7. Hukuk Dairesi 2014/16852 E. , 2015/12818 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi : Asliye Hukuk Mahkemesi
(İş Mahkemesi Sıfatıyla)
Dava Türü : Alacak
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün, Yargıtayca incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dosya incelendi, gereği görüşüldü:
I-Davacı .., davalı işveren yanında 19/06/2007-17/10/2008 tarihleri arasında psikolojik danışman-rehber öğretmen olarak çalıştığını, iş akdinin işveren tarafından haklı nedenle feshedildiğini öne sürerek kıdem tazminatı, ihbar tazminatı, fazla çalışma ücreti, yıllık izin alacağı, eksik maaş alacağı ve AGİ alacağı istemiştir.
Davacı .., davalı işveren yanında 01/12/2006-23/10/2008 tarihleri arasında okul öncesi öğretmen olarak çalıştığını, iş akdinin işveren tarafından haksız feshedildiğini öne sürerek kıdem tazminatı, ihbar tazminatı, fazla çalışma ücreti, yıllık izin alacağı, eksik maaş alacağı ve AGİ alacağı istemiştir.
Davalı, davacıların iş akdinin İş Kanunu 25/II-g maddesi gereğince haklı nedenle feshedildiğini, diğer alacak taleplerinin de yersiz olduğunu belirterek davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.
Davacılar arasında zorunlu ya da ihtiyari dava arkadaşlığı koşulları bulunmadığı gözetilmeden her iki davacının açtığı davanın birlikte görülüp sonuçlandırılması bozma nedenidir.
II- Kabul şekline göre de;
1- Uyuşmazlık taraflar arasındaki ilişkinin belirli süreli iş sözleşmesi niteliğinde olup olmadığı, davacıların belirli süreli sözleşme nedeni ile ihbar tazminatına hak kazanıp kazanmadıkları noktasında toplanmaktadır.
İhbar tazminatı, belirsiz süreli iş sözleşmesini haklı bir neden olmaksızın ve usulüne uygun bildirim öneli tanımadan fesheden tarafın, karşı tarafa ödemesi gereken bir tazminattır. Bu nedenle taraflar arasındaki sözleşmenin belirli süreli olması durumunda ihbar öneli ve ihbar tazminatı söz konusu olamaz.
Somut olayda davacıların, davalıya ait özel eğitim kurumunda 5580 sayılı Yasa uyarınca öğretmen olarak çalıştığı, 5580 sayılı Yasanın 9/1 maddesi uyarınca aradaki iş ilişkisinin belirli süreli olduğu açık olup, belirli süreli iş sözleşmesinde ihbar tazminatına hak kazanılması mümkün olamaz. Bu itibarla davacı işçilerin ihbar tazminatına yönelik isteğinin reddi yerine kabulüne karar verilmesi hatalıdır.
2- Taraflar arasında yıllık izin ücretinin zamanaşımına uğrayıp uğramadığı ihtilaflıdır.
Zamanaşımı, alacak hakkının belli bir süre kullanılmaması yüzünden dava edilebilme niteliğinden yoksun kalmasını ifade eder. Bu tanımdan da anlaşılacağı üzere zamanaşımı, alacak hakkını sona erdirmeyip sadece onu "eksik bir borç" haline dönüştürür ve "alacağın dava edilebilme özelliği"ni ortadan kaldırır.
Bu itibarla zamanaşımı savunması ileri sürüldüğünde, eğer savunma gerçekleşirse hakkın dava edilebilme niteliği ortadan kalkacağından, artık mahkemenin işin esasına girip onu incelemesi mümkün değildir.
4857 sayılı Kanundan daha önce yürürlükte bulunan 1475 sayılı Yasada ücret alacaklarıyla ilgili olarak özel bir zamanaşımı süresi öngörülmediği halde, 4857 sayılı İş Kanunun 32/8 maddesinde, işçi ücretinin beş yıllık özel bir zamanaşımı süresine tabi olduğu açıkça belirtilmiştir. Ancak bu Kanundan önce tazminat niteliğinde olmayan, ücret niteliği ağır basan işçilik alacakları, Borçlar Kanununun 126/1 maddesi (6098 Sayılı TBK 147) uyarınca beş yıllık zamanaşımına tabidir.
Yıllık izin ücreti iş sözleşmesinin feshi ile muaccel olup dönemsel bir nitelik taşımadığından, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu uygulaması yönünden 10 yıllık genel zamanaşımına tabidir.
Her alacak muaccel olduğu tarihte yürürlükte bulunan zamanaşımı süresine tabi olduğundan 6098 sayılı Yasanın yürürlüğe girdiği 01/07/2012 tarihinden önce işakdi feshedilen işçi yönünden yıllık izin alacağı beş yıllık zamanaşımı süresine tabidir.
Somut olayda, dava HUMK"un yürürlükte olduğu dönem olan 05.11.2008 tarihinde açılmıştır. Dava dilekçesi ile fazlaya ilişkin haklar saklı tutularak, kıdem ve ihbar tazminatı ile ücret, AGİ alacağı, fazla mesai ve 500,00 TL yıllık izin alacağı talep edilmiş, daha sonra 07.03.2014 harç tarihli ıslah dilekçesi ile, diğer alacak talepleri ve yıllık izin alacağı talebi artırılmıştır. Davalı taraf 07/03/2014 tarihli ıslah ile artırılmış olan miktarlar bakımından, ıslah dilekçesine karşı süresinde 20/05/2014 tarihinde zamanaşımı savunmasında bulunmuştur. Mahkemece, davalı tarafın süresinde yaptığı zamanaşımı savunması değerlendirilmemiştir. Yapılacak iş, ıslah dilekçesi ile artırılmış olan yıllık izin alacağında, ıslah tarihi itibarıyla zamanaşımı savunması dikkate alınarak yapılacak hesaplamaya göre karar vermektir. Yıllık izin alacağında ıslah ile artırılan miktar bakımından zamanaşımı dikkate alınmadan yazılı şekilde karar verilmiş olması doğru olmamamıştır.
3- Yıllık izin alacağı ve ihbar tazminatına uygulanacak faiz türü noktasında ihtilaf bulunmaktadır.
6100 sayılı HMK 26. maddesine göre hâkim, kanundaki istisnalar saklı kalmak kaydıyla, tarafların talep sonuçlarıyla bağlıdır; ondan fazlasına veya başka bir şeye karar veremez. Davacı vekili, talep ettiği alacaklar yönünden, dava dilekçesinde en yüksek mevduat faizi, ıslah dilekçesinde ise en yüksek reeskont faizi istemiştir.
Yasada ihbar tazminatı için özel bir faiz düzenlenmemiştir.
4857 sayılı İş Kanununun 59. maddesinde iş sözleşmesinin feshinde kullanılmayan izin sürelerine ait ücretlerin son ücret üzerinden ödenmesi gerektiği kurala bağlanmıştır. Bununla birlikte kanunda, iş sözleşmesinin feshinde ödenmesi gereken izin ücreti için kesin bir ödeme günü belirlenmemiştir. İzin ücreti iş sözleşmesinin feshedildiği tarihte muaccel olur, ancak faiz başlangıcı bakımından işverenin ayrıca temerrüde düşürülmesi gerekir.
4857 sayılı İş Kanununda yıllık ücretli izin için özel bir faiz türü belirlenmemiş, Dairemizce, iş sözleşmesinin feshinde ödenmesi gereken izin ücreti, geniş anlamda ücret içinde değerlendirilmemiş ve 4857 sayılı İş Kanununun 34. maddesinde sözü edilen bankalarca mevduata uygulanan en yüksek faize karar verilemeyeceği kabul edilmiştir.
Bu nedenlerle hükmedilen yıllık ücretli izin alacağı ve ihbar tazminatı açısından talep gözetilerek yasal faiz oranını geçmemek üzere en yüksek mevduat faizi ya da en yüksek reeskont faizine hükmedilmesi gerekirken doğrudan en yüksek mevduat faizine hükmedilmesi de yanlış olmuştur.
4- Ayrıca davacılar dava dilekçesinde fazla mesai alacağı talebinde bulunmuş olup, mahkemece bu alacak hakkında olumlu ya da olumsuz bir hüküm kurulmaması da isabetsizdir.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı nedenle BOZULMASINA, bozma nedenine göre davalının diğer temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, peşin alınan temyiz harcının istek halinde davalıya iadesine, 22/06/2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.