1. Hukuk Dairesi 2015/9870 E. , 2018/9537 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın reddine ilişkin olarak verilen karar davalı vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ... "in raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
-KARAR-
Dava,ehliyetsizlik ve muris muvazaası hukuksal nedenlerine dayalı tapu iptali ve tescil isteklerine ilişkindir.
Davacılar,miras bırakanları ...’nin, 3 parsel sayılı taşınmazdaki ½ payını davalı ikinci eşi ...’ye satış suretiyle temlik ettiğini,akit tarihinde miras bırakanın hukuki ehliyetinin bulunmadığını,ayrıca,yapılan işlemin mirasçılardan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek, tapu iptali ve tescile karar verilmesini istemişlerdir.
Davalı, davanın reddini savunmuştur.
Davanın reddine ilişkin olarak verilen kararı Dairece ""...mirasbırakanın temlik tarihinde hukuki ehliyeti haiz olup olmadığının belirlenmesi,...murisin ehliyetli olduğunun belirlenmesi halinde ise, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı olarak tarafların iddia ve savunmaları doğrultusunda toplanan ve toplanacak delillerin birlikte değerlendirilmesi, ayrıca açılmış olduğu bildirilen tapu iptal- tescil dava dosyasının incelenmesi, gerektiği takdirde eldeki dava ile birleştirilmesi ve sonucuna göre karar verilmesi ..."" gerektiği gerekçesiyle bozulmuş, mahkemece, hükmüne uyulan bozma ilamı doğrultusunda yapılan yargılama sonunda; miras bırakanın devir tarihinde hukuki ehliyetinin bulunduğu ve temliki işlemin muvazaalı olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; miras bırakan ..."nin, 3 parsel sayılı taşınmazdaki 1/2 payını 04.08.1995 tarihinde davalı ikinci eşi ..."ye satış suretiyle temlik ettiği, davacılar ...,... ve ... murisin ilk eşinden olma çocukları olduğu , 3 sayılı parselin imara tabi tutulması sonucu oluşan 34241 ada 1 ve 34247 ada 1 parsel sayılı taşınmazların davalı ... adına tescil edildiği anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere; uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarında ve 1.4.1974 tarih 1/2 sayılı İnançları Birleştirme Kararında vurgulandığı gibi, görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu"nun 706, Türk Borçlar Kanunu"nun 237. (Borçlar Kanunu"nun 213.) ve Tapu Kanunu"nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Hemen belirtmek gerekir ki, bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün, diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de, Ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alış gücünün olup olmadığı hususlarının araştırılmasında ve satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Somut olaya gelince; dinlenen davacı tanıkları,temlikin muvazaalı olduğunu bildirmişler ise de;bu beyanlar soyut nitelikte bulunmaktadır.Dinlenen davalı tanıkları murisin borç aldığını, borcun davalı eşi Asiye tarafından ödendiğini, bunun karşılığında da çekişmeli taşınmazın davalıya devredildiğini ifade etmişlerdir.
Öte yandan, davacılar ve miras bırakan arasında mal kaçırmayı gerektirecek herhangi bir nedenin varlığı da ortaya konulmuş değildir.Kaldı ki,murisin mal kaçırmak gibi bir niyeti bulunsaydı sadece dava konusu taşınmazı değil,maliki olduğu diğer taşınmazlarını da temlik edebileceği açıktır.
Diğer taraftan, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı davalarda,taşınmazın tapuda gösterilen satış bedeli ile gerçek değeri arasındaki aşırı oransızlık tek başına muvazaanın kanıtı değildir.
Bu durumda, toplanan somut deliller, yukarıda değinilen ilkelerle birlikte değerlendirildiğinde; miras bırakanın mirasçılardan mal kaçırmak amacıyla hareket etmediği ve temlikin muvazaalı olmadığı sonucuna varılmaktadır.
Hal böyle olunca, davanın reddine karar verilmesi gerekirken;yanılgılı değerlendirmeyle, davanın kabulü yönünde hüküm tesisi isabetsizdir.
Davalının yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Yasa"nın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK."nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 26/04/2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.