Abaküs Yazılım
Hukuk Genel Kurulu
Esas No: 2016/323
Karar No: 2019/1116
Karar Tarihi: 24.10.2019

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2016/323 Esas 2019/1116 Karar Sayılı İlamı

Hukuk Genel Kurulu         2016/323 E.  ,  2019/1116 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :İş Mahkemesi Sıfatıyla)

    Taraflar arasındaki “hizmet tespiti” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda Muğla 1. Asliye Hukuk Mahkemesince (İş Mahkemesi Sıfatıyla) davanın kabulüne dair verilen 05.12.2013 tarihli ve 2011/1737 E., 2013/1492 K. sayılı kararın davalı Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı vekilince temyizi üzerine Yargıtay 21. Hukuk Dairesinin 03.03.2015 tarihli ve 2014/3393 E., 2015/4096 K. sayılı kararı ile;
    “...1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillere, hükmün dayandığı gerektirici nedenlere göre davalı Kurum vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki diğer temyiz itirazlarının reddine,
    2-Dava, davacının sigortalılık başlangıcının 07/11/1977 tarihi olarak tespiti istemine ilişkindir.
    Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş ise de bu sonuç eksik incelemeye dayalı olup, usul ve yasaya aykırıdır.
    Dosyadaki kayıt ve belgelerden, doğum tarihi 15/11/1965 olan davacının, sigortalılığının başladığını iddia ettiği 07/11/1977 tarihi itibari ile 12 yaşında olduğu,".../İzmir" adresinde faaliyet gösteren "Armetal Mad. Eşya Fab." isimli işyerinde 07/11/1977 tarihinde çalışmaya başladığına ilişkin işe giriş bildirgesinin, işverence davalı Kuruma ibraz edildiği, ancak dosyada mevcut olan ve davalı Kurum kayıtlarına geçen işe giriş bildirgesi üzerinde davalı Kuruma ibraz tarihinin bulunmadığı, davacıya ait ... hizmet cetveli incelendiğinde, ilk sigorta prim ödemesinin 01/09/1988 tarihinde başka bir işveren tarafından yapıldığı, öncesinde sigorta prim ödemesinin bulunmadığı anlaşılmış, davacının tespitini talep ettiği tarih itibari ile 1977 yılı 4. dönemine ait sigorta prim bordrosunun bulunmadığı, işverene ait sözkonusu işyerinin, 13/09/1976-30/06/1982 tarihleri arasında 506 sayılı Yasa kapsamında bulunduğu tespit edilmiş, mahkemece yaptırılan komşu işyeri araştırması neticesinde düzenlenen 10/05/2013 tarihli kolluk tutanağında, adı geçen işverene ait işyeri adresine gidildiğinde, davacıyı ve belirtilen işyerini bilenin olmadığı bildirilmiş, bildirgede yazılı işyeri adresi ve 07/11/1977 olan işe giriş tarihi itibari ile davalı Kurum"dan , Belediye Başkanlığı ve ilgili Vergi Dairesi Müdürlüğü"nden işyerine komşu işyerlerinin ve komşu işyeri bordro tanıklarının araştırılmadığı belirlenmiştir. Davacının gösterdiği tanık Mahmut İsmail Üçkan alınan beyanında, davacı ile aynı işyerinde 1977 yılı sonlarına doğru çalışmaya başladığını, davacının, kendisinden önce işe girdiğini, davacının pres ve giyotun işinde çalıştığını, kendisinin de aynı işi yaptığını, yaptıkları iş karşılığında asgari ücret aldıklarını bildirmiş olup, davacı tanığının hizmet cetveli ve işe giriş bildirgelerinin dosyaya ibraz edilmediği anlaşılmıştır.İşe giriş bildirgesi üzerindeki imzanın davacıya ait olup olmadığının bilirkişi marifeti ile incelenmediği, sigorta giriş bildirgesi ile davacıya verilen sigorta sicil numarasının o yılın serilerinden olup olmadığının davalı Kurumdan sorulmadığı belirlenmiştir.
    Bu davada çözümlenmesi gereken hukuki sorun, davacının, sigortalılık başlangıcının tespitini talep ettiği tarih itibari ile 12 yaşında olduğu da dikkate alındığında; işveren ile arasındaki ilişkinin çıraklık ilişkisinden mi, yoksa üretime yönelik hizmet akti ilişkisinden mi kaynaklandığı hususu ile fiili çalışma olgusunun ispatı noktasında toplanmaktadır.
    Çıraklık Kanunu"na göre kurulan çıraklık okullarında okuyanlar çırak sayılmaktadır. Taraflar arasındaki ilişkinin niteliğini belirlemede, bir başka ifade ile davacının dava konusu dönemde çırak olup olmadığına karar verirken çıraklık sözleşmesi hükümlerine göre değil, çalışma ilişkisine bakarak bir sonuca varmalıdır. Gerçekten Çıraklık Sözleşmesinde akdi ilişkinin üstün niteliği çalışma değil, bir meslek ve sanatın öğretilmesidir. Çırak işyerinde üretimle ilgili çalışmalara bilfiil katılıyor, meslek ve sanat eğitimi arka planda tutuluyor ise bu durumda, çıraklık ilişkisinden söz edilemez. Zira burada gerçekleşen; işçinin emeğiyle işyeri ve işverene katkıda bulunmasıdır ki bu da ancak bir hizmet ilişkisi ile söz konusu olur. Kişi Kurumca çırak olarak bildirilmiş ise, çırak olmadığını ispat külfeti kişiye düşer. Taraflar arasındaki ilişkinin hukuki niteliği tespit edilirken, işyerinde çırak olarak çalışmakta olan kişinin, 19 yaşından gün almaya başladığı tarihten itibaren çalışmasına çırak olarak mı yoksa diğer kadrolu işçiler gibi üretime yönelik mi devam ettiğinin tespiti yönünden de “çalışma ilişkisine ve biçimine” bakmak gerekmektedir.
    506 sayılı Yasa’nın 79/10.maddesinde bu tür hizmet tespiti davalarının kanıtlanması yönünden özel bir yöntem öngörülmemiştir. Kimi ayrık durumlar dışında resmi belge ve yazılı delillerin bulunması sigortalı sayılması gereken sürelerin saptanmasında güçlü delil olmaları itibariyle sonuca etkili olurlar. Ne var ki bu tür kanıtların bulunmaması halinde somut bilgilere dayanması inandırıcı olmaları koşuluyla bordro tanıkları veya iş ilişkisini bilen komşu işyeri çalışanları gibi kişilerin bilgileri ve bunlara destekleyen diğer tanıklarla dahi sonuca gitmek mümkündür. Bu yön, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 16.9.1999 gün 1999/21-510-527, 30.6.1999 gün 1999/21-549-555, 5.2.2003 gün 2003/21-35-64, 15.10.2003 gün 2003/21-634-572, 3.11.2004 gün 2004/21-480-579 ve 2004/21-479-578, 10.11.2004 gün 2004/21-538 ve 1.12.2004 gün 2004/21-629 sayılı kararlarında da vurgulanmıştır.
    Öte yandan 506 sayılı Yasanın 60/G maddesinde 18 yaşından önce malüllük, yaşlılık ve ölüm sigortalarına tabi olanların sigortalılık süresinin 18 yaşını doldurdukları tarihte başlayacağı, bu tarihten önceki süreler için ödenen malüllük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primlerinin prim ödeme gün sayısı hesabına ekleneceği bildirilmiştir. Aynı Yasa"nın Geçici 54. maddesi "01.04.1981 tarihinden önce malüllük, yaşlılık ve ölüm sigortalarına tescil edilmiş olanlar hakkında 506 sayılı Yasanın 60/G maddesi hükmü uygulanmaz" hükmü amirdir.
    Yapılacak iş, davanın nitelikçe kamu düzenini ilgilendirdiği nazara alınıp, ilgili ... İl Müdürlüğünden, Belediye Başkanlığından, ilgili Vergi Dairesi Müdürlüğü"nden, ayrıca zabıta marifetiyle işyerine, ".../İzmir" adresi ve 07/11/1977 tarihi itibari ile komşu olan diğer işyerlerinde bildirge tarihinde çalıştığı tespit edilen kayıtlı komşu işyeri çalışanlarının; yoksa işyeri sahiplerinin çalışmanın niteliği, alınan ücret hususları ile gerçek bir çalışma olup olmadığı yönünde yöntemince beyanlarını almak; davacı işyerinde üretimle ilgili çalışmalara bilfiil katılıyor, meslek ve sanat eğitimi arka planda tutuluyorsa, bu durumda çıraklık ilişkisinden söz edilemeyeceğinden davacının çalışmalarının tüm sigorta kollarına tabi olduğunu kabul etmek, adı geçen işyerinde, Vergi Dairesince ve davalı ... tarafından denetim yapılmış ise düzenlenen denetim tutanaklarını istemek, davalı Kurumdan davacı hakkında düzenlenen işe giriş bildirgesinin aslı ile davacının mukayeseye uygun imza örnekleri temin edilip, mahkeme huzurunda imza ve yazı örnekleri de alınarak bildirge üzerinde bulunan imzanın davacıya ait olup olmadığının tespiti amacı ile bilirkişi incelemesi yaptırmak, ayrıca davacının ilk işe giriş bildirgesi ile kullanmaya başladığı sigorta sicil numarasının o yılın(1977 yılı) serilerinden olup olmadığını davalı Kurumdan sormak, davacının tanık olarak gösterdiği Mahmut İsmail Üçkan"a ait hizmet cetveli ile bütün işe giriş bildirgelerini davalı Kurumdan temin etmek sureti ile beyanlarının doğruluğunu denetlemek, ayrıca davacının sigortalılık başlangıcının 18 yaşını doldurduğu tarihte başlayacağı hususu da dikkate alınarak sonucuna göre karar vermekten ibarettir.
    Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular göz önünde tutulmaksızın eksik inceleme ve araştırma ile yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
    O halde, davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır...”
    gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir.


    HUKUK GENEL KURULU KARARI

    Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki belgeler okunduktan sonra gereği görüşüldü:
    Dava, hizmet tespiti istemine ilişkindir.
    Davacı vekili; müvekkilinin davalı iş yerinde 07.11.1977 tarihinden itibaren çalışmaya başladığını, davalı işverence işe girişi kuruma bildirilmesine rağmen dönem bordrosu vermediğinden müvekkilinin çalıştığı sürelerin geçerli olarak kabul edilmediğini, işe giriş bildirgeleri verildikten sonra dönem bordrolarının verilmesini temin etmek görevinin de davalı Kuruma ait olduğunu, müvekkilinin davalı işverene ait fabrikada 2 yıl süre ile spiral tesviye makinesinde taşlama işi yapmış olmasına rağmen şimdilik 07.11.1977 tarihinde 1 gün süre ile 506 sayılı Kanuna tabi sigortalı olarak çalıştığının tespitine karar verilmesini istemiştir.
    Davalı Sosyal Güvenlik Kurumu vekili; davacının diğer davalı iş yerinde 07.11.1977 tarihinden itibaren çalışmaya başladığını ayrıca aynı tarihte işe girişinin yapıldığına dair sigorta sicil kartı verildiğini belirttiğini ancak Kurum kayıtlarında böyle bir çalışma bulunmadığını nitekim işveren tarafından çalışmanın nasıl bir çalışma olduğuna dair dönem bordrosu düzenlenmediğinden bu işe giriş bildirgesinin geçerli sayılamayacağını, davacının sigortalı dosyasının tetkikinde dava konusu iş yerinde 07.11.1977 tarihinde işe girişinin yapıldığı ancak ilgili iş yerinin 1977 yılı dördüncü döneminde bordrosuna rastlanılmadığından sigortalı adına çalışma tespit edilemediğini, işverenin kabahatinin Kuruma yüklenemeyeceğini ileri sürerek davanın reddini istemiştir.
    Davalı ... Madeni Eşya San. ve Tic. Ltd. Şti., davaya cevabını bildirmemiştir.
    Mahkemece; davacının davalı iş yerinde 07.11.1977 tarihinde işe girdiği, sigortalı işe giriş bildirgesinin usulüne uygun olarak Kuruma verildiği ve Kurum kayıtlarına geçtiği, ancak çalışmaların Kuruma verilen dönem bordrolarında görülmediği ve davacının adının bordrolarda geçmediği, işveren tarafından verilen sigortalı işe giriş bildirgesinin davacının iş yerinde bir gün süreyle çalışmasına karine teşkil ettiği, bu çalışmanın yargılama sırasında dinlenen ve davacı ile birlikte çalışan bordro tanıklarının beyanlarıyla da doğrulandığı gerekçesiyle davacının davalılardan Armetal Madeni Eşya San. ve Tic. Ltd. Şti.’ye ait iş yerinde 07.11.1977 tarihinde bir gün (1) süre ile 506 sayılı Kanuna tabi sigortalı işçi olarak çalıştığının tespitine karar verilmiştir.
    Davalı Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı vekilinin temyizi üzerine karar Özel Dairece yukarıda karar başlığında açıklanan gerekçelerle bozulmuştur.
    Mahkemece; bozma kararında işçi, komşu iş yerleri çalışan ve sahiplerinin araştırılması gerektiği belirtilmiş ise de bu konuda araştırma yapıldığı ve 35 yılı aşkın süre öncesine ait iş yeri ile çevre iş yerlerinin bulunmadığının bildirildiği, iş yerlerinin çoğunun yeni olduğu ve bu nedenle istenilen hususun tespit edilemediğine dair cevabi yazının dosyada bulunduğu, bunun yanında işe giriş bildirgesindeki imzanın davacıya ait olmadığı hususunda herhangi bir itirazın olmadığı ancak sigortalılık başlangıcının 18 yaşının doldurulduğu tarihten başlaması gerektiği yönündeki bozma yerinde görüldüğünden yalnızca bu yönden bozma kararına uyulmasına, diğer bozma gerekçeleri yönünden önceki kararda direnilmesine karar verilmiştir.
    Direnme kararı, davalı Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
    Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; sigorta başlangıç tarihinin 07.11.1977 olduğunun tespitine ilişkin somut olayda mahkemece yapılan araştırmanın yeterli olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
    Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında, işin esasının incelenmesinden önce; aleyhine hüküm kurulan, yargılama aşamasında Kurum kayıtlarında yer alan adresine çıkarılan tebligatlar iade olunan ve direnme kararı ile davalı Kurum vekilinin temyiz dilekçelerinin tebliğe çıkarılmadığı anlaşılan davalı ... Madeni Eşya Sanayi ve Ticaret Ltd. Şti.’nin Özel Daire bozma kararından önce 23.05.2014 tarihinde ticaret sicilinden resen silindiği anlaşıldığından, anılan şirket bakımından davada temsil ve husumet sorununun bulunup bulunmadığı, yargılamada usulüne uygun biçimde taraf teşkilinin sağlanıp sağlanmadığı hususu ön sorun olarak tartışılıp değerlendirilmiştir.
    Ön sorunun çözümü için öncelikle konu ile ilgili kavramların ve yasal mevzuatın irdelenmesi gerekmektedir.
    Bilindiği gibi çekişmeli yargının konusu davalardır. Dava, bir başkası (davalı) tarafından sübjektif hakkı ihlal veya tehlikeye sokulan veya kendisinden haksız bir talepte bulunulan kimsenin (davacının), mahkemeden hukuki koruma (himaye) istemesidir. Mahkemeden hukuki koruma isteyen kimseye davacı (müddei) denir.
    Dava, davacının sübjektif hakkını ihlal eden veya tehlikeye sokan veya davacıdan haksız bir talepte bulunan kimseye karşı açılır; bu kimseye de davalı (müddeialeyh) denir.
    Bir sübjektif hakkın mahkemeler vasıtasıyla ileri sürülmesi yetkisine dava hakkı denir.
    Bir davanın tarafları (veya taraflardan biri) o davada gerçekten (davacı veya davalı olarak) taraf sıfatına sahip değilse, mahkeme, dava konusu hakkın esası (mevcut olup olmadığı) hakkında inceleme yapıp karar veremez (Kuru, B./ Arslan, R./ Yılmaz, E.: Medeni Usul Hukuku Ders Kitabı, Ankara 2011, s:215,235).
    Somut uyuşmazlıkta; davalı ... Madeni Eşya Sanayi ve Ticaret Ltd. Şti.’nin Özel Daire bozma kararından önce 23.05.2014 tarihinde ticaret sicilinden terkin edildiği anlaşılmaktadır. Tüzel kişinin, tüzel kişiliğinin sona ermesi hâlinde, o tüzel kişinin taraf (husumet) ehliyeti de sona erer.
    Limited şirketlerin tasfiyesinde, dava tarihinde yürürlükte bulunan 6762 sayılı mülga Türk Ticaret Kanunu’nun (TTK) 552. maddesi yollaması ile TTK’nın 441-450. maddelerinde düzenlenen anonim şirketlerin tasfiyesine ilişkin hükümler uygulanır.
    Limited şirketin tüzel kişiliği ticaret sicilinden silinmesi (terkini) ile sona erer. Tüzel kişiliğin sona ermesi için tasfiye işlemlerinin eksiksiz yapılmış olması gerekir. Şayet, tasfiye işlemleri gerektiği gibi tamamlanmamış ve tasfiyesi gereken hususlar eksik bırakılmışsa, tüzel kişilik ticaret sicilinden silinse bile, limited şirketin tüzel kişiliğinin sona erdiğinin kabulü olanaksızdır. Öte yandan tüzel kişiliği sona eren davalı şirketin yeniden ihyası ile sicile kaydedilmesi hâlinde o tüzel kişi hakkında dava görülebilir.
    Bu durumda, mahkemece davada temsil ve husumet sorununun çözülebilmesi için münfesih olduğu bildirilen şirketin öncelikle tasfiye sürecine tabi tutulup tutulmadığı, tasfiye memuru atanıp atanmadığı, tasfiyenin tamamlanıp tamamlanmadığı, tasfiyenin tamamlanmasını müteakip sicilden terkin edilip edilmediğinin araştırılması gerekir. Araştırma sonucu tasfiye süreci başlamamış ise, şirketin faal olduğu kabul edilerek temsile yetkili kişi; tasfiye süreci başlamış ise temsile yetkili tasfiye memuru belirlenerek taraf teşkili sağlanmalıdır.
    Yapılacak araştırma sonucunda şayet şirket tasfiyenin tamamlanmasına müteakip ticaret sicilinden silinmiş (terkin edilmiş) ise tüzel kişilik sona ermiştir. Tüzel kişinin, tüzel kişiliğinin sona ermesi hâlinde, o tüzel kişinin taraf (husumet) ehliyeti de sona erer. Ancak, tüzel kişiliği sona eren davalı şirketin yeniden ihyası ile sicile kaydedilmesi hâlinde o tüzel kişi hakkında dava görülebilir. Bu durumda, mahkemece, anılan şirketin ihyâsı için davacı tarafa, dava açmak üzere süre verilmesi, dava açıldıktan sonra bu davanın sonucunun beklenilmesi, şirketin ihyâsından sonra davaya dâhil edilmesi, bu şekilde taraf teşkilinin sağlanmasından sonra da davacının talepleri hakkında bir karar verilmesi gerekirken, anılı hususlar yerine getirilmeden yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.
    O hâlde usulüne uygun taraf teşkilinin sağlanmadığı eldeki dava dosyasında yukarıda açıklanan prosedürün yerine getirilmemesi temyiz incelenmesine usulen engel oluşturduğundan direnme kararı usulen bozulmalıdır.
    S O N U Ç: Davalı Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının yukarıda gösterilen değişik gerekçe ve nedenlerle usulden BOZULMASINA, bozma nedenine göre davalı Kurum vekilinin temyiz isteminin şimdilik incelenmesine yer olmadığına, karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere 24.10.2019 tarihinde oy birliği ile kesin olarak karar verildi.



    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi