Esas No: 2013/1146
Karar No: 2014/845
Karar Tarihi: 05.11.2014
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2013/1146 Esas 2014/845 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Antalya 5. İş Mahkemesi
TARİHİ : 25/12/2012
NUMARASI : 2012/522-2012/160
Taraflar arasındaki “rücuan alacak” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Antalya 5. İş Mahkemesi’nce davanın kısmen kabulüne dair verilen 10.08.2010 gün ve 2006/336 E. 2010/292 K. sayılı kararın incelenmesi taraf vekilleri tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 10.Hukuk Dairesi’nin 11.10.2011 gün ve 2011/7262 E. 2011/13647 K. sayılı ilamı ile;
(…1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillere ve hükmün dayandığı gerektirici sebeplere göre, hükmü temyiz eden taraflar vekillerinin sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2- Dairemizin uyulmasına karar verilen önceki bozma ilamında, 506 sayılı Kanunun 109 uncu maddesindeki (5510 sayılı Kanunun 95 inci maddesi) prosedür gözetilerek, davaya konu iş kazasında yaralanan sigortalının meslekte kazanma gücü kaybı oranının belirlenmesi gerektiği belirtildiği halde, bozma gereği yerine getirilmemiştir. Mahkemece, öncelikle Sosyal Sigortalar Yüksek Sağlık Kurulundan rapor alınması; davalıların bu rapora da itiraz etmeleri durumunda Adli Tıp Kurumu veya Tıp Fakültelerinin ilgili kürsü konseyinden alınacak rapor ile sigortalının meslekte kazanma güç kaybı oranı kesin olarak belirlenip, sonucuna göre karar verilmesi gerektiğinin gözetilmemiş olması, usul ve yasaya aykırıdır.
3- Kabule göre de; davanın yasal dayanağını oluşturan, 506 sayılı Kanunun 26 ncı maddesinin birinci fıkrasında yer alan “sigortalı veya hak sahibi kimselerin işverenden isteyebilecekleri miktarla sınırlı olmak üzere” ibareleri, Anayasa Mahkemesi’nin 21.03.2007 gün ve 26649 sayılı Resmi Gazetede yayınlanan 23.11.2006 tarih ve 2003/10 Esas, 2006/106 Karar numaralı kararı ile iptal edilmiş olup, Anayasa’nın 152 ve 153 üncü maddelerinde öngörülen düzenleme uyarınca, Anayasa Mahkemesi iptal kararlarının Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe girmesi ile birlikte, elde bulunan ve kesinleşmemiş tüm davalarda uygulanması zorunludur. İptal kararının Resmi Gazetede yayınlandığı tarihten sonra 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 33 üncü (1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 76 ncı) maddesi gereğince, yürürlükteki kanunları uygulamakla yükümlü bulunan mahkemelerin ve Yargıtay’ın, iptal kararı ile yürürlükten kalkan bir yasa maddesine dayanarak inceleme yapma ve karar verme yetkisi bulunmadığından; davanın açıldığı tarihteki mevzuat ve içtihatlara uygun olarak açılan davanın, anılan iptal hükmü nedeniyle oluşan hukuksal durum gereğince kısmen reddine karar verilmesinde, tarafların sorumluluğu bulunmadığı halde; davacı Kurumun davada haksız çıkan taraf olarak nitelenip vekalet ücreti ve yargılama gideriyle sorumluluğuna hükmedilmiş olması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O halde, taraflar vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır…)
gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulu’nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, iş kazası sonucu sürekli işgöremezlik durumuna giren sigortalıya Kurumca yapılan sosyal sigorta yardımlarının işverenden tahsili istemine ilişkindir.
Davacı Sosyal Güvenlik Kurumu vekili dava dilekçesinde özetle, işkazası sonucu sürekli işgöremezlik durumuna giren sigortalıya Kurumca yapılan sosyal sigorta yardımlarının 506 sayılı Kanun’un 87 ve 26. maddeleri uyarınca, müfettiş raporu ile kusurlu olduğu belirlenen asıl ve alt işveren davalılardan müteselsilen tahsilini talep etmiştir.
Davalı V.. Y.. Ltd Şti vekili cevap dilekçesinde özetle, kusur ve malûliyet oranlarını kabul etmediklerini belirterek davanın reddini istemiş, diğer davalı Odabaşı Ltd. Şti. yazılı veya sözlü beyanda bulunmamış, kararları temyiz etmiştir.
