14. Hukuk Dairesi 2016/6653 E. , 2018/7754 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 14.06.1989 gününde verilen dilekçe ile meranın aidiyetinin tespiti talebi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 16.06.2015 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı ve davalı Köy Muhtarlığı tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı ... vekili, kadim meralarının kadastro tespiti sırasında davalı köy adına sınırlandırıldığını ileri sürerek 455, 456, 264, 448, 453, 454 parsel sayılı taşınmazların sınırlandırılmalarının iptali ile davacı köy adına sınırlandırılmasına, yararlanma hakkının müstakilen tanınmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı köy temsilcisi, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece davanın kısmen kabulüne dair verilen karar, Dairemizce eksik inceleme nedeniyle bozulmuş ve bozmaya uyularak yapılan araştırma sonucu davanın kısmen kabulü ile ... Köyü 453 ve 454 parsel sayılı taşınmazlardan Güzeldere Köyünün istifade ve intifa hakkı bulunduğuna, 456 parsel sayılı taşınmazdan ... Köyünün istifade ve intifa hakkı bulunduğuna, 455 ve 264 parsel sayılı taşınmazlardan . ve ... Köylerinin müştereken istifade ve intifa haklarının bulunduğuna, sınır tespitine ilişkin talebin reddine karar verilmiştir.
Hükmü, davacı ve davalı köy temsilcisi temyiz etmiştir.
Dava kadimlik iddiasına dayalı meranın aidiyetinin tespiti istemine ilişkindir.
Mera, bir veya birden fazla köy veya kasaba halkına bağımsız veya birlikte tahsis edilmiş ya da kadimden beri hayvan otlatmak amacıyla kullanılan, hak sahiplerinin üzerinde intifa hakkı olan arazi parçasıdır. Devletin hüküm ve tasarrufu altında olan mera, yaylak ve kışlaklar özel mülkiyete geçirilemez, amacı dışında kullanılamaz, zamanaşımı uygulanamaz, sınırları daraltılamaz (4342 sayılı Mera Kanunu m.3,4).
31.05.1965 tarihli ve 4/2 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı ile “...tek başına bir köye ait bulunan mera, yaylak ve kışlakların tümünün veya bir parçasının bir başka köy sınırı içine alınmış olması halinde, sınır değişikliğinin ikinci köye bir yararlanma hakkı sağlamayacağı ve ilk köyün eskiden olduğu gibi bu yerlerden tek başına yararlanacağı” öngörülmüş olup, bu karar 4342 sayılı Mera Kanununun 29. maddesi ile de yasa hükmü haline gelmiştir. Böylece, bir köy ya da belediye sınırları içinde kalan mera, yaylak ve kışlaklar üzerinde bir başka köy veya belediyenin de intifa hakkı olabileceği kabul edilmiş, idari sınırların aidiyetin belirlenmesinde önemi olmadığı vurgulanmıştır. İdari sınırlar sadece yetkili mahkemenin saptanmasında önem arz eder.
Meraya elatmanın önlenmesi veya aidiyetinin tesbiti davası, kadim yararlanma hakkı olan köy veya belediye tüzel kişiliği ya da taşınmazın devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerden olması nedeniyle ... tarafından açılabilir. Aynı şekilde, bir yerin mera olduğu iddiasıyla köy veya belediye tüzel kişiliğinin ya da Hazinenin ... iptali ve sınırlandırma istemiyle dava açmasına olanak vardır.
Mera, yaylak ve kışlak davalarında, tahsise ya da kadim kullanma hakkına dayanılabilir. Tahsise dayanıldığında, dayanak belgelerin, ayrıca karşı tarafın savunmasında ileri sürdükleri kayıtların tüm geldileri ile birlikte merciinden getirtilmesi, kadimlik iddiası varsa bu hususun araştırılması, gerektiğinde köyün kuruluş tarihinin ... Bakanlığından sorulması ve köyün kadim ya da muhdes olup olmadığının saptanması gerekir.
Keşifte dinlenecek yerel bilirkişi ve tanıkların çekişmeli mera veya yayla ile herhangi bir yararlanma ilişkisi bulunmayan, yansız anlatımda bulunabilecek, yöreyi iyi bilen ve çevre köy ya da kasabalarda yaşayan yaşlı kişilerden seçilmesi gerekir.
Mahkemece yapılacak keşifte; tahsise dayanılıyorsa tahsis kayıtlarının yerel bilirkişi ve tanıklar aracılığı ile uygulanması, dava konusu yeri kapsayıp kapsamadığının belirlenmesi, taşınmazın mera olmadığı iddiasının bulunması halinde varsa çevre taşınmazlara ait kayıtlar da uygulanarak dava konusu yeri ne şekilde okuduğunun çevre, taşınmazlarla toprak yapısı kıyaslanarak uzman bilirkişiler aracılığı ile uyuşmazlığa konu yerin ve niteliğinin saptanması gerekir.
Kadimlik iddiasında ise, yerel bilirkişi ve tanıklara taşınmazın kim tarafından ve ne şekilde kullanıldığı ve sınırları sorularak sonuca gidilmelidir.
Yukarıda açıklanan ilkeler ışığında somut olaya gelince; bozma kararına uyulmasına rağmen gereği tam olarak yerine getirilmemiştir. Hükme esas alınan keşif ve bilirkişi raporları sağlıklı bir sonuca ulaşmaya hüküm kurmaya yeterli değildir. Bu nedenle yeniden mahallinde taraf köylerden olmayan yaşlı ve yöreyi bilen mahalli bilirkişler ve tespit bilirkişileri ile keşif yapılmalı, Asliye Hukuk Mahkemesinin 1953/36 Esas.1955/154 sayılı Kararı ve krokisi, dava konusu taşınmazlara sınır komşusu taşınmazların tespitlerine esas alınan ... ve vergi kayıtları idareden getirtilmeli ve taraf köylerden olmayan mahalli bilirkişiler vasıtasıyla yerinde uygulanmalı, tarafların gösterdikleri tanıklar taşınmaz başında dinlenmeli; fen bilirkişisine keşfi izlemeye elverişli rapor ve kroki düzenlettirilmeli, konusunda uzman ... bilirkişisinden taşınmazın niteliği hususunda bilimsel verilere dayalı rapor alınmalı, taşınmazların öncesinde ve hali hazır durumda kimler tarafından kullanıldığı şüpheye yer vermeyecek şekilde saptanmalı, köy sınırlarının kullanım hakkına etki etmeyeceği de gözetilerek, her bir parsel bakımından infaza elverişli hüküm kurulması yoluna gidilmelidir.
Noksan inceleme ve araştırmayla yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, hükmün bu nedenlerle bozulması gerekmiştir.
SONUÇ:Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın istek halinde yatırana iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 14.11.2018 tarihinde oybirliği ile karar verildi.