14. Hukuk Dairesi 2015/18808 E. , 2018/7494 K.
"İçtihat Metni" 14. Hukuk Dairesi
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 21.11.2013 gününde verilen dilekçe ile tapu iptali ve taşınmazın mera olarak sınırlandırılması talebi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın reddine dair verilen 06.03.2015 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı ve davalı vekilleri tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
_ K A R A R _
Davacı Hazine vekili, ... köy merasının 2002 yılında yapılan kadastro çalışmaları sırasında ... Köyü Tüzelkişiliği adına tescil edildiğini, daha sonra söz konusu taşınmazın köy ihtiyar heyetinin 03.07.2006 tarih ve 2 numaralı kararıyla düşük bir bedel ile S.S. ... Köyü Kalkınma Kooperatifine satıldığını, söz konusu satışın ardından ... İl Genel Meclisinin 07.09.2007 tarih ve 134 sayılı Kararıyla imar uygulaması yapıldığını ve toplam alan 900 parsele bölünerek ferdileştirilme sonucu 183 ada 8 parselin 11.03.2009 tarihinde davalı adına tescil edildiğini ileri sürülerek dava konusu taşınmazın tapu kaydının iptali ile taşınmazın mera niteliğiyle özel siciline kayıt ve tesciline karar verilmesini istemiştir.
Davalı, taşınmazı iyiniyetli olarak kooperatiften satın aldığını, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece davanın reddine karar verilmiş, hükmü taraf vekilleri temyiz etmişlerdir.
Dava, tapu iptali ve taşınmazın mera olarak sınırlandırılması istemine ilişkindir.
Mera, bir veya birden fazla köy veya kasaba halkına bağımsız veya birlikte tahsis edilmiş ya da kadimden beri hayvan otlatmak amacıyla kullanılan, hak sahiplerinin üzerinde intifa hakkı olan arazi parçasıdır. Devletin hüküm ve tasarrufu altında olan mera, yaylak ve kışlaklar özel mülkiyete geçirilemez, amacı dışında kullanılamaz, zamanaşımı uygulanamaz, sınırları daraltılamaz (4342 sayılı Mera Kanunu m.3,4).
31.05.1965 tarihli ve 4/2 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı ile “...tek başına bir köye ait bulunan mera, yaylak ve kışlakların tümünün veya bir parçasının bir başka köy sınırı içine alınmış olması halinde, sınır değişikliğinin ikinci köye bir yararlanma hakkı sağlamayacağı ve ilk köyün eskiden olduğu gibi bu yerlerden tek başına yararlanacağı” öngörülmüş olup, bu karar 4342 sayılı Mera Kanununun 29. maddesi ile de yasa hükmü haline gelmiştir. Böylece, bir köy ya da belediye sınırları içinde kalan mera, yaylak ve kışlaklar üzerinde bir başka köy veya belediyenin de intifa hakkı olabileceği kabul edilmiş, idari sınırların aidiyetin belirlenmesinde önemi olmadığı vurgulanmıştır. İdari sınırlar sadece yetkili mahkemenin saptanmasında önem arz eder.
Meraya elatmanın önlenmesi davası, kadim yararlanma hakkı olan köy veya belediye tüzel kişiliği ya da taşınmazın devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerden olması nedeniyle Hazine tarafından açılabilir. Aynı şekilde, bir yerin mera olduğu iddiasıyla köy veya belediye tüzel kişiliğinin ya da Hazinenin tapu iptali ve sınırlandırma istemiyle dava açmasına olanak vardır.
Mera, yaylak ve kışlak davalarında, tahsise ya da kadim kullanma hakkına dayanılabilir. Tahsise dayanıldığında, dayanak belgelerin, ayrıca karşı tarafın savunmasında ileri sürdükleri kayıtların tüm geldileri ile birlikte merciinden getirtilmesi, kadimlik iddiası varsa bu hususun araştırılması, gerektiğinde köyün kuruluş tarihinin İçişleri Bakanlığından sorulması ve köyün kadim ya da muhdes olup olmadığının saptanması gerekir.
