3. Hukuk Dairesi Esas No: 2014/12407 Karar No: 2015/438 Karar Tarihi: 13.01.2015
Yargıtay 3. Hukuk Dairesi 2014/12407 Esas 2015/438 Karar Sayılı İlamı
3. Hukuk Dairesi 2014/12407 E. , 2015/438 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : İSTANBUL ANADOLU 13. AİLE MAHKEMESİ TARİHİ : 26/02/2014 NUMARASI : 2013/416-2014/127
Taraflar arasında görülen nafaka davasının yapılan yargılaması sonunda yerel mahkemece verilen hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı vekili dava dilekçesinde; tarafların anlaşmalı boşanma protokolünde müşterek çocuk için hükmedilen 1800 TL iştirak nafakasının, davalı annenin 3.000 TL maaşlı tekstil firmasında çalışıyor olması ve müvekkilinin yeniden evlenmesi nedeniyle ödemesinin imkansız hale geldiğinden nafakanın aylık 250 TL indirilmesini talep ve dava etmiştir. Mahkemece; davanın kısmen kabulü ile aylık 1800 TL olan iştirak nafakasının 1200 TL indirilmesi ile aylık 600 TL ödenmesine karar verilmiş, hüküm davalı vekilince temyiz edilmiştir. Somut olayda, taraflar arasında görülen anlaşmalı boşanma davasındaki protokolle davacı müşterek çocuk için davalıya aylık 1.800 TL iştirak nafakası ödemeyi kabul etmiştir. Sırf boşanmayı sağlayabilmek için, bilerek ve isteyerek mali gücünün üzerinde bir yükümlülüğü protokolle üstlenen kişinin, sonradan bu yükümlülüğün kaldırılması ya da azaltılması yönünde talepte bulunması da iyiniyet, doğruluk-dürüstlük ve sözleşmeye bağlılık ilkeleri ile bağdaşmaz. Çünkü kendi kusuru (basiretsizliği vb.) ile mali imkanlarını zorlayan tarafın MK.nun 2.maddesinden yararlanması sözkonusu olamaz. Ancak, Borçlar Kanununun 19 ve 20. maddelerine aykırı bulunmayan karşılıklı sözleşmede, edimler arasındaki denge, umulmadık gelişmeler yüzünden sonradan bozulacak olursa (örneğin olağanüstü dalgalanmalarda edimler arasındaki denge alt-üst oluyor ve bu yüzden ifa aşırı derecede zorlaşıyorsa) güven sorumluluğu ve ivazsız iktisabın korunmazlığı ilkesi (MK.mad.2) gereğince sözleşme koşulları değişen maddi koşullara uyarlanır. Buna göre, sözleşenlerin eğer gelişmeleri baştan kestirebilselerdi, sözleşmeyi bambaşka koşullarla kurmuş olacakları söylenebiliyorsa, ayrıca, beklenmeyen gelişme yüzünden sözleşmeye baştan kararlaştırılmış koşullarla olduğu gibi katlanmak taraflardan biri için özveri sınırının aşılması anlamına geliyorsa, nihayet, yasal ve sözleşmesel risk dağılımı çerçevesinde taraflardan sözleşmeye baştan kararlaştırılmış koşullarla bağlı kalmaları beklenemiyorsa, sözleşmeye Hakimin müdahalesi gündeme gelir. Bundan ayrı olarak, tarafların mali durumlarının değişmesi de, iradın arttırılması veya azaltılmasını gerektirebilir. Örneğin, alacaklının (davalının) yoksulluğu azalmış veya büsbütün ortadan kalkmıştır; ya da borçlunun (davacının) mali veya gelir durumu kötüleşmiştir. Burada, iradın takdirine (veya kararlaştırılmasına) esas olan şartları ortadan kaldıracak önemde bir değişiklik olması aranacaktır. Somut olayda, dava tarihi itibariylede davacının ekonomik durumunda önemli ölçüde bir değişikliğin gerçekleştiği de kanıtlanmış değildir. Mahkemece sözkonusu iştirak nafakasından indirim yapılmasını gerektirecek nitelikte davacının ekonomik durumunda değişiklik olup olmadığı tartışılmadan yazılı şekilde eksik inceleme ile karar verilmesi doğru görülmemiştir. Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 13.01.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.