1. Hukuk Dairesi 2015/3237 E. , 2018/64 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalılar vekilleri tarafından yasal süre içerisinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 09.01.2018 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davalı ... vekili Avukat ... ile temyiz edilen davacı vekili Avukat ... geldiler, davetiye tebliğine rağmen diğer temyiz eden davalı ... vekili Avukat gelmedi, yokluğunda duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
-KARAR-
Dava, yolsuz tescil hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
Davacı, kayden maliki olduğu 2989 ada 20 parsel sayılı taşınmazdaki 7 nolu bağımsız bölümün, dava dışı alacaklı ... Akaryakıt şirketi tarafından ... 16. İcra Müdürlüğünün 2011/765 sayılı dosyasında başlatılan takip sonucu ... 4. İcra Müdürlüğünün 2011/1269 Talimat sayılı dosyasında hukuka aykırı şekilde davalı ...’e ihale edildiğini, ... 2. İcra Hukuk Mahkemesinde açılan 2012/148 E sayılı ihalenin feshi davası sonunda ihalenin feshine karar verilip kararın derecattan geçerek kesinleştiğini ancak ihalenin feshi davasında yargılama devam ederken taşınmazın davalı ... adına tescil edilip diğer davalı ...’a devredildiğini ileri sürerek, tapu kaydın iptali ile adına tesciline karar verilmesini istemiştir.
Davalı ..., iddiaların yersiz olduğunu belirtip davanın reddini istemiş, diğer davalı ... ise iyiniyetli olduğunu, bedeli karşılığında taşınmazı satın aldığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, ihalenin feshi kararının kesinleştiği ve davalı ... adına olan kaydın yolsuz hale geldiği, diğer davalı ...’ın da iyiniyetli olmadığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden, çekişme konusu 2989 ada 20 parsel sayılı taşınmazdaki 7 nolu bağımsız bölümün davacı adına kayıtlı iken dava dışı ... Akaryakıt isimli şirketin davacı borçlu hakkında ... 16. İcra Müdürlüğünün 2011/765 Esas sayılı dosyasında başlattığı ilamsız icra takibi sonucu cebri icra yoluyla 27.02.2012 tarihinde davalı ...’e satışının yapılarak tapuda adına tescil edildiği, davacının ... 2. İcra Hukuk Mahkemesinin 2012/148 Esas sayılı dosyası ile açtığı ihalenin feshi davası sonunda ihalenin feshine karar verilip kararın deracatan geçerek 10.12.2012 tarihinde kesinleştiği, ihalenin feshi davası açıldıktan sonra davalı ...’in yargılama sırasında çekişmeli taşınmazı 17.08.2012 tarihinde diğer davalı ...’a satış suretiyle devrettiği, dava konusu taşınmazın halen davalı ... adına kayıtlı olduğu anlaşılmaktadır.
Hemen belirtilmelidir ki, davalı ... adına oluşan tescilin yasal dayanağı olan ihalenin iptal edilmesi ile yolsuz tescil durumuna düştüğü kuşkusuzdur. Taşınmazı ...’ten edinen ... ...’ın iyiniyetli olması halinde ediminin korunacağı açıktır.
Bilindiği üzere, Hukukumuzda, diğer çağdaş hukuk sistemlerinde olduğu gibi kişilerin huzur ve güven içerisinde alış verişte bulunmaları satın aldıkları şeylerin ilerde kendilerinden alınabileceği endişelerini taşımamaları, dolayısıyla toplum düzenini sağlamak düşüncesiyle, alan kişinin iyi niyetinin korunması ilkesi kabul edilmiştir. Bu amaçla Medeni Kanunun 2.maddesinin genel hükmü yanında menkul mallarda 988 ve 989, tapulu taşınmazların el değiştirmesinde ise 1023.maddesinin özel hükümleri getirilmiştir.
Öte yandan bir devleti oluşturan unsurlardan biri insan unsuru ise bunun kadar önemli olan ötekisi topraktır İşte bu nedenle Devlet, nüfus sicilleri gibi tapu sicillerinin de tutulmasını üstlenmiş, bunların aleniliğini (herkese açık olmasını) sağlamış, iyi ve doğru tutulmamasından doğan sorumluluğu kabul etmiş, değinilen tüm bu sebeplerin doğal sonucu olarak da tapuya itimat edip, taşınmaz mal edinen kişinin iyi niyetini korumak zorunluluğunu duymuştur. Belirtilen ilke M.K.nun 1023.maddesinde aynen "tapu kütüğündeki sicile iyi niyetle dayanarak mülkiyet veya başka bir ayni hak kazanan 3 ncü kişinin bu kazanımı korunur" şeklinde yer almış, aynı ilke tamamlayıcı madde niteliğindeki 1024.maddenin 1.fıkrasına göre "Bir ayni hak yolsuz olarak tescil edilmiş ise bunu bilen veya bilmesi gereken 3 ncü kişi bu tescile dayanamaz" biçiminde öngörülmüştür.
Ne var ki; tapulu taşınmazların intikallerinde, huzur ve güveni koruma, toplum düzenini sağlama uğruna, tapu kaydında ismi geçmeyen ama asıl malik olanın hakkı feda edildiğinden iktisapta bulunan kişinin, iyi niyetli olup olmadığının tam olarak tespiti büyük önem taşımaktadır. Gerçekten bir yanda tapu sicilinin doğruluğuna inanarak iktisapta bulunduğunu ileri süren kimse diğer yanda ise kendisi için maddi, hatta bazı hallerde manevi büyük değer taşıyan ayni hakkını yitirme tehlikesi ile karşı karşıya kalan önceki malik bulunmaktadır.
Bu nedenle yüzeysel ve şekilci bir araştırma ve yaklaşımın büyük mağduriyetlere yol açacağı, kişilerin Devlete ve adalete olan güven ve saygısını sarsacağı ve yasa koyucunun amacının ilk bakışta, şeklen iyi niyetli gözükeni değil, gerçekten iyiniyetli olan kişiyi korumak olduğu hususlarının daima göz önünde tutulması, bu yönde tüm delillerin toplanıp derinliğine irdelenmesi ve değerlendirilmesi gerekmektedir.
Nitekim bu görüşten hareketle "kötü niyet iddiasının def"i değil itiraz olduğu, iddia ve müdafaanın genişletilmesi yasağına tabii olmaksızın her zaman ileri sürülebileceği ve mahkemece kendiliğin den (resen) nazara alınacağı ilkeleri 8.11.1991 tarih l990/4 esas l99l/3 sayılı İnançları Birleştirme Kararında kabul edilmiş, bilimsel görüşlerde aynı doğrultuda gelişmiştir.
Somut olay açıklanan bu ilkeler doğrultusunda değerlendirildiğinde; davalıların farklı yer nüfusuna kayıtlı oldukları, aralarında akrabalık veya yakın arkadaşlık ilişkisinin bulunmadığı, son kayıt maliki davalı ...’ın çekişmeli taşınmazın alımı için bankadan kredi kullandığı, salt bedeller arasındaki farkın son kayıt maliki davalının kötü niyetli olduğunun tek başına kanıtı olamayacağı, dosya kapsamında dinlenen tanık beyanları da dikkate alındığında davalıların el ve iş birliği içerisinde oldukları hususunun davacı tarafından kanıtlanamadığı, dolayısıyla davalı ...’ın iyiniyetli 3. kişi konumunda olup TMK"nin 1023. maddesinin korumasından yararlanacağı sonucuna varılmaktadır.
Hal böyle olunca, ilk el konumundaki davalı ... bakımından bedel isteği de bulunmadığı dikkate alınarak davanın reddine karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.
Davalıların yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, 30.12.2017 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesi gereğince gelen temyiz eden davalı ... vekili için 1.630.00.-TL. duruşma vekâlet ücretinin temyiz edilenden alınmasına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine 09/01/2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.