Keşifte dinlenecek yerel bilirkişi ve tanıkların çekişmeli mera veya yayla ile herhangi bir yararlanma ilişkisi bulunmayan, yansız anlatımda bulunabilecek, yöreyi iyi bilen ve çevre köy ya da kasabalarda yaşayan yaşlı kişilerden seçilmesi gerekir.
Mahkemece yapılacak keşifte; tahsise dayanılıyorsa tahsis kayıtlarının yerel bilirkişi ve tanıklar aracılığı ile uygulanması, dava konusu yeri kapsayıp kapsamadığının belirlenmesi, taşınmazın mera olmadığı iddiasının bulunması halinde varsa çevre taşınmazlara ait kayıtlar da uygulanarak dava konusu yeri ne şekilde okuduğunun çevre taşınmazlarla toprak yapısı kıyaslanarak uzman bilirkişiler aracılığı ile uyuşmazlığa konu yerin ve niteliğinin saptanması gerekir.
Kadimlik iddiasında ise, yerel bilirkişi ve tanıklara taşınmazın kim tarafından ve ne şekilde kullanıldığı ve sınırları sorularak sonuca gidilmelidir.
Yukarıda açıklanan ilkeler ışığında somut olaya gelince; kadastro çalışmaları sonucu ... Köyü Tüzel Kişiliği adına tescil edilen taşınmazlar Köy ihtiyar Meclisinin 03.07.2006 tarih 172 sayılı kararı ile SS. ... Konut Yapı Kooperatifine satılmıştır. Kooperatif tarafından hazırlanan mevzi imar ve uygulama imar planları ... İl Genel Meclis tarafından 07.09.2007 tarihinde onaylanmış, ihdas, tevhit ve ifraz sonucu oluşan parsellerden 183 ada 8 parsel sayılı taşınmaz 300 m2 olarak arsa niteliğiyle davalı ... Karakaya adına 11.03.2009 tarihinde ferdileşlme suretiyle tescil edilmiştir. Sonuç olarak dava konusu taşınmaz, kadim mera iddiası ile yargılamaya konu edilmiş, dosya içindeki belgelerden imar ile oluşan komşu parsellerin de aynı iddia ile davalı olduğu, imar parsellerinin kök kadastro parsellerinden geldiği anlaşılmıştır. Bu durumda mahkemece; dava konusu taşınmazın ilk tesis tarihi itibariyle kadastro tutanakları ve dayanak kayıtları ile komşu parsellerin de tespit tutanak ve dayanak kayıtları dosyaya getirtilerek mahallinde uzman bilirkişiler ve bölgeyi iyi bilen ve taşınmazın bulunduğu köyden olmayan komşu köylerden seçilecek yaşlı mahalli birkişiler huzurunda keşif yapılmalıdır.
Yargılamada doğru sonuca gidilebilmesi için arazinin bütününün görülmesi gerektiğinden kadastro haritası ile imar palanı harita mühendisi veya fen bilirkişisi marifetiyle çakıştırılmalı, davalı başka taşınmazlar bulunduğunun anlaşılması halinde, davaların birleştirilmesi, keşif sonunda bilirkişiden birleşik krokide her davalı parselin, varsa dava dışı olup kesinleşen parsellerin farklı renklerde işaret ettirilerek gösterilmesinin istenmesi, ziraat mühendisi ve jeoloji mühendisi bilirkişi vasıtasıyla toprak yapısı incelenmeli komşu parsellerle toprak bütünlüğü bakımından fark olup olmadığı araştırılmalı, taraf tanıkları taşınmaz başında dinlenerek, 3402 sayılı Yasanın 14. maddesindeki sınırlamalar da gözetilmek suretiyle tüm deliller değerlendirilerek varılacak sonuca göre bir karar verilmesi yoluna gidilmelidir.
Noksan inceleme ve araştırmayla yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, hükmün bu nedenlerle buzulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda yazılı nedenlerle taraf vekillerinin temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın istek halinde yatıranlara iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere,
07.11.2018 tarihinde oybirliği ile karar verildi.