13. Hukuk Dairesi 2015/43151 E. , 2017/5449 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün davacı avukatınca duruşmalı olarak temyiz edilmesi üzerine ilgililere çağrı kağıdı gönderilmişti. Belli günde davacı ... vekili avukat ... ... geldi. Davalı taraftan gelen olmadığından duruşmaya başlanılmış ve hazır bulunan avukatın sözlü açıklaması dinlenildikten sonra karar için başka güne bırakılmıştı. Bu kez temyiz dilekçesinin süresinde olduğu saptanarak dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
KARAR
Davacı, 23/09/2011 tarihinde genel cerrah olan davalı Dr.... tarafından, diğer davalı hastanede safra kesesi ameliyatı olduğunu, safra boşaltımını sağlamak amacıyla yalnızca iki üç gün kalmak üzere dren takıldığını, 24/09/2011 tarihinde hastaneden taburcu edildiğini, taburcu edildikten sonra safra akıntısının hortum içinden değil yaranın etrafından gelmeye başladığını, her gün pansuman için davalı hastaneye gitmesine rağmen, ne hastane ne doktor tarafından gerekli müdahalenin yapıldığını, 03/10/2011 tarihinde ateş, bulantısının artması nedeniyle hastaneye kaldırıldığında, safra yoluna kesi atılmış olunabileceğinden şüphelenildiğini, bunun üzerine kendisinin başka bir hastaneye başvurduğunu, burada yeniden tedavi ve kesinin birleştirilmesi için ameliyat olduğunu, bakması gereken özürlü çocuğu olduğu gibi tedavi ile ilgili masrafları arttığını, meydana gelen haksız durumdan büyük manevi zarar gördüğünü ileri sürerek, fazlaya ilişkin hakkı saklı kalmak kaydıyla, 50.000TL maddi, 100.000TL manevi tazminatın davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalılar, davanın reddini dilemişlerdir.
Mahkemece, alınan adli tıp raporuna dayanılarak, davalı doktorun kusurunun bulunmadığı gerekçesiyle, davalılar hakkında açılan davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı, davalıların kusurlu, sorumsuz tutum ve davranışları sonucu zarar gördüğünü ileri sürerek maddi manevi zararının tahsili istemiyle eldeki davayı açmış; davalılar davanın reddini dilemiş; mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir. Eş deyişle dava, davalının vekalet sözleşmesinden kaynaklanan özen borcuna aykırılık olgusuna dayanmaktadır. Taraflar arasındaki ilişki vekalet sözleşmesidir. Vekil, vekalet görevini yerine getirirken yöneldiği sonucun elde edilmemesinden sorumlu değil ise de, bu sonuca ulaşmak için gösterdiği çabanın, yaptığı işlemlerin, eylemlerin ve davranışlarının özenli olmayışından doğan zararlardan sorumludur. O nedenle, vekil konumunda olan davalıların bilim ve teknolojinin getirdiği bütün imkanları kullanmak suretiyle özen borcunu yerine getirmeleri gerekir.
Mahkemece, dosyaya kazandırılan ve hükme esas alınan Adli Tıp 2. ihtisas Kurulu"nun 09.05.2014 tarihli raporunda, "Davacıya safra kesesi taşı hastalığı nedeniyle özel ... ... Hastanesinde Dr. ... tarafından 23.09.2011 tarihinde yapılan laparoskopik kolesistektomi ameliyatının endikasyonu bulunduğu, ameliyat esnasında safra kesesi çıkarıldıktan sonra gidişi izlemek üzere dren konulup 1 gün sonra taburcu edildiği, ancak drenaj sorunu çıkması ve hastanın rahatlamaması üzerine müdavi hekimi tarafından ... yapılması için ilgilenildiği, bilahare hasta tarafın tercihiyle gittiği özel Medicana hastanesinde hastayı rahatlatmak amacıyla PTK uygulanmış olan davacı 06.10.2011 tarihinde yatırılıp takip ve tedavisi sürdürülerek 15.10.2011 tarihinde taburcu edildiği, 05.12.2011 tarihinde yapılan ameliyatla gerekli safra yolu-barsak bağlantısı sağlanarak 12.12.2011 tarihinde iyileşme ile taburcu edildiğinin anlaşıldığı, Davacıya yapılan ameliyat sonucu ortaya çıkan durumun her türlü özen ve dikkate rağmen kusur izafe edilemeyen komplikasyon olarak nitelendirildiği, tetkik, teşhis, ameliyat ve takip işlemlerinin tıp kurullarına uygun olduğu ve davalı hekime atfı kabil ihmal ya da kusur tespit edilmediği oybirliğiyle mütalaa olunur." denilmiştir. İşbu raporda, hastada gelişen durumun komplikasyon olduğu, daha sonra gelişen drenaj sorunu üzerine ... yapılması için ilgilenildiği belirtilmiş ise de, davacı tarafın ifadelerine göre, taburcu edildikten sonra şikayetlerinin devam etmesi nedeniyle ve pansuman için 11 gün boyunca her gün hastaneye gelinmesine rağmen, ameliyatta oluşan sorunun kaynağının tespit edilmemesinde davalıların kusuru olup olmadığı, bu süreçte gerekli ve yeterli takip-tedavinin yapılıp yapılmadığı üzerinde durulmamıştır. O halde mahkemece, bu konuda rapor düzenlemeye ehil ve donanımlı bir Üniversiteden, aralarında konularında uzmanların bulunduğu, akademik kariyere sahip 3 kişilik bilirkişi kurulundan, dava konusu olayda davalılara atfı kabil bir kusur olup olmadığı hususunda, nedenlerini açıklayıcı, taraf, Mahkeme ve Yargıtay denetimine elverişli rapor alınarak, davalıların kusurlu olup olmadığının belirlenmesi, sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, bu yön göz ardı edilerek, eksik incelemeye dayanılarak, yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenle, temyiz olunan hükmün davacı yararına BOZULMASINA, 1480,00 TL duruşma avukatlık parasının davalıldan alınarak davacıya ödenmesine, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, HUMK’nun 440/1 maddesi uyarınca tebliğden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 03/05/2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.