Abaküs Yazılım
3. Hukuk Dairesi
Esas No: 2021/445
Karar No: 2021/3413
Karar Tarihi: 31.03.2021

Yargıtay 3. Hukuk Dairesi 2021/445 Esas 2021/3413 Karar Sayılı İlamı

3. Hukuk Dairesi         2021/445 E.  ,  2021/3413 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ


    Taraflar arasındaki asıl ve birleşen tazminat davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, asıl davada, maddi tazminat istemi yönünden davanın kabulüne, manevi tazminat istemi yönünden yeniden karar verilmesine yer olmadığına; birleşen maddi tazminat istemi yönünden davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davalılar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:

    Y A R G I T A Y K A R A R I

    Davacılar asıl davada; davacı ... ile davalılardan... arasında 29/09/2006 düzenlenme tarihli 5+5 yıl süreli kira sözleşmesi imzalandığını, sözleşmeye göre sağlık merkezi olarak kullanılacak olan kiralanana ait tadilat projesinin kiracı tarafından düzenlettirileceği, akabinde davalı kiraya veren tarafından bu tadilat projesine göre kiralananın en geç 2007 yılı Ocak ayında kiracıya teslim edileceğinin kararlaştırıldığını, üzerine düşen yükümlülükleri yerine getirdiği halde, tadilatın süresinde tamamlanarak kiralananın teslim edilmediğini, 25/07/2007 tarihli ihtarname ile inşaatın projeye uygun olarak tamamlanıp teslim edilmesi aksi halde doğacak zararlarına karşılık olmak üzere dava açacağı hususunun davalılara bildirildiğini, kiralananın en geç 2007 yılı Şubat ayında teslim edilmesi gerekirken teslim edilmediğini, süresinde teslim gerçekleşmemesi nedeniyle 15 adet uzman hekim çalıştırma hakkının değişen mevzuat nedeniyle 4 uzman hekim yönünden mümkün olduğunu, yeterli branş sağlanamadığından kiralananın odalarının atıl kaldığını, geç teslim nedeniyle gelir elde edemediğini, yeni kadroların ancak ödeme yapılarak eklenmesinin mümkün olduğunu belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile 10.000TL maddi, 100.000TL manevi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek reeskont faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini istemişlerdir.
    Davacılar birleşen davada; asıl davada saklı tutulan fazlaya ilişkin kısımlar yönünden 4.500.000 TL maddi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek reeskont faizi ile birlikte davalılardan tahsilini istemişlerdir.
    Davalılar; davalı ... yönünden pasif husumet itirazında bulunarak, tadilat projesinin belediye tarafından onaylanmadığını, bu hususun 26/07/2007 tarihli ihtar ile davacılara bildirildiğini, tadilat projesine göre inşaata başlandığı halde onaylı olmadığından inşaatın mühürlendiğini savunarak davanın reddini dilemişlerdir.
    Mahkemece, davanın reddine dair verilen hükmün davacılar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay 6. Hukuk Dairesi"nin 28/11/2016 tarih 2015/10316 esas 2016/7008 karar sayılı ilamı ile " Gerek ... tarafından ... aleyhine 26/07/2007 tarihinde ... Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 2007/733 esas ve 2008/88 karar sayılı dosyası ile açılan akde aykırılık nedeniyle akdin feshi ve tahliye davasında, gerekse ... tarafından ... aleyhine 06/06/2007 tarihinde ... Asliye Hukuk Mahkemesi"nin 2007/306 esas 2010/599 karar sayılı dosyası ile açılan menfi tespit davasında verilen ve kesinleşen kararlar ile; kira sözleşmesinin 4. maddesinde geçen mimari projenin kiracı tarafından kiraya verene teslim edildiği ve kiraya verenin ilgili belediye başkanlığına başvurarak tadilat projesi ibraz edip izin almadığı ve tadilatın sözleşmede öngörülen sürede bitirilemediği sabittir. Buna göre kiralananın geç tesliminden doğan zararlardan kiraya veren sorumludur. Mahkemece bu hususlar üzerinde durularak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçe ile davanın reddine karar verilmesi doğru değildir." gerekçesi ile bozulmuştur.
    Mahkemece, bozmaya uyularak yapılan yargılama sonucunda, davanın kısmen kabulü ile 3.359.471TL"nin davalılardan tahsiline karar verilmiş, hükmün davalılar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairemizin 22/11/2018 tarih, 2018/3902 esas 2018/11926 karar sayılı ilamı ile, " (1) Mahkemece, asıl ve birleştirilen davalar yönünden ayrı ayrı hüküm kurulması gerekirken, bu hususun gözardı edilerek yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırıdır. (2) Davalıların, geç teslim nedeniyle sorumlu olduğu zarar 2007 Şubat ayından taşınmazın fiilen teslim tarihine kadarki olan zarardır. Mahkemece bu durumda taşınmaz başında keşif yapılarak kiralanan taşınmazın iddia edilen tarihte 16 uzman hekim çalıştırmaya müsait olup olmadığı, ne kadar uzman hekimin çalışabileceği dikkate alınarak eksik çalışılan uzman hekim yönünden sözleşmede kararlaştırılan teslim tarihi olan 2007 Şubat ayından teslim tarihine kadar olan sürede elde edilebilecek net gelir kaybının ve sonucuna göre davacıların zarar miktarının hesaplanması gerekirken, hatalı bilirkişi raporu ile 15/02/2012 tarihine kadar zarar hesabı yapılması doğru değildir. Öte yandan, davacılar başka sağlık kuruluşuna ücret ödeyerek uzman hekim kadrosu kazanmamıştır. Buna rağmen, mahkemece davacının başka sağlık kuruluşundan ücret ödeyerek uzman hekim getirmiş gibi 1.350.000 TL transfer ücretine hükmedilmesi de doğru görülmemiştir." gerekçesiyle hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
    Mahkemece, bozmaya uyularak yapılan yargılama sonucunda; asıl davanın kabulü ile 10.000TL maddi tazminatın asıl dava tarihi olan 21/09/2011 itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte davalılardan tahsiline, manevi tazminat talebine ilişkin red kararı daha önce kesinleşmiş olduğundan bu konuda tekrardan karar verilmesine yer olmadığına ve birleşen davanın kısmen kabulü ile 2.351.103,80TL"nin birleşen dava tarihi olan 24/07/2017 itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte davalılardan tahsiline karar verilmiş, hüküm davalılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
    -3-

