23. Hukuk Dairesi 2015/7418 E. , 2017/2872 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi
Taraflar arasında görülen itirazın iptali davası sonucunda verilen hükmün bozulmasına ilişkin Dairemizin 14.05.2015 gün ve 2015/1902 Esas, 2015/3739 Karar sayılı ilamının karar düzeltme yoluyla incelenmesi davalı vekilince istenilmekle, dosya incelendi, gereği görüşüldü.
- KARAR -
Davacı vekili, kooperatif aidatı ile işlemiş faizlerinin tahsiline yönelik yapılan icra takibine haksız olarak itiraz edilmesi sonucu takibin durduğunu ileri sürerek, davalının itirazının iptali ile %40 oranında icra inkâr tazminatının tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, iddia, savunma, benimsenen bilirkişi raporu ve dosya kapsamına göre; kooperatif üyesi olan davalının, yargılama devam ederken üyelikten istifa ettiği, böylelikle davacı kooperatifin, aidat talep etme yetkisinin ortadan kalktığı ve talep halinde ödenmiş olan aidatları iade etmesi gerektiği, bu aşamadan sonra davanın görülmesinde hukuki yarar kalmadığı gerekçesiyle, konusuz kalan dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına dair verilen karar Dairemizin 2015/1902 esas, 2015/3739 karar sayılı ilamında “Somut olayda, davacı kooperatif tarafından davalı aleyhine aidat alacağının işlemiş faizi ile birlikte tahsili için 10.11.2011 tarihinde icra takibine başlandığı, davalının, 26.04.2012 tarihinde açılan bu davadan sonra, 07.07.2013 tarihinde kooperatif üyeliğinden istifa ettiği ve böylelikle aidat talep edilen dönemde üye olduğu hususu uyuşmazlık dışıdır. Davacının, davalının üyeliğinin sona ermesinden önce doğmuş aidat borçları için takip başlatmasında ve itirazın iptali davası açmasında hukuki yararı vardır. Ayrıca, davalının takip üzerine borcu ödememesi ve itiraz etmesi halinde, davacının duran takibi harekete geçirmek üzere bu davayı açmakta da hukuki yararı vardır. Zamanında ödense idi kooperatifin kasasına girecek olan aidatın, çıkma payının 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu"nun 17/1. ve anasözleşmenin 15/1. maddesi uyarınca üyeliğin sona erdiği yılın bilançosunun 2014 yılında toplanan genel kurulda onaylanması suretiyle kesinleşmesini izleyen bir ayın sonunda muaccel olduğu tarihe kadar, kasada beklemesinde ve nemalanmasında tüm ortakların yararı bulunduğu kuşkusuzdur. Ortak ile kooperatif arasında istifanın ulaştığı ya da ihracın kesinleştiği tarih itibariyle hesaplaşma yapılması gerektiği gibi, çıkma payının ödenmesi sırasında hesaplaşma tekrar gerçekleşecek olup, esasen ortağın çıkma payını talep edip etmeyeceğinin, bu talebin zamanaşımına uğrayıp uğramayacağının henüz belli olmadığı bir aşamada başlatılan takipte hukuki yarar vardır ve aidat borcunun çıkma payı olarak tekrar ortağa iade edileceğinden bahisle takipte hukuki yarar bulunmadığı sonucuna varılamaz. Aynı Kanun"un 17/son maddesi varılan bu sonucu bertaraf eden bir düzenleme değildir. Bu durumda mahkemece, davalının aidat alacağını ve işlemiş faizi hesaplayan bilirkişi raporu değerlendirilerek, sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, yanılgılı gerekçeyle yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamıştır.” gerekçesiyle 14.05.2015 tarihinde bozulmuştur.
Bu kez, davalı vekili, karar düzeltme talep etmiştir.
Yargıtay ilamında belirtilen gerektirici sebeplere göre, HUMK"nın 440. maddesinde sayılan hallerden hiçbirisine uymayan karar düzeltme isteminin reddi gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin karar düzeltme isteminin REDDİNE, 07,80 TL harç ve takdiren 275,00 TL para cezasının karar düzeltme isteyenden alınarak Hazine"ye gelir kaydedilmesine, 25.10.2017 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
(Muhalif)
MUHALEFET ŞERHİ
Davacı kooperatif vekili, takip tarihinde kooperatif ortağı olan davalı hakkında, kooperatif aidat alacağı ve fer"ilerinin tahsili için ilamsız icra takibi yapıldığını, takibe haksız yere itiraz ile takibin durduğunu belirterek, itirazın iptaline ve inkar tazminatı talebiyle dava açmıştır.
