1. Hukuk Dairesi 2017/5400 E. , 2018/9483 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ-TESCİL
Taraflar arasındaki davadan dolayı ... 1. Asliye Hukuk Mahkemesinden verilen 18.12.2014 gün ve 2013/603 Esas - 2014/961 Karar sayılı hükmün onanmasına ilişkin olan 18.10.2017 gün ve 2846-5548 sayılı kararın düzeltilmesi süresinde davalı vekili tarafından istenilmiş olmakla, dosya incelendi gereği görüşülüp düşünüldü:
-KARAR-
Dava, tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
Mahkemece, iddianın ispatlandığı gerekçesi ile davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar, Dairece 18.10.2017 tarihinde onanmış, davalı tarafından karar düzeltme isteğinde bulunulmuştur.
Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden, tarafların 12.02.2013 tarihinde evlendikleri, davacının, 131 ada 33 parsel sayılı taşınmazını 08.03.2013 tarihinde ölünceye kadar bakma akdi ile davalı eşine temlik ettiği, eldeki davanın, davalının bakım edimini yerine getirmediği ileri sürülerek tapu iptal ve tescil istemli olarak açıldığı, davanın kabulüne ilişkin olarak verilen kararın Dairece onandığı, dava aşamasında taraflar arasında görülen davacı ... tarafından davalı aleyhine ... Aile Mahkemesi’nde açılan 2014/570 Esas sayılı boşanma davası sonucunda “tarafların 12/02/2013 tarihinde evlendikleri, her ikisinin de ikinci evliliği olduğu, tarafların evlenmeden önce yazın köyde kışın ..."da yaşamak hususunda anlaştıkları ancak daha sonra davacının ..."da yaşamak istemediğini beyan ettiği, tarafların bu nedenle tartışarak ayrı yaşamaya başladıkları, davalının muhtar ve azalar huzurunda eşyalarını aldığı, davacı tanıklarının beyanları duyuma dayalı olup itibar edilemeyeceği, mevcut olaylar karşısında davacının kusurlu olduğu, davalının bir kusurunun ispatlanamadığı” gerekçesi ile davanın 03.11.2015 tarihinde reddine karar verildiği, kararın Yargıtay denetiminden geçerek 08.09.2017 tarihinde kesinleştiği anlaşılmaktadır.
Hemen belirtmek gerekir ki, her ne kadar mahkemece davalı tarafından bakım ediminin yerine getirilmediği gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiş ve bu karar Dairece onanmış ise de, karar düzeltme aşamasında boşanma davasının davacının kusuru ile reddedildiği, davalının bakım edimini yerine getirme hususunda bir kusurunun olmadığı, akdin ifasının davacının kendi kusurlu davranışı ile imkansız hale geldiği, bu nedenle tapu iptal tescil davasının kabul edilmesinin isabetsiz olduğu sonucuna varılmaktadır.
Bilindiği üzere, ölünceye kadar bakıp gözetme sözleşmesi basitçe taraflarına karşılıklı hak ve borçlar yükleyen, bazı yönleri itibarıyla talih ve tesadüfe, ayrıca şekle bağlı bir sözleşme olarak tanımlanabilir. Nitekim, söz konusu sözleşme Türk Borçlar Kanununun 611. maddesinde, ölünceye kadar bakma sözleşmesi bakım borçlusunun bakım alacaklısını ölünceye kadar bakıp gözetmeyi, bakım alacaklısının da bir malvarlığını veya bazı malvarlığı değerlerini ona devretme borcunu üstlendiği sözleşme olarak tarif edilmiştir.
Anılan yasanın bu ve devamı maddelerinin açık hükümlerin de belirtildiği gibi ölünceye kadar bakma sözleşmesi ile, bakım alacaklısı sözleşmeye konu olan mamelek veya bazı mallarının mülkiyetini bakım borçlusuna geçirme, bakım borçlusu da kural olarak bakım alacaklısını kendi ailesi içerisine alıp, ona özenle ölünceye kadar bakıp gözetmek yükümlülüğü altına girer. Hemen belirtmek gerekirki, bakım borçlusunun bakıp gözetmek yükümlülüğü, aksi kararlaştırılmadığı sürece bakım alacaklısını ailesi içerisine alıp, ikametini temin etme yanında, besleme giydirme hastalığında hekime götürüp, gerekli ihtimamı gösterme, manevi yönden her türlü yardım ve desteği sağlama gibi ödevleri de içerisine alır. Kuşkusuz bakım borçlusu yükümlülüklerini yerine getirirken, aldığı malların kıymetine, bakım alacaklısının önceden sahip olduğu içtimai mevkiine ve hakkaniyet kurallarına göre hareket etmek zorundadır. Öte yandan, yükümlülüklerin yerine getirilmemesinin sonuçları Türk Borçlar Kanununun 6l7. maddesinde açıklanmış sözleşmeden doğan ödevlere aykırılık yüzünden ilişki çekilmez olmuşsa, ya da başka önemli nedenlerle ilişkinin sürdürülmesi aşırı ölçüde güçleşmiş veya olanaksız hale gelmişse taraflardan herbirinin tek yanlı olarak sözleşmeyi fesh etme, verdiği şeyi geri alma hatta karşı tarafın kusurlu olması halinde tazminat isteme hakkı tanınmıştır. O halde, yükümlülüklerini yerine getirmeyen bakım borçlusuna karşı bakım alacaklısı her zaman fesih hakkını kullanabilmekte, fesih geçmişe etkili (makable şamil) olmak üzere sözleşmeyi sona erdirdiğinden verdiği şeyi de geri isteyebilmektedir.
Öte yandan, Türk Borçlar Kanununun 617/son maddesi hükmüne göre; Hakim mukaveleyi feshedecek yerde, iki taraftan birinin talebi ile yahut re’sen artık birlikte yaşamalarına nihayet verip buna mukabil alacaklıya kaydı hayat ile bir irat tahsis edebilir.”
Uyuşmazlığın değinilen hüküm (TBK md 617/son) uyarınca çözüme bağlanması; bakım yükümlülüğünün bir arada yaşamak suretiyle yerine getirilmesi imkanlarının ortadan kalktığı ya da büyük ölçüde sınırlandığı haller için düşünülmelidir. Bunun yanısıra, takdir edilecek irat, yanların özel ve ekonomik durumlarına uygun ve adil olmalıdır.
Somut olaya gelince; taraflar arasında görülen boşanma davası sonucunda davanın reddine karar verilmiş ise de tarafların ayrı yaşadıklarının gerek boşanma davası dosyasında ,gerekse eldeki temyize konu dava dosyasında yer alan bilgiler ile sabit olduğu, tarafların bir araya gelmedikleri, her iki tarafın geçinemedikleri, geçimsizlikte ve ayrı yaşamakta davacının kusurlu olduğu, bakım akdinin devam etmesinin çekilmez hale geldiği sabittir.
O halde, yukarıdaki ilke ve olgular benimsenmek suretiyle tapu iptal ve tescil isteminin reddine, davacı lehine uygun bir irat bağlanmasına karar verilmesi gerekeceği tartışmasızdır.
Bu durumda, hüküm altına alınacak iradın belirlenmesinde, bir yandan akte konu taşınmazın değer ve getireceği gelir, diğer yandan davalının bakım yükümlülüğünün karşılığı gözetilerek, akit taraflarının sosyal ve ekonomik durumlarının gözetilmesi ve hakkaniyet kurallarına uyulması zorunludur.
Öyle ise, mahkemece yapılacak iş, Türk Medeni Kanununun 4. ve Türk Borçlar Kanununun 114. maddesi yollamasıyla aynı Yasanın 51 ve 52. maddelerinin gözetilmesi suretiyle,iradın belirlenmesinden ibarettir.
Hal böyle olunca; tapu iptal ve tescil isteminin reddine, davacının asgari yaşam koşullarının sağlanması amacıyla yapılan bakım sözleşmesi için ne kadar gelire ihtiyaç olduğu, taşınmazın getireceği gelirin ne olduğu araştırılarak, tanık beyanları da değerlendirilerek yukarıdaki ilkelerde gözetilmek suretiyle yapılacak ayrıntılı araştırma sonucu makul seviyede irada hükmedilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirmeyle yazılı olduğu üzere tapu iptal ve tescil isteğinin kabulüne karar verilmesi doğru değildir.
Anılan bu husus, karar düzeltme istemi üzerine bu kez yapılan inceleme sonucunda anlaşıldığından, davalının karar düzeltme isteklerinin HUMK’nun 440. maddesi gereğince kabulüne, dairenin 18.10.2017 tarih ve 2015/2846 Esas, 2017/5548 Karar sayılı onama kararının bu sebeple ortadan kaldırılmasına, yerel mahkemenin 18.12.2014 tarih, 2013/6033 Esas, 2014/961 Karar sayılı kararının yukarıda açıklanan nedenlerden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 25.04.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.