    1-Dosyadaki yazılara, kararın bozmaya uygun olmasına ve delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davalılar vekilinin sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
    2-Davalılar vekilinin sair temyiz itirazlarının incelenmesinde;
    Davada dayanılan ve hükme esas alınan 29/09/2006 başlangıç tarihli 5+5 yıl süreli kira sözleşmesi konusunda, taraflar arasında uyuşmazlık bulunmamaktadır. Sözleşmenin 4. maddesinde " ..., bu binayı ..."ın verdiği mimari projeye göre tadilat ve çevre düzenlemesi yapılacaktır. Bu tadilat en kısa sürede 2007 yılı Ocak sonunda bitirilmek üzere yapılacaktır. İşlerdeki sıkıntılar için de bir aylık opsiyon zaman kullanılabilir." düzenlemesi mevcuttur. Davacı, bu düzenlemeye dayanarak dava dilekçesinde, sözleşmede kararlaştırılan tarihte kiralanan kendisine teslim edilse idi 15 adet tam zamanlı olarak çalışan uzman ve pratisyen tabip sayısı kadar kadro kuruluşun müktesep hakkı olarak tespit edileceğini ve bu kadrolarla faaliyetini devam ettireceğini; bu sırada değişen mevzuat nedeniyle 4 uzman hekim dışında ancak uygunluk belgesi olan başka bir özel sağlık kurumundan bedelini ödeyerek hekim çalıştırılabileceğini belirterek zarar tazmini talebinde bulunmuş; birleşen davada ise, 16 adet uzman hekim yönünden tazminat talebinde bulunmuştur.
    Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun 119/1-e ve f maddesi uyarınca davacı, davanın dayanağı olan bütün vakıaları ve bunlara ilişkin delillerini sıra numarası altında ve açık özetleriyle birlikte dava dilekçesine yazmalıdır. Bunlar, dava dilekçesindeki talep sonucunun dayanağı olan ve bu talep sonucunu haklı göstermeye yarayan vakıalardır. Usulüne uygun şekilde ( HMK m. 141) bildirilmiş olan vakıalar davanın sınırını çizmekte ve mahkemece ancak, bu vakıalar hakkında inceleme ve değerlendirme yapılabilmektedir. Aksinin kabulü; davacının dayandığı olguların, dolayısıyla elde etmek istediği nihai talebin dışına çıkılması sonucunu doğuracağı gibi; temyiz ve karar düzeltme süreçleri de dâhil, yargılamanın hangi aşamasına kadar gerçekleşecek hukuki ve fiili olguların nazara alınması gerektiği sorununu ortaya çıkaracaktır.
    Dairemiz bozma ilamında, kiralanan taşınmazın iddia edilen tarihte 16 uzman hekim çalıştırmaya müsait olup olmadığı, ne kadar uzman hekimin çalışabileceği dikkate alınarak eksik çalışılan uzman hekim yönünden elde edilebilecek net gelir kaybının hesaplanması gerektiği belirtilmiş ise de, mahkemece uyulan bozma kararı maddi hataya dayalı olup, maddi hataya dayalı bozma kararı taraflar lehine usulü müktesep hak teşkil etmeyeceğinden, davacının dava dilekçesinde bildirdiği zarar talebine konu hekim sayısı 15 olup, vakıalar ve davalılar hakkındaki talebi içeren bu rakam esas alınarak hesaplama yapılması gerekmektedir.
    Öte yandan, bozma ilamında, " Davalıların geç teslim nedeniyle sorumlu olduğu zarar 2007 Şubat ayından taşınmazın fiilen teslim tarihine kadarki olan zarardır. Eksik çalışılan uzman hekim yönünden sözleşmede kararlaştırılan teslim tarihi olan 2007 Şubat ayından teslim tarihine kadar olan sürede elde edilebilecek net gelir kaybının hesaplanması gerektiği" hususu açıklıkla belirtilmiş olduğu halde, mahkemece bu hususta bozma gereği yerine getirilmeyerek herhangi bir araştırma yapılmadığı, hükme esas alınan bilirkişi raporunda taşınmazın fiilen teslim tarihi olarak 2008 yılı Mayıs ayı gözetilerek 18 aylık süre üzerinden zarar miktarının hesaplandığı, ancak bu tarihin esas alınması halinde dahi sürenin 16 ay olduğu anlaşılmaktadır. Tazminat hesaplamasına konu dönem, bu yönden hatalıdır. Davacı tarafından ruhsat için 24/01/2008 tarihinde ... İl Sağlık Müdürlüğü"ne başvuruda bulunulduğu, buna göre bu tarih itibariyle kiralananın kiracının kullanımında olduğunun kabulü ile 2007 yılı Şubat ayı ile 24/01/2008 tarihi arasındaki döneme ilişkin olarak davacıların zararının hesaplanması gerekirken, hatalı değerlendirme yapılarak yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamıştır.
    3- Tazminata yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde;
    Kural olarak bozma kararına uyan mahkeme, artık bozma kararı gereğince işlem yapmak ve hüküm vermek zorundadır. Çünkü, mahkemenin bozma kararına uyması ile bozma kararı lehine olan taraf yararına bir usulü müktesep (kazanılmış) hak doğmuştur. Bu kazanılmış hak yeni bir hükümle ortadan kaldırılamaz. Bozulan bir hükmün, bozma sebepleri dışında kalan kısımları kesinleşir. Bozma kararına uyan mahkeme, bozma kararının kapsamı dışında kalmış olması nedeniyle; kesinleşen kısımlar hakkında yeniden inceleme yaparak karar veremez. Zira, kesinleşmiş olan kısımlar, lehine olan taraf yararına bir usulü müktesep hak teşkil eder.
    Somut olayda; mahkemece bozma ilamına uyulduğu halde gereği yerine getirilmemiş, bozmaya uygun karar verilmemiştir. Şöyle ki;
    Mahkemece, bozma öncesi dosyaya kazandırılan 24/04/2015 tarihli bilirkişi kurulu raporunda, davacı işletmenin 2009 yılında 4 uzman kadro ile kârının 107.224 TL olduğu, 16 uzman hekim olması halinde bu gelirin 12 ayda 598.996 TL olacağı, 16 ayda ise 671.861,33 TL olacağı, 2010- 2011 yılları da aynı verilere göre 738.614.42 TL olacağı, 01/05/2008 tarihinde 16 doktor yerine 4 doktor ile işe başlandığı, 01/05/2007 -15/02/2012 tarihleri arasında 11 branşlık zarar meydana geldiği varsayımına dayalı kârın 2.009.471,75 TL olacağı belirtilerek hesaplama yapılmış, davalıların hükmü temyiz etmesi üzerine; yukarıda belirtilen bozma ilamındaki gerekçelerle hüküm bozulmuştur. Karar davalılar lehine bozulduğuna göre, bu durumda ilk verilen karardaki tazminat kalemleri yönünden davalı taraf için usulü müktesep hak oluşmuştur. Bu nedenle önceki karara dayanak teşkil eden bilirkişi raporunda belirlenen ve bozma kapsamı dışında kalan yönteme göre hesaplama yapılarak sonucuna göre hüküm kurulması gerekirken, bozmadan sonra alınan rapora itibar edilerek fazla miktarda tazminata hükmedilmesi hatalı olmuştur.
    Bunun yanısıra; HMK’nun 281. maddesinde; tarafların, bilirkişi raporunda eksik gördükleri hususların, bilirkişiye tamamlattırılmasını; belirsizlik gösteren hususlar hakkında ise bilirkişinin açıklama yapmasının sağlanmasını veya yeni bilirkişi atanmasını mahkemeden talep edebilecekleri; mahkeme, bilirkişi raporundaki eksiklik yahut belirsizliğin tamamlanması veya açıklığa kavuşturulmasını sağlamak için, bilirkişiden ek rapor alabileceği; ayrıca gerçeğin ortaya çıkması için gerekli görürse, yeni görevlendireceği bilirkişi aracılığıyla, tekrar inceleme de yaptırabileceği açıklanmıştır.
    Bilirkişiler, raporlarını hazırlarken raporun dayanağı olan somut ve özel nedenleri bilimsel verilere uygun olarak göstermek zorundadır. Bilirkişi raporu aynı zamanda Yargıtay denetimine de elverişli olacak şekilde bilgi ve belgeye dayanan gerekçe ihtiva etmelidir. Ancak, bu şekilde hazırlanmış raporun denetimi mümkün olup, hüküm kurmaya dayanak yapılabilir.
    Bilirkişi raporu kural olarak hâkimi bağlamaz. Hâkim, raporu serbestçe takdir eder. Hâkim, raporu yeterli görmezse, bilirkişiden ek rapor isteyebileceği gibi gerçeğin ortaya çıkması için önceki bilirkişi veya yeniden seçeceği bilirkişi vasıtasıyla yeniden inceleme de yaptırabilir. Bilirkişi raporları arasındaki çelişki varsa hakim çelişkiyi gidermeden karar veremez.
    Mahkemece, bozma üzerine dosyaya kazandırılan bilirkişi raporunda, davacının teslim tarihine kadar geçen 18 ay süre içinde elde edeceği kârın 2.361.103,80 TL olduğu hesaplanmıştır. Bozma öncesi alınan ve yukarıda detaylandırılan bilirkişi raporundaki tespitler ile iş bu rapor arasında süre ve tazminat miktarı yönünden çelişkiler bulunduğu, ayrıca davacı işletmenin fiilen çalışılan dönem esas alınarak bir sonraki dönemde gelirinin %25 artacağı varsayımına dayalı hesaplama yapılmış ise de, talebe konu dönemin fiilen çalışmaya başlanılan dönem öncesi, 2007 - 2008 yılları arası olduğu hususunun dikkate alınmadığı; bu itibarla düzenlenen raporun hüküm kurmaya yeterli ve denetime elverişli olmadığı anlaşılmaktadır. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu"nun 301. maddesinde kiraya verenin, kiralananı kararlaştırılan tarihte, sözleşmede amaçlanan kullanıma elverişli bir durumda teslim etmek ve sözleşme süresince bu durumda bulundurmakla yükümlü olduğu düzenlenmiştir. 818 sayılı Borçlar Kanunu"nun 106. ve 108. (TBK md. 125.) maddeleri hükümleri gereğince kazanç kaybı (kar kaybı) zararına uğrayan tarafın isteyebileceği zararın saptanmasında kıyasen Borçlar Kanunu"nun 325. (TBK 408.) maddesi hükmünde gösterilen kesinti yönetiminin uygulanması gerekir. Bu yönteme göre kar kaybı, sözleşme ifa ile bitse idi zarar görenin elde etmesi muhtemel bütün gelirlerden yapması gereken bilcümle zorunlu harcama kalemleri ile sözleşme süresinden evvel feshedildiğinden, süresinden evvel fesih nedeniyle sağladığı yani tasarruf ettiği haklar ve yine bu süre içerisinde başka işten sağlayacağı veya kasten sağlamaktan kaçındığı kazanç miktarları toplamı indirilerek bulunur. Elde edilecek fark miktara da net kar denilir. Bu yönteme uygun kar kaybı zararı hesaplanırken davacının davalıya ödemesi gereken kira paraları da elbette davacının yapması zorunlu giderler içinde dikkate alınmalıdır.
    Bu nedenle mahkemece yapılacak iş, uzman bilirkişilerden yeni bir heyet oluşturulup dosya bu heyete tevdi edilerek dosya arasında bulunan raporlar arasındaki çelişki de giderilecek şekilde ancak davalıların usulü müktesep hakkını da ihlal etmeyecek şekilde, TBK 408. maddesi hükmünde gösterilen kesinti yönteminin uygulanması ve hakim tarafından, belirlenen kâr üzerinden davacı kiracının bu yeri dava konusu dönemde işletmemesi nedeniyle uğrayabileceği risklerden uzak kalması nedeniyle hakkaniyete uygun bir indirim yapılmak suretiyle sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirmeler içeren bilirkişi raporuna itibar edilerek hüküm kurulması da usul ve yasaya aykırı olup, belirtilen nedenlerle hükmün bozulması gerekmiştir.
    5- Davalılar vekilinin, harca yönelik temyiz itirazının bu aşamada incelenmesine gerek görülmemiştir.
    SONUÇ: Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle davalılar vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine, ikinci ve üçüncü bentlerde açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince davalılar yararına BOZULMASINA, dördüncü bentte belirtilen nedenle davalının harca yönelik temyiz itirazının incelenmesine bu aşamada yer olmadığına ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK"nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK.nun 440.maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 31/03/2021 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.



    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi