17. Ceza Dairesi 2019/11827 E. , 2019/15704 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Ağır Ceza Mahkemesi 28/08/2018 (Salihli Ağır Ceza Mahkemesi)
SUÇ : Hırsızlık
Hırsızlık suçundan sanık ..."in, 765 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 492/7, 62, 522, 523. maddeleri uyarınca 1 ay 23 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına, verilen cezanın 647 sayılı Kanun"un 4. maddesi uyarınca 161.226.000 Türk Lirası ağır para cezasına çevrilmesine ve 647 sayılı Kanun’un 6. maddesi gereğince cezasının ertelenmesine dair Salihli 1. Asliye Ceza Mahkemesinin 09/09/2002 tarihli ve 2000/997 esas, 2002/755 sayılı kararının kesinleşmesini müteakip hükümlü müdafiinin yargılamanın yenilenmesi talebinin reddine ilişkin anılan Mahkemenin 28/08/2018 tarihli, 2000/997 Esas, 2002/755 Karar sayılı ek kararına yönelik itirazın reddine dair Salihli Ağır Ceza Mahkemesinin 26/09/2018 tarihli ve 2018/982 Değişik İş sayılı kararını kapsayan dosyaya karşı Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğünün 18/09/2019 tarihli ve 94660652-105-45-9219-2019-Kyb sayılı “Kanun Yararına Bozma” talebine dayanılarak dava dosyası Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 27/09/2019 tarihli ve 2019/92911 sayılı ihbarnamesiyle Dairemize gönderilmiştir.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının İstem yazısında;
“Dosya kapsamına göre;
1- Lehe kanun değerlendirilmesi yapılırken, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 7/2. madde ile 5252 sayılı Türk Ceza Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun’un 9/3. maddesinde yer alan “Lehe olan hüküm, önceki ve sonraki kanunların ilgili bütün hükümleri olaya uygulanarak, ortaya çıkan sonuçların birbirleriyle karşılaştırılması suretiyle belirlenir.” şeklindeki düzenleme karşısında, önceki ve sonraki temel ceza kanunlarının ilgili bütün hükümleri olaya uygulanarak, ortaya çıkan sonuçların birbirleriyle karşılaştırılması suretiyle Salihli 1. Asliye Ceza Mahkemesinin 09/09/2002 tarihli ve 2000/997 esas, 2002/755 sayılı dosyasında lehe kanunun belirlenmesi gerektiği gözetilmeden, yazılı şekilde karar verilmesinde,
2- Sanık müdafii tarafından dosyaya ibraz edilen ve özetle, suça konu eylemi sanığın ağabeyi olan Murat Özdemir isimli şahsın sahte kimlik kullanarak işlediği, bu konuda sanık hakkında beraat kararının mevcut olduğu hususu göz önüne alındığında, yargılamanın yenilenmesi talebi olarak ileri sürülen delillerin 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu"nun 318
ilâ 321. maddeleri uyarınca yargılamanın yenilenmesini gerektirecek mahiyette olup olmadıklarının tespiti bakımından, kabule değer görülerek, toplanacak diğer delillerle birlikte değerlendirildikten sonra, yargılamanın yenilenmesinin kabul veya reddine karar verilmesinin uygun olacağı gözetilmeden, itirazın bu yönden kabulü yerine, yazılı şekilde reddine karar verilmesinde isabet görülmemiştir.” denilmektedir.
Hukuksal değerlendirme:
5271 sayılı CMK’nin 309. maddesi uyarınca hâkim veya mahkemece verilip istinaf veya temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleşen karar veya hükümlerde, maddî hukuka veya yargılama hukukuna ilişkin hukuka aykırılık bulunduğunu öğrenen Adalet Bakanlığı, o karar veya hükmün Yargıtay’ca bozulması istemini, yasal nedenlerini açıklayarak Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına yazılı olarak bildirecektir. Bunun üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı da hükmün veya kararın bozulması istemini içeren yazısına bu nedenleri aynen yazarak, Yargıtay ceza dairesine verecek, ileri sürülen nedenlerin Yargıtay’ca yerinde görülmesi halinde karar veya hüküm yasa yararına bozulacak, yerinde görülmezse istem reddedilecektir.
