3. Hukuk Dairesi 2016/17608 E. , 2018/4492 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :AİLE MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki ziynet alacağı davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı, düğünde 5 adet 22 ayar 23 gram altın bilezik, 2 adet altın alyans yüzük, 2 adet küpe, bir adet set diye tabir edilen yüzük, küpe, bileklik ve gerdanlıktan oluşan takı seti takıldığını, düğünden hemen sonra davalı ... ile davalının babası olan davalı ... tarafından ziynetlerinin rızası olmaksızın elinden alındığını, geri verilmediğini, davalı koca tarafından gecenin bir yarısı ağabeyine teslim ve iade edildiğini, daha sonra kesinlikle bir araya gelmelerinin söz konusu olmadığını, evden ayrılırken yanında, tek bir kıyafet dahi almadığını belirtilen nedenlerle davalarının kabulü ile, fazlaya dair talep ve dava haklarının saklı kalmak kaydıyla şimdilik yukarıda belirtilen ziynetlerin öncelikle aynen iadesini, bu mümkün olmadığı takdirde bedellerinin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan tahsilini talep etmiştir.
Davalı ..., davacının giderken ziynet eşyalarının tamamını götürdüğünü, kendisinin ziynet eşyalarını almadığını, davacı ile anlaşmalı olarak ayrıldıkları için kendisini abisine teslim ettiğini, davacıyı giyinik vaziyette götürüp teslim ettiklerini, davacının evden çıkmadan önce üzerinde 5 tane bileziğinin olduğunu, takı seti ve yüzüğünün üzerinde olduğunu, hatta altınları çıkarıp kendisine vermek istediğini, kendisinin de bunlar senin hakkın diyerek çantasına koymasını istediğini, gerdanlık ve diğer kıymetli eşyalarını çantasına koyduğunu belirtmiş, davalı ... ise; oğlunun ziynet eşyalarını davacının abisinin yanında verdiğini belirterek davanın reddini dilemişlerdir.
Mahkemece, davacının boşanma dosyalarında ziynet eşyaları ile ilgili bir beyanının bulunmadığı, davalı tanıkları ile davacının üzerinde ziynet eşyalarının olduğunun sabit olduğu gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı tarafça temyiz edilmiştir.
Dava, ziynet alacağı istemine ilişkindir.
Türk Medeni Kanunu’nun 6.maddesi hükmü uyarınca; kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri hakkını dayandırdığı olguların varlığını kanıtlamakla yükümlüdür. Gerek doktrinde, gerek Yargıtay içtihatlarında kabul edildiği üzere ispat yükü hayatın olağan akışına aykırı durumu iddia eden ya da savunmada bulunan kimseye düşer. Öte yandan, ileri sürdüğü bir olaydan kendi yararına haklar çıkarmak isteyen kimse iddia ettiği olayı kanıtlaması gerekir.
Davacı kadın dava konusu edilen ziynet eşyasının davalı eşi ve davalı kayınpeder tarafından elinde alındığınını ve bu altınların bir daha kendisine iade edilmediğini ileri sürmüş, davalı koca ve kayınpeder ise bu altınların davacıda bulunduğunu savunmuştur. Hayat deneylerine göre olağan olanın bu çeşit eşyanın kadının üzerinde olması ya da evde saklanması, muhafaza edilmesidir. Başka bir anlatımla, bunların davalı tarafın zilyetlik ve korunmasına terk edilmesi olağan durumla bağdaşmaz. Diğer taraftan, ziynet eşyası rahatlıkla saklanabilen, taşınabilen, götürülebilen türden eşyalardandır. Bu nedenle evden ayrılmayı tasarlayan kadının bunları önceden götürmesi, gizlemesi her zaman mümkün olduğu gibi, evden ayrılırken üzerinde götürmesi de mümkündür. Bunun sonucu olarak, normal koşullarda ziynet eşyalarının kadının üzerinde olduğunun kabulü gerekir. Bu durumda, ziynet eşyasının varlığını, evi terk ederken bunların zorla elinden alındığını ve götürülmesine engel olunduğunu, evde kaldığını, kadının ispatlaması gerekir.
Somut olayda davacı kadının iddiası, dava konusu ziynet eşyalarının evden ayrılırken elinden alındığı ya da götürülmesine engel olunduğu değil, evliliğin ilk dönemlerinde davalılar tarafında elinden alındığı yönündedir. Davacı bu iddiasını ispat etmekle yükümlüdür.
Davacı iddiasının ispatı için tanık deliline dayanmış ve gösterdiği tanıklar mahkemece dinlenmiştir. Dinlenen davacı tanıkları, davacının eve geldiğinde ziynet eşyalarının üzerinde olmadığını, tek bir kol çantası ile geldiğini beyan etmişlerdir. Davalı tanıkları ise; terk olayının yaşandığı gün evde olduklarını, davacının ağabeyinin davalıların evine gelerek davacıyı aldığını, davacının üzerinde gerdanlığı, küpesi, yüzüğü ve bileziklerinin bulunduğunu belirtmişlerdir.
Davalı ..., duruşmadaki beyanlarında, davacıyı abisine götürüp teslim ettiğini, davacının gerdanlık ve diğer kıymetli eşyalarını evden çıkarken çantasına koyduğunu; davalı ... ise, altınların davalı oğlu tarafından davacının abisi yanında davacıya verildiğini beyan etmişlerdir. Davalı tanıkları ise davacının eve gelen abisine teslim edildiğini ayrıca gerdanlık dahil tüm altınların üzerinde olduğunu belirtmişlerdir. Davalı ve davalı tanık beyanları arasında ciddi çelişkiler mevcuttur. Mahkemece çelişkiler giderilmeksizin davalı ve davalı tanık beyanları esas alınarak hüküm tesisi doğru görülmemiştir.
Ayrıca gerekçede, boşanma davası dosyalarında davacı kadının ziynet eşyalarının elinden alındığına dair bir beyanının olmadığı belirtilmiş ise de, davacı kadının ... Aile Mahkemesi"nin 2008/59 Esas sayılı boşanma davasınında vermiş olduğu cevap dilekçesinde, üzerinde sadece kıyafetleri olduğunu, takılan takıların elinden alındığını belirttiği anlaşılmıştır.
O halde mahkemece,yukarıdaki belirtilen hususlar gözetilerek, davalı ve davalı tanık beyanları arasındaki çelişki ile davacı kadının daha önce görülen boşanma dosyasındaki beyanı da değerlendirmek suretiyle, davanın esası hakkında karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile davanın reddine dair hüküm kurulması doğru görülmemiş, bu hususlar bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün HUMK"nun 428. maddesi gereğince davacı yararına BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK"nun Geçici Madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK"nun 440. maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 25.04.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.