1. Hukuk Dairesi 2015/10462 E. , 2018/9487 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL
Tarafla arasında görülen tapu iptal ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın, kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ..."ın raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
-KARAR-
Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve miras payı oranında tescil isteklerine ilişkindir.
Davacı, mirasbırakanları ...’in 69 ada 12 parsel sayılı taşınmazındaki 1/3 payını davalıya satış yolu temlik ettiğini, yapılan işlemin resmi belgede sahtecilik suretiyle veya yetki aşımı veya ilgili yasal prosedüre uyulmadan gerçekleştirilmiş olması ihtimalinin yüksek olduğunu, ayrıca murisin o tarihte bir satış yapma ihtiyacı içerisinde olmadığını ileri sürerek öncelikle yolsuz tescil sebebi ile kabul edilmediği takdirde muris muvazaası sebebiyle davalı adına olan tapu kaydının iptali ile payı oranında adına tesciline karar verilmesini istemiştir.
Davalı, dava konusu taşınmazın 1/3 payını bedelini ödeyerek satın aldığını, dava konusu taşınmaz üzerinde bulunan binanın son katının ve çatı katının tarafından yapılması nedeniyle dava konusu devrin gerçekleştiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, temlik işleminin muvazaalı olduğu gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; mirasbırakan ...’in, 69 ada 12 parsel sayılı taşınmazındaki 1/3 payını, 22.10.2002 tarihli akitle davalı oğlu ...’e satış suretiyle devrettiği, 1935 doğumlu mirasbırakanın 28.12.2012 tarihinde öldüğü, geriye mirasçı olarak davacı oğlu ..., davalı oğlu ... ve dava dışı çocukları ... ve ...’in kaldıkları anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere, uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 1.4.1974 tarihli 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu"nun (TMK) 706., Türk Borçlar Kanunu"nun (TBK) 237. (Borçlar Kanunu"nun (BK) 213.) ve Tapu Kanunu"nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Somut olaya gelince; tarafların mirasbırakanın çocukları oldukları, murisin tamamına malik olduğu çekişme konusu taşınmazın sadece 1/3 payını davalıya satış yolu ile devrettiği, muris adına elbirliği ve paylı mülkiyet halinde kayıtlı 8 adet daha taşınmazlarının bulunduğu, dinlenen tanık beyanlarından, özellikle murisin mirasçılarından ve tarafların kardeşi davalı ... ...’in beyanlarından çekişme konusu taşınmazın 3.katının ve çatı katının davalı tarafından kendi imkanları ile yapıldığının sabit olduğu gibi salt bedeller arasındaki farkın tek başına muvazaanın kanıtı olamayacağı hususları bir arada değerlendirildiğinde murisin amacının mirastan mal kaçırmak olmadığı sonucuna varılmaktadır.
Hemen belirtilmelidir ki, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı olarak açılan davaların hukuki dayanağını teşkil eden 01.04.1974 tarih ve 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında mirasbırakanın gerçek iradesinin mirasçıdan mal kaçırma olması halinde uygulanabilirliğinin kabulü gerekir. Bir başka ifade ile murisin iradesi önem taşır.
O halde, yukarıda değinilen somut olgular açıklanan ilkeler çerçevesinde değerlendirildiğinde, mirasbırakanın yapmış olduğu temlikle ilgili olarak gerçek amaç ve iradesinin mirasçıdan mal kaçırmak olmadığı ve bu amaçla temlikin gerçekleştirilmediği kabul edilmelidir.
Hal böyle olunca davanın reddine karar verilmesi gerekirken kabulü yönünde hüküm kurulmuş olması doğru değildir.
Davalının yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 25.04.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.