Kanun yararına bozma yasa yoluna, istinaf ve temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleşmiş hüküm ve kararlara karşı gidilebilmesi nedeniyle kesin hükmün otoritesinin bütünüyle zedelenmemesi amacıyla bu yola başvurabilmek için hukuka aykırılık halinin ciddi boyutlara ulaşması gerekmektedir.
Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kurulunun 14.11.1977 tarihli ve 3-2 sayılı kararında da açıkça vurgulandığı üzere, bu yasa yolunun olağan üstü bir yasa yolu olması nedeniyle, her türlü hukuka aykırılık iddiası, yasa yararına bozma konusu yapılamayacak, bu kapsamda hâkimlerin takdir hakkı alanına giren ve suç işleyenler için bir hak teşkil etmeyen hususlar ile mahkemenin takdirine bağlı istekler ve uygulamadaki takdir yanılgıları veya takdirin yerinde olup olmadığının denetlenmesine ilişkin başvurular, temyiz yasa yolundan farklı olarak yasa yararına bozma konusu yapılamayacağından, bu yolla denetlenemeyecektir. (Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 23/03/2010 tarihli ve 2/29-56 sayılı kararı da bu doğrultudadır.)
Böylece ülke sathında uygulama birliğine ulaşılacak, hâkim ve mahkemelerce verilen cezaya ilişkin karar veya hükümlerdeki hukuka aykırılıklar ile uygulamadaki esaslı yanlışlar ve esasa etkili usul yanılgılarının, toplum ve birey açısından hukuk yararına giderilmesi sağlanacaktır.
Kesinleşen bu karar veya hükümlerdeki aykırılıklar başka suretle giderilmesi mümkün olmadığı takdirde, ikincil ve olağanüstü nitelikte olan kanun yararına bozma yasa yoluna konu edilebilecektir.
19/01/2011 tarihli ve 27820 sayılı Resmi Gazete"de yayımlanan 11/01/2011 tarihli ve 6099 sayılı Kanun ile değişik 7201 sayılı Tebligat Kanunu"nun "Bilinen Adreste Tebligat" başlıklı 10. Maddesi;
"Tebligat, tebliğ yapılacak şahsa bilinen en son adresinde yapılır. Şu kadar ki; kendisine tebliğ yapılacak şahsın müracaatı veya kabulü şartiyle her yerde tebligat yapılması caizdir.
(Ek fıkra: 11/01/2011-6099 S.K./3.mad.) Bilinen en son adresin tebligata elverişli olmadığının anlaşılması veya tebligat yapılamaması hâlinde, muhatabın adres kayıt sisteminde bulunan yerleşim yeri adresi, bilinen en son adresi olarak kabul edilir ve tebligat buraya yapılır." biçiminde düzenlenmiştir.
Anılan Kanun"un "Adres Değiştirmenin Bildirilmesi Mecburiyeti" başlıklı 35. maddesi;
"Kendisine veya adresine kanunun gösterdiği usullere göre tebliğ yapılmış olan kimse, adresini değiştirirse, yenisini hemen tebliği yaptırmış olan kaza merciine bildirmeye mecburdur. Bu takdirde bundan sonraki tebliğler bildirilen yeni adrese yapılır.
(Değişik fıkra: 11/01/2011-6099 S.K./9.mad.) Adresini değiştiren kimse yenisini bildirmediği ve adres kayıt sisteminde yerleşim yeri adresi de tespit edilemediği takdirde, tebliğ olunacak evrakın bir nüshası eski adrese ait binanın kapısına asılır ve asılma tarihi tebliğ tarihi sayılır.
(Değişik fıkra: 19/03/2003 - 4829 S.K./11. md.) Bundan sonra eski adrese çıkarılan tebliğler muhataba yapılmış sayılır.
(Değişik fıkra: 11/01/2011-6099 S.K./9.mad.) Daha önce tebligat yapılmamış olsa bile, tüzel kişiler bakımından resmî kayıtlardaki adresleri esas alınır ve bu madde hükümleri uygulanır.