Davalı vekili, davanın haksız kötüniyetle açıldığını, inşaat için ruhsat alınamadığını, ortağı olduğu kooperatifin tapu ve inşaatla ilgili sorunları aşamadığını, kendilerine konut teslimine ilişkin inancını kaybettiğini, dilekçe ile çıkmanın mümkün olduğunu, bu kabul görmese bile .... 2. Noterliği kanalıyla 18.01.2002 tarihli .... yevmiye no"lu ihtarnamesiyle kooperatife istifa dilekçesini gönderdiğini, noter istifa bildirim tarihi itibariyle çıkmanın gerçekleştiğini, istifa bildirimi sonrası ödediği aidatları geri talep etmesinin söz konusu edilemeyeceğini belirterek, konusu kalmayan davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece, kooperatif ortağı olan davalının davanın devamı sırasında kooperatif ortaklığından istifa ettiği, böylece davacı kooperatifin aidat talep etme yetkisinin ortadan kalktığını ve talep halinde aidatları iade etmesi gerektiğini, bu aşamadan sonra davanın görülmesinde hukuki yarar kalmadığı gerekçesiyle, konusuz kalan dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
Kararı davacı vekili temyiz etmesi üzerine Dairemizce 14.05.2015 tarih 1902-3739 sayılı ilamıyla, istifa tarihine karar doğan aidat ve ferisinden davalı ortağın sorumlu olacağı, bu sebeple davada davacı kooperatifin hukuki yararı bulunduğu gerekçesiyle mahkeme karar bozulmuştur.
Bozma kararı sonrası davalı vekili karar düzeltme talep etmiş, Dairemizin çoğunluğu bozma kararının doğru olduğu karar düzeltme talebinin reddi görüşündedirler.
Aşağıda açıkladığım sebeplerle çoğunluk görüşüne katılamıyorum.
1163 sayılı Kooperatifler Kanunu"nun 13. maddesine göre istifasını noter kanalıyla kooperatife bildiren ortağın, bildirim tarihi itibariyle kanun hükmü uyarınca istifası sonucunu doğurmakta, kooperatiften çıkma gerçekleşmiş olmaktadır.
Kanun uyarınca yenilik doğurucu hak olan istifa ile kooperatiften çıkma gerçekleştiğinden, ilamsız icra takibinde alacaklı olan kooperatif, istifanın kendisine ulaşması ile tasfiye borçlusu haline gelmektedir. Artık istifa eden davalı ortağından alacaklı değil, tasfiye borçlusudur. Tasfiye alacağı ise istifa eden ortak yerine ortak alınmış ise derhal ödenmesi, eğer böyle bir hal yok ise istifa sonrası gerçekleşen ilk mali hesapların görüşüldüğü genel kurul kararından bir ay sonrası için çıkma payı alacağı muaccel hale gelmektedir.
Davacı kooperatif ilamsız icra takibi aşamasında alacaklı iken, istifa kendisine ulaştığından dava sırasında alacaklı değil, muacceliyet kesbetmese bile itirazın iptali davası sırasında tasfiye borçlusu durumundadır.
Dairemizin çoğunluğu, 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu"nun 16/son ve 27/son cümlesine dayanarak, istifanın ulaştığı zamana kadarki aidat aslı ve fer"isinden istifa eden ortağın sorumlu olduğundan bahisle kararın bozulması görüşündedirler.
1163 Kooperatifler Kanunu"nun 10 ve 17/son maddesinde açık kapı ilkesi kabul edilmiştir. Açık kapı ilkesi uyarınca şartları uyanların girişine engel olunamadığı gibi çıkışına da engel olunamamaktadır. Ödeme güçlüğüne düşerek istifa eden ortaktan, istifa öncesi doğmuş aidat aslı ve fer"ilerin ödenmesini istemek, açık kapı ilkesinin önünü tıkamak olur.
Ortaklık bağı bulunduğu dönemde alacaklı olan kooperatif bu bağın kopması sonrası artık alacaklı olmaktan çıkmakta, çıkan ortak yerine ortak alınmışsa derhal, alınmamış ise takip eden genel kurul kararından bir ay sonrası için iade borçlusu halinde gelmektedir. Tasfiye borcu muacceliyet kazanmasa bile iade borçlusu haline gelecek kooperatifin, iadeyle yükümlü olacağı aidat aslının tahsilinde menfaatinin zayıfladığı, tahsildeki kazandırma sebebinin kalmadığı açıktır. Önce öde sonra alırsın demenin hukuki duruma uygun bir açıklaması yoktur.
Çoğunluk görüşünün aksine 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu"nun 16/son ve 27/son cümlesi kooperatif hukukunda geçerli olan açık kapı ilkesini bertaraf eden bir düzenleme değildir. Kanunun 16/son maddesi hakkında ihraç kararı alınan ortakların, hak ve yükümlülüklerinin ihraç kararı kesinleşinceye kadar devam edeceğini öngörmektedir. Anılan madde kanuna 25.10.1988 tarihinde 3476 sayılı kanunla eklenmiştir. Kanunun kabul ediliş sebebi kötü amaçlı ortaklıktan çıkarmaların önüne geçmek, ihraç iptali ile kooperatif ortaklığına dönenlerin hak ve menfaatlerini korumak, ortaya çıkan mağduriyetleri gidermektir. Doktirinde A. Arpacı, bu hükümle çıkarma kararının etkisizleşmesi üzerine ortaklığa dönenlerin mağdur edilmelerinin önlenmek istendiğini belirtmiştir (Bkz. Kooperatifler Kanunu ve Açıklamaları, 2. Baskı İstanbul, s. 87). Ki bu belirleme çok doğrudur. Somut olayımızda ise ihraç kararı değil bir istifa bildirimi bulunmasına, kanunun sadece ihraç iptali ile sınırlı uygulanacak olmasına, istifa bildirimi için uygulama yeri olmamasına rağmen, kanunun kabul ediliş mantığına yorum ilkeleri ile bağdaşmamasına karşın, bozma kararında bu maddeye dayanılmış olması isabetten uzaktır.
1163 sayılı Kooperaifler Kanunu"nun 16/son maddesi gibi sıklıkla karıştırılan ve hatalı uygulamaya sebebiyet verilen aynı Kanun"un 27. maddesine ve son cümlesine de açıklama getirilmesi gerekmektedir. Kanun"un 27. maddesi akçalı ödemelerini yapmayan kanun ve ana sözleşmeye göre istenilmesine rağmen ödemede bulunmayan ortakların ortaklığının kendiliğinden düşeceğini öngörmektedir. Doktrinde Ü. Tekinalp (Kooperatiflerde Ortakların Kişisel Niteliklerinin Önemi, Ortaklık Sıfatının Kazanılması ve Yitirilmesi İstanbul 1972, 160-161) adlı eserinde, ortaklığın düşmesi sonucunu doğuran ödemelerin ortağın ortaklık sıfatından kaynaklanan ödemeler olduğunu, ortaklık sıfatı ve bağı dışındaki ödemelerin düşme sonucunu doğurmayacağını, hatta kredi kooperatiflerinde kredi borcunun ödenmemesinin dahi bu maddeyi uygulama yetkisi vermeyeceğini dile getirmektedir. Özetle yaptırımı ortaklık sıfatının düşmesi sonucunu doğuran ödemeler, ortaklık sıfatı düşmesine rağmen ortaklık sıfatından doğmadığından bundan etkilenmeyip tahsili gereken ödemeler olarak ikiye ayırarak anlayabiliriz. Ortaklığın düşmesi yaptırımına bağlanan ödemeler ortaklık bağı son bulduğu için bunun tahsili değil tasfiyesi düşünülebilir. Ortaklık sıfatı ile ortaklık sıfat ve bağından doğmayan ödemeler 27/son cümle uyarınca bundan etkilenmeyip takip ve tahsil prosedürüne tabidir. Ancak yazarında dile getirdiği üzere kanuni düzenleme yetersiz ifadelerle kanunlaşmıştır. Yine doktrinde ...""bu cümlede sözü edilen borçlar niteliği gereği ortaklığın devamına bağlı olmayan borçlardır. Mesela, kooperatiften alınan mallar karşılığı olan borçlar, bu cümledendir. Yoksa, bir yapı kooperatifinde ortaklarca ödenmekte olan inşaat bedellerinin ortaklığın sona ermesine rağmen hale ödenmesi gerektiği söylenemez."" (Age. 126) demektedir ki, önceki alınan görüşle de uyumludur. Anlattıklarımızdan bozma kararının bu maddeye de dayanmayacağı ortaya çıkmaktadır.
Hal böyle olunca, noter kanalıyla gönderilen istifa ile ortaklıktan çıkma kanun hükmü sonucu kendiliğinden gerçekleştiğinden, çıkma bildirimi sonrası kooperatif tasfiye borçlusu haline gelip çıkma payının muacceliyet kazanması sonrası iade borçlusu haline geleceğinden istifa tarihinin ulaştığı tarihe kadar olan aidat borcu ve fer"ilerini talepte hukuki menfaati kalmadığı gibi kazandırma sebebide ortadan kalkmış bulunduğundan, Dairemizin çoğunluğunun karar düzetlme ret kararına yukarıda açıkladığım sebeplerle katılamadığından, karar düzeltme talebi kabul edilerek, hükmün onanması görüşünde olduğumdan, aksi yöndeki çoğunluk görüşüne katılamıyorum.