinin usule ilişkin bir işlemini, bir defaya mahsus olmak üzere kısmen veya tamamen düzeltmesine imkan tanıyan ve karşı tarafın onayını gerektirmeyen bir yoldur.
Öğretide ise ıslah, yukarıdaki tanıma benzer, taraflardan birinin yapmış olduğu usul işleminin tamamen veya kısmen düzeltilmesi olarak tanımlanmıştır (KURU, Baki, Hukuk Muhakemeleri Usulü, Cilt:IV, İstanbul 2001, s. 3965; ALANGOYA/YILDIRIM/DEREN YILDIRIM, Medeni Usul Hukuku Esasları, İstanbul 2009, s. 266; PEKCANITEZ/ATALAY/ÖZEKES, Medeni Usul Hukuku, Ankara 2009, s.361; ÜSTÜNDAĞ, Medeni Yargılama Hukuku, Cilt: I-II, İstanbul 1997, s.549; BİLGEN, Mahmut, Hukuk Yargılamasında Islah, Ankara 2010, s.1"de aktarılan tanımlar ve yazarlar; YILMAZ, Ejder, Medeni Yargılama Hukukunda Islah, Ankara 2010, s.49-50"de aktarılan tanımlar ve yazarlar).
6100 sayılı Kanun"un 180. maddesine göre de, davanın tamamen ıslahı durumunda, yeni bir dava dilekçesi verilmesi gerekmektedir.
Somut olayda, dava her ne kadar belirsiz alacak davası olarak açılmış ise de, davacı 12/02/2015 havale tarihli dilekçesi ile davanın tamamen ıslahı suretiyle yeni bir dava dilekçesi verilerek dava türü tam eda davası olarak değiştirilmiştir.
Davalı taraf 12/02/2015 tarihinde ıslaha karşı süresinde zamanaşımı savunmasında bulunmuştur. Islaha karşı zamanaşımı savunması nedeniyle ilave tediye ve eğitim giderleri bakımından, ıslah tarihinden geriye doğru 5 yıl öncesine ait dava konusu alacakların dava dilekçesinde talep edilen tutarlar dışında zamanaşımına uğrayacağı gözetilmeksizin hüküm kurulması hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
3-Taraflar arasındaki diğer bir uyuşmazlık davacının fazla mesai yapıp yapmadığı noktasındadır.
Mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda tanık beyanlarına göre davacının haftanın altı günü 08.00-17.00 saatleri arasında çalıştığını,buna göre haftalık üç saat fazla mesai yaptığını belirterek hesaplama yapılmıştır.Davacı tanıkları perşembe günü öğlene kadar mesaiye gelinmediğini,yani perşembe günü yarım gün çalışıldığını beyan etmişlerdir.Tüm dosya kapsamındaki bilgi ve belgeler,davacı tanık beyanları ve Dairemizin emsal dava dosyası (2016/29846 esas) hep birlikte değerlendirildiğinde davacının fazla mesai yapmadığının kabulü gereklidir.Hal böyle olunca Mahkemece fazla mesai alacağı talebinin reddine karar verilmesi gerek iken yazılı gerekçe ile kabulü hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı nedenlerle BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 25.01.2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.