14. Hukuk Dairesi 2016/2980 E. , 2018/7576 K.
"İçtihat Metni"14. Hukuk Dairesi
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 11.11.2013 gününde verilen dilekçe ile önalım hakkından kaynaklanan tapu iptali ve tescil talebi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın reddine dair verilen 21.10.2015 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı asil tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
_ K A R A R _
Dava, önalım hakkından kaynaklanan tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
Davacı vekili, davalının 67 ada 2 parsel sayılı taşınmazda 20/09/2013 tarihinde 19/77 pay satın aldığını, önalım hakkı nedeniyle tapuda davalı adına kayıtlı payın iptali ile müvekkili adına tescilini talep etmiştir.
Davalı vekili, 67 ada 2 parsel sayılı taşınmazda muris ..."ten davacıya ve diğer mirasçılara intikal yapılmadığından davacının tek başına dava açma ehliyeti bulunmadığını, taşınmazın tapudaki bedelinin muvazaalı olduğunu, fiili taksim nedeniyle davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.
Hükmü, davacı ... temyiz etmiştir.
Önalım hakkı paylı mülkiyet hükümlerine tabi taşınmazlarda bir paydaşın taşınmaz üzerindeki payını kısmen veya tamamen üçüncü bir kişiye satması halinde diğer paydaşlara bu satılan payı öncelikle satın alma yetkisi veren bir haktır. Bu hak paylı mülkiyet ilişkisi kurulduğu anda doğar ve satışın yapılmasıyla kullanılabilir hale gelir.
TMK"nin 733. maddesi gereğince yapılan satışın alıcı veya satıcı tarafından diğer paydaşlara noter aracılığıyla bildirilmesi zorunludur.
Önalım hakkı, satışın hak sahibine bildirdiği tarihin üzerinden üç ay ve herhalde satışın üzerinden iki yıl geçmekle düşer.
Bu süre hak düşürücü süre olup mahkemece kendiliğinden göz önünde bulundurulması gerekir.
TMK’nin 733/3 maddesi gereğince üç aylık hak düşürücü sürenin başlaması için öğrenme yeterli olmayıp yapılan satışın, alıcı veya satıcı tarafından diğer paydaşlara noter aracılığıyla bildirilmesi gerekir. Noter aracılılığıyla bildirimde bulunulmamışsa iki yıllık hak düşürücü süre içerisinde önalım hakkına dayanılarak tapu iptali ve tescil istenebilir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 21.09.2005 tarihli, 2005/6-358 Esas, 470 sayılı kararı da bu doğrultudadır.
Önalım hakkının kullanılmasında davacının dayandığı pay elbirliği mülkiyetine konu ise tüm ortakların birlikte dava açması veya birinin açtığı davaya diğerlerinin muvafakat etmesi gerekir. Çünkü bu gibi hallerde 11.10.1982 tarihli ve 3/2 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca davanın tereke adına açıldığının kabulü gerekir. Davaya muvafakat, duruşmaya gelip bu konuda beyanda bulunmakla veya imzası noterce onaylı muvafakat belgesi ibraz edilmesi suretiyle yahut davacı adına davayı takip eden avukata vekalet verilmesi ile sağlanabilir. Bu yolda ortakların tümünün muvafakati sağlanamazsa Türk Medeni Kanununun 640. maddesi hükmü uyarınca murisin terekesine görevli mahkemede temsilci atanması için davacıya süre verilir. Temsilci davacı dışında biri olursa davacının sıfatı sona ereceğinden davayı temsilci takip eder. Dava hakkına ilişkin olan bu hususun hakim tarafından kendiliğinden öncelikle nazara alınması gerekir.
Somut olaya gelince; dosya içerisindeki tapu kayıtları ile mirasçılık belgesinin incelenmesinden dava konusu taşınmazlarda davacı ..."ın murisi babası ..."in paydaş olduğu, murisin davacı dışında ..., ..., ...(...), ...(...), ...(...), ... ve ... isminde yedi mirasçısının daha bulunduğu; dolayısıyla davacının dayandığı payın elbirliği mülkiyetine tabi olduğu anlaşılmaktadır.
Davacı, murisi ...in payına dayanarak önalım hakkını ileri sürmüştür. ... mirasçılarının bir kısmı tarafından davaya muvafakat verilmiş ise de paydaşlardan ... tarafından davaya muvafakat edilmemiştir.
Bu durumda mahkemece, TMK"nin 640. maddesi hükmü uyarınca murisin terekesine görevli mahkemede temsilci atanması için davacı tarafa yetki ve süre verilmesi suretiyle davanın görülebilirlik koşulunun yerine getirilmesi gerekirken, eksik taraf teşkili ile işin esası hakkında bir karar verilmesi doğru görülmemiş, bu sebeple hükmün bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenler ile hükmün BOZULMASINA, bozma nedenine göre sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, peşin yatırılan harcın istek halinde yatırana iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 08/11/2018 tarihinde oybirliği ile karar verildi.