Mahkemece “%37,2 malûliyet oranı ve davalıların toplam %60 kusuru üzerinden” davanın kısmen kabulüne dair verilen karar, taraf vekillerinin temyizi üzerine Özel Daire tarafından ilk olarak “sigortalı tarafından açılan tazminat davasının sonucunun beklenmesi ile davalı itiraz ettiğinden sigortalının malûliyet oranının 506 sayılı Kanun’un 109. maddesinde yer alan prosedüre uygun olarak kesinleştirilmesi gerektiği ve kabule göre de, gerçek zarar dönemine geçici işgöremezlik ödeneği döneminin dahil edilmesinin hatalı olduğu ile faiz başlangıç tarihlerinde yanlışlıklar yapıldığı” gerekçeleriyle bozulmuş, mahkemece bozma ilamına uyulmasına karar verilerek yapılan yargılamada; tazminat davasının sonucunun beklenmesine ilişkin ara karardan, sigortalı tarafından açılan tazminat davasında iş bu davanın sonucunun beklenmesi nedeniyle; malûliyet oranın kesinleştirilmesine ilişkin ara karardan ise, 506 sayılı Kanun’un 26. maddesinde yeralan rücu hakkının Anayasa Mahkemesinin iptal kararı sonrasında basit rücu hakkına dönüşmesi ve tavan zarar hesabı yapılmasına gerek kalmaması, ilk peşin değerin kusur karşılığına hükmedilmesinin gerekmesi karşısında Kurumca açılan rücu davalarında malûliyetin kesinleştirilmesine gerek kalmadığı gerekçesiyle rücu edilerek, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Davanın kısmen kabulüne ilişkin ikinci kararın taraf vekillerince temyizi üzerine Özel Daire bu kez yukarıda açıklanan gerekçelerle kararı bozmuş, mahkemece, “506 sayılı Kanun’un 26. maddesinde yeralan rücu hakkının Anayasa Mahkemesinin iptal kararı sonrasında basit rücu hakkına dönüşmesi ve tavan zarar hesabı yapılmasına gerek kalmaması, ilk peşin değerin kusur karşılığına hükmedilmesinin gerekmesi karşısında Kurumca açılan rücu davalarında sürekli işgöremezlik oranının kesinleştirilmesine gerek kalmadığı” gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
Direnme kararı davacı SGK ile davalılardan V.. Y.. Ltd. Şti. vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Öncelikle belirtilmelidir ki, bozma ilamının (3) numaralı bendinde yer alan, davacı Kurumun yargılama gideri ve vekalet ücretiyle sorumlu tutulması hususu incelenmiş, Anayasa Mahkemesinin iptal kararının yürürlüğe girmesi ve iptal kararının eldeki dava ile davacının sorumluluğuna etkisinin tartışılması karşısında bozma ilamının (3) numaralı bendinin başında bulunan “kabule göre” ifadesinin yazım hatası ve bu bentte belirtilen hususun da bozma kapsamı içinde olduğu, bu bozma nedeninin kabule göre başlığı altında yapılmasına gerek bulunmadığı; sehve dayalı kullanılan bu ibarenin metinden çıkarılması gerektiği, “kabule göre” ibaresi ile başlayan bölümün ayrı bir bozma nedeni olarak bozma kapsamına dahil olduğu kabul edilerek, bozma ve direnme kararları bu kapsamda ele alınarak; incelenmiş ve işin esası üzerinde görüşülmüştür.
Uyuşmazlık, SGK tarafından işveren aleyhine açılan rücuan alacak davalarında iş kazası sonucu sürekli işgöremezlik durumuna giren sigortalının malûliyet oranının tespiti ve buna ilişkin olarak, Mülga 506 sayılı Kanun’un 109. maddesindeki prosedürün işletilmesi gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.
Bilindiği üzere, 506 sayılı Kanun’un 26. maddesi kapsamında açılan davalarda, Kurumca sigortalıya veya haksahibi kimselerine yapılan veya ileride yapılması gerekli bulunan her türlü giderlerin tutarları ile gelir bağlanırsa bu gelirlerinin 22 nci maddede belirtilen tarifeye göre hesaplanacak sermaye değerleri toplamının kusuru oranında işverene ödettirilmesi sözkonusudur.
