13. Hukuk Dairesi 2015/18152 E. , 2017/5452 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Tüketici Mahkemesi
Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.
KARAR
Davacı, bir kısım kredileri dolayısıyla, davalı tarafından emekli maaşının yattığı banka hesabına bloke konulduğunu, tüm maaşının kesildiğini, emekli maaşı üzerine haciz konulmasının mümkün olmadığını, 2012 yılı Ağustos ayı ile 2013 yılı Mart ayı dahil olan alacağını başka bir davanın konusu yaptığını, davalı bankanın işleminin hukuka aykırı olduğunu ileri sürerek, blokenin tümüyle kaldırılmasına ve 2013 yılı Nisan ayı ile 2013 yılı Aralık ayı dahil ödenmeyen 9.887,36TL maaş alacağının davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı, davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece, davanın kabulü ile; davacının emekli maaşına haksız olarak konulan blokenin kaldırılmasına, toplam 9.887,36TL maaş alacağına her maaş için ödeme tarihinden itibaren hesaplanacak yasal faizlerin de eklenmek suretiyle davalı taraftan tahsili ile davacıya ödenmesine, karar verilmiş; hüküm, davalı tarafından temyiz edilmiştir.
1-Davacı eldeki dava ile bir kısım kredileri dolayısıyla davalı tarafından emekli maaşının yattığı banka hesabına bloke konulduğunu, 2012 yılı Ağustos ayından bu yana tüm maaşının kesildiğini, 2012 yılı Ağustos ayı ile 2013 yılı Mart ayı dahil olan alacağını başka bir davanın konusu yaptığını ileri sürerek, blokenin tümüyle kaldırılmasına ve takip eden 2013 yılı Nisan ayı ile 2013 yılı Aralık ayı dahil ödenmeyen 9.887,36TL maaş alacağının davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiş; davalı davacı ile aralarındaki Genel Nakdi ve Gayri Nakdi Kredi Sözleşmesi’nin 70. ve Bankacılık Hizmetleri Sözleşmesi’nin 11. maddesi hükümleri gereğince rehin, hapis ve mahsup hakları bulunduğunu savunarak davanın reddini dilemiştir. Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş ise de; dosya kapsamı incelendiğinde, davacının hesabına tüketici kredisi, bireysel kredi kartı borcu ve ticari nitelikli kredileri nedeni ile bloke konulduğu ve Mahkemece tüm kredi sözleşmelerinin birlikte değerlendirilerek karar verildiği anlaşılmıştır. Ne var ki; Genel Nakdi ve Gayri Nakdi Kredi Sözleşmesi’nden doğan uyuşmazlıkların Tüketici Mahkemesinde görülmesi mümkün olmayıp, bu sözleşmelerdeki uyuşmazlığın çözümü genel mahkemelerin görevi içerisindedir. Görevle ilgili düzenlemeler kamu düzenine ilişkin olup taraflar ileri sürmese dahi yargılamanın her aşamasında re"sen gözetilir. Bu hususlar değerlendirilerek, mahkemece, taraflar arasındaki Genel Nakdi ve Gayri Nakdi Kredi Sözleşmesi açısından davanın tefriki ile görevsizlik kararı verilmesi gerekirken, davanın tamamı yönünden işin esasına girilerek, kabulüne karar vermesi usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
2-Taraflar arasındaki ve mahkemenin görev alanına giren uyuşmazlık; davacının davalı bankadan kullandığı muaccel hale gelmiş tüketici kredisi taksitlerinin bloke edilen emekli maaşından alınıp alınamayacağı, emekli maaşına bloke konulup konulmayacağı, ödenen bedellerin geri istenip istenemeyeceğine ilişkindir.
Bilindiği üzere, 17.04.2008 tarih ve 5754 sayılı yasanın 56. maddesi ile değişik 5510 sayılı yasanın 93. maddesinde “Bu kanun gereğince sigortalılar ve hak sahiplerinin gelir, aylık ve ödenekleri, sağlık hizmeti sunucularının Genel Sağlık Sigortası hükümlerinin uygulanması sonucu kurum nezdinde doğan alacakları, devir ve temlik edilemez. Gelir, aylık ve ödenekler 88. maddeye göre takip ve tahsili gereken alacaklar ile nafaka borçları dışında haczedilemez” hükmü bulunmaktadır.
İİK’nun 83/a maddesindeki "İİK’nun 82 ve 83. maddelerinde yazılan mal ve hakların haczolunabileceğine dair önceden yapılan anlaşmalar muteber değildir" hükmüne karşın, 28.02.2009 tarihinde yürürlüğe giren 5838 Sayılı Kanun’un 32. maddesi ile değişik 5510 Sayılı ...’nun 93/1. maddesinde, "bu fıkraya göre haczi yasaklanan gelir, aylık ve ödeneklerin haczedilmesine ilişkin taleplerin, borçlunun muvafakati yok ise, icra müdürü tarafından reddedileceği" düzenlemesine yer verilmiştir. Bu hükmün İİK’nun 83/a maddesine göre daha özel düzenleme içerdiği ve takip hukukuna göre icra takibinin kesinleşmiş olması şartıyla haciz sırasında veya hacizden sonra 5510 Sayılı Yasa’nın 93. maddesi kapsamındaki gelir, aylık ve ödeneklerin haczine ilişkin verilen muvafakatin geçerli olacağı, bu durumda borçlunun haciz sırasında veya haciz işleminin gerçekleşmesinden sonraki dönemde borçlu haczedilmesi mümkün olmayan mal ve haklarla ilgili olarak bu hakkından vazgeçebileceği, sözleşme hukukuna göre bu yasağın kesin olmadığı, yasanın tarafların iradesine ağırlık vererek muvafakat yoluyla emekli aylıklarına bloke konulmasına, borcun başka teminatlara başvurulmadan ödenmesine imkân sağladığı, böylece tarafların sözleşme ile belirledikleri hükmü ortadan kaldırmadığı analaşılmaktadır.
Somut olayda, davacı 22.12.2010 tarihli 25.000,00 TL bedelli bireysel kredi sözleşmesini imzalayarak davalı bankadan kredi kullanmıştır. Davacı tarafından imzalanan sözleşmede ve aynı tarihli alınan talimat ile davacı, bahse konu tüketici kredisinin taksit tutarlarının, krediye ait geri ödeme planında gösterilen şekilde vadelerinde, banka nezdinde bulunan ve maaşının yatmakta olduğu hesabından tahsil edilmesine muvafakat etmiştir. Sözleşmede Bankaya hesaptan tahsilat yetkisi de verilmiştir. Davacı sözleşmeden dönmediğine göre borcu ne şekilde ödeyeceğini de açıklamamıştır. Öte yandan davalı banka, kesintileri kredi sözleşmesine istinaden yapmıştır. Bu durumda borcun ödenmemesi üzerine bankanın, davacının maaşına bloke konulacağına dair hükmüne dayanarak kesinti ve tahsilat yapmasında hukuka aykırılık bulunmadığının kabulü gerekir.
Hemen belirtilmelidir ki, davacının bankadan aldığı kredi borcuna ilişkin ödeme planında gösterilen vadelerinde banka nezdinde bulunan ve maaşının yatmakta olduğu hesabından tahsil edilmesine muvafakat etmesi ve diğer teminat öngören hükümlerin sözleşmeye konulmasına rıza göstermesinin haksız şart olarak kabulü de mümkün değildir. Zira davacı yürürlükteki bu yasaları bilerek sözleşmenin her sayfasını ayrı ayrı imzalamış olup, serbest iradesi ile sözleşme şartlarına uygun olarak kredi borcu taksitlerinin bankadan aldığı maaşından kesilmesi için talimat verdiğine göre artık sözleşmenin söz konusu hükmünün müzakere edilerek kararlaştırılmadığı söylenemez.
Ayrıca bankanın yaptığı işlemin sözleşmeden doğan hak ve yükümlülüklerin dürüstlük kuralına aykırı düşecek şekilde tüketici aleyhine dengesizliğe neden olduğu kabul edilemez. Davacının bankadan kullandığı kredi borcunu sözleşme şartlarına uygun olarak ödemesi zorunludur. Davacının taksitlerin maaşından ödenmesini ihtirazı kayıtsız kabul edip daha sonra dava açıp kesinti bedelini geri istemesi hakkın kötüye kullanılması olup iyiniyet kurallarıyla bağdaşmaz(TMK m.2). Tüketici haklı bir sebep olmadan sözleşmeyi tek taraflı feshedemez, ifası yapılmış bedellerin iadesini isteyemez; bu şekilde edimin tek taraflı geri istenmesi de hukuken himaye göremez. Aksi halde; kredi isteyen kişinin mali durumu ve maaş gelirine göre borcunun ödenebileceği güvencesiyle kredi veren bankanın alacağının imkânsızlaşması, kötü niyetli bir kredi borçlusunun borcunu hiç ödememesi gibi bir sonuç doğacaktır.
Hal böyle olunca, mahkemece davacı ile davalı arasında akdedilen 22.12.2010 tarihli tüketici kredisi sözleşmesinden doğan uyuşmazlığın sözleşmeye bağlılık, ahde vefa ilkesi ve tarafları bağlayan sözleşme hükümleri çerçevesinde çözümlenmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir.
3-Yine davacı ile davalı banka arasında imzalandığı anlaşılan 03.06.2010 tarihli Bankacılık Hizmetleri Sözleşmesi’nin de yukarıda 2 nolu bentte açıklanan hususlar ve yasal düzenlemeler göz önünde bulundurularak; uyuşmazlığın sözleşmeye bağlılık, ahde vefa ilkesi ve tarafları bağlayan sözleşme hükümleri çerçevesinde çözümlenmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir.
SONUÇ: Yukarıda 1, 2 ve 3 nolu bentelerde açıklanan nedenlerle hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, HUMK’nun 440/III-1 maddesi uyarınca karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 03/05/2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.