Esas No: 2019/2361
Karar No: 2019/6549
Karar Tarihi: 14.10.2019
Devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü bozma - Yargıtay 16. Ceza Dairesi 2019/2361 Esas 2019/6549 Karar Sayılı İlamı
16. Ceza Dairesi 2019/2361 E. , 2019/6549 K.
"İçtihat Metni"
Mahkemesi :Ceza Dairesi
İlk Derece Mahkemesi : Şırnak 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 19.09.2017 tarih ve 2014/686-2017/457 sayılı kararı
Suç : Devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü bozma,
Bölge Adliye Mahkemesince verilen hüküm temyiz edilmekle;
Temyiz edenlerin sıfatı, başvurularının süresi, kararın niteliği ve temyiz sebeplerine göre dosya incelendi, gereği düşünüldü;
A-)Sanık ...’nın hakkındaki mahkumiyet hükmü kurulan tüm suçlar yönünden; sanık ..."in ise, görevi yaptırmamak için direnme ve 15.05.2011 tarihli tehlikeli maddelerin izinsiz bulundurulması suçlarına ilişkin kurulan mahkumiyet hükümlerine yönelik yapmış oldukları temyiz taleplerinin incelenmesinde;
Sanık ... müdafiinin, 15.10.2018 tarihinde kendisine usulüne uygun olarak tebliğ olunan hükmü, CMK"nın 291. maddesinde belirtilen 15 günlük yasal süresinden sonra 20.11.2018 tarihinde temyiz etmesi, yine sanık ... müdafiinin 15.05.2011 tarihli tehlikeli maddelerin izinsiz olarak bulundurulması ve görevi yaptırmamak için direnme suçlarından kurulan hükümlere yönelik yapmış olduğu istinaf talebinin esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının CMK"nın 286/1 maddesi gereğince kesin olup, temyizi kabil kararlardan olmadığı anlaşılmakla; sanık müdafilerinin temyiz istemlerinin CMK"nın 298/1 maddesi gereğince REDDİNE,
B-) Sanıklar ..., ..., ..., ..., ..., ... haklarında mahkumiyet hükmü kurulan tüm suçlar yönünden; sanık ... hakkında Devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü bozma ve 29.04.2011 tarihli tehlikeli maddelerin izinsiz olarak bulundurulması suçlarına ilişkin; yine sanık ... hakkında silahlı terör örgütüne üye olma suçundan kurulan mahkumiyet hükümlerine yönelik yapılan temyiz itirazlarının incelenmesinde;
Temyiz talebinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi;
Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler, sanıkların savunmaları ve gerekçe içeriğine göre yapılan inceleme sonunda;
Sanıklardan ... ve ... müdafilerinin tehlikeli maddelerin izinsiz olarak bulundurulması suçları yönünden yapmış oldukları duruşmalı inceleme taleplerinin hükmolunan cezaların süresine göre yasal şartları bulunmadığından CMK"nın 299/1. maddesi gereğince,
Sanıklardan; ... müdafiinin, silahlı terör örgütüne üye olma ve tehlikeli maddelerin bulundurulması, ... ve ... müdafilerinin silahlı terör örgütüne üye olma suçları yönünden yapmış oldukları duruşmalı inceleme istemlerinin ise İlk Derece Mahkemesinde silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkesi doğrultusunda, savunmaya yeterli imkanın sağlanması ve bu hakkın etkin şekilde kullandırılmış olması, istinaf aşaması ile temyiz denetiminde sınırsız şekilde yazılı savunma imkanını kullanılabilme olanaklarının bulunması karşısında savunma hakkının kısıtlanması söz konusu olmadığından, 01.02.2018 tarihli ve 7079 sayılı Kanunun 94. maddesi ile değişik CMK"nın 299/1 maddesi uyarınca takdiren REDDİNE,
Karar verilmiştir.
Sanık ...’in gözaltında kaldığı sürenin TCK"nın 63. maddesi uyarınca cezasından mahsubuna karar verilmemesi infaz aşamasında gözetilebileceğinden bozma sebebi yapılmamış, 07.05.2011 tarihinde gerçekleştirilen tehlikeli maddelerin izinsiz olarak bulundurulması suçu yönünden ise, dosya kapsamından sanık ..."ın, suç tarihi itibariyle 18 yaşını tamamlamış olduğu anlaşıldığından, tebliğnamedeki bu hususta bozma isteyen düşünceye iştirak edilmemiştir.
1-)Sanık ... hakkında 03.05.2010 tarihli (işbu eylem tarihi itibariyle suça sürüklenen çocuk) Devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü bozma, olası kastla öldürme, nitelikli kasten öldürmeye teşebbüs (4 kez), 07.05.2011 tarihli tehlikeli maddelerin izinsiz olarak bulundurulması; sanık ... hakkında Devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü bozma, olası kastla öldürme; sanıklar ..., ... ve ... hakkında silahlı terör örgütüne üye olma ve 07.05.2011 tarihli tehlikeli maddelerin izinsiz olarak bulundurulması; sanık ... hakkında 07.05.2011 tarihli tehlikeli maddelerin izinsiz olarak bulundurulması; sanık ... hakkında Devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü bozma, sanık ... hakkında silahlı terör örgütüne üye olma suçlarına yönelik yapılan incelemede;
Yargılama sürecindeki usuli işlemlerin kanuna uygun olarak yapıldığı, hükümlere esas alınan tüm delillerin hukuka uygun olarak elde edildiğinin belirlendiği, aşamalarda ileri sürülen iddia ve savunmaların temyiz denetimini sağlayacak biçimde eksiksiz olarak sergilendiği, özleri değiştirmeksizin tartışıldığı, vicdani kanının kesin, tutarlı ve çelişmeyen verilere dayandırıldığı, eylemlerin doğru olarak nitelendirildiği ve kanunda öngörülen suç tipine uyduğu, yaptırımların kanuni bağlamda şahsileştirilmek suretiyle uygulandığı anlaşılmakla; sanık müdafilerinin temyiz dilekçelerinde ileri sürdükleri nedenler yerinde görülmediğinden CMK’nın 302/1. maddesi gereğince temyiz davasının esastan reddiyle hükümlerin ONANMASINA,
2-)Sanık ... hakkında nitelikli kasten öldürmeye teşebbüs (4 kez), sanık ... hakkında 29.04.2011 tarihli patlayıcı maddelerin bulundurulması, sanık ... hakkında ise silahlı terör örgütüne üye olma suçlarına ilişkin yapılan incelemede;
a-)Sanık ... yönünden;
Suç işlemek amacıyla örgüt kurma, yönetme, örgüte üye olma, üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işleme veya örgüte bilerek, isteyerek yardım etme suçlarında etkin pişmanlık, şahsi cezasızlık veya cezadan indirim yapılması gereken hal olarak kabul edilmiştir.
Amaç suçun işlenişine iştirak etmeksizin, hakkında bir soruşturma başlamadan önce örgütten gönüllü olarak ayrıldığını ilgili makamlara bildirmesi halinde (TCK"nın 221/2 m.), hakkında soruşturma başladıktan sonra gönüllü olarak teslim olup örgütün yapısı ve faaliyetleri çerçevesinde işlenen suçlarla ilgili bilgi vermesi halinde (TCK"nın 221/4 m. ilk cümlesi), verilen bilgilerin samimi ve örgütlü suçlarla mücadelede yararlı olması durumunda yakalandıktan sonra pişmanlık duyarak örgütün dağılmasını veya mensuplarının önemli ölçüde yakalanmasını sağlamaya elverişli bilgi vermesi halinde (TCK"nın 221/3 m.) sanık hakkında şahsi cezasızlık nedeni uygulanacaktır.
