1. Hukuk Dairesi 2015/10639 E. , 2018/9513 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın kısmen kabul kısmen reddine ilişkin olarak verilen karar davalı vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ..."nin raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
-KARAR-
Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı pay oranında tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
Davacılar, mirasbırakanları ..."in dava dışı kayınbiraderi ..."ı ara malik kullanmak suretiyle kayden maliki olduğu 319, 320, 321 ve 322 parsel sayılı taşınmazları davalı oğluna devrini sağladığını, ancak bu işlemin muvazaalı olduğunu, murisin amacının diğer mirasçılardan mal kaçırmak olduğunu ileri sürerek, tapu iptali ile miras payı oranında adlarına tescilini istemişlerdir. Aşamada davacı ... davasından feragat etmiştir.
Davalı, taşınmazları bedelini ödeyerek gerçek satışla dava dışı ..."den satın aldığını, muvazaanın bulunmadığını belirtip davanın reddini savunmuştur.
Davacı ... yönünden davanın esastan reddine, davacı ... yönünden ise feragat nedeniyle reddine ilişkin olarak verilen karar Dairece, "Hal böyle olunca, murisin başkaca taşınmazının tespit edilmesi halinde bunlara ilişkin tedavüllü çap kayıtlarının celbi ile yukarıda yapılan açıklamalar ve değinilen hususlar doğrultusunda araştırmanın yapılması, soruşturmanın eksiksiz tamamlanması, hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken eksik incelemeye dayalı olarak yazılı olduğu üzere karar verilmesi doğru değildir." gerekçesiyle bozulmuş olup, hükmüne uyulan bozma ilamı doğrultusunda yapılan yargılama neticesinde mahkemece, taşınmazların mirasçılardan mal kaçırmak amacıyla muvazaalı devredildiği gerekçesiyle davacı ... bakımından davanın kabulüne, davadan feragat eden davacı ... bakımından ise vazgeçme nedeniyle davanın reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; mirasbırakan ..."in kayden maliki olduğu 319, 320, 321 ve 322 parsel sayılı taşınmazları 08.07.2009 tarihinde dava dışı kayınbiraderi ..."a satış suretiyle temlik ettiği, ..."in de temlik aldığı taşınmazları 15.07.2010 tarihli satışla davalıya devrettiği, 1928 doğumlu mirasbırakanın 03.07.2010 tarihinde öldüğü, geriye mirasçıları olarak çocukları davanın tarafları ile dava dışı ..., ..., ..., ..., ... ve ..."in kaldığı anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere; uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 01.04.1974 tarihli 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu"nun (TMK) 706., Türk Borçlar Kanunu"nun (TBK) 237. (Borçlar Kanunu"nun (BK) 213.) ve Tapu Kanunu"nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Öte yandan 4721 sayılı TMK’nun 6100 sayılı HMK"nun 190. maddesi ile 4721 sayılı TMK"nun 6. maddesi uyarınca herkes iddiasını ispatla mükelleftir. Bir başka ifade ile temlikin mirasçılardan mal kaçırma amaçlı olduğunu ispat külfeti davacı tarafa aittir.
Somut olayda; dinlenen davacı tanığı taşınmazların temlikine ilişkin bilgisinin olmadığını, mirasbırakanın evlenmesi nedeniyle masraf yaptığını, davalı çiftçilik ve hayvancılığın yanında öğrenci taşımacılığı da yaptığından taşınmazları alabilecek ekonomik gücünün olabileceğini beyan ettiği, olayları yakından bilen tarafların kardeşi dava dışı ..."in ise davalı tanığı olarak verdiği beyanında, mirasbırakanın annelerinin ölümünden sonra 5-6 kez evlilik yaptığını, bu evlilikler nedeniyle masraf yaptığını, son zamanlarında çalışamaz hale geldiğini, çiftçilikten elde ettiği kazancın da azalması neticesinde dava konusu taşınmazları çocuklarının bilgisi dahilinde satılığa çıkardığını ve taşınmazların dava dışı ... tarafından bedeli karşılığında alındığını ve aynı gün davalıya kiralandığını, mirasbırakanın ölümünden sonra da davalının taşınmazları ..."den satın aldığını ifade ettiği, mirasbırakanın geride adına kayıtlı 12 parça taşınmazının bulunduğu gözetildiğinde mirasbırakanın temlikte mal kaçırma kastının olduğu söylenemeyeceği gibi dosya kapsamındaki diğer deliller ile de davacının iddiasını ispat ettiğinden bahsedilemez.
Hal böyle olunca, davanın reddine karar vermek gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.
Davalının yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 26.04.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.