11. Hukuk Dairesi 2017/112 E. , 2018/6259 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
Taraflar arasında görülen davada ... (...) . Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nce verilen 21.03.2016 tarih ve 2014/48-2016/29 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesinin kararı ve temyiz isteminin reddine dair ek kararı davalı vekili tarafından istenildiği ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, müvekkilin "..." ibareli tanınmış markaların sahibi olduğunu, davalı adına tescilli ‘... PLASTİK’ markasının, tescilli olduğu 25. sınıfta yer alan ‘plastik tabanlı keten ayakkabılar’ yönünden kullanılmadığının tespit edildiğini, ileri sürerek, ‘... PLASTİK’ isimli markanın kapsamında yer alan plastik tabanlı keten ayakkabılar yönünden kullanılıp kullanılmadığının tespiti ile, anılan markanın 556 sayılı KHK’nın 14. ve 42 maddelerine göre kullanmama nedeniyle hükümsüzlüğüne karar verilmesini istemiştir.
Davalı vekili, "..." ibaresinin müvekkilince 1976 yılında ticaret unvanı olarak kullanılmaya başladığını, 1981 yılında da marka olarak tescil edildiğini, müvekkili tarafından "..." markasının tescilli olduğu "plastik tabanlı keten ayakkabılar" emtialarında sürekli ve ciddi bir biçimde kullanıldığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece iddia, savunma ve bilirkişi raporu doğrultusunda, davalının markayı kullandığını ispatla yükümlü olduğu, markanın kullanılıp kullanılmadığının tespiti amacıyla dava tarihinden geriye doğru 5 yıllık dönemi kapsayan ticari defterler, faturalar ve ürünler üzerinde yapılan inceleme neticesinde, ticaret sicil kayıtlarına göre ayakkabı üretimi ve satışı faaliyetinde bulunan davalının, adına tescilli olan "... PLASTİK" markasını 25. sınıfta yer alan "plastik tabanlı keten ayakkabılar" emtiası yönünden ciddi olarak kullanıldığının tespit edilemediği gerekçesiyle davanın kabulüne, davaya konu markanın kullanılmama nedeniyle iptali ile sicilden terkinine karar verilmiştir.
Davalı vekili kararı temyiz etmek istemişse de, mahkemece verilen 07.11.2016 tarihli ek kararla, davalının yasal süresi içerisinde gerekli olan temyiz harçlarını yatırmadığı gerekçesiyle temyiz isteminin reddine karar verilmiştir.
Kararı ve temyiz isteminin reddine dair ek kararı davalı vekili temyiz etmiştir.
1- Gerekçeli karar davalı vekiline usulüne uygun şekilde 09.09.2016 tarihinde tebliğ edilmiş olup davalı vekilinin aynı tarihli temyiz dilekçesi, temyiz harçları yatırılmaksızın aynı tarihte temyiz defterine kaydedilmiştir. Temyiz dilekçesinin temyiz defterine kayıt tarihi itibari ile temyiz süresinde yapılmıştır. 1086 HUMK 434/3 maddesi gereğince eksik harçların ikmali için henüz davacıya muhtıra çıkarılmadan temyiz harcının 02.11.2016 tarihinde davacı tarafından kendiliğinden yatırılmasıyla temyiz prosedürü ikmal edilmiş olduğundan temyiz harçlarının süresinde yatırılmadığından bahisle temyiz isteminin reddine karar verilmesi doğru görülmemiş, 07.11.2016 tarihli, temyiz isteminin reddine dair ek kararın kaldırılarak, davalı vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesi gerekmiştir.
2- Dava, kullanmama nedenine dayalı olarak davalıya ait markanın hükümsüz kılınması istemine ilişkin olup, mahkemece, yazılı şekilde davanın kabulüne karar verilmiştir. Ancak karar tarihinden önce Anayasa Mahkemesinin 09.04.2014 gün ve 147/75 sayılı kararı ile 24.06.1995 günlü 556 sayılı Markaların Korunması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname"nin hükümsüzlük hallerini düzenleyen 42. maddesinin birinci fıkrasının c bendinin Anayasa"nın 91. maddesinin birinci fıkrası uyarınca Anayasa"ya aykırı olduğuna ve iptaline, yine karar tarihinden sonra 06.01.2017 tarihli Resmi Gazete"de yayımlanarak yürürlüğe giren Anayasa Mahkemesi"nin 14.12.2016 tarihli 2016/148 esas ve 2016/189 karar sayılı kararı ile 556 sayılı KHK"nin 14. maddesinin iptaline karar verilmiştir. Bu durumda, Anayasa Mahkemesi"nin anılan iptal kararları değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerektiğinden kararın bozulması gerekmiştir.
3-) Bozma sebep ve şekline göre davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının incelenmesine bu aşamada gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan gerekçelerle temyiz isteminin reddine dair ek kararın kaldırılmasına, (2) nolu bentte açıklanan gerekçelerle hükmün resen bozulmasına, (3) nolu bentte açıklanan gerekçelerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, ödediği peşin temyiz harcının isteği halinde temyiz eden davalıya iadesine, 11/10/2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.