Amaç suça elverişli vahim nitelikte sayılan eylemler gerçekleştirilmeden yakalanmış olup örgüt kuran, yöneten, örgüte üye olan, üye olmamakla birlikte, örgüt adına suç işleyen veya örgüte bilerek, isteyerek yardım edenlerin örgütün yapısı ve faaliyetleri hakkında bilgi vermesi halinde cezasından indirim yapılacaktır (TCK"nın 221/4. fıkra 2. cümlesi).
Bu kapsamda, sanık ...’un savunması ve tüm dosya kapsamı nazara alındığında; örgütte kaldığı süre ve konumuna uygun bilgiler vermek suretiyle suçun aydınlatılmasına katkıda bulunan ve samimi şekilde pişmanlık duyduğu anlaşılan sanık hakkında, soruşturma başlatılmasından sonra yakalanmış olduğu da dikkate alınarak, 5237 sayılı TCK"nın 221/4-2. cümlesinde yazılı etkin pişmanlık hükmünün uygulanması gerektiği gözetilmeden yazılı şekilde hüküm kurulması,
b-)Sanık ... yönünden;
Oluşa ve dosya kapsamına göre; 03.05.2010 tarihinde Cizre ilçe merkezinde silahlı terör örgütü üyesi olan Nurhakçıya kod ... ile suça sürüklenen çocuk (suç tarihi itibariyle) ... tarafından gerçekleştirilen silahlı saldırı eylemine, doğrudan fail olarak katıldığına dair her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmayan sanık ..."in, dosyaya yansıyan; "eylemden birkaç gün önce yanında kimliği tespit edilemeyen örgüt mensubu bir şahısla eylemi gerçekleştirecek olan şahıslarla görüşmek amacıyla ilçe merkezine gelmesi ve eylem sonrasında da Nurhakçiya kod ..."ın kaçırılmasını sağlayacağını söylemesi" şeklindeki eyleminin, TCK"nın 39. maddesi uyarınca yardım suçunu oluşturacağı gözetilmeden, sanığın yazılı şekilde nitelikli kasten öldürmeye teşebbüs (4 kez) suçundan TCK"nın 37. maddesi uyarınca doğrudan fail olarak cezalandırılması,
c-)Sanık ... yönünden;
Adalete erişim evrensel bir insan hakkı olarak kabul edilmektedir. Adalete erişim bir hak olduğu için bu hakkın kullanımı yoluyla yasanın yorumu, anlaşılabilirliği ve dolayısıyla yararlanılabilirliği sağlanıp, içtihatlar bu şekilde oluşturulmalıdır. Hakların tanınması yetmez, hakkın etkin kullanımını da sağlanması gerekir. Adalete erişim evrensel bir insan hakkı olarak kabul edilmektedir. Adalete erişim bir hak olduğu için bu hakkın kullanımı yoluyla yasanın yorumu, anlaşılabilirliği ve dolayısıyla yararlanılabilirliği sağlanıp, içtihatlar bu şekilde oluşturulmalıdır. Hakların tanınması yetmez, hakkın etkin kullanımını da sağlanması gerekir.
Yargı organlarının adalet dağıtmada kaçınma yetkileri yoktur. Anayasamız bunu “hiçbir mahkeme görev yetkisi içindeki davaya bakmaktan kaçınamaz” biçiminde düzenlemiştir (m. 36/2) Adalet dağıtımından kaçınılması, hakkı teslim etmekten kaçınmak demektir.
Adalete erişim hakkı yargıya başvurma (dava açma), güvence oluşturan yasa yollarına başvurma ve yargı kararlarının uygulanmasını sağlama isteme haklarını güvence altına almaktadır. Temyiz yasa yolu, erişim hakkının adli yargıda zirveye ulaşmasını sağlamaktadır (Coulon, Jean-Marie/Roche, Marie-Anne Frison, s.443)
Adalete erişim; yargı organlarının adalet dağıtımında kaçınmama, kanun önünde eşitlik, adalet ve hakkaniyet ilkelerinin ve aynı yargı kararlarındaki çelişkilerin giderilmesi amacıyla kanun koyucu CMK"nın 306. maddesinde temyizin sirayetini düzenlemiştir. Buna göre;
“Hükmün bozulmasının diğer sanıklara etkisi” başlıklı Ceza Muhakemesi Kanunu madde 306’ya göre; “(1) Hüküm, sanık lehine bozulmuşsa ve bu hususların temyiz isteminde bulunmamış olan diğer sanıklara da uygulanması olanağı varsa, bu sanıklar da temyiz isteminde bulunmuşçasına hükmün bozulmasından yararlanırlar”.
CMK madde 306’nın gerekçesine göre; “Mahkemece verilen hüküm, temyiz etmeyen sanık yönünden kesinleşir ve infaz edilebilir hale gelir. Kural bu olmakla beraber aynı mahkemece aynı hükümle cezalandırılan sanıklar hakkında birbiriyle çelişen sonuçların doğmasının önlenmesi, adalet düşüncesiyle ve bazı koşullarda Yargıtayın bozma kararından temyiz etmeyen sanıkların da yararlandırılması uygun görülmüştür.
Bunun için;
1.Aynı mahkemece aynı kararla birden çok sanığın hükümlendirilmesi,
2.Sanıkların fiilinde 8. maddede tanımlanan nitelikte bağlantı bulunması,
3.Hükmün Cumhuriyet savcısı, katılan veya sanıklardan bir veya birkaçınca ve sanıkların tümünü kapsamayacak şekilde temyiz edilmiş olması,
4.Hükmün cezanın belirlenmesinde hukuka aykırılık nedeniyle sanık yararına bozulması,
5.Bu bozmanın hükmü temyiz etmeyen veya kendileriyle ilgili temyiz bulunmayan sanıklara da uygulanma olanağına sahip olması, gerekecektir.
Suç unsurlarının oluşmaması, fiilin suç olmaması, cezanın azaltılması veya ortadan kaldırılmasını gerektiren nedenler de cezanın belirlenmesinde hukuka aykırılıktır.
Temyiz etmeyen deyimine; temyiz yoluna hiç başvurmayan, süresinden sonra başvuran, temyiz istemi reddolunanlar dahildir.
Yargıtay, bozma kararında, temyiz etmeyen sanıklardan hangilerinin yararlanacağını gösterir; ancak gösterilmemiş olması yararlanmayı önlemez. Mahkeme kanun gereği olarak bu durumu gözetmek zorundadır.
Bu bozmayla temyiz yoluna başvurmayan sanıklar hakkında kesinleşen hüküm de ortadan kalkar, aynı sanıklarla ilgili olarak yeniden hüküm kurmak gerekir”.
1412 sayılı CMUK"nın 325. maddesinde benzer düzenleme yapılmış, gerek 1412 sayılı CMUK"nın 325 ve gerekse 5271 sayılı CMK"nın 306. maddesinde düzenlenen sirayet kurumunun "aynı hükümle cezalandırılan sanıklar hakkında birbirleriyle çelişen hükümlerin verilmesinin önlenmesi" ve "temyiz yoluna başvurmamışlar aleyhine doğabilecek adaletsizliklerin önlenmesi" olmak üzere başlıca iki amaç bulunmaktadır.
İstinaf incelemesinden geçmekle birlikte CMK madde 286 gereğince temyiz edilme yasağı sınırında kalıp temyiz edilemeyen veya edilmekle birlikte reddedilen başvurular yönünden CMK madde 306’da öngörülen hükmün bozulmasının diğer
sanıklara etkisinin olup olmayacağı sorunu hakındaki öğretideki görüşler aşağıda özetlenmiştir.
