23. Hukuk Dairesi 2015/8233 E. , 2017/2960 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi
Taraflar arasında görülen menfi tespit davası sonucunda verilen hükmün bozulmasına ilişkin Dairemizin 27.05.2015 gün ve 2014/4612 Esas, 2015/3958 Karar sayılı ilamının karar düzeltme yoluyla incelenmesi davacı vekilince istenilmekle, dosya incelendi, gereği görüşüldü.
- KARAR -
Davacı vekili, müvekkili ile davalı şirket arasında 30.06.2007 tarihinde imzalanan "Sistem Kullanım Anlaşması"nın 30.06.2010 tarihinde revize edildiğini, bunun yanında 23.06.2008 tarihli "Bağlantı Anlaşması"da bulunduğunu, davalı şirketin müvekkiline 09.07.2013 tarihli faturaya konu 2013 Mayıs dönemi sistem kullanım cezası açıklaması ile 23.118,83 TL bedelli ceza faturası gönderdiğini, davalıya ihtarname ile fatura bedelinin kabul edilmediği bildirilerek fatura aslının iade edildiğini, davalının da cevabi ihtarname ile fatura aslını müvekkiline iade ettiğini, davaya konu fatura bedelinin zamanaşımına uğradığını, fatura ve muhteviyat çizelgesinde belirtilen ihlâlin aylık periyotlar dikkate alındığında gerçekleşmediğini, ihlâlin ne şekilde tespit edildiğinin belirsiz olduğunu ve bu konuda kendilerine bir belge tebliğ edilmediğini, taraflar arasındaki sözleşmeler uyarınca herhangi bir ihlâl sebebiyle cezai şart uygulanabilmesi için kullanıcıya yazılı bir uyarıda bulunulması ve bu uyarıda ihlâlin ortadan kaldırılması için kullanıcıya makul bir süre tanınmasının zorunlu olduğunu, bu hususun yerine getirilmemesi nedeniyle ceza faturasının esas ve usule aykırı olduğunu, bunun yanında ceza miktarının da fahiş olduğunu ileri sürerek, müvekkilinin borçlu olmadığının tespitini, borçlu olduğu kanaatine varılır ise fahiş ceza faturasının tenkisini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, taraflar arasında imzalanan sözleşmenin 07.06.2012 tarihinde revize edildiğini, sözleşmeye göre oluşan ihlâl nedeniyle yapılan hesaplamanın mevzuata uygun olduğunu, 2010 yılından sonra düzenlenen Sistem Kullanım Anlaşması"nın 9. maddesinde herhangi bir uyarı şartının yer almadığını, kaldı ki daha önceki sözleşmelerde de uyarı yükümlülüğü olmadığını, sözleşme nedeniyle 10 yıllık zamanaşımı süresinin gerçekleşmediğini, sayaç okumaları için herhangi bir “sayaç okuma tutanağı” düzenlenmesine mevzuat ve uygulamalar dikkate alındığından gerek olmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre; taraflar arasında düzenlenen 30.06.2007 tarihli Sistem Kullanım Anlaşması"nın 10. maddesi ve 23.06.2008 tarihli Bağlantı Anlaşması"nın 16. maddesi uyarınca ihlâl halinde ceza uygulanabilmesi için davalı tarafça uyarı yapılması ve ihlâlin ortadan kaldırılması için süre verilmesinin düzenlendiği, ihlâl sebebiyle cezai şart uygulanabilmesi için ihtar şart olup, davalı taraf
sözleşme hükümlerine uygun ihtar yaptığını iddia ve ispat edemediğinden davacının sözkonusu fatura için borçsuz olduğunun kabul edildiği gerekçesiyle, davanın kabulü ile davaya konu faturadan dolayı davacının davalıya borcunun bulunmadığının tespitine dair verilen karar, Dairemizin 27.05.2015 tarih ve 2014/4612 E., 2015/3958 K. sayılı ilamıyla, taraflar arasında 07.06.2012 tarihinde revize edilmiş Sistem Kullanım Anlaşması"nda uyarı koşulunun yer almadığı, bu anlaşmanın varlığının davacı tarafça da kabul edildiği, Bağlantı Anlaşması"nda ise uyarı koşulunun yer aldığı, uyarı koşulu arayan Bağlantı Anlaşması ile bu koşulu aramayan 07.06.2012 tarihli anlaşmanın hangisinin ihlâl edildiğinin tespitinin, davanın sonucunu doğrudan etkileyeceği, bu nedenle mahkemece, konusunda uzman bilirkişiden davalının teknik nitelikteki itirazlarını karşılayan, taraflar arasındaki Bağlantı Anlaşması ve revize edilmiş 07.06.2012 tarihli Sistem Kullanım Anlaşması hükümlerini değerlendiren ve dava konusu ceza faturasında düzenlenen ihlâlin gerçekleşip gerçekleşmediği, gerçekleşmişse niteliği, hangi sözleşme hükümlerinin ihlâl edildiği, buna göre uyarı koşulunun gerekip gerekmediği hususlarında görüş içeren; ayrıntılı, gerekçeli ve denetime elverişli rapor alınıp, sonucuna göre bir karar verilmesi gerektiği belirtilerek, bozulmuştur.
Bu kez, davacı vekili, karar düzeltme talebinde bulunmuştur.
Yargıtay ilamında belirtilen gerektirici sebeplere göre, HUMK"nın 440. maddesinde sayılan hallerden hiçbirisine uymayan karar düzeltme isteminin reddi gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin karar düzeltme isteminin REDDİNE, 07,80 TL harç ve takdiren 275,00 TL para cezasının karar düzeltme isteyenden alınarak Hazine"ye gelir kaydedilmesine, 30.10.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.