21. Hukuk Dairesi 2016/6710 E. , 2017/1730 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk (İş) Mahkemesi
Davacılar murisinin iş kazası sonucu ölümünden doğan maddi ve manevi tazminatın ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kısmen kabulüne karar vermiştir.
Hükmün, davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
K A R A R
1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillere, kanuni gerektirici sebeplere, temyiz edenin sıfatına ve temyiz kapsam ve nedenlerine göre davalı vekilinin aşağıdaki bentlerin kapsamı dışındaki sair temyiz itirazlarının reddine,
2-Dava 10.11.2009 tarihindeki iş kazasından vefat eden sigortalının hak sahibi eş ve çocuklarının maddi ve manevi zararlarının giderilmesi istemine ilişkindir.
Mahkemece davacı eş lehine 66.024,30 TL maddi ve 10.000 TL manevi, davacı çocu... lehine 7.927,80 TL maddi ve 7.000 TL manevi, davacı çocuk ...lehine 4.472,59 TL maddi ve 7.000 TL manevi tazminatın kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine karar verilmiştir.
Dosya kapsamındaki kayıt ve belgelerden; davacıların murisi ...’ın davalı belediyede çöp toplamada kullanılan traktörün şoförü olarak çalışırken olay günü kaza geçirerek yaralandığı ve aynı gün hastanede vefat ettiği, iş kazasının gerçekleşmesinde kazalı sigortalının % 30 oranında müterafik kusurunun bulunduğu, asgari ücretin 1,53 katı üzerinden yapılan hesabın hükme esas alındığı, davacı eş ve çocuklara bağlanan gelirin ilk peşin sermaye değerinin maddi tazminat alacağından tenzil edilmediği anlaşılmıştır.
01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 55. maddesinde, “Destekten yoksun kalma zararları ile bedensel zararlar, bu Kanun hükümlerine ve sorumluluk hukuku ilkelerine göre hesaplanır. Kısmen veya tamamen rücu edilemeyen ... ... ödemeleri ile ifa amacını taşımayan ödemeler, bu tür zararların belirlenmesinde gözetilemez; zarar veya tazminattan indirilemez.” hükmüne yer verilmiştir.
Adalet Komisyonu"nun 55. madde gerekçesine göre; “... ... ödemelerinin, denkleştirme (indirim) işlevi görebilmesi, onun sorumluluğu doğuran olaya sebebiyet verenlere rücu edilebilmesine bağlıdır. Bu kural gereği, rücu edilemeyen ... ... ödemeleri; teknik arıza, tam kaçınılmazlık hallerindeki ödemeler, bu tazminatlardan indirilemez. Bağlanan gelirlerin, işçinin kusuru ve kaçınılmazlık gibi nedenlerle rücu edilemeyen kısmı da indirilemez. Bir kısmı rücu edilemeyen miktar dahi denkleştirilemeyeceği gibi, zarar görenin kusuruna (müterafik kusura) yansıyan ... ... ödemeleri, tahsis tarihinden sonra meydana gelen ... ... ödemelerindeki artışlar, kısmi kaçınılmazlık ve teknik arıza halindeki ödemeler ve benzerleri rücu edilemediğinden bu miktarlar dahi denkleştirilemez.”
Öte yandan, 6101 sayılı Türk Borçlar Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkındaki Kanun 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Kanunun 2. maddesine göre “Türk Borçlar Kanununun kamu düzenine ve genel ahlaka ilişkin kuralları, gerçekleştirildikleri tarihe bakılmaksızın bütün fiil ve işlemlere uygulanır” Dairemizin ve giderek Yargıtay"ın yerleşmiş görüşleri, Kurumca bağlanan gelirlerin peşin sermaye değerinin ve geçici iş göremezlik ödeneklerinin hesaplanan zarardan indirilmesi, Kurumun rücu hakkının korunması ve mükerrer ödemeyi önleme ilkesine dayandığından, kamu düzenine ilişkin olarak kabul edilmiştir. Kaldı ki, 6098 sayılı Kanunun 55. maddesi de emredici bir hükme yer verdiğinden gerçekleştiği tarihe bakılmaksızın tüm fiil ve işlemlere uygulanmalıdır.
Yukarıda açıklanan ilkeler doğrultusunda, Kurumca bağlanan gelirlerin ilk peşin değerinin rücu edilebilecek kısmının hesaplanarak, bilirkişi raporunda belirlenen zarar tutarından indirilmesi gerekirken, yazılı şekilde indirim yapılmadan yapılan hesabın hükme esas alınması usul ve yasaya aykırı olmuştur.
3- Aynı zamanda 6100 sayılı HMK"nun "Taleple Bağlılık İlkesi" başlıklı 26.maddesine göre ise Hâkim, tarafların talep sonuçlarıyla bağlıdır; ondan fazlasına veya başka bir şeye karar veremez. Duruma göre, talep sonucundan daha azına karar verebilir.
Bu hukuki düzenleme doğrultusunda 26.02.2013 tarihli dava dilekçesinde davacı eş için 400,00 TL, davacı çocukların her biri için 300,00 TL maddi tazminat istenilmesine, davacıların maddi tazminat istemlerini ıslah veya ek dava ile arttırdıklarına ilişkin dosya kapsamında bilgi olmamasına karşın, maddi tazminat istemi bakımından talep aşılmak suretiyle davacı eş için 66.024,30 TL, davacı çocuk ... için 7.927,80 TL maddi ve davacı çocuk ... için 4.472,59 TL maddi tazminata karar verilmesi doğru olmayıp, bozma sebebidir.
Bu doğrultuda yapılacak iş, davacıların maddi tazminat istemleri için yapılan hesaptan kurumca bağlanan gelirin ilk peşin sermaye değerinin rücuya kabil kısmını tenzil etmek ve davacının talebini aşmayacak şekilde taleple bağlı kalarak bir karar vermekten ibarettir.
Mahkemece yukarıda açıklanan maddi ve hukuksal olgular dikkate alınmadan yazılı şekilde hüküm kurması usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O halde, davalı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul olunmalı ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle, BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 07.03.2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.