Abaküs Yazılım
21. Hukuk Dairesi
Esas No: 2016/7251
Karar No: 2017/1632
Karar Tarihi: 06.03.2017

Yargıtay 21. Hukuk Dairesi 2016/7251 Esas 2017/1632 Karar Sayılı İlamı

21. Hukuk Dairesi         2016/7251 E.  ,  2017/1632 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi




    Davacı, iş kazası sonucu maluliyetinden doğan maddi ve manevi tazminatın ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
    Mahkeme bozmaya uyarak ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kısmen kabulüne karar vermiştir.
    Hükmün davalı ve ihbar olunan Kurum vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.

    K A R A R

    1-İhbar Olunan ... vekilinin temyiz istemi yönünden;
    Dava kendisine ihbar olunan gerçek veya tüzel kişi, davada taraf sıfatını kazanamaz. Bir davada hüküm, davanın tarafları arasında kurulur. Bu nedenle hükmü temyiz etme hakkı sadece davada taraf olan kişilere aittir. Kural olarak kendisine dava ihbar olunan davaya katılmadıkça (müdahil olmadıkça) mahkemece verilen kararı temyiz etme hakkı yoktur. Ancak, mahkemece usul ve yasaya aykırı olarak taraf sıfatını almayan dava ihbar olunan kişi hakkında hüküm kurulmuşsa, ihbar olunan hükmün kendisiyle ilgili bölümünü temyiz edebilir. Davanın ihbar olunduğu Kurum aleyhine bir hüküm kurulmadığından temyiz hakkı bulunmamaktadır. Bu nedenle ihbar olunan vekilinin temyiz talebinin REDDİNE,
    2-Dosyadaki yazılara, toplanan delillere, hükmün dayandığı gerektirici nedenlere göre; davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddine,
    3-Dava, zararlandırıcı sigorta olayı sonucu sürekli iş göremezliğe uğrayan sigortalının maddi zararlarının giderilmesi ile ... Noterliğinde düzenlenen 02/10/2009 tarihli ve 6220 yevmiye numaralı ibranamenin iptali istemine ilişkindir.
    Mahkemece, maddi tazminat istemlerinin kabulüne, ibranamenin iptaline ilişkin istemin ise reddine karar verilmiştir.
    Dosya kapsamından, iş kazasının meydana gelişinde davacının %10, davalının ise %90 oranında kusurlu olduğu, ... Noterliğinde düzenlenen 02/10/2009 tarihli ve 6220 yevmiye numaralı ibranamede davacının 03/09/2009 tarihinde meydana gelen kaza nedeniyle tarafına ödenen 48.000,00 TL karşılığında maddi ve manevi tazminat istemlerinden vazgeçip işvereni ibra ettiği, davacı tarafından bu 48.000,00 TL"nin 40.000,00 TL"lik kısmının maddi tazminata karşılık olarak alındığı, hükme esas bilirkişi hesap raporunda, 40.000,00 TL"nin davacıya ödendiği tarih olan 2009 yılı verilerine göre davacının zararının hesaplandığı, yapılan ödeme ile hesaplanan zarar arasında açık oransızlık bulunduğunun mahkemece takdir edilmesi halinde dikkate alınmak üzere rapor tarihi itibariyle davacının güncel zararının da hesaplandığı ancak bu güncel zarar tutarından davacıya maddi tazminata karşılık olmak üzere yapılan 40.000,00 TL"lik ödeme tenzil edilirken hataya düşülerek 40.000,00 TL"ye ödeme tarihinden itibaren yasal faiz işletilerek bulunan tutarın tenzil ediliği, hükme esas alınan bu bilirkişi hesap raporunun düzenlendiği tarihte davacıya henüz iş kazası sigorta kolundan gelir bağlanmadığı için, haliyle, sonrasında bağlanan gelirin ilk peşin sermaye değerinin davalı işverene rücu edilebilecek kısmının tenzil edilemediği, aşamalarda olayın kurum tarafından iş kazası olarak kabul edildiği, akabinde davacının sürekli işgöremezlik oranının tespit edilip davacıya sürekli işgöremezlik geliri bağlandığı anlaşılmaktadır.
    6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu "nun 55. maddesinde, “ Destekten yoksun kalma zararları ile bedensel zararlar, bu Kanun hükümlerine ve sorumluluk hukuku ilkelerine göre hesaplanır. Kısmen veya tamamen rücu edilemeyen ... ... ödemeleri ile ifa amacını taşımayan ödemeler, bu tür zararların belirlenmesinde gözetilemez; zarar veya tazminattan indirilemez.” hükmüne yer verilmiştir.
    Adalet Komisyonu"nun 55. madde gerekçesine göre; “... ... ödemelerinin, denkleştirme (indirim) işlevi görebilmesi, onun sorumluluğu doğuran olaya sebebiyet verenlere rücu edilebilmesine bağlıdır. Bu kural gereği, rücu edilemeyen ... ... ödemeleri; teknik arıza, tam kaçınılmazlık hallerindeki ödemeler, bu tazminatlardan indirilemez. Bağlanan gelirlerin, işçinin kusuru ve kaçınılmazlık gibi nedenlerle rücu edilemeyen kısmı da indirilemez. Bir kısmı rücu edilemeyen miktar dahi denkleştirilemeyeceği gibi, zarar görenin kusuruna (müterafık kusura) yansıyan ... ... ödemeleri, tahsis tarihinden sonra meydana gelen ... ... ödemelerindeki artışlar, kısmi kaçınılmazlık ve teknik arıza halindeki ödemeler ve benzerleri rücu edilemediğinden bu miktarlar dahi denkleştirilemez.”
    6101 sayılı Türk Borçlar Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkındaki Kanun 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Kanunun 2. maddesine göre “Türk Borçlar Kanununun kamu düzenine ve genel ahlaka ilişkin kuralları, gerçekleştirildikleri tarihe bakılmaksızın bütün fiil ve işlemlere uygulanır”. Dairemizin ve giderek Yargıtay"ın yerleşmiş görüşleri, Kurumca bağlanan gelirlerin peşin sermaye değerinin ve geçici işgöremezlik ödeneklerinin hesaplanan zarardan indirilmesi, Kurumun rücu hakkının korunması ve mükerrer ödemeyi önleme ilkesine dayandığından, kamu düzenine ilişkin olarak kabul edilmiştir. Kaldı ki, 6098 sayılı Kanunun 55. maddesi de emredici bir hükme yer verdiğinden gerçekleştiği tarihe bakılmaksızın tüm fiil ve işlemlere uygulanmalıdır.
    Öte yandan, kural olarak işçiye veya hak sahiplerine yapılmış ödemenin bu miktar ile sınırlı olmak üzere bağlayıcılığı asıldır. Gerçek anlamda ödemeden söz edebilmek için tazmin edilecek miktar ile buna karşılık alınan meblağ arasında açık oransızlığın bulunmaması koşuldur. Başka bir anlatımla ödemenin yapıldığı tarihteki verilerle hesaplanan tazminat ile ödenen miktar arasında açık oransızlık bulunmaması koşuldur. Ödemenin yapıldığı tarihteki verilerle hesaplanan tazminat ile ödenen miktar arasında açık oransızlığın bulunduğu durumlarda yapılan ödeme makbuz niteliğinde kabul edilebilir. Bu durumda ödemenin yapıldığı tarih gözönünde tutularak davacının karşılanmayan zararının uzman bilirkişiler aracılığı ile saptanması, böylece hesaplanacak miktar ile buna karşılık alınan meblağ arasında açık oransızlığın bulunup bulunmadığını denetlemek, açık oransızlığın bulunması durumunda maddi tazminata ilişkin ödemeyi "kısmi ifayı içeren makbuz" niteliğinde kabul etmek ve yapılan ödemenin ödeme tarihindeki gerçek zararı hangi oranda karşıladığını saptamak, son verilere göre hesaplanan tazminat miktarından, yasal indirimler yapılmak suretiyle belirlenecek karşılanmayan zarardan davalı tarafın ödeme yapılan tarihe göre zararı karşılandığı oranda indirim yapmak, daha sonra kalan miktara hükmetmek gerekir. Ödemenin yapıldığı tarihteki verilere göre hesaplanan tazminat ile ödenen miktar arasında açık oransızlığın bulunmadığının tespiti halinde ise, maddi tazminat talebinin tümden reddine karar vermek gerekir.
    Yapılacak iş, hükme esas alınan bilirkişi hesap raporunda ödeme tarihi olan 2009 yılı verilerine göre hesaplanan zarar tutarından davacıya bağlanan gelirin ilk peşin sermaye değerinin davalı işverenin kusuruna isabet eden kısmını tenzil etmek, elde edilecek miktarın, davacıya yapılan 40.000,00 TL"lik ödeme ile ne oranda karşılandığını bulmak, buna göre davacının zararı tamamen karşılanmışsa veya açıklanan şekilde bulunan tutarla ödenen 40.000,00 TL arasında açık oransızlık yoksa maddi tazminat isteminin reddine karar vermek, açık oransızlık bulunması halinde ise hükme esas alınan bilirkişi hesap raporunda güncel verilere göre yapılan hesap sonucunda bulunan zarar tutarından davacıya bağlanan gelirin ilk peşin sermaye değerinin davalı işverenin kusuruna isabet eden kısmını tenzil etmek, bu şekilde bulunan tutardan da ödeme yapılan tarihe göre zararın karşılandığı oranda indirim yapmak ve davacının hükmü temyiz etmediği dikkate alınarak usuli kazanılmış hakları gözeterek sonucuna göre bir karar vermekten ibarettir.
    Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular göz önünde bulundurulmaksızın yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
    O halde, davalının bu yönleri temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
    SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davalıya iadesine
    06/03/2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.Başkan




    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi