9. Ceza Dairesi 2014/4357 E. , 2014/9326 K.
"İçtihat Metni"Tebliğname No : 9 - 2014/134057
Mahkemesi : İstanbul 51. Asliye Ceza Mahkemesi
Tarihi : 04.07.2012
Numarası : 2011/236 - 2012/398
Suç : Başkasına ait kimlik veya kimlik bilgilerinin kullanılması
Dosya incelenerek gereği düşünüldü:
TCK"nın 53/1. maddesindeki hak yoksunluğunun hapis cezasına mahkumiyetin kanuni sonucu olması itibariyle, kararda belirtilmemiş olsa dahi, infaz aşamasında kendiliğinden dikkate alınması ve uygulanması mümkün görülmüştür.
TCK"nın 268. maddesinde tanımlanan suçun oluşması için, failin, işlediği suç nedeniyle kendisi hakkında soruşturma ve kovuşturma yapılmasını engellemek amacıyla başkasına ait kimlik veya kimlik bilgilerini kullanmasının gerektiği, somut olayda; hakkında kesinleşmiş mahkumiyet nedeniyle çıkarılan yakalama kararının infazı için çalıştığı işyerine giden kolluk görevlilerine yakalama kararının infazını engellemek amacıyla kardeşi D.. Z.."nun sürücü belgesini verip kendisini bu kişi olarak tanıtan sanığın eyleminin TCK"nın 206. maddesindeki "resmi belgenin düzenlenmesinde yalan beyan" suçunu oluşturacağı, hukuki durumunun buna göre takdir ve tayini gerektiği gözetilmeden, suç vasfında yanılgıya düşülerek yazılı şekilde hüküm kurulması,
Kanuna aykırı, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden hükmün bu sebepten dolayı BOZULMASINA, 17.09.2014 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY:
Kesinleşmiş mahkumiyet kararının infazı için yakalama kararı ile aranmakta olan sanığın güvenlik kuvvetlerince işyeri adresinin tespit edilerek bu adrese gidildiğinde, şahsın önce kendisini gerçek ismi ile tanıtıp kimlik ibrazı istendiğinde ise kardeşi D.. Z.."ya ait ehliyeti ibraz ettiği, sürücü belgesi üzerindeki fotoğrafın sanığa benzemediğinin ve sanığın doğru söylemediğinin anlaşılması üzerine karakolda götürüldüğünde nüfus müdürlüğünden yapılan araştırma ile sanığın gerçek kimliğinin tespit edildiği ve tutanakların sanığın gerçek ismi ile düzenlendiği olayda; sayın çoğunluk ile aramızda sanığın eyleminin TCK"nın 268. maddesine uymadığı konusunda bir uyuşmazlık bulunmamaktadır. Uyuşmazlık sanığın eyleminin TCK"nın 206. maddesinde yer alan resmi belge düzenlenmesinde yalan beyan suçunu mu yoksa Kabahatler Kanununun 40. maddesindeki kimliği bildirmeme kabahatini mi oluşturduğu noktasındadır. Sayın çoğunluğun sanığın eyleminin TCK"nın 206. maddesindeki resmi belge düzenlemesinde yalan beyan suçunu oluşturduğuna ilişkin görüşlerine katılmıyorum.
Şöyleki; öncelikle TCK"nın 206. maddesindeki resmi belge düzelenmesinde yalan beyan suçunun oluşabilmesi için ortada sahte olarak düzenlenen bir resmi belge olmalıdır. Çünkü resmi belge düzenlenmesinde yalan beyan suçu bir evrakta sahtecilik suçudur ve bu nedenle TCK"nın belgede sahtecilik suçunu düzenleyen 204-212. maddeleri arasında yer almaktadır. İkincisi TCK"nın 206. madde gerekçesinde belirtildiği gibi resmi belge düzenlemeye yetkili memurun belge düzenlerken gerçeği araştırma yükümlülüğü varsa ve resmi belge memur tarafından yapılacak inceleme sonucu düzenlenmekte ise 206. maddedeki suç oluşmayacaktır. Somut olayda da güvenlik kuvvetleri sanığın işyeri adresini tespit etmişler, sanık önce kendi ismi sorulunca benim diyerek gerçek ismini doğrulamış, ibraz ettiği kardeşine ait sürücü belgesindeki fotoğrafın kendisine benzemediği ve yalan söylediği anlaşılmış, nüfus müdürlüğüne yazılan yazı ile gerçek kimliği tespit edilmiştir. Hal böyle iken yalan söylediği anlaşılan, araştırma sonucu gerçek kimliği tespit edilen bir olayda, memur yanılsaydı mutlaka bir belge düzenlenecek ve dolayısıyla belge düzenlenmeden suç oluşacak diye düşünmek, gerçekleşmesi muhtemel hatta gerçekleşmesi somut olayda ihtimal dahilinde olmayan bir suçun cezasını peşinen vermek anlamına gelmektedir. Oysa muhtemel bir suçun cezası peşin verilmez. Bir belge düzenlenip düzenlenmeyeceği belli değildir. Gerçekleşmemiş bir suçun cezası suç potansiyeli taşıyan kişiye suç gerçekleşmeden ödetilemez. Aksine düşüncenin kabulü her yalan beyanda bulunan kişiyi belge düzenlenmesi ihtimalinden dolayı cezalandırmak demektir. Bu kabul hukukun genel ilkeleri ile bağdaşmamaktadır. Üçüncüsü resmi belge düzenlenmesinde yalan beyan suçunda, resmi belge düzenleyen memura yalan beyanda bulunularak kamu görevlisi yanıltılarak sahte belge düzenlenmesi sağlanmakta yalan beyanda bulunan kişi cezalandırılarak kamuya güven ilkesi korunmak istenmektedir. Buradaki yalan beyan memurun herhangi bir araştırmaya gerek duymadan sadece kişilerin beyanı üzerine belge düzenlediği hallerde sözkonusudur. Bir belge düzenlenmesini gerektirmeyen ya da beyanın doğruluğunun araştırılması gerekli olan ya da beyanın yalan olduğu konusunda şüphe bulunan ve araştırıldığında gerçek durumun anlaşıldığı, hallerde sözkonusu değildir. Araştırılarak gerçek durumun anlaşıldığı ve bunun üzerine durumu tespit eden suçun delili niteliğinde sanığın gerçek kimlik bilgileri ile belgenin tanzim edildiği hallerde suçun oluşması mümkün değildir. Somut olayda bir tutanak düzenlenmeden gerçek tespit edilmiş, bu durum tutanağa bağlanmış, tutanak altına da sanık gerçek ismi ile imza atmıştır.
Yukarıda arz etmeye çalıştığım nedenlerle kesinleşmiş mahkumiyet hükmünün infazı için yakalama kararı ile aranan sanığın kendisini arayan görevlilere kimliği hakkında gerçeğe aykırı beyanda bulunması Kabahatler Kanununun 40. maddesinde yer alan kimliği bildirmeme kabahatini oluşturduğundan sayın çoğunluğun bozma gerekçelerine katılmıyorum. 17.09.2014