(Ek fıkra: 11/01/2011-6099 S.K./9.mad.) Daha önce yurt dışındaki adresine tebligat yapılmış Türk vatandaşı, yurt dışı adresini değiştirir ve bunu tebliğ çıkaran mercie bildirmez, adres kayıt sisteminden de yerleşim yeri adresi tespit edilemezse, bu kişinin yurt dışında daha önce tebligat yapılan adresine Türkiye Büyükelçiliği veya Konsolosluğunca 25/a maddesine göre gönderilen bildirimin adrese ulaştığının belgelendiği tarihten itibaren otuz gün sonra tebligat yapılmış sayılır." şeklindedir.
Tebligat Kanunu"nun 35. maddesinde yapılan bu değişiklikten önce, değiştirilen ikinci fıkra;
"(Değişik fıkra: 19/03/2003 - 4829 S.K./11. md.) Adresini değiştiren kimse yenisini bildirmediği ve yeni adres tebliğ memurunca da tespit edilemediği takdirde tebliğ olunacak evrakın bir nüshası eski adrese ait binanın kapısına asılır ve asılma tarihi, tebliğ tarihi sayılır." şeklinde, dördüncü fıkra ise; " (Ek fıkra: 06/06/1985 - 3220/12 md.) Daha önce tebligat yapılmamış olsa bile, taraflar arasında yapılan, imzası resmi merciler önünde ikrar olunmuş sözleşmelerde belirtilen adresler ile kamu kurum ve kuruluşları ve kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarına, ticaret sicillerine ve esnaf ve sanatkarlar sicillerine verilen en son adreslerdeki değişiklikler hakkında da bu madde hükümleri uygulanır." biçiminde düzenlenmiştir.
Tebligat Kanunu’nun “Adres Değiştirmenin Bildirilmesi Mecburiyeti” başlıklı 35/1. maddesinde “Kendisine veya adresine kanunun gösterdiği usullere göre tebliğ yapılmış olan kimse, adresini değiştirirse, yenisini hemen tebliği yaptırmış olan kazai merciine bildirmeye mecburdur. Bu takdirde bundan sonraki tebliğler bildirilen yeni adrese yapılır” denildiği, 6099 sayılı Kanun’la değişik ikinci ve üçüncü fıkralarında ise, “Adresini değiştiren kimse yenisini bildirmediği ve adres kayıt sisteminde yerleşim yeri adresi de tespit edilmediği takdirde, tebliğ olunacak evrakın bir nüshası eski adrese ait binanın kapısına asılır ve asılma tarihi tebliğ tarihi sayılır. Bundan sonra yapılan eski adrese çıkarılan tebliğler yeni muhataba yapılmış sayılır” hükümlerine yer verildiği; görüldüğü üzere, 6099 sayılı Kanun’la 7201 sayılı Kanun’un 35. maddenin birinci fıkrasında herhangi bir değişiklik yapılmadığı, bu yüzden yargı mercileri tarafından yürütülen faaliyetler sırasında, muhataba ilgili madde gereğince çıkarılan tebligattaki adrese daha önce tebliğle ulaşılmış olması ilgili maddenin uygulanmasının ön koşulunu oluşturmaktadır. Bu aşamadan sonra artık muhatap, yargı merciince bilinen adresini değiştirmesi halinde yapmış olduğu değişikliği yargı merciine bildirmek zorundadır.
Sonuç olarak mahkemece, 7201 sayılı Tebligat Kanunu"nun 10 ve 35. maddelerindeki düzenlemeler gözetilerek öncelikle muhatabın adres kayıt sistemine yazılı adresleri araştırılarak buradaki adreslerine tebligat yapılması sağlanmalıdır. Adres kayıt sisteminde adresleri bulunmadığı taktirde, adres araştırması yapılarak adres tespiti yoluna gidilmeli ve tespit edilecek adreslerine tebligat yapılmalıdır. Tüm bu araştırmalar ile de bir sonuca varılamadığı taktirde muhataba ilanen tebligat yapılmak suretiyle tebligat tamamlanmalıdır.
