
Esas No: 2013/2403
Karar No: 2014/750
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2013/2403 Esas 2014/750 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Uşak 1. Sulh Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 07/05/2013
NUMARASI : 2013/356-2013/576
Taraflar arasındaki “tapu kayıtlarında kimlik bilgilerinin düzeltilmesi” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Uşak 1. Sulh Hukuk Mahkemesince davanın görev yönünden reddine dair verilen 18.10.2012 gün ve 2012/198-1048 sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 14. Hukuk Dairesinin 12.02.2013 gün ve 2013/637-2044 sayılı ilamı ile;
(...Dava, tapu kayıtlarında kimlik bilgilerinin düzeltilmesi isteğine ilişkindir.
Davalı, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davanın görev yönünden reddine karar verilmiştir.Hükmü, davalı vekili temyiz etmiştir.
Bu tür davalarda Tapu Sicil Tüzüğünün 25. maddesinde belirtilen ve kütükte bulunması zorunlu olan kimlik bilgilerinden tapu malikinin adı ve soyadı, baba adı ile edinme nedeni, tarih ve yevmiye numarasına ilişkin yanlış yazılan bilgilerin düzeltilmesi istenebilir.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 382/1 maddesinde; “Çekişmesiz yargı, hukukun mahkemelerce, aşağıdaki üç ölçütten birine veya birkaçına göre bu yargıya giren işlere uygulanmasıdır” hükmüne yer verilmiş; bu ölçütler ise ilgililer arasında uyuşmazlık olmayan haller, ilgililerin ileri sürebileceği herhangi bir hakkın bulunmadığı haller ve hakimin re’sen harekete geçtiği haller olarak ifade edilmiştir.
Kanunda çekişmesiz yargı işlerinin neler olduğu önce genel çerçevesi belirlenerek, daha sonra da mümkün olduğunca sayılarak belirtilmiştir. Ancak bu sayma sınırlı olmadığından yasa maddesinde sayılmayan fakat çekişmesiz yargı ölçütlerini taşıyan diğer işlerin de çekişmesiz yargı işi olarak kabulü gerekir. Yani, 382. maddede sayılmamakla beraber çekişmesiz yargının ölçütlerinden birini veya birkaçını taşıyan bir iş de çekişmesiz yargı işi olarak değerlendirilebilir.
Tapu kayıtlarında kimlik bilgilerinin düzeltilmesi davalarında, davacı taraf tapu kayıtlarındaki kimlik bilgilerinin nüfus kayıtlarına uygun hale getirilmesini talep etmekte olup bu tür davalarda hasım gösterilen T.. M.. ile aralarında bir uyuşmazlık yoktur. T.. M.. davada sadece yasal hasım olarak yer almaktadır. Gerçekte davada taraf değil, sadece ilgilidir. İlgililerin uzlaşması halinde çekişmenin ortadan kalktığından söz edilemez veya bu davalarda ilgili tarafın davayı kabulü sonuç doğurmaz. Taraflar arasında bu anlamda gerçek bir çekişmenin varlığı söz konusu değildir.
Davacıların yukarıda belirtildiği gibi davada tapu kayıtlarının malik hanesindeki kimlik bilgilerinin nüfus kayıtlarına uygun biçimde düzeltilmesi dışında ileri sürebilecekleri herhangi bir hakları da bulunmamaktadır.
Yine bu tür davalarda, kimlik bilgilerinde düzeltme yapılması istenen tapu maliki ile ilgili araştırmada mülkiyet nakline neden olunmaması için, taraf delilleri dışında gerekli görülen hususlarda re"sen araştırma yapılması gerekmektedir. Ayrıca, bu davaların sonucunda verilen kararlar kesin hüküm sayılmamaktadır. Kararın haksız veya hatalı görülmesi halinde ileri sürülen delillere göre yeniden düzeltme talebinde bulunulabilmesi, hükmün değiştirilebilmesi mümkündür. Bunların yanında, uygulamada davanın kabulüne karar verilmesi halinde dahi yargılama giderleri davacı üzerinde bırakılmakta, T.. M.. yargılama giderlerinden ve vekalet ücretinden sorumlu tutulmamaktadır.
Bütün bu değerlendirmelere göre; tapu kayıtlarında kimlik bilgilerinin düzeltilmesi davaları da 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 382. maddesinde belirtilen çekişmesiz yargı işlerinden sayılmalıdır. Kaldı ki, 382. maddenin 2-ç/1 fıkrasında “Taşınmaz üzerinde taraf oluşturulmasına ve hak ihlaline sebebiyet vermeyecek düzeltmelerin yapılması” çekişmesiz yargı işi sayılmış olup, niteliği itibariyle tapu kayıtlarında kimlik bilgilerinin düzeltilmesi davaları da bu tarife uymaktadır.
Dava tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 6100 sayılı HMK"nın 383. maddesine göre de, çekişmesiz yargı işlerinde görevli mahkeme, aksine bir düzenleme bulunmadığı sürece sulh hukuk mahkemeleridir. Bu itibarla, çekişmesiz yargı işi olan tapu kayıtlarında kimlik bilgilerinin düzeltilmesi davalarına sulh hukuk mahkemelerince bakılması gerekir.
Anılan yasanın 114/1-c ve 115. maddeleri gereğince, görev dava şartlarından olup mahkeme, dava şartlarının mevcut olup olmadığını davanın her aşamasında kendiliğinden araştırmalıdır. Bu tür davaların asliye hukuk mahkemesinde görülmesi mümkün olmadığından, dava şartının yokluğu nedeniyle davanın görev yönünden reddine, dosyanın görevli asliye hukuk mahkemesine gönderilmesi kararı doğru görülmemiş, bu sebeple hükmün bozulması gerekmiştir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz isteminin kabulü ile hükmün bozulmasına, bozmanın niteliğine göre diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına...)
gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulu’nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, tapu kayıt malikinin murisi olduğunun tespiti istemine ilişkindir.
Yerel mahkemece, davanın görev yönünden reddine dair verilen karar davalı vekilinin temyizi üzerine, Özel Dairece yukarıda başlık bölümünde yazılı gerekçeyle bozulmuş; mahkemece önceki kararda direnilmiştir. Direnme kararını, davalı vekili temyize getirmiştir.
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; davacının talebinin tapu kaydında kimlik bilgilerinin düzeltilmesi mi yoksa, tapu kaydında malik görünen kişinin murisi olup olmadığının tespiti mi olduğu, burada varılacak sonuca göre görevli mahkemenin sulh hukuk mahkemesi mi, yoksa asliye hukuk mahkemesi mi olduğu noktasında toplanmaktadır.
Davacı dava ve beyan dilekçelerinde, Uşak İli, M.İlçesi, A. Mahallesi .. ada .. parsel maliki olan Mustafa kızı, D. G.’in murisi annesi olan Mustafa ve Ayşe kızı, 1923 doğumlu, ...numaralı D.G. olduğunu, ancak aynı isim ve soyisim ile baba adını taşıyan iki kişi daha bulunması nedeniyle T.. M.."nde taşınmazla ilgili işlem yaptıramadığını, bu nedenle taşınmaz maliki olan Mustafa kızı, D. G."in murisi annesi olan Mustafa ve Ayşe kızı, 1923 doğumlu, ..numaralı D. G. olduğuna dair tüm kimlik bilgilerini içeren mahkeme kararı istenmesi üzerine eldeki davayı açtığını beyan ettiğinden, davacının talebinin hukuki nitelendirilmesinin tespit niteliğinde olduğu anlaşılmaktadır.
Kaldı ki, tapu kaydındaki kimlik bilgilerinin düzeltilmesi taleplerinde; Tapu Sicil Tüzüğünün 25. maddesinde belirtilen ve kütükte bulunması zorunlu olan kimlik bilgilerinden tapu malikinin adı ve soyadı, baba adı ile edinme nedeni, tarih ve yevmiye numarasına ilişkin yanlış yazılan bilgilerin düzeltilmesi istenebilir.
Bu durumda davacının, murisinin doğum tarihinin, anne adının ve TC. kimlik numarasının düzeltilmesini talep etme hakkı bulunmadığından mahkemece, çoğun içinde azda vardır kuralı uyarınca gerekli inceleme ve araştırma yapıldıktan sonra talep konusu taşınmazın maliki Mustafa kızı, D. G. ile davacının murisi Mustafa kızı, D.G.’in aynı kişi olduklarının tespiti yönünde olumlu veya olumsuz bir karar verilmesi gerekirken görevsizlik kararı verilmesi doğru değildir.
Hal böyle olunca, Hukuk Genel Kurulunca da uygun bulunan, Özel Dairenin bozma kararına uyulması gerekirken, görevsizliğe ilişkin önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
Bu nedenle, direnme kararı bozulmalıdır.
S O N U Ç : Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma ilamında ve yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı 6217 sayılı Kanunun 30. maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici Madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, 15.10.2014 gününde yapılan ikinci görüşmede oyçokluğuyla karar verildi
KARŞI OY
Davacı, 19.3.2012 harç ödemeli dava dilekçesinde özetle; Uşak ili, S.ilçesi, Merkez A. mahallesi 1108 ada, 5 parsel sayılı taşınmazın tapuda Mustafa kızı, D. G. adına kayıtlı olduğunu, sözü edilen kayıt malikinin annesi olduğunu, annesinin 27.2.1995 tarihinde dul olarak öldüğünü, veraset belgesinin dilekçe ekinde bulunduğunu, tapuda işlem yapmak için gittiğinde: tapu müdürlüğündeki görevlilerin aynı baba adı, ad ve soyadı taşıyan başka kişilerinde bulunduğunu, bu nedenle tapu kaydındaki kimlik bilgilerinin düzeltilmesinin gerektiğini açıklamaları nedeniyle eldeki bu davanın açıldığını, talebine göre karar verilmesini istemiştir.
Yasal hasım olarak gösterilen davalı T.. M..: tapu kaydında herhangi bir yanlışlığın bulunmadığını ve davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
Mahalli mahkeme 18.10.2012 günlü ilk kararında; davanın 4721 sayılı TMK.nun 1027. maddesi uyarınca tapuda isim tashihi davası olduğu, ancak tapu sicil tüzüğünün 25. maddesine göre tapu sicilinde kayıt malikinin kimlik bilgileri olarak sadece adının, soyadının ve baba adının yazılmasının yeterli olduğu, bir başka anlatımla, anne adının, doğum tarihinin ve TC kimlik numarasının yazılmasına gerek bulunmadığı, bu durumda, davacının asıl amacının tapuda isim tashihi değil, kayıt maliki ile kendisi arasında mirasçılık bağlantısının bulunduğunun tespiti böylece taşınmazın mülkiyetinde hak sahibi olduğunun tayinine yönelik olmakla 6100 sayılı HMK.nun 1. maddesi gereğince davanın görev nedeniyle reddine, aynı Kanunun 20/1. maddesi uyarınca dosyanın görevli ve yetkili Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.Hüküm, davalı Hazine vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Yargıtay 14. HD.nin 12.2.2013 gün ve 637/2044 esas ve karar sayılı bozma kararı kapsamında yazılı olduğu düşüncelerle özellikle 6100 sayılı HMK.nun 382/2-ç/1. maddesi ile aynı Kanunun 383. maddesi ve 114/1-c ve 115. maddelerinden söz edilerek yerel mahkeme kararı bozulmuştur.
Yerel mahkeme 7.5.2013 günlü ikinci kararında Yargıtay 14. HD.nin 2013/637-2044 esas ve karar sayılı bozma ilamına direnilmesine, 6100 sayılı HMK.nun 1 ve 4. maddeleri uyarınca davacının davasının görev nedeniyle reddine, aynı Kanunun 20/1. maddesi uyarınca dosyanın görevli ve yetkili o yer Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
İş bu karar davalı vekili tarafından “davanın esastan reddine karar verilmesi” gerekirken, görevsizlik kararı usul ve yasaya aykırı olmakla re"sen de, bozma isteli olarak temyiz edilmiştir.
Toplanan deliller, tüm dosya kapsamından; dava dilekçesinde davacının annesi olduğunu bildirdiği 1.7.1923 doğumlu Mustafa kızı Ayşe"den olma D.G."in 27.2.1995 tarihinde öldüğü buna ilişkin veraset belgesinin dilekçe ekinde olduğu yazılı olmasına rağmen HGK.nun gündeminde söz konusu veraset belgesinin eklenmemesi nedeniyle davacının haricinde başkaca mirasçı bulunup bulunmadığı işbu karşı oy yazılması anında meşkuktur. (tarafımızdan bilinmemektedir) yine gündeme ekli 98. sayfada dava konusu 1108 ada 5 nolu parselin kadastro tespitinin 19.12.1989 tarihinde kesinleştiği, kayıt maliki olarak Mustafa kızı, D.G. isminin yazılı olduğu yazılmıştır. Nevar ki, söz konusu çap kaydı veya bu taşınmazla ilgili kadastro tutanağının tüm sayfaları varsa dayanağı belgeler gündeme eklenmemiştir. Bu nedenle, kadastro tespitinin tapu ve vergi kaydına göre mi ya da zilyetlik esas alınarak mı ilgilisi adına yapıldığı bilinememektedir. Yine gündemin 98. sayfasında zabıta araştırmasının bila ikmal geldiği yazılıdır. Açıklanan olgular tarafların ve mahkemenin bilgisi dahilindedir. Uyuşmazlık davacının işbu davası nedeniyle asıl amacının tapuda isim tashihi davası mı, yoksa bu yolla kayıt maliki kişinin kimlik bilgileri düzeltilerek malikin değiştirilmesi amacına yönelik bir tespit ve tapu iptalini gerçekleştirecek bir dava mı olup olmadığında odaklanmaktadır.
Hiç kuşkusuz Tapu Sicil Tüzüğünün 25. maddesi uyarınca Tapu Sicilinde kayıt maliki olan kişinin sadece adının, soyadının ve baba adının yazılı olması yeterlidir. Bunların haricinde ilave olarak TC kimlik numarası, anne adı ve doğum tarihinin yazılı olmasına şu anda yürürlükte bulunan mer"i hukuk bakımından gerek bulunmamaktadır. Öte yandan dava konusu taşınmazın kadastro tespiti 19.12.1989 tarihinde kesinleşmiştir. Eldeki dava 19.3.2012 tarihinde açılmıştır. Bu durumda, davacının talebi tespit öncesi nedene ilişkindir. Öyle ise somut olayda 3402 sayılı Kadastro Kanununun 12/3 ve geçici 4. maddesi kapsamına göre 10 ve 1 yıllık hak düşürücü süreler geçmiştir. Davacının davasının öncelikle bu nedenle reddi gerekir idi. Ancak, bu konunun taktiri yerel mahkemenin kararında yazılı olduğu üzere Asliye Hukuk Mahkemesine aittir. Kaldı ki, davacının tek başına iş bu davayı açma yetkisi bulunmamaktadır. Çünkü, veraset ilamı HGK gündemine eklenmediği için başkaca mirasçılar var ise muhtemelen var olduğu kabul edilmektedir. Bu durumda halen ölü kişi adına olduğuna göre; diğer mirasçılarında davada taraf olmaları, olurlarının ya da temsilci vasıtasıyla muvafakatlarının bildirilmesi gerekir. Eş anlatımla dava konusu taşınmaz tereke malıdır. Miras şirketine dahildir. Ortada bir mülkiyet uyuşmazlığı söz konusudur. Yargıtay 14. HD.nin nitelemesine ve HGK.nun çoğunluk üyelerinin düşüncelerinin aksine işbu dava TMK:nun 1027. maddesi gereğince bir düzeltme davası değildir. Yine, 6100 sayılı HMK.nun 382. maddesine göre de çekişmesiz yargı değil, aksine çekişmeli yargı söz konusudur.
Tüm bu açıklamalar dikkate alındığında; mahalli mahkemenin ilk ve direnme kararı usul ve yasaya ve bu konudaki yerleşmiş içtihatlara uygun olmasına karşın konunun salt tapuda düzeltim davası olarak nitelendirilerek ortaya çıkan mülkiyet uyuşmazlığının gözardı edilerek yazılı olduğu üzere bozma kararı verilmesi değinilen yasa maddelerinin kapsamlarına da açıkca aykırıdır. Açıkladığım tüm bu nedenlerle, HGK. daki çoğunluk görüşüne katılmam mümkün değildir. Bu sebeplerle yerel mahkemenin direnme kararı usul ve yasaya uygun olduğundan onanması gerektiği düşüncesindeyim.
Bu alandan sadece bu kararla ilintili POST üretebilirsiniz. Bu karardan bağımsız tamamen kendinize özel POST üretmek için TIKLAYINIZ
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.