22. Hukuk Dairesi 2017/6125 E. , 2018/1072 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, temyizen incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle, temyiz talebinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı isteminin özeti:
Davacı, davalı şirkete ait ... Transfer Merkezinde 21.12.2010 tarihinden itibaren "hamal ve kurye" olarak çalışmakta iken, 09.05.2013 tarihinde iş sözleşmesinin haksız olarak feshedildiğini beyanla, kıdem ve ihbar tazminatı ile fazla çalışma, ulusal bayram ve genel tatil, hafta tatili,yıllık izin ücret alacaklarına hükmedilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı cevabının özeti:
Davalı, davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
Mahkeme kararının özeti:
Mahkemece, toplanan deliller ve bilirkişi raporuna dayanılarak davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Temyiz:
Karar, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Gerekçe:
1-Mahkeme kararlarında nelerin yazılacağı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun 297. maddesinde belirtilmiştir. Buna göre, hüküm sonucu kısmında gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin isteklerin her biri hakkında verilen hükümle taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların mümkünse sıra numarası altında birer birer açık şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gerekir.
Kararın asli unsurlarından olan gerekçenin de hüküm fıkrasına uygun biçimde kararda yer alması gerekir. (Yargıtay İçtihadı Birleştirme Hukuk Genel Kurulunun 1991/7 esas; ve 1992/4 karar sayılı ve 10.04.1992 günlü kararı)
Bu biçim yargıda açıklık ve netlik prensibinin gereğidir. Aksi hal, yeni tereddüt ve ihtilaflar yaratır. Hatta giderek denebilir ki, dava içinden davalar doğar ve hükmün hedefine ulaşması engellenir. Kamu düzeni ve barışı oluşturulamaz.
Davanın reddine veya kabulüne dair karar tefhim edildikten sonra bundan dönülerek yeni ve bundan farklı bir hüküm kurulamayacağı gibi, gerekçeli kararın kısa karara uygun yazılması ve kısa kararla çelişik olmaması da gerekir. Aksinin kabulü mahkemelere güveni sarsacağı gibi Anayasa ve kanunlarda yer alan açık kurallara aykırılık oluşturur.
Somut olayda ;gerekçeli kararın delillerin değerlendirilmesi ve karar gerekçesi kısmında; dava açıldıktan sonra fazla çalışma ücretinin ödendiğinin anlaşıldığı, ancak işleyen faizinin ödenmediği ifade edilmiş, hüküm kısmında ise; hakkaniyet indirimi uygulanarak fazla çalışma ücret alacağına hükmedildiği belirtilmiştir. Bununla birlikte, davacının dosyada bulunan beyanı, "ücret" alacağının dava açıldıktan sonra ödendiğine dair olup, davacı yada davalı tarafın fazla çalışma ücret alacağının dava açıldıktan sonra ödendiği yönünde bir iddiaları bulunmamaktadır. Nitekim; davacının maaş hesabının bulunduğu İş Bankası tarafından gönderilen hesap ekstresinde de yalnızca 05.06.2013 tarihinde 272,03-TL Mayıs ayı maaş ödemesi açıklamalı ödeme görülmektedir. Bu durumda, gerekçeli kararın, gerekçe ve hüküm fıkrasının ile çelişki bulunduğu gibi, dosyadaki delil durumu ile de uyumlu olmadığı açıktır.
2-Taraflar arasındaki uyuşmazlık, davacının fazla mesai alacağının bulunup bulunmadığı noktasında toplanmaktadır.
Fazla çalışma yaptığını iddia eden işçi bu iddiasını ispatla yükümlüdür. İşçinin imzasını taşıyan bordro sahteliği ispat edilinceye kadar kesin delil niteliğindedir. Bir başka anlatımla bordronun sahteliği ileri sürülüp ispatlanmadıkça, imzalı bordroda görünen fazla çalışma alacağının ödendiği varsayılır.
Fazla çalışmanın ispatı konusunda iş yeri kayıtları, özellikle işyerine giriş çıkışı gösteren belgeler, iş yeri iç yazışmaları, delil niteliğindedir. Ancak, fazla çalışmanın bu tür yazılı belgelerle ispatlanamaması durumunda tarafların dinletmiş oldukları şahit beyanları ile sonuca gidilmesi gerekir. Bunun dışında herkesçe bilinen genel bazı vakıalar da bu noktada gözönüne alınabilir. İşçinin fiilen yaptığı işin niteliği ve yoğunluğuna göre de fazla çalışma olup olmadığı araştırılmalıdır.
İmzalı ücret bordrolarında fazla çalışma ücreti ödendiği anlaşılıyorsa, işçi tarafından gerçekte daha fazla çalışma yaptığının ileri sürülmesi mümkün değildir. Ancak, işçinin fazla çalışma alacağının daha fazla olduğu yönündeki ihtirazi kaydının bulunması halinde, bordroda görünenden daha fazla çalışmanın ispatı her türlü delille söz konusu olabilir. Buna karşın, bordroların imzalı ve ihtirazi kayıtsız olması durumunda dahi, işçinin geçerli bir yazılı belge ile bordroda yazılı olandan daha fazla çalışmayı yazılı delille ispatlaması gerekir. Bordrolarda tahakkuk bulunmasına rağmen bordroların imzasız olması halinde ise, varsa ilgili dönem banka ve tüm ödeme kayıtları celp edilmeli ve ödendiği tespit edilen miktarlar yapılan hesaplamadan mahsup edilmelidir.
Somut olayda;Mahkemece hükme dayanak alınan bilirkişi raporunda,tanık anlatımlarına göre davacının fazla çalışma yaptığı tespit edilerek, alacakları hesaplanmıştır. Dosyaya davalı tarafça, davacının imzasını havi ücret bordroları ibraz edilmiş olup, bordrolarda fazla çalışma ücret tahakkukları bulunduğu görülmektedir. Bilirkişi tarafından, fazla çalışma tahakkuklarının gerçeği yansıtmadığı gerekçesiyle hesaplamalarda dikkate alınmadığı anlaşılmaktaysa da, davacının ücret bordrolarını ihtirazi kayıt koymaksızın imzalamış olduğu gözetilerek, tahakkuk tutarlarının hesaplamalardan mahsup edilmesi gerekirken, aksi yönde yapılan işlem hatalı bulunup, bozmayı gerektirmiştir.
3-Mahkemece verilen hükmün usul ve kanuna aykırı olduğuna yönelik temyiz itirazlarına gelince, davacının ücret alacağının dava açıldıktan sonra ödendiği anlaşılmakla, bu alacak kalemi hakkında karar verilmesine yer olmadığına dair hüküm kurulması gerekirken herhangi bir karar verilmemesi hatalı bulunmaktadır. Keza, davacının dava dilekçesinde yer alan yıllık izin ve hafta tatili talebi hakkında da olumlu veya olumsuz herhangi bir karar verilmemesi HMK’nun 297. maddesinin 2. fıkrasına aykırı olup, kararın bu sebeple de bozulması gerekir.
Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular nazara alınarak karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
Sonuç:
Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebeplerden BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 23/01/2018 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.