Sürekli işgöremezlik gelirinin ne şekilde hesaplanacağı ise 506 sayılı Kanun’un “Sürekli iş görememezlik gelirinin hesaplanması” başlıklı 20. maddesinde hükme bağlanmış olup, anılan madde uyarınca sürekli iş göremezlik geliri, sigortalının meslekde kazanma gücünün tamamını veya bir kısmını yitirmiş bulunmasına göre hesaplanır ve sürekli kısmi iş göremezlikte sigortalıya bağlanacak gelir, tam iş göremezlik geliri gibi hesaplanarak bunun iş göremezlik derecesi oranındaki tutarı kendisine verilir.
Buna göre, bedensel ve ruhsal arızalar nedeniyle sigortalıya ya da hak sahiplerine sosyal sigorta yardımlarının yapılabilmesi ve bu yardımların kusurlu işveren veya üçüncü kişilerden tahsil edilebilecek peşin sermaye değerinin belirlenebilmesi için sigortalıya bağlanacak gelir ve hükmedilecek tazminatın miktarını doğrudan etkilemesi nedeniyle, işçide oluşan meslekte güç kayıp oranının hiçbir kuşku ve duraksamaya yer vermeksizin kesin olarak saptanması gerekmektedir.
İşçide oluşan meslekte güç kayıp oranının saptanması ise ancak bu hususta yasal çerçevede bir raporun alınmış olmasına bağlıdır (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 25.12.2013 gün ve 2013/10-485 E. 2013/1749 K. sayılı kararı). İş kazası nedeniyle bağlanacak iş göremezlik oranının tespitinde izlenecek usul, 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun 95. maddesinde (506 sayılı Kanun"un 109. maddesinde) belirlenmiştir.
5510 sayılı Kanun’un 95. maddesinin ikinci fıkrası uyarınca, usûlüne uygun sağlık kurulu raporu ve dayanağı tıbbî belgeler ile gerekli diğer belgelerin incelenmesiyle; iş kazası veya meslek hastalığı sonucu tespit edilen meslekte kazanma gücünün kaybına veya meslekte kazanma gücünün kaybı derecelerine ilişkin usûlüne uygun düzenlenmiş sağlık kurulu raporları ve diğer belgelere istinaden Kurumca verilen karara ilgililerin itirazı halinde, durum Sosyal Sigorta Yüksek Sağlık Kurulunca karara bağlanır.
İş kazasının meydana geldiği tarihte yürürlükte bulunan 506 sayılı Kanun da aynı yönde düzenleme içermektedir.
506 sayılı Kanun’un 109. maddesinde; sigortalının sürekli işgöremezlik, malullük ve erken yaşlanma hallerinin saptanmasında, kurum sağlık tesisleri sağlık kurullarınca verilecek raporlarda belirtilen hastalık ve arızaların esas tutulacağı, kurumca verilen kararlara ilgililer tarafından itiraz edilmesi halinde durumun Sosyal Sigorta Yüksek Sağlık Kurulunca karara bağlanacağı ve Kurumun yaptıracağı incelemelerin kendi açısından Sosyal Sigorta Yüksek Sağlık Kurulunun kararı ile sona ereceğini hükme bağlanmıştır.
Yargıtay İçtihatı Birleştirme Büyük Genel Kurulu’nun 28.06.1976 gün ve 1976/4 E. 1976/6 K. sayılı kararında da belirtildiği üzere Kurulun kararları, Sosyal Sigortalar Kurumunu bağlayıcı ise de diğer ilgililer yönünden bir bağlayıcılığı yoktur.
İlgililerce Yüksek Sağlık Kurulunun kararına itiraz edilmesi halinde uygulamada bilirkişi incelemesi genellikle Adli Tıp Kurumu aracılığı ile yaptırılmakta olup, Adli Tıp Kurumu raporunun alınmasından sonra iki olasılık ortaya çıkmaktadır. İlk olarak, Adli Tıp Kurumu raporunun Yüksek Sağlık Kurulu raporunu doğrulamasıdır. Bu durumda Adli Tıp Kurumu raporunu çürütecek önemli bir neden, somut bir veri yoksa Adli Tıp Kurumu raporuna itibar edilebilir. Çünkü, iki üst sağlık kuruluşunun görüşü birbirini doğrulamaktadır. İkinci olasılık ise; Adli Tıp Kurumu raporu ile Yüksek Sağlık Kurulu raporlarının birbirine aykırı olmasıdır.
Bu durumda, çelişkinin 2659 sayılı Adli Tıp Kanunu’nun Adli Tıp Genel Kurulunun Görevleri başlıklı 15. maddesinin “f” fıkrası uyarınca “Adli Tıp Genel Kurulu, … Adli tıp ihtisas kurulları ile Adli Tıp Kurumu dışındaki sağlık kuruluşlarının verdikleri rapor ve görüşler arasında ortaya çıkan çelişkileri, konu ile ilgili uzman üyelerin katılımıyla inceler ve kesin karara bağlar.” düzenlemesi çerçevesinde Adli Tıp Genel Kurulunca giderilmesi gereklidir.
Anılan düzenlemeden de açıkça anlaşılacağı üzere, Adli Tıp Genel Kurulu çeşitli sağlık kuruluşları ile Adli Tıp İhtisas Daireleri raporları arasında çıkabilecek çelişkileri son merci olarak inceleyip kesin olarak karara bağlayacaktır.
Kanunun amacı bu tür uyuşmazlıkların ilânihaye sürüp gitmesini önlemek ve bir an önce en geniş katılımlı bir kurul kararı ile uyuşmazlığı sona erdirmektir. Tıp fakültesi ilgili ana bilim dalı sağlık kurulundan rapor alınması ve alınan raporun da farklı bir oran tespit etmesi ihtimalinde ortaya yeni çelişkilerin çıkacağı ve uyuşmazlığı çözümsüzlüğe iteceği kuşkusuz olduğundan Adli Tıp Kurumu ilgili ihtisas dairesi raporu ile Yüksek Sağlık Kurulu raporlarının birbirine aykırı olması, raporlar arasında çelişki bulunması halinde Adli Tıp Genel Kurulu’ndan; yürürlükte bulunduğu süre için Sosyal Sigorta Sağlık İşlemleri Tüzüğüne göre, 01.08.2008 tarihinden sonrası için ise Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği hükümleri çerçevesinde rapor alınarak, sigortalının sürekli işgöremezlik oranı kesin olarak belirlenmelidir.
Nitekim bu ilkeler Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 06.10.2010 gün ve 2010/10-390 E. 2010/448 K.; 17.02.2010 gün ve 2010/21-60 E. 2010/90 K. sayılı kararlarında da aynen benimsenmiştir.
Yukarıdaki açıklamaların ışığında somut uyuşmazlığın incelenmesinde, davacının sürekli işgöremezlik oranının tespiti yönünden Yüksek Sağlık Kurulu ile Adli Tıp 3. İhtisas Dairesinin raporları arasındaki çelişkinin Adli Tıp Kanunu"nun 15. maddesi gereği Adli Tıp Genel Kurulunca giderilmesi gerekmektedir.
Diğer taraftan, mahkemece, direnme kararının başlığında davalılardan V.. Y.. Mühendislik Ltd. Şti.’nin adı “V.. Y..” olarak belirtilmiş ise de, davalının tüzel kişi olduğu ve ticaret ünvanının V.. Y.. Mühendislik Ltd. Şti. olduğunun açık bulunması karşısında; karar başlığındaki yanlışlığın yazım hatasından kaynaklandığı kabul edilmiş, maddi hata niteliğindeki bu yazım hatasının mahkemesince her zaman düzeltilmesinin mümkün bulunmasına göre, ayrıca bozma nedeni yapılmamış; yanlışlığa işaret olunmakla yetinilmiştir.
O halde mahkemece Yüksek Sağlık Kurulu ile Adli Tıp Kurumu İhtisas Dairesi raporları arasındaki belirgin çelişki, Adli Tıp Kurumu Genel Kurulundan alınacak raporla giderildikten sonra yapılacak değerlendirme sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme sonucu yazılı gerekçe ile direnme kararı verilmesi isabetsizdir.
Direnme kararı açıklanan değişik gerekçe ile bozulmalıdır.
SONUÇ: Davacı SGK vekili ile davalılardan V.. Y.. Ltd Şti vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, bozma ilamının (3) numaralı bendinin başında sehven yer verilen “kabule göre” ibaresinin bozma metninden çıkarılmasına ve direnme kararının yukarıda gösterilen değişik gerekçe ve nedenlerden dolayı 6217 sayılı Kanun’un 30. maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici Madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, 05.11.2014 gününde oybirliği ile karar verildi.
Bu alandan sadece bu kararla ilintili POST üretebilirsiniz. Bu karardan bağımsız tamamen kendinize özel POST üretmek için TIKLAYINIZ
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.