10. Hukuk Dairesi 2020/6025 E. , 2020/6876 K.
"İçtihat Metni"Bölge Adliye
Mahkemesi : ... Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi
Dava, hizmet tespiti istemine ilişkindir.
İlk Derece Mahkemesince, hükümde belirtilen gerekçelerle davanın kabulüne dair verilen karara karşı fer"i müdahil Kurum ve davalılar vekilleri tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine, ... Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
... Bölge Adliye Mahkemesi ... Hukuk Dairesince verilen kararın, fer"i müdahil Kurum ve davalılar vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
I-İSTEM:
Davacı, davalılar ... ve eşi ... ortaklığındaki ... isimli soba atölyesi dükkanında 01/07/2010-08/03/2011 tarihleri arasında kesintisiz bir şekilde işçi olarak çalıştığını ve çalıştığı sürelere ilişkin hizmetlerinin tespitine karar verilmesini talep etmiştir.
II-CEVAP:
Davalılar vekili, davacının müvekkilleri nezdinde dava konusu ettiği şekilde bir çalışmasının bulunmadığını beyanla açılan davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Feri Müdahil Kurum vekili, davanın hizmet tespiti davası niteliğinde olduğundan kamu düzenini ilgilendiren davada çalışmanın hiçbir kuşku ve duraksamaya meydan vermeyecek şekilde ispatlanması gerektiğini, hizmet akdinin en önemli unsurunun alınan ücret olduğunu, dava dilekçesinde yapılan iş ve alınan ücret hakkında bilginin yer olmadığını, 6552 sayılı yasa kapsamında müvekkili Kurumun Feri Müdahil konumunda bulunduğunu beyanla açılan davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
III-MAHKEME KARARI:
A-İLK DERECE MAHKEME KARARI
Mahkemece, davacının davasının kabulüne, davacı ..."nun 2275201010084367016 14-29 iş yeri sicil numaralı işyerinden 01/07/2010-08/03/2011 tarihleri arasında çalıştığının tespitine karar verilmiştir.
Davalılar vekili, davacı tarafın davasını tespit edemediğini, davacı lehine dinlenen tanık beyanlarının karar vermeye yetersiz olduğunu, davalı taraf lehine dinlenen tanık beyanlarının açık olduğunu davacıyı tanımadıklarını, çalıştıkları dönemde böyle bir çalışanın olmadığını beyan ettiklerini, davalı lehine dinlenen tanıkların akraba ilişkisi olduğundan mahkemenin beyanlarına itibar etmediğini, davacı lehine dinlenen tanıkları delil olarak kabul ettiğini bu sebeplerle mahkeme kararının hatalı olduğunu, kararın kaldırılarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Feri Müdahil Kurum vekili, eldeki davada hizmet akdinin en önemli unsuru olan ücretle ilgili dava dilekçesinde yeterli bir açıklama bulunmadığı gibi yapılan iş ve hakkında da ayrıntılı bilgi yer almadığını, yine iş karşılığı ücret yok ise hizmet akdi de bulunmayacağından alınan ücretin da davacı tarafa açıklattırılması keza alınan ücrete ilişkin öncelikle yazılı delil aranması gerektiğini, ayrıca davanın şahitle ispatı da mümkün olmadığını, bu nedele iddianın öncelikle belge ile ispatlanması gerektiğini, bu anlamda nüfus kayıtları araştırılması gerektiğini, dönem bordroları, ücret bordrolarının getirilmesini, işyeri sahibine ait vergi, Bağ-Kur ve SSK kayıtları getirtilip incelenmesini, işyerinin müvekkil kurumda kaç yıldan bu yana tescilli olduğu işyeri ile ilgili müfettiş raporu olup olmadığı araştırılmasını gerektiğini, bu sebeplerle hukuki dayanağı olmayan davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
B-BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
Davalıların ve Kurumu"nun istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince esastan reddine, karar verilmiştir.
IV-TEMYİZ KANUN YOLUNA BAŞVURU VE NEDENLERİ:
Davalılar vekili ile Fer’i Müdahil Kurum vekili istinaf talebindeki gerekçeleriyle kararın bozulmasına karar verilmesini talep etmişlerdir.
V-İLGİLİ HUKUK KURALLARI VE İNCELEME:
Bir hakkı dava etme yetkisi (dava hakkı) kural olarak o hakkın sahibine aittir. Bir hakkın sahibinin kim olduğu, dolayısıyla o hakkı dava etme yetkisinin kime ait olduğu, (o davada davacı sıfatının kime ait olacağı) veya bir hakkın elde edilmesi amacıyla kime karşı dava edileceği (o davada davalı sıfatının kime ait olacağı) tamamen maddi hukuk kurallarına göre belirlenir. Ancak, bir davanın davacısının veya davalısının o dava yönünden davacı veya davalı sıfatına sahip bulunmadığının belirlenmesi halinde, mahkeme dava konusu hakkın mevcut olup olmadığını inceleyemeyeceği ve sıfat yokluğundan davanın reddine karar vermek zorunda olduğu için, taraf sıfatı usul hukukunun da düzenleme alanındadır.
Eş söyleyişle, sıfat, dava konusu sübjektif hak (dava hakkı) ile taraflar arasındaki ilişkidir. Taraf ehliyeti, dava ehliyeti ve davayı takip yetkisi, davanın taraflarının kişilikleriyle ilgili olduğu halde, taraf sıfatı dava konusu sübjektif hakka ilişkindir.
O halde, dava konusu şey üzerinde kim veya kimler hak sahibi ise, davayı da bu kişi veya kişilerin açması gerekir. Davayı açabilmek için gerekli sıfat, dava konusu şey üzerinde hak sahibi olan kişiye aittir. Bir kimsenin davacı veya davalı sıfatına sahip olup olmadığı tıpkı hakkın mevcut olup olmadığının tayininde olduğu gibi maddi hukuka göre belirlenir.
Mahkemenin taraflar arasında dava konusu hakkın esası hakkında bir karar verebilmesi için, bu kişilerin o davada gerçekten davacı ve davalı sıfatlarına sahip olmaları gerekir. Bir davada taraf olarak gösterilen kişiler, taraf ve dava ehliyetine ve davayı takip yetkisine sahip olsalar bile, taraflardan birinin o davada gerçekten davacı ve davalı sıfatı yoksa, davanın esası hakkında bir karar verilemez; dava, sıfat yokluğundan (husumetten) reddedilir.
Görüldüğü üzere, taraf sıfatı usul hukuku sorunu olmayıp, dava konusu sübjektif hakkın özüne ilişkin bir maddi hukuk sorunu olduğundan taraf sıfatının yokluğu, davada taraf olarak gözüken kişiler arasında dava konusu hakkın doğumuna engel olduğu için def"i değil, yargılamanın her aşamasında taraflarca ileri sürülmesi mümkün ve mahkemece de kendiliğinden nazara alınması zorunlu bir itiraz niteliğindedir.
Nitekim aynı ilkeler, Hukuk Genel Kurulu’nun 23.06.2004 gün ve 2004/4-371 E. 2004/375 K.; 18.04.2007 gün ve 2007/5-233 E., 2007/221 K.; 04.03.2009 gün ve 2009/10-34 E. 2009/104 K.; 04.11.2009 gün ve 2009/2-402 E., 2009/484 K.; 03.02.2010 gün ve 2010/4-4 E., 4 K. sayılı kararlarında da benimsenmiştir.
Dosyadaki kayıt ve belgelerden; davalı ...’in sahibi olduğu 84367 sicil sayılı işyeri ünvanının Kurum kayıtlarında ... ve ... olduğu, soba imalatı işyeri olduğu, 01/02/1987 tarihinde Kanun kapsamına alındığı, davalı Zeynep Gülşen’in işyerinin kayıtlı çalışanlarından olduğu anlaşılmaktadır.
Davacının çalıştığını iddia ettiği işyerinin ... ve ... ünvanlı 84367 sicil numaralı işyeri olduğu anlaşıldığından dava dilekçesinde davalı olarak gösterilmeyen ... davaya dahil edilmeden davaya devam edilerek karar verilmiş olması hatalı olmuştur.
Yapılacak iş, davacının çalıştığını iddia ettiği işyeri işyeri ünvanında ... ismi geçtiğinden gerekirse kolluk araştırması ve Nüfus Müdürlüğü, Seçim Müdürlüğü, Askerlik Şubesi vb. Gibi resmi Kurumlardan adresini araştırıp ...’i davaya dahil etmek, davalılar ile ...’in vergi kayıtlarını getirtmek ve gerçek işverenin kim olduğu belirlenerek delillerini toplayıp sonucuna göre karar vermektir.
Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O hâlde, Fer’i Müdahil Kurum vekili ile davalılar vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve ... Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesinin istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin kararının kaldırılarak İlk Derece Mahkemesince verilen hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ : ... Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi kararının HMK"nın 373/1 maddesi gereğince kaldırılarak temyiz edilen ilk derece mahkemesi hükmünün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davalılara iadesine, dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, 24/11/2020 gününde oybirliğiyle karar verildi.