Diğer yandan, hukuk sistemimizde hukuken geçersiz nitelikteki kararların kendiliğinden yok sayılmasını düzenleyen bir hüküm bulunmamaktadır. Bu tip kararlar, olağan veya olağanüstü kanun yolları vasıtasıyla, hukuken geçersiz olduklarına ilişkin bir tespit yapılmadıkça şeklen varlıklarını koruyacaktır. Aksi durum, mahkeme kararlarının bağlayıcı olduğuna dair Anayasa"nın 138. maddesine uygun düşmeyeceği gibi, subjektif ve keyfi yaklaşımlarla kararların uygulanmaması gibi hukuka uygun olmayan sonuçların doğmasına da yol açabilecektir.
İnceleme konusu somut olayda:
Sanık ...’in, hakkında yürütülen kovuşturma sırasında “... Bağlar/Diyarbakır” adresini bildirdiği, bu adrese daha önce usulünce herhangi bir tebligatın yapılmadığı, sanığın yokluğunda verilen Salihli 1. Asliye Ceza Mahkemesinin 09/09/2002 tarihli, 2000/997 Esas, 2002/755 Karar sayılı kararının anılan adrese tebliğe çıkarıldığı fakat tebligatın “Gösterilen adreste... ikamet ediyor. Muhatap soruldu. Alıcısı ismen tanınmadı.” şerhiyle iade edilmesini müteakip talimatla alınan ifadesindeki geçici olarak oturduğu adresine tebligat çıkarıldığı, bu tebligatın da “Yapılan araştırmada Bornova’da Yalı Caddesi yoktur. Muhatap ismen tanınmıyor.” gerekçesiyle iade edildiği, akabinde yapılan araştırmalara rağmen sanığın adresinin tespit edilememesi üzerine sanığın bilinen son adresi olan “... Bağlar/Diyarbakır” adresine gerekçeli kararın tebliğe çıkarıldığı ve “7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun 35. maddesine göre tebliği sağlanmıştır. Tebligat parçası adresine yapıştırılmıştır” şerhiyle tebliğ edildiği anlaşılsa da; 7201 sayılı Kanun’un 35. maddesine göre tebligat yapılabilmesinin, muhataba ilgili madde gereğince çıkarılan tebligattaki adrese daha önce tebliğle ulaşılmış olması ön koşuluna bağlı olması karşısında, sanığa usulünce yapılmış bir tebligattan söz edilemeyeceği ve sanık hakkında kurulan hükmün usulünce kesinleştirilmediği göz önüne alındığında, bu aşamada kanun yararına bozma yoluna gitme imkanı oluşmadığı kabul edilmiştir.
Öte yandan, Salihli 1. Asliye Ceza Mahkemesi 09/09/2002 tarihli, 2000/997 Esas, 2002/755 Karar sayılı kararının usulünce kesinleşmemesi nedeniyle, bu karara bağlı olarak verilen aynı mahkemenin 28/08/2018 tarihli, 2000/997 Esas, 2002/755 Karar sayılı ek kararı ile Salihli Ağır Ceza Mahkemesinin 26/09/2018 tarihli ve 2018/982 Değişik İş sayılı kararının hukuki değerden yoksun ve yok hükmünde olduğu kabul edilmesi gerektiğinden, hukuken varlık kazanmayan bu kararlara yönelik kanun yararına bozma isteminin de reddine karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ VE KARAR:
Yukarıda açıklanan nedenlerle,
1)Gerekçeli kararın, sanık ...’ yöntemince tebliğinin sağlanması gerektiğinden, Salihli 1. Asliye Ceza Mahkemesinin 09/09/2002 tarihli, 2000/997 Esas ve 2002/755 Karar sayılı kararı ile Salihli Ağır Ceza Mahkemesinin 26/09/2018 tarihli ve 2018/982 Değişik İş sayılı kararına yönelik, CMK"nin 309. maddesi koşullarını taşımayan KANUN YARARINA BOZMA İSTEĞİNİN BU AŞAMADA REDDİNE,
2)Dosyanın, gerekçeli kararın sanık ...’e yöntemince tebliği için mahalline gönderilmesine, sonraki işlemlerin mahallinde mahkemesince yerine getirilmesine, 10/12/2019 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.