13. Hukuk Dairesi 2015/36988 E. , 2017/5644 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Tüketici Mahkemesi
Taraflar arasındaki ayıplı mal davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.
KARAR
Davacı, davalı ... Bilgisayardan internet üzerinden ... marka televizyon aldığını, ürünün 16/09/2013 tarihli irsaliyeli fatura ile 19/09/2013 tarihinde kargo ile temsil edildiğini, televizyonu kurmak için yetkili servisi aradığını, yetkili servisin 20/09/2013 tarihinden geldiğini ve televizyonu ambalajından çıkardığında televizyonun teknik olarak ayıplı olduğunu, televizyonun ekranının ve üst çerçevesinin eğilmiş durumda olduğunu söylediklerini ve televizyon ayıplı olunca kurulum yapmadan ayrıldıklarını, çağrı merkezi ile görüştükten sonra Topkapı"da bulunan şubeye yv"yi teslim ettiğini ve ayıplı malı değiştirme talebini yerine getirmediklerini, malı geri alın paramı verin talebini de reddettiklerini, tv"nin hala davalıda olduğunu, bu sebeple davanın kabulü ile televizyonun iadesine, ödenmiş bulunan 3.699,00 TL bedelin reeskont faizi ile birlikte iadesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı, Satıcı olduklarını üretici firma ya da yetkili servis olmadıklarını, satım sonrası ürünler hakkında değişim ya da bedel iadesi gibi tasarruflarda bulunamadıklarını, davanın Husumet yönünden reedi gerektiğini, davaya konu ürün için değişim onayı verildiğini, şirketin tamir imkanı bulunmadığı gibi ürünlere müdahale etmesinin de üretici ve ithalatçı firmalar tarafından yasaklandığını, davacının tüm taleplerini ürünün üreticisi, distrübütörü ya da ithalatçı firmalara yöneltmesi gerektiğini savunarak davanın üretici/distribütör/ithalatçı firma olan ... Teknoloji Ürünleri A.Ş. ve ... Elektronik Satış A.Ş."ye ihbar edilmesini, kendileri bakımından ise davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece; "davanın kabulü ile 3.699 TL"nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine" karar verilmiş, gerekçeli kararın hüküm kısmında ise bu ibare "davacının davasının kabulü ile 3.699 TL"nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine" şeklinde yazılmış, sonraki bir tarihte 04.06.2015 tarihli ek karar ile "mahkememiz dosyasında yapılan inceleme sonucunda duruşma kısa kararında dava konusu bedelin avans faizi ile birlikte iade edilmesi gerektiği belirlenmesine rağmen gerekçeli karar evrakında sehven atlanmış olduğu anlaşılmakla aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur" gerekçesiyle hüküm fıkrasının "Açılan davanın kabulü ile 3.699,00 TL"nin dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya ödenmesine" karar verilmiş ve hüküm davalı tarafça temyiz edilmiştir.
1-Yargıtay Hukuk Genel Kurulu"nun 2009/19-109 Esas ve 2009/123 Karar sayılı ilamında değinildiği üzere, 10.04.1992 tarih, 1991-7 Esas 1992-4 Karar Sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı, hâkimin tefhim etmiş olduğu kısa kararla gerekçeli kararın uyum içinde olması gerektiğini öngörmektedir. Yargı erkinin görev ve yetkisi, Anayasa ile yasaları amaçlarına uygun olarak yorumlayıp uygulamak, keza İçtihadı Birleştirme Kararlarının bağlayıcılığını gözetmekten ibarettir. Kısa kararla gerekçeli karar arasındaki çelişkiye cevaz verilmemesinin amacı, kamunun mahkemelere olan güveninin sarsılmamasına yöneliktir. Tefhim edilen hüküm başka, gerekçeli karardaki hüküm başka ise bu durumun mahkemelere olan güveni sarsacağı tartışmasızdır. Öyle ki, İçtihadı Birleştirme Kararında bu konuya çok büyük bir önem verilmiş, çelişkinin varlığı tespit edildiği takdirde, başka hiçbir incelemeye gerek görülmeksizin ve tarafların bu konuyu temyiz sebebi yapıp yapmadıklarına bakılmaksızın kararın salt bu nedenle bozulması gerektiğine işaret edilmiştir. Ayrıca 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu" nun 297. maddesinde hüküm fıkrasında nelerin yer alacağı açıklanmış; 297. maddenin 2. fıkrası ile "Hükmün sonuç kısmında gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir" hükmü getirilmiştir.
Somut uyuşmazlıkta, açıklanan yasal düzenleme gözetilmeyerek Mahkemece, kısa kararın hüküm kısmında "davanın kabulü ile 3.699 TL"nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine" yazılmasına rağmen gerekçeli kararın hüküm fıkrasının "davacının davasının kabulü ile 3.699 TL"nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine" şeklinde yazıldığı, daha sonra ek karar ile "Açılan davanın kabulü ile 3.699,00 TL"nin dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya ödenmesine" denilerek her ne kadar ek karar ile düzeltilmesine karar verilmiş ise de gerekçeli kararın hüküm fıkrasında, kısa karar ile tefhim edilen hükme aykırı hüküm kurularak çelişki oluşturulması nedeniyle ve bu çelişkinin tashih,tavzih ya da ek karar yolu ile de giderilemeyeceğinin anlaşılmasına göre, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun 297. maddesi gereğince hükmün bozulması gerekmiştir.
2-Bozma nedenine göre, davalının diğer temyiz itirazlarının incelenmesine gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda 1. bentte açıklanan nedenlerle hükmün BOZULMASINA, 2. bent gereğince davacının diğer temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, peşin alınan 27,70 TL harcın istek halinde iadesine, HUMK’nun 440/III-1 maddesi uyarınca karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 08/05/2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.