Abaküs Yazılım
9. Ceza Dairesi
Esas No: 2014/2502
Karar No: 2014/9528
Karar Tarihi: 24.09.2014

İftira - Yargıtay 9. Ceza Dairesi 2014/2502 Esas 2014/9528 Karar Sayılı İlamı

9. Ceza Dairesi         2014/2502 E.  ,  2014/9528 K.

    "İçtihat Metni"

    Mahkemesi :Asliye Ceza Mahkemesi
    Suç : İftira
    Hüküm : TCK"nın 267/1, 50/1-a, 52/2-4. maddeleri uyarınca mahkumiyet

    Dosya incelenerek gereği düşünüldü:
    Gerekçeli karar başlığında suç tarihinin “10.05.2010” yerine “08.05.2010” yazılması mahallinde düzeltilebilir maddi hata kabul edilmiştir.
    Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre sanığın yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle hükmün ONANMASINA, 24.09.2014 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.

    KARŞI OY:

    Sanığın takasla galericiye onun da mağdura sattığı aracı geri almak için, gerçekte çalınmadığı halde evinin önünden çalındığına dair herhangi bir kişi ismi belirtmeden ve bir kişiye isnatta bulunmadan ihbar ve şikayette bulunmaktan ibaret eyleminin, iftira suçunu oluşturmayıp suç uydurma niteliğinde olduğu düşüncesiyle, sayın çoğunluğun hükmün onanmasına ilişkin görüşlerine katılmıyorum.
    Şöyle ki; iftira suçu soruşturma ve kovuşturma geçirilmesini ya da idari bir yaptırım uygulanmasını sağlamak amacıyla mağdur hakkında yetkili makamlara ihbar ya da şikayette bulunarak işlenmelidir. İftira suçunun failinde mağdurun soruşturma veya kovuşturma geçirmesini ya da mağdur hakkında idari bir yaptırım uygulanmasını sağlama amacının bulunması gerekir. Başka bir deyişle bu amaç ya da özel kasıt olmadan iftira suçu oluşmaz. Somut olayda sanıkta mağdur hakkında soruşturma ve kovuşturma başlatılması amacı yoktur.
    İftira suçu şekli bir suç değildir. Yapılan her şikayette bu şikayetin sonucu olarak bir kişi hakkında soruşturma işlemi yapılırsa mutlaka iftira suçu oluşur sonucuna varılamaz. Önemli olan sanığın şikayette bulunur iken belli bir kişiye isnatta bulunup bulunmadığıdır. Belli bir kişiye isnatta bulunulduğunun tespiti mağdurun soruşturma geçirmesi amacıyla sanığın hareket ettiğinin anlaşılması ile mümkündür. Bunu anlamak için ise sanıktaki özel kastın varlığına bakmak gerekir.
    Sanığın özel kastı var ise veya mağdurun soruşturma veya kovuşturma geçirmesini sağlamak amacıyla hareket etmişse iftira suçundan cezalandırılabilir. Sanıktaki amacın varlığı ancak şikayetinde bir isim belirtmesi veya sanık konumunda bulunan kişiye karşı kesin bir yargı içeren bir isnatta bulunması halinde söz konusudur. Yoksa soruşturma makamları tarafından belirlenen kişilere karşı "bu yapmış olabilir" ya da "muhtemelen bu kişi yapmıştır" gibi kesin bir yargı ve isnat içermeyen beyanlar hukuka aykırı fiil isnadı olarak kabul edilemez. Aksi takdirde hiç tanımadığı bir kişinin sanık olması halinde sanıkta soruşturma ve kovuşturma geçirmesini sağlama amacının varlığını peşinen kabul ederek iftiradan cezalandırmak gerekir ki, o zaman iftira suçunun olası kasıtla işlenebileceğini kabul etmiş oluruz. Oysa iftira suçu doğrudan kasıtla işlenebilir. Olası kasıtla işlenemez.
    Sanığın şikayette bulunurken mağdurun sanık yapılacağını bilmesi de sonucu değiştirmez. Çünkü sanık mağdur hakkında bir şikayette bulunmayarak mağdurun soruşturma ve kovuşturma geçirmesini sağlamak istemediğini açıkça göstermektedir. Sanıkta mağdur hakkında soruşturma kovuşturma başlatılmasını sağlama amacı olsaydı bizzat mağdurun ismini vererek şikayette bulunurdu. Belli bir kişi ismi vermeden yapılan şikayetlerde soruşturma, kovuşturma başlatma amacı bulunmadığından iftira suçu gerçekleşmez.
    İftira suçu ile suç uydurma suçunun birbirinden ayırmada kullanılan unsur belli bir kişiye karşı isnatta bulunulup bulunulmadığıdır. İftirada belli bir kişiye isnatta bulunulurken suç uydurmada belli bir kişiye isnatta bulunulmamakta, gerçekte işlenmediğini bildiği halde yetkili makamlara suç işlenmiş gibi ihbarda bulunulmaktadır. İftira suçu özel kasıtla işlenebilirken suç uydurma genel kasıtla işlenebilmektedir. Şayet yerel mahkemenin kabul ettiği gibi sanığın gerçekte aracı çalınmadığı halde aracının çalındığına dair ihbarda bulunmasının ve şikayet sonucunda müştekinin aracı ile yakalanacağını ve hakkında soruşturma yapılacağını bilmesinin ve buna rağmen ihbarda bulunmasının iftira suçunu oluşturduğu kabul edilirse, suç uydurma ile iftira suçunu birbirinden ayırmak mümkün olmaz. Ayrıca bu düşünce doğrudan kasıtla işlenebilen ve suçun failinde soruşturma ve kovuşturma başlatılması amacı bulunması gereken iftira suçunun olası kasıtla işlenebileceğini, suçun kanuni unsurları olmadan gerçekleşebileceğini kabul etmek anlamına gelir ki; bu kabul iftira suçunun kanuni düzenlemesine, suçun düzenlendiği maddenin gerekçesine ve yasa koyucunun amacına aykırıdır.
    Somut olayda sanığın verdiği şikayet dilekçesi ile ifadelerinden, ifadelerin verildiği tarih ve veriliş şekline göre sanıkta mağdur hakkında soruşturma ve kovuşturma başlatılması amacının bulunmadığı anlaşılmaktadır. Sanığın amacı mağdur hakkında hırsızlıktan dava açılması değil, aracın adli makamlar aracılığı ile kendisine teslimini sağlamaktır. Sanık, 10.05.2010 tarihli dilekçe ile aracının mağdurda olduğunu bildiği halde "... plakalı aracın 08.05.2010 günü evinin önünden çalındığını belirterek gereğinin yapılmasını" talep etmiş, 31.05.2010 tarihli Cumhuriyet Savcılığında mağdur olarak verdiği ifadede: "8 Mayıs 2010 sabahı uyandığında aracımın yerinde olmadığını gördüm. Aracım çalınmıştır. Çalan şahıslardan şikayetçiyim." demiş, mağdur olarak verdiği 09.06.2010 tarihli kolluk ifadesinde "aracının evinin önünden çalındığını, kimin çaldığını bilmediğini, aracının arama kaydına alınarak bulunmasını ve tarafına teslimini" istemiş, aracın bulunduğu gün yine mağdur olarak verdiği 23.01.2012 tarihli ek ifadesinde "Bugün aracının bulunduğunu öğrendiğini, aracının 08.05.2010 günü çalındığını, ... isimli şahsı tanımadığını, bu şahsın kendi aracında yakalandığını, MUHTEMELEN bu şahsın çaldığını, ARACINI ÇALAN ŞAYET ENVER DALBİTEN İSİMLİ ŞAHISSA kendisinden davacı olduğunu" beyan etmiştir. Sanık kolluktaki ilk ve savcılıktaki ifadelerinde müştekinin isminden bahsetmemekte, aracın bulunduğu günkü ifadesinde yalanını devam ettirebilmek adına "muhtemelen bu şahıs çalmıştır" demekte, belli bir kişiye kesin bir yargı içeren isnatta bulunmamaktadır. Muhtemelen ifadesi ancak olursa olsun şeklinde bir kabullenme anlamına gelebilen ve sanığın olası kastla hareket ettiği şeklinde yorumlanabilen bir ifadedir. Sonraki savcılık ifadesinde müştekinin isminden bahsetmemesi de sanıkta mağdur hakkında soruşturma ve kovuşturma başlatılması amacının bulunmadığını göstermektedir.
    Olası kasıtla iftira suçunun işlenememesi, aracın geri alınması maksadıyla isim belirtmeden şikayette bulunulması, bu nedenle iftira suçunun unsurlarının oluşmaması karşısında, sanığın takas ettiği aracının çalındığına dair belli bir kişiye isnatta bulunmadan ihbar ve şikayette bulunmasının suç uydurma suçunu oluşturduğu, hükmün suç vasfında yanılgı nedeniyle bozulması gerektiği, yerel mahkemenin sanığın şikayet sonucu müştekinin araçla yakalanacağını ve hakkında soruşturma yapılacağını bilmesine rağmen çalıntı ihbarında bulunmasının iftira suçunu oluşturduğuna dair gerekçe ve kabulünün olası kasıtla iftira suçunun oluşabileceğini kabul etmek anlamına geleceği, oysa iftira suçunun olası kasıtla işlenemeyeceği, bu durumda sattığı aracın devrini sağlamak için aracı çalınmadığı halde çalındı ihbarında bulunan her kişiyi suç uydurma yerine iftira suçundan cezalandırmak gerekeceği, oysa iftira suçu için belli bir kişiye isnatta bulunulması gerektiği, belli bir kişiye isnatta bulunulmadan yapılan ihbar ve şikayetlerde suç uydurma suçunun oluşacağı kanaatinde olduğumdan, sayın çoğunluğun eylemin iftira suçunu oluşturduğundan hükmün onanmasına ilişkin görüşlerine katılmıyorum. 24.09.2014


























    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi