21. Hukuk Dairesi 2017/408 E. , 2017/1642 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
Davacı, Kurum tarafından gönderilen ödeme emirlerinin iptaline, borçlu olmadığının karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme bozmaya uyarak ilamında belirtildiği şekilde, isteğin reddine karar vermiştir.
Hükmün davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
K A R A R
Dava, ödeme emrinin iptali talebine ilişkindir.
Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.
Davanın yasal dayanaklarını oluşturan, 506 sayılı Yasa’nın 80/12. maddesinde; sigorta primlerini haklı sebepleri olmaksızın, birinci fıkrada belirtilen süre içerisinde tahakkuk ve tediye etmeyen kamu kurum ve kuruluşlarının tahakkuk ve tediye ile görevli kamu görevlileri mesul muhasip, sayman ile tüzelkişiliği haiz diğer işverenlerin üst düzeydeki yönetici veya yetkililerinin Kurum"a karşı, işverenleri ile birlikte müştereken ve müteselsilen sorumlu olacakları, 5510 sayılı Yasa"nın 88. maddesinde de Kurum"un sigorta primleri ve diğer alacakları haklı bir sebep olmaksızın bu Kanun"da belirtilen sürelerde ödenmez ise kamu idarelerinin tahakkuk ve tediye ile görevli kamu görevlileri, tüzel kişiliği haiz diğer işverenlerin şirket yönetim kurulu üyeleri de dahil olmak üzere üst düzeydeki yönetici veya yetkilileri ile kanuni temsilcilerinin Kurum"a karşı işverenleri ile birlikte müştereken ve müteselsilen sorumlu olacakları bildirilmiştir. Yerleşmiş Yargıtay uygulamaları ile öğretide kabul edildiği üzere "üst düzey yönetici" kavramından anlaşılan şirketin mali ve idari konularında tek başına emir ve tasarruf yetkisine sahip özel şekilde kendisine yetki verilen kişidir. Türk Ticaret Kanunu"nun 317. maddesine göre anonim şirketlerde şirketi yönetmek ve temsil etmek yönetim kuruluna aittir. Anonim şirkette primlerin ödenmesinden müteselsilen sorumlu üst yönetici ve yetkiliden söz edebilmek için primlerin tahakkuk ve ödenmesinde yetkili üst düzey yönetici olması, yönetim kurulu başkanı, başkan yardımcısı gibi unvan taşıması veya temsil ve ilzam yetkisine sahip yönetim kurulu üyesi olması gerekir.
Öte yandan süresinde ödenmeyen prim ve diğer Kurum alacaklarının bizzat Kurum tarafından cebren takip ve tahsil edilebileceği 5510 sayılı Yasa"nın açık hükmü gereğidir. Cebren tahsil ve takip esasları 6183 sayılı Yasa"da gösterilmiştir. 6183 sayılı Yasa"nın mükerrer 35. maddesinde asıl borçlu hakkında yapılan yasal takip ve araştırmalar sonucu kamu alacağının tahsil edilemeyeceğinin anlaşılması halinde yasal temsilcisine ödeme emri çıkarabileceği bildirilmiştir.
4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 85’inci maddesi ile 2908 sayılı Dernekler Kanununun 27’nci maddesi hükümleri uyarınca; derneklerin yönetim kurulları, derneğin yürütme ve temsil organlarıdır. Bu görevlerini, kanuna ve dernek tüzüğüne uygun olarak yerine getirmelidirler. Ayrıca temsil görevinin, yönetim kurulunca üyelerden birisine veya üçüncü bir kişiye devri de mümkündür.
5510 sayılı Yasa"nın 88. maddesinde "... tüzel kişiliği haiz diğer işverenlerin şirket yönetim kurulu üyeleri de dahil olmak üzere..." denildiğinden, "şirket" haricindeki tüzel kişiliği haiz diğer işverenlerin yönetim kurulu üyesi; üst düzeydeki yönetici, yetkililer veya kanuni temsilcileri ile Kuruma karşı işverenleri ile birlikte müştereken ve müteselsilen sorumlu tutulamayacaktır. Diğer bir deyişle, salt yönetim kurulu üyesinin 5510 s. Kanun ve 6183 s. Kanun"un mükerrer 35. maddesi gereğince müteselsilen sorumluluğu sadece şirketlere özgüdür.
Belirtilen yasal düzenlemelerden anlaşılacağı üzere, dernek niteliğindeki spor kulüplerinde; prim alacağının tahakkuk ettiği ve ödenmesi gereken dönemde, işverenle birlikte müteselsil sorumluluk koşulunun oluşması için kulübün “...temsil ve ilzama yetkili üst düzey yöneticisi veya yetkilisi...” durumunda olunması gereklidir.
Somut olayda mahkemenin ilk kararında gösterdiği gibi davacı 28.04.2013 tarihinde dernek yönetim kurulu üyesi olup bu tarihten önce dernekle bir ilişkisi olmayıp 28.04.2013 tarihinden sonrada temsil ve ilzam yetkisi olmadığından davayı açmak için 7 günlük hak düşürücü süreye tabi değildir.
Bu halde dairemizin 10.10.2016 tarihli bozma ilamı maddi hataya dayalıdır. Maddi hataya dayalı bozma ilamları karşı taraf lehine usuli müktesep hak oluşturmaz.
Bu maddi ve hukuki olgular göz önünde bulundurulduğunda; davanın kabulü gerekirken mahkemece davanın reddine karar verilmesi; usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O halde davacının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine
06.03.2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.