Prof. Dr. İzzet Özgenç, istinaf ve temyiz kanun yollarına başvuru bağlamında infazın ertelenmesi sorunu ile ilgili hukuki değerlendirmeler başlığı altında yayınladığı görüşünde;
"Temyiz edilen mahkumiyet hükmünün, Yargıtay tarafından bozulması mümkündür. CMK m. 306 hükmü karşısında, bu bozma kararının, diğer suç ortağı ile ilgili olarak verilen ve temyiz yolu kapalı olduğu için kesinleşen mahkumiyet hükmü bakımından da bozma etkisi doğuracağını evleviyetle kabul etmek gerekir.
Suç ortaklarından biriyle ilgili olarak verilen mahkumiyet hükmünün bozulmasına yönelik karardan, temyzi kanun yoluna başvuramayan ve bu nedenle mahkumiyet hükmü kesinleşen diğer suç ortağı yararlanabilecektir.
Bu nedenle, bir suç ortağı ile ilgili olarak verilen mahkumiyet hükmünün temyiz incelemesi sonucunda bozulması halinde, diğer bir suç ortağı ile ilgili olarak verilen ve temyiz kanun yolu kapalı olduğu için temyiz kanun yoluna başvurmadığı için kesinleşen mahkumiyet hükmü kaldırılarak, bu suç ortağının da yeniden yargılanması ve hakkında yeni bir hüküm tesis edilmesi gerekir.
Bu ihtimalin söz konusu olduğu durumlarda, istinaf incelemesini yapan mahkemenin, temyiz kanun yolu kapalı olduğu için kesinleşen mahkumiyet hükmüyle ilgili olarak, infazın ertelenmesine karar vermesi, adaletin bir gereğidir. Mevzuatımızda doğrudan doğruya bu duruma özgü bir kanun hükmü bulunmamakla birlikte, 5275 sayılı İnfaz Kanunu madde 98 ve 5252 sayılı TCK Yürürlük Kanunu madde 10 hükümleri kıyasen uygulanarak, bu yönde karar verilmesi gerekmektedir. "
Prof. Dr. Adem Sözüer, "Yargıtay infazı durdurabilir" başlıklı değerlendirmesinde, "Yargıtay, aynı olay kapsamında yargılanan kişilerden 5 yıl altında ceza alanların da temyiz talebini kabul etmeli ve bu durumda infazın durdurulmasına karar verilmelidir. Sözüer, devamında, "5 yıl altı"na temyizin kapalı olması sorundur: Temyiz kanun yolunu düzenleyen CMK"nın 286. maddesi 5 yılın altında ilk derece mahkemesi kararlarını artırmayan istinaf mahkemesi kararlarının kesin olduğunu ve bu kararlara karşı Yargıtaya başvuru imkanını kapatmaktadır. Değerlendirmeye konu birden fazla sanığını bir arada ve benzer fiillerden yargılandığı olaylarda bu düzenlemenin bir sorun olduğu kabul edilmelidir. Ancak CMK"nın 306. maddesi temyiz kanun yolundan sanık lehine sonuç alınması durumunda, temyiz isteminde bulunmamış sanıkların da bu hükümden yararlanmalarına imkan vermektedir. Esasen CMK 306. maddesindeki bu hüküm, cezanın beş yıl altında olması nedeniyle temyize başvuramayan sanıklar bakımından uygulanabilir gözükmemektedir. Ancak temyiz mahkemesi ile istinaf mahkemesi kararlarında olası çelişkilerin giderilmesi amacıyla, kıyasen temyize başvuramayan sanıklara uygulanmasının önünde bir engel bulunmamaktadır."
Prof. Dr. Ersan Şen, hükmün bozulmasının diğer sanıklara etkisi ve temyizin sirayeti başlıklı makalelerinde;
"CMK m. 306’da, hükmü temyiz etmeyen diğer sanığın lehe bozmadan yararlanacağı belirtilmiştir. Böylece; hükmü temyiz etmeyen, temyiz süresini kaçıran veya temyiz talebi reddedilen sanık, hükmü temyiz eden sanığın başvurusu ile kararın lehe bozulması halinde bu sonuçtan yararlanacaktır.
Hakim veya mahkeme tarafından verilip de temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleşen ve sonra kanun yararına bozma yoluyla Yargıtay incelemesinden geçen bir kararın, sanık (esasında hükümlü) lehine bozulması durumunda, bu lehe bozmanın tüm sanıklara sirayet edeceğini ifade etmeliyiz. Çünkü adı kanun yararına bozma da olsa bu noktada Yargıtayın yaptığı ve amaçlanan, temyiz incelemesinden geçemeyen veya geçmeyen kararların hukukilik denetiminin yaptırılmasının sağlanması, maddi hakikate ve adalete ulaşmada bir hata varsa bunun düzeltilmesidir.....
“Temyiz etmeyen” veya “temyiz talebinde bulunmayan” deyiminden; dar yorum yapılarak, yalnızca temyiz hakkı olup da temyiz kanun yoluna başvurmayan anlaşılamaz, bu ibareler geniş düşünülmeli, sanık ve hükümlü hakları ceza adaleti ve eşitlik ilkeleri adına gözetilmeli, kanun yollarının kapalı olduğu hükümler yönünden “temyiz etmeyen” veya “temyiz talebinde bulunmayan” ibareleri amaca uygun yorumlanıp, kapalı olması sebebiyle kanun yoluna başvurulmayan kararları da kapsamalıdır.
Aynı şekilde CMK madde 306’nın gerekçesinde yer alan; “temyiz istemi reddedilen” ibaresi de, yalnızca temyiz hakkı olmadığı halde temyiz eden ve reddedilenleri kapsamamalı, temyiz hakkı olmadığından bahisle veya temyiz hakkı olduğu halde bu hakkı kullanmayanı veya temyiz süresini kaçıran kişiyi de içine almalıdır. Nitekim CMK m. 306’nın lafzı, ruhu ve gerekçesi, temyiz kanun yolu kapalı olan istinaf kanun yolu kararlarının, bu kararlardan temyiz kanun yolu hakkı olan sanıkların yaptığı başvuru ile lehe verilen bozma kararlarından, temyiz kanun yolu hakkı bulunmayan sanıkların etkilenmeyeceğine, yani bozma kararının bu kişilere ve hukuki durumlarına sirayet etmeyeceğine dair herhangi bir hüküm içermemektedir. Belirtmeliyiz ki; CMK madde 306’da bu yönde bir olumsuzluk olmadığı gibi, Ceza Yargılaması Hukukunun amacı gereği, lehe bozma kararının aynı davada yargılanan, fakat mahkumiyet kararını temyiz etmeyen veya edemeyen hükümlüyü etkilemeyeceği yönünde bir hükme de yer verilemez. Aksi halde; eşitsizlik, adaletsizlik, hakkaniyete ve maddi hakikate aykırılık gündeme gelir ki, maddi hakikate ve adalete ulaşmaya çalışan Ceza Yargılaması Hukuku buna izin veremez.(https://www.hukukihaber.net/hukmun-bozulmasinin-diger-saniklara-etkisi-makale 6910.html)
Temyiz etmeyenlerin, edenlerden daha ağır bir cezayla cezalandırılmaları adalete aykırı görülmüştür (Kanter 391 atfen, Kunter/Yenisey/Nuhoğlu, Ceza Muhakemesi Hukuku 18. baskı s. 1770).
Temyiz etmeyenlerin faydalanması adalet esasına dayandığından, maksatta esas mesele hakkındaki hukuki hatalar bakımından bozmalarıdır. (Kunter/Yenisey/Nuhoğlu, Ceza Muhakemesi Hukuku 18. baskı s. 1770)
Uygulamada, Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 2014/9-777 esas, 2016/264 karar, 31.01.2012 gün ve 6-249/1 ve 30.11.2010 gün ve 7-229-240 sayılı kararlarında; “...Mahkemece verilen hüküm, temyiz etmeyen sanık yönünden kesinleşip ve infaz edilebilir hale gelir. Kural bu olmakla beraber aynı mahkemece aynı hükümden cezalandırılan sanıklar hakkında birbirleriyle çelişen sonuçların doğmasının önlenmesi, adalet düşüncesiyle ve bazı koşullarda Yargıtayın bozma kararlarından temyiz etmeyen sanıkların da yararlandırılması uygun görülmüştür.” şeklinde sirayetin gerekliliğine işaret edilmiştir.
Görüldüğü üzere, doktrin ve yerleşik yargısal kararlarda, bir fiil nedeniyle aynı davalarda yargılanan sanıklara farlıklı hükümlerin uygulanması adaletin tecellisini engelleyecek, yargı mercilerine güvenin azalmasına, hakkaniyet ve eşitlik ilkesine de aykırılık oluşturacağından, lehe bozma halinde sirayet müessesesine usul yasalarında yer verildiği görülmektedir. İlgili maddenin lafzı bakımından gerekçeye bakıldığında, temyiz etmeyenler deyimine, ‘’temyiz isteminin reddolanlar’’ da kastedildiği, CMK’nın 298/1 maddesinde temyiz talebinin hangi hallerde reddedileceği tartışmaya yer vermeyecek derecede açık olduğu ve “hükmün temyiz edilemez olma” halini de kapsadığı, dolayısıyla istinaf mahkemesinde kesinleşen hükümler bakımından koşulların bulunması halinde lehe olarak sirayet hükümlerinin uygulanabileceği sonucuna varılmıştır.
Tüm bu açıklamalar doğrultusunda somut olay değerlendirildiğinde;
Sanık ... hakkında; 15.05.2011 tarihli olaya ilişkin olarak da tehlikeli maddelerin izinsiz olarak bulundurulması suçundan mahkumiyetine dair hüküm kurulduğu, kurulan bu hükmün de istinaf aşamasında kesinleştiğinin anlaşılması karşısında; farklı zamanlarda imal edildiği belirlenemeyen patlayıcı maddeleri örgütün faaliyeti kapsamında gerçekleştirilen eylemlerde kullandığı kabul edilen sanığın, tehlikeli maddelerin izinsiz olarak bulundurulması suçunun mütemadi nitelikte olması ve temadinin kesildiği en son bulundurma tarihine kadar gerçekleştirilen eylemlerin tek suç oluşturacağı gözetilerek, TCK"nın 174/1. maddesi uyarınca hakkında bir kez cezaya hükmedilmesi gerektiği gözetilmeden 29.04.2011 tarihli patlayıcı maddelerin bulundurulması suçundan da ayrıca mahkumiyetine karar verilmesi,
Kanuna aykırı, sanıklar müdafilerinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden hükümlerin bu sebepten dolayı BOZULMASINA, sanık ... hakkında 29.04.2011 tarihli tehlikeli maddelerin izinsiz olarak bulundurulması suçuna ilişkin kurulan bozma sebebi de nazara alınarak; bozmanın istinaf aşamasında kesinleşmesi nedeniyle inceleme dışı kalan sanık ... hakkındaki 15.05.2011 tarihli tehlikeli maddelerin izinsiz olarak bulundurulması suçuna yönelik mahkumiyetine dair hüküm ile süresinde temyiz etmemesi sebebiyle inceleme dışı bırakılan sanık ... hakkında, tehlikeli maddelerin izinsiz olarak bulundurulması suçundan kurulan mahkumiyet hükümleri bakımından da 5271 sayılı CMK"nın 306. maddesi gereğince SİRAYETİNE, 14.10.2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.